1.
tanım: eşin annesi.
gelinler için korkunç, damatlar için daha kabul edilebilir akraba. başka ülkelerde nasıldır bilmem de bizde geçinmek zordur.
ilerde kayınvalide olduğumda nasıl olacağımı merak etmiyor değilim. yıllarca şikayet ettiğim şeyleri yaparım diye çok korkuyorum.
gelinler için korkunç, damatlar için daha kabul edilebilir akraba. başka ülkelerde nasıldır bilmem de bizde geçinmek zordur.
ilerde kayınvalide olduğumda nasıl olacağımı merak etmiyor değilim. yıllarca şikayet ettiğim şeyleri yaparım diye çok korkuyorum.
devamını gör...
2.
bir nesil için kayınvalide deyince akla gelen kaynana semra'yı hatırlatan başlıktır. semra türk ve oğlu ata türk zamanının evlenme programında fenomen olmuşlardı. daha sonra oğlunun ölümüyle kafayı iyice kırmıştı.
devamını gör...
3.
canım benim. bugün bir yıl oldu seni toprağa vereli. ömrünün son 3 yılında sadece o güzel gözlerinle konuştun bizimle. bedenin pes etti ama kalbin etmedi. ruhun ise hiç etmeyecek. sen hep bizimle olacaksın. seni tanıyan herkesle birlikte.
sene 2008 sanırım. ya da 2009 emin değilim. bir sevgilim var. inişli, çıkışlı, bir türlü kopamadığımız, bitiremediğimiz bir ilişki. ailesi yurt dışında yaşıyor. aslında tanıyorlar beni. bir iki kez bir araya gelmişiz. bir kez yaz tatilinde yazlığa gitmişim, bir kez dışarda yemek yenmiş. ama çok uzun uzadıya vakit geçirememişiz. babasına hemen kanım kaynamış. o da beni sevmiş, esaslı kız demiş benim için. canım benim. ama anne pek renk vermeyen bir tip. güler yüzlü, güzel, çok güzel bir kadın. altın rengi saçları var, yemyeşil güzel gözleri. yaşı hayli var ama neredeyse kırışmamış kadın. genetiği güzel diye geçiriyorum içimden. yunanistan doğumlu. sahi çok güzel olmayan göçmen var mı? çocuğumuz olursa işallah babaanneye çeker diye düşündüğümü hatırlıyorum. ah toyluk...
aile yine türkiye'ye gelecek. tabi evde bir telaş. evde dediğime bakmayın, bende bir telaş. adamın umrunda değil. daha tam birlikte yaşamıyoruz, eşyalarımın bir kısmı orada. ufak ufak toparlamaya çalışıyorum. ne yapıyorsun diyor. e toplayayım bunları, koyarız bir çantaya, göz önünde olmasın diyorum, ne münasebet diyor. yahu daha tam tanımıyorlar bile beni, istersen geldiklerinde hoşgeldiniiizz diye kapıyı ben açayım diyorum, hangi kapıyı, havaalanına karşılamaya gideceğiz birlikte diyor.
- aa öyle mi? düşünemedim ben hiç onu.
- düşünme zaten sen bunları, senin düşünecek başka şeylerin yok mu?
buraya bir ekleme yapmam lazım, ben bu adamla sonradan evlendim. birlikte toplamda 13 yıl geçirdik. ben bugün terapistinin "aklınızda, duygularınızda hiç korkmadan gezinebiliyorsunuz miko hanım, sizi bu konuda tebrik ve takdir etmek istiyorum, bu yolculukta size eşlik etmek benim için de son derece öğretici bir süreç oluyor" dediği bir insansam bunu bu adama borçluyum. o kadar çok zamanım ve alanım oldu ki, önce nasıl düşüneceğimi düşünmeyle işe başlamam gerektiğini öğrenebildim. müteşekkirim.
gün geliyor çatıyor, havaalanına gidiyor, karşılıyoruz aileyi. ön koltuğa oturması için arka kapıya yöneliyorum, saçmalama bakışı atıyor, kocasıyla gülüşüyor arka koltuğa otururken. trafikli bir yolculuktan sonra eve varıyoruz. o zamanlar bildiğim en havalı yemek perde pilavı. yanına pişirdiğim bonfile, bir yeşil, bir yoğurtlu salata ve zeytinyağlı taze fasulyeyle güzel bir masa kuruyorum onlar soyunup dökünüp, yol yorgunluklarını üzerlerinden atmak için dinlenirlerken. gurur dolu gözlerle süzüyor masayı müstakbel kayınvalidem. hata arar gözlerle değil. çok seviniyorum. yemek yeniyor, çaylar içiliyor. iltifatın bini bir para. çok seviniyorum. çok mutluyum. güzel bir akşamüstü akşama bağlanırken ben fiziken kendimi kötü hissetmeye başlıyorum. yoruldun sen kızım hadi odaya geç, dinlen diyor kayınvalidem. odaya geçiyorum. ben stres olduğumda ya da üzüldüğümde hasta olurum. fiks. hiç şaşmaz. yapma bunu, yapma bunu diye diye kendime, telkinin işe yaracağını sanarken uyuyakalıyorum. gözümü açtığımda herkes başımda. ateşim çıkmış. yaz günü. üzerimdeki elbiseyi kim ne zaman çıkardı, bana o atleti şortu kim giydirdi, rezillik diye düşündüğümü hatırlıyorum. hastaneye götürelim konuşmaları yapıyorlar sirkeli bez kompresi yaparken kayınvalidem. ateşim 40'a yakın. gözümü açamıyorum. gidiyoruz hastaneye. serum bağlıyorlar. ateşim düşüyor, gözüm açılıyor. annemi aramaları gerektiğini söylüyor kayınvalidem. gerek yok telaşlanmasın diyorum gecenin bir vakti. serum bitiyor, çıkıyoruz hastaneden eve geliyoruz. ateşim 38 civarı. bir iniyor, bir çıkıyor. tüm kemiklerim kırılmış sanki. ilaçlarımı alıyorum, yatıyorum. kayınvalidem sabaha kadar başımda bekliyor. tabiri caizse değil tam olarak sabaha kadar sevgilimle annesi yatağımın başucunda beni bekliyorlar. arada uyuyorum, uyanıyorum ama gecenin büyük kısmında sohbet ediyoruz. elma sirkesi kokusu eşliğinde. ah canım meryem annem. çok özledim seninle sohbet etmeyi.
evlenmeye karar verdikten sonra biz, bir gün sohbet ediyoruz kahvaltı sonrası kayınvalidemle. iyi düşündün mü kızım diyor. benim oğlum zor. hep öyleydi. sen de biliyorsun. seni de çok zorladı. evlenince hiçbir şey değişmeyecek biliyorsun değil mi? iyi düşündün mü? düşündüm anne diyorum. biliyorum, muhtemelen ayrılacağız. muhtemelen artık bir noktada devam edemeyeceğim. düşündüm ve göze aldım. senin için rahat değilse söyle ama bana. sence evlenmemeli miyiz? benim oğlum bir gün biriyle evlenecekse allah biliyor ya o kişi hem sen ol hem sen olma istiyorum kızım diyor bana. hele baba olacaksa... yanlış anlama beni, üzülme de bu sözlerime, ama bunlar gerçekler. benim oğlum seni üzecek. ben sana kıyamıyorum. senin çok mutlu olmanı istiyorum.
üzdü anne. ama çok mutlu da oldum. pişman değilim. asla. sen merak etme.
huzur içinde uyu. iyi ki tanımışım seni. iyi ki sen, senin gibi biriymişsin.
sene 2008 sanırım. ya da 2009 emin değilim. bir sevgilim var. inişli, çıkışlı, bir türlü kopamadığımız, bitiremediğimiz bir ilişki. ailesi yurt dışında yaşıyor. aslında tanıyorlar beni. bir iki kez bir araya gelmişiz. bir kez yaz tatilinde yazlığa gitmişim, bir kez dışarda yemek yenmiş. ama çok uzun uzadıya vakit geçirememişiz. babasına hemen kanım kaynamış. o da beni sevmiş, esaslı kız demiş benim için. canım benim. ama anne pek renk vermeyen bir tip. güler yüzlü, güzel, çok güzel bir kadın. altın rengi saçları var, yemyeşil güzel gözleri. yaşı hayli var ama neredeyse kırışmamış kadın. genetiği güzel diye geçiriyorum içimden. yunanistan doğumlu. sahi çok güzel olmayan göçmen var mı? çocuğumuz olursa işallah babaanneye çeker diye düşündüğümü hatırlıyorum. ah toyluk...
aile yine türkiye'ye gelecek. tabi evde bir telaş. evde dediğime bakmayın, bende bir telaş. adamın umrunda değil. daha tam birlikte yaşamıyoruz, eşyalarımın bir kısmı orada. ufak ufak toparlamaya çalışıyorum. ne yapıyorsun diyor. e toplayayım bunları, koyarız bir çantaya, göz önünde olmasın diyorum, ne münasebet diyor. yahu daha tam tanımıyorlar bile beni, istersen geldiklerinde hoşgeldiniiizz diye kapıyı ben açayım diyorum, hangi kapıyı, havaalanına karşılamaya gideceğiz birlikte diyor.
- aa öyle mi? düşünemedim ben hiç onu.
- düşünme zaten sen bunları, senin düşünecek başka şeylerin yok mu?
buraya bir ekleme yapmam lazım, ben bu adamla sonradan evlendim. birlikte toplamda 13 yıl geçirdik. ben bugün terapistinin "aklınızda, duygularınızda hiç korkmadan gezinebiliyorsunuz miko hanım, sizi bu konuda tebrik ve takdir etmek istiyorum, bu yolculukta size eşlik etmek benim için de son derece öğretici bir süreç oluyor" dediği bir insansam bunu bu adama borçluyum. o kadar çok zamanım ve alanım oldu ki, önce nasıl düşüneceğimi düşünmeyle işe başlamam gerektiğini öğrenebildim. müteşekkirim.
gün geliyor çatıyor, havaalanına gidiyor, karşılıyoruz aileyi. ön koltuğa oturması için arka kapıya yöneliyorum, saçmalama bakışı atıyor, kocasıyla gülüşüyor arka koltuğa otururken. trafikli bir yolculuktan sonra eve varıyoruz. o zamanlar bildiğim en havalı yemek perde pilavı. yanına pişirdiğim bonfile, bir yeşil, bir yoğurtlu salata ve zeytinyağlı taze fasulyeyle güzel bir masa kuruyorum onlar soyunup dökünüp, yol yorgunluklarını üzerlerinden atmak için dinlenirlerken. gurur dolu gözlerle süzüyor masayı müstakbel kayınvalidem. hata arar gözlerle değil. çok seviniyorum. yemek yeniyor, çaylar içiliyor. iltifatın bini bir para. çok seviniyorum. çok mutluyum. güzel bir akşamüstü akşama bağlanırken ben fiziken kendimi kötü hissetmeye başlıyorum. yoruldun sen kızım hadi odaya geç, dinlen diyor kayınvalidem. odaya geçiyorum. ben stres olduğumda ya da üzüldüğümde hasta olurum. fiks. hiç şaşmaz. yapma bunu, yapma bunu diye diye kendime, telkinin işe yaracağını sanarken uyuyakalıyorum. gözümü açtığımda herkes başımda. ateşim çıkmış. yaz günü. üzerimdeki elbiseyi kim ne zaman çıkardı, bana o atleti şortu kim giydirdi, rezillik diye düşündüğümü hatırlıyorum. hastaneye götürelim konuşmaları yapıyorlar sirkeli bez kompresi yaparken kayınvalidem. ateşim 40'a yakın. gözümü açamıyorum. gidiyoruz hastaneye. serum bağlıyorlar. ateşim düşüyor, gözüm açılıyor. annemi aramaları gerektiğini söylüyor kayınvalidem. gerek yok telaşlanmasın diyorum gecenin bir vakti. serum bitiyor, çıkıyoruz hastaneden eve geliyoruz. ateşim 38 civarı. bir iniyor, bir çıkıyor. tüm kemiklerim kırılmış sanki. ilaçlarımı alıyorum, yatıyorum. kayınvalidem sabaha kadar başımda bekliyor. tabiri caizse değil tam olarak sabaha kadar sevgilimle annesi yatağımın başucunda beni bekliyorlar. arada uyuyorum, uyanıyorum ama gecenin büyük kısmında sohbet ediyoruz. elma sirkesi kokusu eşliğinde. ah canım meryem annem. çok özledim seninle sohbet etmeyi.
evlenmeye karar verdikten sonra biz, bir gün sohbet ediyoruz kahvaltı sonrası kayınvalidemle. iyi düşündün mü kızım diyor. benim oğlum zor. hep öyleydi. sen de biliyorsun. seni de çok zorladı. evlenince hiçbir şey değişmeyecek biliyorsun değil mi? iyi düşündün mü? düşündüm anne diyorum. biliyorum, muhtemelen ayrılacağız. muhtemelen artık bir noktada devam edemeyeceğim. düşündüm ve göze aldım. senin için rahat değilse söyle ama bana. sence evlenmemeli miyiz? benim oğlum bir gün biriyle evlenecekse allah biliyor ya o kişi hem sen ol hem sen olma istiyorum kızım diyor bana. hele baba olacaksa... yanlış anlama beni, üzülme de bu sözlerime, ama bunlar gerçekler. benim oğlum seni üzecek. ben sana kıyamıyorum. senin çok mutlu olmanı istiyorum.
üzdü anne. ama çok mutlu da oldum. pişman değilim. asla. sen merak etme.
huzur içinde uyu. iyi ki tanımışım seni. iyi ki sen, senin gibi biriymişsin.
devamını gör...
4.
pamuk ipliği olsa raftan düşse gelinin başını yaracak olandır.aynı adama aşık olduğun metresin gibidir.
devamını gör...
5.
iş dünyasında yalakalık olan her yerden kaçan ben. sırf bu muhabbetlere maruz kalmayım diye kendi işini gücünü yapan ben. bu kayınvalide olayının yalakası olacağım sanırım. gidişat onu gösteriyor. sevgililerimin annesiyle hep bir takım olmuşumdur. onun olduğu veya olmadığı tartışmalarda hep bu kadınların tarafını tutmuşumdur. benim hoşlandığım kızı yetiştirdiği için fena bir saygı duyuyorum sanırım. hem içerden bir kalen oluyor. ne diyorsa o olan bir kale. aile evinde yaşayan sevgiliyi gece dışarı çıkarma itemi oluyor bazen. tatillere vize oluyor. hem bu kadınlar karşılığını verip seni savunuyor. harika bir ilişki.
evlilikte bu durumu biraz salabilirim ama o zamana kadar bu durum devam edecek. o kadın ne diyorsa haklı. bu kadar.
edit: ''anasına bak kızını al'' cümlesinden akan zeka bu arada. en haklı atasözü ödülü verilmesi gereken. keko karıların keko kızları olur maalesef.
evlilikte bu durumu biraz salabilirim ama o zamana kadar bu durum devam edecek. o kadın ne diyorsa haklı. bu kadar.
edit: ''anasına bak kızını al'' cümlesinden akan zeka bu arada. en haklı atasözü ödülü verilmesi gereken. keko karıların keko kızları olur maalesef.
devamını gör...
6.
küçük amerika.
devamını gör...
7.
evlenilecek kızı bulalım da anasını sonra düşünürüz.
devamını gör...
8.
annenizi seçemeyebilirsiniz ama kayınvalidenizi seçebilirsiniz diye güzel bir söz de var.
kaliteli insanlar kaliteli çocuklar yetiştirir (üstte bir yazar arkadaş değinmiş)
çok da önemli bir durumdur bu.
kaliteli insanlar kaliteli çocuklar yetiştirir (üstte bir yazar arkadaş değinmiş)
çok da önemli bir durumdur bu.
devamını gör...
9.
annesi annemizdir hatunun. beni sevmeyen anne olmadı hiç lakin mesela annemden fazla sevmeyi düşünemiyorum. ben de onu çok severim ama bir yere kadar.
var böyleleri. özde ve ilgide çok muhteşemler. demek kendi anneleriyle araları iyi değildi herhalde.
var böyleleri. özde ve ilgide çok muhteşemler. demek kendi anneleriyle araları iyi değildi herhalde.
devamını gör...
10.
zordur. acıyı bal eylemeyi öğreniyorsunuz zaten öğrenemezseniz ipleri koparıyorsunuz. türk toplumunda iyice zorlaşıyor süreç. belki de haklı yanları da vardır bilmiyorum.
devamını gör...