1.
devamını gör...
2.
nerede olursa olsun bulduğu kurabiyeleri asla affetmeyen, kurabiyeleri yerken kendinden geçen, gözleri fıldır fıldır dönen susam sokağı kuklası.
devamını gör...
3.
küçükken susam sokağı'nda bol bol izlerdim. artık kalmadı böyle kaliteli yapımlar, gerçi arada the muppet show izliyoruz tabii.
devamını gör...
4.
bu canavarın ismiyle bir küçük kız kermiti trollüyor;
devamını gör...
5.
bunun kütüphaneye gittiği bölüm çok komik hala izlerim. siri reklamı da çok güzeldi.
devamını gör...
6.
o dönemin çocukları hanımeller bisküvisini kurabiye canavarı gibi yemeyi denemişti. en azından ben*
devamını gör...
7.
benimdir.. #1982925
devamını gör...
8.
yerken bütün kurabiyeleri mundar eden kukla, fukaralıktan ziyan olan kurabiyelere üzülüp komediye odaklanamazdık.
devamını gör...
9.
babamla internetten izlerdik güzel ve komikti...
devamını gör...
10.
kurgusal bir karakterdir.
bana okuldan daha faydalı olan ve okuma yazma öğrenmemi sağlayan, bir dönemlerin efsane programı susam sokağının en sevdiğim kurgusal karakteridir.
mavi renkli, patlak ve de parlak gözlü kukla adını hakkını layıkıyla veren bir sevimli bir kukladır. kurabiyeleri döke saça yemesi ile daha önce yazmış olduğum kurgusal iştah tanımında kendine haksızlık ettiğimi düşündüğüm sevimli kukla ailesinin de boyalı kuşudur çünkü ailenin diğer üyeleri kurabiye sevmez.
kurabiye canavarının benim hayatımda bambaşka bir önemi daha vardır. hayatımın en anlamlı ve en haklı dayaklarından birini yememe neden olmuştur. hem de yalnız başıma değil, benimle her şeyi paylaşan kardeşimle birlikte.
dayağı asla tasvip etmiyorum, özellikle de bu dayağı yiyen bensem. annem sağ olsun bizi hiç dayaksız bırakmadı. ve emin olun o dayakların tamamını hak etmek için elimizden geleni yaptık. her bir terlik darbesini tek tek hak ettik.
bu dayak hikayemizde annem hafta sonu gerçekleşecek olan ve g8 zirvesi gibi bir önem arz eden altın günü için tüm hazırlıkları tamamladıktan sonra nedendir hatırlamıyorum çarşıya çıktı. masanın üzerinde, üstü peçete ile örtülmüş duran kurabiyeler ise bize alice muamelesi yapıyordu, biz harikalar diyarında değildik.
yine de kandık bu çağrıya ama tabii ki o kurabiyeleri yemek bizim için yeterli değildi. bize dayaklık bir atraksiyon gerekiyordu ve kardeşimle kurabiyeleri kurabiye canavarı gibi yemeye başladık. hem kurabiyeler bitti, hem etraf battı, hem de biz hiç kurabiye yemedik. yani aslında biz yaramaz değil epeyce salaktık.
annem gelene kadar epey dua ettik aslında. yani kur'an kursuna giden ben olduğum için ben okudum, kardeşim de elimi tutarak göklere benim aracılığımla bağlandı. sonra annem geldi.
önce dayak habercisi bir çığlık geldi. sonra bizi doğuracağına taş doğursa daha mı iyi olur diye sorguladı annem. allah bizi ıslah etsindi ama bunun için beklemeye niyeti yoktu annemin. o yüzden terlikle bizi ıslaha koyuldu. gezer marka terlik her yerimize ürün yerleştirdi.
kurabiye canavarı vücudumuzda silinmez izler bıraktı.
bana okuldan daha faydalı olan ve okuma yazma öğrenmemi sağlayan, bir dönemlerin efsane programı susam sokağının en sevdiğim kurgusal karakteridir.
mavi renkli, patlak ve de parlak gözlü kukla adını hakkını layıkıyla veren bir sevimli bir kukladır. kurabiyeleri döke saça yemesi ile daha önce yazmış olduğum kurgusal iştah tanımında kendine haksızlık ettiğimi düşündüğüm sevimli kukla ailesinin de boyalı kuşudur çünkü ailenin diğer üyeleri kurabiye sevmez.
kurabiye canavarının benim hayatımda bambaşka bir önemi daha vardır. hayatımın en anlamlı ve en haklı dayaklarından birini yememe neden olmuştur. hem de yalnız başıma değil, benimle her şeyi paylaşan kardeşimle birlikte.
dayağı asla tasvip etmiyorum, özellikle de bu dayağı yiyen bensem. annem sağ olsun bizi hiç dayaksız bırakmadı. ve emin olun o dayakların tamamını hak etmek için elimizden geleni yaptık. her bir terlik darbesini tek tek hak ettik.
bu dayak hikayemizde annem hafta sonu gerçekleşecek olan ve g8 zirvesi gibi bir önem arz eden altın günü için tüm hazırlıkları tamamladıktan sonra nedendir hatırlamıyorum çarşıya çıktı. masanın üzerinde, üstü peçete ile örtülmüş duran kurabiyeler ise bize alice muamelesi yapıyordu, biz harikalar diyarında değildik.
yine de kandık bu çağrıya ama tabii ki o kurabiyeleri yemek bizim için yeterli değildi. bize dayaklık bir atraksiyon gerekiyordu ve kardeşimle kurabiyeleri kurabiye canavarı gibi yemeye başladık. hem kurabiyeler bitti, hem etraf battı, hem de biz hiç kurabiye yemedik. yani aslında biz yaramaz değil epeyce salaktık.
annem gelene kadar epey dua ettik aslında. yani kur'an kursuna giden ben olduğum için ben okudum, kardeşim de elimi tutarak göklere benim aracılığımla bağlandı. sonra annem geldi.
önce dayak habercisi bir çığlık geldi. sonra bizi doğuracağına taş doğursa daha mı iyi olur diye sorguladı annem. allah bizi ıslah etsindi ama bunun için beklemeye niyeti yoktu annemin. o yüzden terlikle bizi ıslaha koyuldu. gezer marka terlik her yerimize ürün yerleştirdi.
kurabiye canavarı vücudumuzda silinmez izler bıraktı.
devamını gör...
11.
bence türkçe dublaji da güzel. bunun mektup yazarken kalemi yediği bölümüde güzeldi.
devamını gör...
12.
"kurabiye canavarı" ile benzer başlıklar
kurabiye
24