yaşadığım ve yaşamaktan da keyif aldığım şehirdir.
ayrıca bu şehir akdeniz bölgesi'ndedir.
özellikle son 10 yılda büyük bir gelişim göstermiştir.

onikişubat/tekerek bölgeleri yaşamaya değer kısımlardır.
devamını gör...
yaşadığım şehir. belki de o yüzden bu kadar muazzam, *)

gerçekten havasından mıdır suyundan mıdır bilmem, azıcık ilgili olan herkeste ufak bir şairliğe meyil oluyor. sanki kağıt kalem elimizde doğuyoruz. anlıyoruz azıcık bu işlerden.

kime dondurma ısmarlayayım şimdi?
devamını gör...
garip insanların araya serpiştirildiği şehir.
dışardan bakınca tipik gözükür, sadece insanların yaşadığı başka bir özelliği olmayan bir şehir gibi.
öyledir de zaten.
ama birkaç farklı insan tanıdım oradan hayatımı değiştiren, hayatları değiştiren.
maraş akdeniz’de değildir.
maraş anadolu değildir.
maraş doğu veya güneydoğu değildir.
maraş maraştır.
ne eksik ne fazla
bir kabı doldurmaz, kazana sığmaz.
insanları gitgide yobazlaşan, ama farklı insanların enginliğinde içi içine sığmayan küçük koca şehir.
şairlerin memleketi.
abbaslar cumhuriyeti.
kaleden bakmaya gerek yok anlamak için.
bilakis çarşıyı gezmeye de.
maraşlı okumuş bir adamdaki enginliğin kibarlığa ve nezakete karşılığını; 4 nesildir üniversite mezunu bir adamda bulamazsınız.
bilmiyorum zekisi çok zeki aptalı tam aptal.
tıpkı hiçbir yere ait olmaması gibi kendisi bile bazen kaybeder kendini.
edeeee!
devamını gör...
atasözlerini, deyimleri yeri gelince tam gediğine oturtan insanların yaşadığı vilayet. hep bi şair edası oluyor kahramanmaraşlılarda hep bir sağlam söz etme telaşı. söylüyorlar da.
devamını gör...
(bkz: pan flüt)
devamını gör...
kime dondurma ısmarlim arkadaşlar?
devamını gör...
şairler memleketi kahraman şehir
devamını gör...
depremin ana merkezi arada ntv bilgi vermiş galiba onun dışında bilgi yok.yok musağlıklı bilgi verecek insan evladı?
devamını gör...
maraşta iki çocuk enkazdan sağ çıktı yeni şükür.
devamını gör...
pek fazla bilgi alınamayan yer.
haberlede hep malatya, adana, diyarbakır ve gaziantep gösteriliyor.
hatay ve kahramanmaraşla ilgili pek bi görüntü yok.
durum o kadar mı kötü
devamını gör...
maraş'tan bazı kişilere ulaştım dolaylı yoldan. bir arkadaşın köyündeki tüm haneler dümdüz olmuş. diğerleri de maraşta sağlam yer kalmadı gibi bir şey diyorlar. yardım ekipleri de yok hiçbir şey yokmuş.
devamını gör...
arkadaşım ve ailesine ulaştım. her şey inanılmaz kötü. sabahtan beri onları teselli ediyorum ama şehir yerle bir olmuş. ikinci depremden sonra hiçbir şey kalmadı derken beraber ağladık.

şehirde bulunan akrabalarına ya da arkadaşlarına ulaşamıyor arkadaşım.
devamını gör...
memleketim. yerle bir olmuş yurdum.
devamını gör...
ikinci depremden sonra tamamen dümdüz olan kent.
devamını gör...
adıyaman ile birlikte en çok hasar almış ilimiz. depremin yüzeye çok yakın olmasından dolayı (5km) olması gerekenden daha fazla hasar aldı. bina kalitesi de kötü olduğu için maalesef vefat sayısı çok daha fazla olacak. ülke tarihinin büyüklük olarak 2. şiddet olarak ( hissedilen 10-11) 1. depremini maalesef yaşadılar. yıllardır bu bölge de deprem olacağı bilgisi hep verildi ama maalesef her zaman ki gibi görmezden gelindi. gölcük ve bolu depremi ile kıyaslamak yanlış olur. 5 dakika da bir artçılar devam edecek ve yüzeye yakın olduğu için daha şiddetli hissedilecek. ek olarak yine yüzeye yakın olduğu için diğer fayları da etkilemesi çok olası.
devamını gör...
içimi boşaltacak hiçbir yer bulamadığım için buraya dökeceğim.

üniversitedeki tüm arkadaşlarıma maraşım der dondurmasını överdim. dondurma götürmüşlüğüm bile olmuştur. maraşta doğmadım ama orada büyüdüm hep. karış karış sokaklarını bilirim. her apartman tanıdıktır bizde çünkü otobüs duraklarının ismi de onların ismidir. bir kapalı çarşısı vardır dünyaya bedel. bir sürü emektarlar vardır. yıllık dükkanlar vardır ustaları vefat edince bile tüm maraşın haberi olur. sarı binamız vardı zamanında çirkin gözükse bile hep severdik ama belediye başkanı yıkmıştı. çocukluğumun pastanesi onikişubattaki kervandan ne zaman bir şey istesek hep yürüyüş olsun diye çıkar tatlı alır gelirdik. iki sene önce onun karşısında ingilizce kursundaki hocam bize hep kervandan ekler alırdı. biraz aşağısında aliye izzet begoviç parkında akşamları oturmak çok güzeldi. çocukluk fotoğraflarlarım hep onikisubat parkından. otogardan şehire gelirken kocaman madalyamız vardı bizim. biraz tepeye çıksanız akşamları öyle bir manzarası vardı ki anlatamam. çarşıdaki yolu daha yeni düzeltmişler güzel bir meydanımız bile vardı. oranın biraz ilerisi müftülük meydanıydı konserler yapılıyor diye ne sevinirdik. serinkentin üst anayolu benim yürüyüş yerimdi. o zamanlarda bile güvensiz bir tane sokak hissetmezdim ve akşamları hep yürüyüş yapardım. nfkanın orada kaç haftasonu ders çalışmaya gittim arkadaşlarla buluştum sayısı belirsizdir. yaşar pastanesinde en son yediğim dondurma dedemle olandı zaten. maraş kalesine yerden bile bakmak güzeldi. ordan sola dönünce mehmet akif ersoy kültür merkezinde de bir sürü etkinlik olurdu hatta en son annemle tiyatroya gitmiştim. piazza avmnin bilmediğimiz bir köşesi yoktu. son zamanlarda favori mekanlarımız uzun çarşıdaydı. ben 15-16 yıldır serinkentte büyüdüm hep emekli insanlar vardı tek tük olsa bile yaşıtım bulurdum. oradaki yunus emre okulunda okudum hep. liseyi göksunda devam ettim. elbistandan bir sürü arkadaşım oldu hep gitmesem bile illa sokaklarını gezdiğim olmuştur.

yani kısacası çoğu yerine adım attığım güzel şehrim ve ülkemin diğer güzel şehirlerini mahvettikleri için o kadar acıyor ki. üstte yazdığım o kadar anıya rağmen ben ilk defa şehrimin sokaklarını tanıyamadım. ailem iyi ama hemşerilerim iyi değil diye nefes alamadım. yemek yemekten, sıcakta durmaktan, nefes almaktan utandım. inşallah en kısa zamanda yaralarımızı sararız. türkün gücü ile her şey mümkün zaten ama her şey geçtikten sonra bunlara sebep olanları da asla unutmayacağız unutturmayacağız.
devamını gör...
aylar sonra depremin seneyi devriyesi yaklaşırken biraz içimi dökmek istedim müsadenizle. biz 6 şubat gecesi çok farklı bir ana şahit olduk. biz depreme uyanmadık o gece. biz mahşere uyandık. o an tek düşünebildiğimiz ölümdü. ölmek, sevdiklerinin ölmesi, yakınlarının ölüyor olduğu, bir şehrin yok olması gerçeği. enkaz altında kalmak. hayatınız boyunca emek emek biriktirdiğiniz her kuruşun bir toz yığınına dönüşmesi. ben hala üzerime yıkılan binalar görüyorum mesela rüyalarımda. enkazdan çıkmaya çalışıyorum uykum aramda. büyük bir sarsıntı ile uyandığımızda eşim ve ben çocuklarımıza koştuk. koridorda çocuk paylaştık mesela. sen küçük olana git ben büyüğün yanına gidiyorum. öyle çök, kapan, yat falan aklınıza gelmiyor. eğer biraz aklınız başınızdaysa dua okuyorsunuz. o 110 saniye bize 110 dakika gibi geldi. ayakta durmak çok zordu ve tam yavaşladı sanki dediğiniz an tekrar korkunç bir hal alıyordu. bir şekilde deprem durdu ve çocuklarımı giydirdim. kapıdan çıkmak üzereyken tekrar başladı. tabi ki yine korkunç bir şekilde. o gece birden çok deprem olduğunu bu bölgede yaşayan tüm insanlardan duyabilirsiniz ama haber bültenlerinde gece tek bir deprem oldu denildi. halbuki biz o büyük depremi farklı zaman aralıklarında birden çok yaşadık. kızımın üstüne yattığımı hatırlıyorum ikinci olan depremde. o an düşündüğüm yıkılan bir eleman belki kızımın değil benim üstüme düşer ve bir ihtimal enkazdan altıma sakladığım çocuğumu çekip alırlar. anne olmak işte bu anlarda efsane bir fedakarlıkla kendini gösteriyor. kendim için demiyorum eminim tüm anneler böyle yaparlardı. bir şekilde çıktık binadan çok şükür canımızı kurtardık. ilk gün iletişimimiz tamamen kesik olduğu için ve tabi elektriklerimiz depremin 20. saniyesinde kesildiği için yaşanılanların vehametini o an tam idrak edememiştik. arabalara bindik ama sokaklarda da elektrik yoktu ki. neresi sağlam neresi yıkıldı bilmiyorduk ki. biz canımızı kurtarmıştık ya herkes de öyle zannettik. ne zaman eşimin iş yerine insanlar geldi ve gördüklerini anlattı. fotoğraflar, videolar gösterdiler. beton altında sarkan kollar, el sallayan birilerini gördüm mesela ben birinde. işte ondan sonrası koca bir yas ve felaket. eşimin iş yerine gelen insanların ağlaması kulaklarımdan gitmiyor mesela. bebeğine bez soranlar, bebeğim saatlerdir aç yiyecek bir şey var mı diye gelenler. bir şeyler almak için yüzüklerini takılarını vermek isteyen insanlar gördüm. o kadar çaresizdi ki bütün bir kent. parası olanlarda ihtiyaçlarını karşılamak için açık bir yer bulamadı. doğalgazımız, elektriğimiz yoktu. üşüyorduk ısıtıcıya ihtiyacımız vardı. paramız da vardı ama alacağımız hiç bir yer yoktu. ilk gün akşam olup da evimize dönmeye çalıştığımızda yol bulamadık enkazlardan kapanan yollar yüzünden. bağıran, yardım isteyen, yollarda sevdikleri için ağlayan, buldukları her şeyle sevdiklerinin cesetlerini saran, taşıyan, evladını enkaz altında bile korumaya çalışan insanlardan bahsetmek bile istemiyorum. sizler televizyondan radyodan duydunuz ya ki duyduklarınız gerçeklerin %5 i bile değildi. işte biz onu yaşadık. 17 ağustos depremini gördüm ben. ertesi gün televizyonlardan izledim. sesimi duyan var mı diyen insanları duydum. o kat kat yığılı binalar hep aklımdaydı inşaat mühendisliği okurken. dedik ki bu vatana borcumuz var en iyisi olmak zorundayız. van depremini gördüm. erzincan depremini, izmir depremini hepsini izledim ama yaşamadım. yaşamak bambaşka. duymuştuk ya sesimi duyan var mı diye. burada bağırdık biz. kafa lambaları ile enkaz eşeledik. ellerimle beton blok kaldırmayı denedim ben. şu an saçma geliyor biliyorum ama işte çaresizlik insana bir deli kuvveti veriyor. bir umut canlı çıkarlar mı diye başlarında bekledik. çok soğuktu o gece kar yağıyordu hatta ama yemin ederim üşümedim ben. umut insanı canlı tutar derlerdi haklılarmış. neyse biz sonrasında çok başka şeyler yaşadık. can pazarı derler işte can pazarı yaşadık. morgu gördüm ben. bir maraş morga sığmadık. o battaniye görüntüsü gitmiyor işte gözümden bir yıl geçti üstelik. sevdiğinin ölüsünü alan ağlamadı burada biliyor musunuz. sevindi. insanlar ölen annesi, babası, teyzesi, amcası, evladı bulundu diye sevindi. ne kadar acı bir şey değil mi? ambulans sesine sevindim ben. birini hastaneye taşıyorlar diye. çünkü o esnada en çok gördüğümüz cenaze arabalarıydı. ben ankaralıyım burada yaşıyorum ama. arkadaşlarım aradı. buradan eşya yola çıkartacağız ne gönderelim diye. ceset torbası ve kefen diyecektim diyemedim. arkadaşımın annesini kefensiz gömdük biz yoktu çünkü. zaten cenazeleri yıkayamadık da. teyemmüm yapıldı hepsine. suyumuz da yoktu. ceset torbamız vardı ama bir yerden birilerini aradık o yardımcı oldu. bulduk. hayatımızın ilk torpilini burada yaptırmış olabiliriz. o sizin gördüğünüz kurtarılma hikayeleri o kadar az ki. bir binada en fazla 1-2 kişi. geriye kalanlar hayatını kaybettiler ne yazık ki. kurtarma ekipleri geldiğinde bir insan kaç saat yaşayabilir bu enkazlarda diye sorduğumu hatırlıyorum. 72 saat ama yine de sonuna kadar çabalayacağız allahtan ümit kesilmez dediler. hepsinden allah razı olsun. emek veren kim varsa. madden de manen de. biliyorum hepinizin kalbi bizimleydi o anlarda.

bunu niye yazıyorum. kurtuluşumuz en iyisi olmaktan geçiyor. en iyi mühendis, en iyi denetmen, en iyi demirci, en iyi betoncu, en iyi müteahhit, en iyi mimar ve dahası. bir daha bu felaketlerin yaşanmaması dileği ile
devamını gör...
yaşadığımız depremden sonra ilk kez giriyorum.
toplanmaya çalışan lakin başaramayan şehir.
devamını gör...
çok sıcak şu an çok.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kahramanmaraş" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim