gerçekten asla anlamlandırılamayan davranışlardır.

eski oturduğumuz yerde, yan binadaki komşulardan biri , kendi binalarının önündeki kaldırımın kenarına koyulan çöpleri, ne zaman görse ayağıyla iteleyerek bizim binanın önüne atardı, çöpü kendi binasından biri koysa dahi.
bir iki saat sonra gelip alınacak o çöp; orda dursa ne, durmasa ne. ne tür bir takıntı bir türlü çözemedim.
hala aklıma gelir arada, ne uyuz herifti ya.
devamını gör...
bizim bi komşumuz boşta falan kalıyor diye herhalde sürekli bi kavga bağırış çağırış peşinde. bende mecbur cahille sohbeti kestim.
devamını gör...
temizlik hastalığı. klozete bir çamaşır suyu döküyor ki alt kattaki evimi çamaşır suyu kokusu sarıyor. neyse ki yakın zamanda taşındı.
devamını gör...
köpeğimin neden havladığını sormak için gelen komşum
çünkü o bir köpek ve sen kapımın önünden çok gürültüsü geçiyorsun
devamını gör...
üst kattaki yengemin ne yediğini bir şekilde bize bildirmesi...
masa örtüsünü içinde ne varsa; bir kase şeker de olabilir, yaprak sarma yaparken çıkan yaprakların sapları, çekirdek kabuğu hatta zeytin çekirdekleri gibi geniş bir yelpazede bizim balkonda çamaşırlar olsun olmasın silkeleyerek bize ne yediğini muhakkak söylemesi.
o bilmiyordur dün ne yediğini, ama biz biliyoruz. balkonda illa kalıntısı vardır. tutup o masa örtüsünden aşağı çekmek var ama kuzenlerim küçük.*
devamını gör...
balkona yarı çıplak çıkıp devamlı yerden bir şey alması. hayır belini sakatlayacak ondan korkuyorum.
devamını gör...
üst komşu her gece önce müzik açıp iyice kurtlarını döker ardından oturup flutle ilahi çalar. nasıl bir iç dünyaya sahip hala anlamış değilim.
devamını gör...
öncelikle merhaba, size komşunun tuhaf davranışlarından ziyade komşumla yaşadığım turşu ödüllü tuhaf bir olayı anlatmak istiyorum.
bundan üç yıl önce olması lazım, bir gün evde otururken kapıda bir kıpırdanma duydum ve sese çıktım. iri yarıca, gençten bir çocuk(ikimiz de öğrenciyiz o zamanlar) elinde eski bir kartla kapı açmaya çalışıyor. biraz seyrettim, baktım açamıyor yardımcı olayım ben açarım dedim, açtım da. keşke o an bunu başaramamış, tüm havamı söndürmüş olsaydım ama bilemezdim ki, nereden bileyim.
kapıyı açtık, sevimli sevimli teşekkür etti, rahatsız ettim kusura bakma dedi ve evine girdi. bu arada bu yaşananlar çalıştığım için hep akşam dokuz on saatlerinde yaşanıyor.
ertesi gün yine geldi, yine açtık kapıyı. ertesi gündü, bir gündü iki gündü derken iki haftayı aştı olay, rahatsız oluyorum ama kapıyı açtığımız kart bende duracak kadar da her iki taraf için benimsenen bir durum var ortada. alışınca da bi rahatlık aldı bizimkini. önceleri kız arkadaşını görmüyordum artık üç güne bir ikisini de karşımda görmeye başladım. biri kapımı çalıyor, diğeri ricada bulunuyor sonra onlar bir köşede kapıyı açmamı bekleyip ben eve girene kadar da sevimlilik yapıyordu. ( teşekkür ederiz, kusura bakma seni de rahatsız ediyoruz hep böyle, bir ihtiyacın olursa sakın çekinme sen de bize söyle. asabileşen gönlümü alma taktikleri)
bu arada bunu söylemeden geçemem artık bende de nasıl bir psikolojik rahatsızlık başladıysa "ya bu kez açamazsam" düşüncelerine kapılıp kendime yükleniyordum. her neyse... birkaç kez daha oflaya puflaya da olsa açtım kapıyı.( yok anlamıyor bir türlü ona ofladığımı, canını sıkıyorlar heralde cafede diyor. oğuz atay kadar anlaşılmamak nedir hissediyorum, ben de anlamıyor ne de olsa diye konuşmadan işimi yapıyorum)
bu sessizliğin beni "ben bu düzeni bozarım" evresine getirdiğinin farkında değil, anlamak da istemiyor olabilir bilmiyorum. tek bildiğim şey; artık rahat bir nefes almak istediğim.
bu karar kaçıncı güne tekabül ediyor pek bir önemi yok ama kırılma anı bu günden itibaren başlıyor. bir gün iş yerinde tüm mesaim boyunca "eve gideceksin ve o kapıyı mahalle yansa açmayacaksın sonra da hiç olmadığın kadar özgürsün" diyerek uzun zamandır arkasında durmadığım kendimin ellerinden tutmaya karar verdim. eve gidince en sevdiğim pijamalarımı giyip kapıyı açmayacağım anı beklemeye başladım. baş belası beni çok bekletmeden geldi, ufak ufak zile dokunuyor, aradaki ses boşluğunda ise evde miyim diye yokluyor. o zili çaldıkça ben en rahat olmam gereken kendi evimde kedi yürüyüşü yapıyorum. ağrıma gidiyor bu çaresiz halim. yine kendime kızıyorum "sen kendin başına bela ettin, şimdi kurtul!" neyse ben kendimle hesaplaşırken vazgeçip gitti sonunda. oh dedim oh, ya yeni bir kurban bulacak kendine ya da çilingire gidiyor. o kadar özgür o kadar çok huzurluydum ki gittiğinde, beni etkileyen ne varsa onlardan uzak durabilmenin değerini öpüp başıma koydum. tabi mutlu anlar çabuk biter benim için. aradan 20-25 dk ancak geçti, hem ev hem de iş arkadaşım olan melike'den bir mesaj geldi. "aşkım senin şu manyak var ya kapısını açtırıp duran seni sordu. evdedir çıkalı çok oldu dedim." şaşkın şaşkın ne kadar baktım mesaja bilmiyorum ama hemen üstünkörü bir plan yapıp işe koyuldum. bu aptal dostluğun nişanı olan kartla ufak bir not kıstırdım kapısına. "kusura bakma ama kabak tadı vermeye başladı bu yaptığın. kendine yeni bir uşak bul ya da çilingire gidebilirsin ama benim kapıma gelme bir daha"
hemen içeri girip pusuya yattım, sessizce yarım saat kadar bekledim. arkadaşıyla gelip kapıyı açtılar tabi notla kartı da aldılar eminim bundan.
aradan iki gün geçti ses seda çıkmadı hiç, kapı sesi de duymadım üçüncü gün kapımı çaldı açmadım. gece melike işten dönünce elinde orta boylarda bir kavanoza kurulmuş acı biber turşusuyla geldi. (yalnız turşu, biberine sarımsağına kullanılan sirkeye kadar organik. memleketten kapıp getirdiği, anne eli değdiği o kadar belli ki kavanozu bile evde yöresel rüzgarlar estirmeye yetiyor)

"kusura bakmasın ev arkadaşım memlekete giderken benim anahtarı da götürmüş dün gece geldi, artık anahtarım var sıkıntı yapmasın yani, turşuyu da şimdi getirebildim, kabul etsin rahatsız ettik o kadar" diye de tembihlemiş melike'yi. melike gülmekten yerde kıvranıyor ben iki gün daha bekleseydin bu kadar kendini hırpalamayacaktın diye hem gülüp hem yine kendime kızıyorum. aslında hala hatırladıkça gülüyorum kimdin, biz neydik... bu tuhaf komşum buralardaysa onu affettiğimi söylemek istiyorum.
devamını gör...
bu başlıktaki tanımlar yüz'leri bulur.
yazarların ; komşu ilişkileri hakkında pek çok yazacakları olduğunu düşünüyorum.

arsız komşu, gece davet eden komşu, karısını döven komşu, ikide bir gelip bir şeyler isteyen komşu...
bak bunu dedimde aklıma geldi.

şehrin nezih bir semtinde oturuyoruz.
kapı karşı komşumuz ; lafa geldimi mangalda kül bırakmaz.
şu kadar param var, bu kadar dairem var gibisinden...
fakat eve para bırakmazdı.
karısı bizim evi kendi kileriymiş gibi kullanırdı.
benim hanıma gelip, abla domatesin vardır senin, abla fasulyen vardır senin...
abla sizde trbüşon vardır, versene deyip kapıya geldiği bile oldu.
çocukları o vakitler lisedeydi.
benim hanıma telefon açıp ; abla ben evde değilim, evde yemekte yok, oğlum evde aç, sana gönderiyorum, karnını doyursana ; dediği bile oldu.
oğlunu ve kızını ; defalarca benim hanım doyurdu.
kızını tatile giderken bile yanımızda götürmüştük.

allah var...
bir gün bile saygısızlık etmediler.
evlatlıklarımız gibi yaşayıp gittiler.

sonra o siteden taşındık.
bu gün bile hanımımı arayıp ; hal ve hatır sorarlar.
devamını gör...
gece 3 civarında çamaşır makinesi çalıştırmak.
devamını gör...
yan komşumun umarsızca gecenin birinde süpürge makinesini çalıştırması.yazin surekli çatı da oturup 2 ye kadar boş boş muhabbet ederek herkesi uykundan etmesi . bide çocuklara bağırması .
devamını gör...
9 ay sonra sanırım 3 üz bebek gelecek .
ya da abimiz işkence görüyor ikisinden biri .
devamını gör...
gece 2'de çamaşır makinası çalıştırmak.
devamını gör...
şu anki üst komşumun mağaradan şehire geldiklerine eminim, çocuklarıyla gün içinde 700 kere falan zıplayarak oynuyorlar. hatta top oynadıklarına, ebeveynlerinin "oooh, bravoooo, eee" gibi saçma sapan tepkiler vererek çocuklarını gazladığına da her gün şahit oluyoruz. yukarıya çıkarak insan gibi konuşmaya gittiğimizde de "gel kolaysa sen bak buna" cümlesini ağzını eke eke söylediğinde "senin çocuğunu ben niye terbiye edeyim?" dediğimde kasaturayla doğranıyormuş gibi çığlık çığlığa bağırmaya başladı, en son ben de tutamadım apartmanı inlettim tabii. herkes toplandı, ayırdılar bizi, komşu ağladı falan olay çözülmedi. polisi arayıp ihbar etsem ceza yersiniz, insan gibi konuşmaya geldik sözde diyince de polisten korkmuyorum diyor, mağara işte, orada polis ne arasın.
devamını gör...
çocuğum oyuncaklarını parkelerin üstüne vurunca çok mutlu oluyor, bu mutluluğu ondan alamam diyen komşu terörü...
devamını gör...
şimdi size inanamayacağınız bir komşuluk deneyimimi anlatacağım.
üniversiteyi kazandığım ilk yıl, üç gün içinde izmir'e gelip ev tutmuştuk. ve bu acele kararımız bize komşuluğun önemini yaşayarak öğretmişti.

şöyle ki yerleştiğim apartmanda metrekare başına bin tane deli düşüyordu. bakın abartıyorsam siz buyrun mesaj atın.

üst kat komşum okb hastasıydı yaz kış her gün halı yıkıyordu balkonda şaka değil, o halılar hiç bitmedi.
ayrıca günde minimum üç kere en az 1 saat boyunca elektrik süpürgesi tutuyor her hafta cam kapı siliyordu.
bir de evi sildiği suları lavaboya ya da klozete dökmek yerinde camdan döküyordu. kaç kere ıslandım ben bilirim. gidip konuştuğumda o su pis evin lavabosuna, klozetine dökülmez diyordu. teyze olmasa kavga eder insan ama yok ne yaparsın öyle yaşadım bir buçuk yıl.

bitti mi bitmedi, karşı komşum da evden çıkmıyordu.
baya baya bakkalın çırağı geliyordu her gün. bir kere bilmeden kapısını çaldım zincirin arkasından açtı yoohhkk diyip suratıma çarptı kapıyı. ben de ona dokunmadım bir daha. ama kendisi apartmanın en aklıselim delisi sayılabilirdi. kimseye bir zararı yoktu allahtan.

gel gelelim apatmanın premium delisine; yan dairedeki abla.
ablamız dışarıdan çok normal görünüyordu ilk günler, sonra evime gelmeye başladı. ardından ilişkilendik bana kocasının işitme engelli ve dilsiz olduğunu, çocuğunun da hasta olduğunu söyledi nasıl üzüldüm el kadar çocuk.
neyse sonra kocasına engelli olduğu için başkasının suçunu yıktıklarını yakalanmamak için eve gelmediğini çocuğunun ilacı için paraya ihtiyacı olduğunu söyledi. valla verdim para.
ama nasıl üzülüyorum, içime içime batıyor. bir kaç kere para verdim.
sonra bu sefer de incinecek diye alışveriş yapıp gece ikide üçte kapısına asmaya başladım.
neyse sonra kocasını gördüm bir gün. sevindim sorun çözüldü herhalde dedim. neyse bir iki hafta sonra adamla karşılaştım. adam benimle konuşmasın mı yemin ediyorum ödüm koptu. adam engelli falan değil. dedim hadi bakalım lilithinkizi, nasıl bir iş bu, çıkar kokusu. velhasıl sonra ben kadın gelince kapıyı açmamaya başladım. en son bir gün çamaşır asıyorum bir ses duydum.
benim abla ellerini ağzına dayamış bağırıyor.
"dikkat dikkat sayın evka 4 sakinleri bugün beldemizde deprem olacaktır! lütfen sığınaklara ininiz! dikkat dikkat (...)!"
o gün anladık işte ablamızın baya baya deli olduğunu.

hülasa ben evden taşındım en nihayetinde. ve bir daha da komşuları bilmediğim evi tutmamaya yemin ettim. (bkz: ev alma komşu al)
şimdi entryi okuyunca güleceksiniz ama inanın yazarken komik de yaşarken hiç komik değildi.

edit: makine çalıştırıyor falan diye yakınan yazarları hususi olarak bu entryi okumaya davet ediyorum. gidin sarılın komşularınıza.
devamını gör...
kapıları sert kapatması. travmam gereği ani sesten korkan bir insanım. duvarları titreten bu ani kapı sesi beni deli ediyor!
devamını gör...
biraz önce ‘donumu nereyee sakladın annee’ diye bağırıyordu.

ilk defa zihinsel problemleri olan bir komşum oldu. çocuğu evden hiç çıkartmıyorlar o da bunun acısını bağırarak çıkartıyor. bazen üzülüyorum bazen umursamıyorum. biraz önce güldüm mesela don meselesine. don saklamak neden dedim. belki de çocuk donlarını yırtıyor, belki de nasılsa yeni don buldum diye altına kaçırıyor bilinmezlik çok acayip.

sadece martı sesi duyayım diye çatı katı tutmuştum oysa. ironik hocam. allahtan iki bağırıp susuyor. bugün güldürdü sağolsun.
devamını gör...
karşı komşum ne zaman eve giriyor olsam, önce pencereden sonra kapı deliğinden gözetliyor. zaten pek sevmeyiz kendisini, açık arıyor sanırım.
devamını gör...
alt komşum felaket derecede ıkınarak def-i hacet yapıyor. hem ıkınıp, hem de gırtlak temizliyor. anfi tiyatro yapısındaki iki metrekare havalandırma yüzünden denk geldiğinde, çıkıp bitirmesini bekliyorum.

üst komşum ise çarşamba cuma ve pazar günleri evin iatisnasız her odasını dip bucak süpürüyor. çok bağıran bi süpürgesi vardı yandı herhalde sessiz bişey almış. artık sadece sürtme sesini duyuyoruz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"komşunun tuhaf davranışları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim