kafa açan şahıstır, ekmek aldığınıza pişman eder.
devamını gör...
mahallenin tamamının sorulduğu muhtardan sonraki asıl kişi.
devamını gör...
bütün çocukların abisi, mahalle maçlarında cepteki adam, mahallenin tüm kadınlarına abla- yenge diyen, içtiği kolalardan ya da kasa altı biralardan dolayı biraz göbekli, ama dünyanın en samimi kişisidir. harçlığınız yoksa ve evde para da yoksa ödünç alabileceğiniz tek komşudur. market size veresiye vermez, hastaneye yetiştirmez , cenazenize gelmez. ama mahalle bakkalı içimizden biridir. akşamları bakkalın önüne tabure atıp çekirdek kola ısmarlayan kişidir. sizi askere uğurlar, düğününüze bakkalı birine emanet eder yine de katılır, şehir dışında okumaya giderken cebinize para sıkıştırır. mahalle bakkalına sahip çık !.
devamını gör...
en kralı erdal bakkaldır...
devamını gör...
küçükken "şimdi istediği her şeyi yiyip içebiliyor muuu?" diye düşündüren kişi.
devamını gör...
şanslıysanız mahalledeki abilerinizdendir.

ben küçükken mahalle bakkalına gittiğimde yeni bilgiler edinir eve öyle dönerdim. mesela; bir kilo pamuk ile bir kilo demirin eşit olduğunu* o söylemişti, bozuk paralardan maç yapmayı da ilk o göstermişti. bi gün alpella'nın harby çikolatasını almak için gittim, kalmamış. "bak sana bunu vereyim, aynısı" diye şölen'in paprika* çikolatasını gösterdi. o zamanlar şölen pek bilinmiyo, ya da ben bilmiyorum, almak istemedim uyduruk marka diye. sonra bakkal abi bana "bunlar aslında aynı. bak arkasında yazıyo, ikisi de aynı fabrikada üretilmiş, ikisi de alpella'nın aslında. sadece markaları değişik." deyip o çikolatanın alpella üretimi olduğunu anlattı. bi aydınlanma yaşadım, ikna oldum, aldım. o günden beri aldığım paketli gıdaların üretim yerlerine bakarım. büyüdüğüm ilçeye sekiz yıl sonra ilk kez uğradığımda o bakkal orda duruyodu, duygulanmıştım. ertesi sene gittim kapanmış.

velhasıl-ı kelam sabah ekmek almaya gittiğiniz, cipsin dondurmanın bedavasını isteyebildiğiniz yegane yerlerdi bir zamanlar. kazıkçı-dolandırıcı olmayanlarını severdim. zamana yenik düşüyorlar..
devamını gör...
benim alışveriş üssümdür. pandemi başlayalı beri, markete girmekten rahatsız oluyorum. mahalle bakkalı adeta imdadıma yetişti.
ne lazımsa oradan alıyorum, orada olmayan şeyleri de çırağa minik bir kar payı vererek yandaki marketten aldırıyorum.
mahalle bakkalı candır, marketlere karşı çok yaşasın mahalle bakkalları.
devamını gör...
bir mahalle bakkalının oğlu olarak bitmesini istediğim kişidir. bütün bakkallar, mahalle marketleri bitsin istiyorum.

öncelikle mahalle bakkalı 1970'li yılların zam furyasından nasibini alıp da karaborsacı diye etiketlenmiş kişidir. yahu talebin olduğu yerde arz olmazsa fiyatlar artacaktır. hal böyleyken elindeki malı satmayıp stoklaması tüketici için iyi olmasa da kendi varlığını koruması için elzemdir. hemen günümüzden örnek vereyim, salgın nedeniyle kolonyaya olan talep arttı, piyasada belli sayıda limon ve kolonya olduğu için her ikisinin de fiyatı arttı. limon fiyatının uçuşunu tutmak için hükümet limon ihracatını durdurdu. kıytırık marka kolonyaları pandemi öncesinde 4,5 liraya alıp 6 liraya satarken salgın döneminde yaşanan talep nedeniyle toptancılar yok çekmeye başladı. var diyende de 15 lira idi. ben 15 liraya alıp 20 lira fiyat çekiyordum 400 ml kolonyaya. yok çeken toptancı karaborsacı mı oldu şimdi? hayır, adam 4,5 liradan kolonyayı satıp 8 liradan yenisini, 10 liraya da onu satıp 13 liraya tekrar yenisini almak durumunda kalacaktı, bu durum da sürekli cepten zarar demek.

veresiye olayına girmek bile istemiyorum. lanet bir şey. sıkıntı, malı veresiye vermek değil, veresiye alan müşterinin ödeme yapmamasıdır.* adam karşı komşun. akşamüstü işten çıkıp gelmiş, yevmisini vermemiş patronu. ne yapacaksın? olmaz denilmiyor elbet, sonra verirsin deyip poşetliyoruz ürünü. zaten bizler de toptancılara borçlanırız, mal alırız birkaç hafta sonra ödeme -tam bu satırlar yazılırken bir teyze geldi, yıllar önce de kendisi ve oğullarına veresiye verirdik konu-komşu-tanıdık diye. birkaç haftadır gelip alışveriş yapıp peşin ödüyordu. daha öncesinde gelip gitmezdi yıllardır. az önce geldi durumunu anlattı, bir yerden yardım gelecekmiş henüz eline ulaşmamış bir sigara bir kola bir de halley(8'li paket) istedi veresiye. ben de reddettim, geçmişte verdik bazısını ödediniz bazısını ödemediniz dedim. reddedince, şovunu yaptı gitti. aldıklarımı hep peşin aldım, şimdi bir kere işim düştü ama sen bilirsin, kola seyreklerde 8 lira ama ben burdan alıyorum*, ben de benim işimi gören yerden alırım, dedi gitti.- yaparız, ancak ödeyeceğimiz kesindir.

evet, mahallelinin düğününe, cenazesine gideriz, halini hatrını sorarız, anahtarını bize bırakır, kargosunu teslim alırız. mahalle sakinleriyle samimiyet oluşur. ancak bu samimiyet alışverişe yansımaz. tüm ülke genelinde bütün marketler bütün bakkallardan daha uygun fiyatlı satar*. mahalleli de market fiyatı daha uygun olduğu için genel ihtiyacını, toplu alışverişini falan marketten yapar. anlık ihtiyaçlarını bizden giderirler. bu da biraz can sıkar bakkal adına her ne kadar oranın fiyatlarının daha uygun olduğunu bilse de.

vergi kaçırırlar. sattıkları her ürüne fiş kesmezler.

kimisi her gün toz olmaz. temiz değillerdir.

ürünlerin son kullanma tarihlerini unuturlar, satış hızı düşük olan ürünler genelde iadeye düşer ancak farkedip de tezgahtan kaldırmak ürünü alan müşterinin dikkatine kalmıştır kimi zaman.

bazıları gereksiz gevezedir.

liste uzayadabilir, kısaladabilir. marketlerin bir standardı varken, bakkaldan bakkala durumlar değişir.
devamını gör...
vardı marketler çoğalana kadar alışveriş yaptığımız bakkalımız; tüketim tarihi geçmiş bisküvi ye itelerdi, fiyat etiketi olmazdı kafasına göre zam yapardı (enflasyonist zamanlar - şimdiki gibi), para üstü yerine az sakız almadık bol bol... sonra marketler çoğalınca uğramaz oldum ki aramız iyiydi hala görünce selam veririm (dükkan açık ve mülkü onun emeklilik hayatı yaşıyo kahvehane gibi içinde)
artık en ufak şey için bile girmiyorum (ufak şehirlerde mevbur kalmadıkça).
devamını gör...
mahallenin en kral esnaflarındandır. mahalle kavramı devam eden yerlerde halen bu abilerden bulunur.

bu abiler, çocuklara iyi davranır, parası yetmese de "tamam al bir tane daha" der. mahalleliye veresiye açar, veresiye defterindekileri bir toplasa, sıkıntısı kalmayacaktır.

sadece bakkal değil, mahallenin gümrük kapısıdır. herkes ona emanet bir şey bırakır, kargocu kargo bırakır, mahalle sakini "bizim oğlan alacak" diye anahtar bırakır, para bırakır.

herkesi mahallenin muhtarından da iyi tanır.

ben seviyorum böyle eskiden kalma güzel esnafları. azlar lakin halen varlar.
devamını gör...
mahalle bakkalları her şeyden önce samimiyettir. mahalle sakini de bakkal da birbirini tanır, bilir. bakkallar büyük markettekiler gibi soğuk değildir. genelde hoşsohbet insanlardır.* müşterileriyle yakın ilişkiler kurar. yeri geldiğinde müşterilerinin cemiyetine gider, yeri geldiğinde müşteriler bakkalın cemiyetine katılırdı.

bakkalların büyük marketlere göre artıları çoktur. dev marketlere göre ürünleri daha doğaldır ve fiyatları uygundur.*

bi kere en önemlisi cebinizde para olmadan alışveriş yapabileceğiz tek yerdir.* “hesaba yazıver” diyebileceğiniz başka bir yer var mıdır? sadece bu güzelliği bile bakkalların en az bin yıl daha yaşatılması gerektiğini gösterir bize.

bakkallar bir nevi emanetçi görevi de görürlerdi. mahalleden veya dışardan birisi birine bir şey bırakacaksa bu kişiler genellikle bakkallar olurdu. çünkü bakkal demek güven demekti.*

bakkallar mahallenin çocuklarına hayat dersleri de verirlerdi. mesela bir kilo pamuk mu daha ağırdır, bir kilo demir mi? sorusunu sorup sizin daha küçücük yaşta kritik etme yeteneğinizi geliştirirlerdi.

çocukken bir ürün aldığımızda- ki bu genellikle çukulata veya cips olur- bazı durumlarda bozuk para üstü yerine sakız verirlerdi. bu sebepten az * çiğneyip balon patlatmadık. hey gidi günler hey.

bakkal amcalar çocukların istediği çukulata, cips gibi ürünlere parası çıkışmadığında, “al hadi al*, üstü benden olsun” derdi. bu bir çocuğun duymak istediği en güzel sözlerdendi.

bir de şöyle bir şey vardı. çoğu mahalle bakkalı o işi çekirdekten veya uzun zamandır yaptığı için mahallede kim nerde oturur, kim kiminle evlidir, öğrencilerden kim nerde okuyor gibi soruların cevaplarının çoğunu bilirlerdi. bu özellikleri bakkalları diğer esnaflardan ayırırdı.

bakkalların o nostaljik dekoru da çok güzeldi. rafların dizilişi olsun, kapının önündeki cips rafı olsun, kapının ön tarafında asılı rengârenk lastik toplar olsun, bakkalın ön köşe tarafında küçük iskemleler ile minik bir sehpa üzerinde genelde açık ve sahibini bekleyen dağılmış pulları duran tavla olsun hepsi de ayrı güzeldi.

sonra efendime söyleyeyim eskiden bakkal çırakları olurdu. bakkala gidemeyen yaşlılar için veya gitmek istemeyenler için eve servis hizmeti vardı. artık bu hoş geleneğin de tıpkı kapitalizme yenilen bakkallar gibi ne yazık ki yok olduğunu görüyorum. yerine yine kapitalist emek sömürü sistemi kuryelik düzeni geldi.

bi de yıllar sonra dikkatimi çeken bir detaya değineceğim. özellikle öğrencilik yıllarımda ne zaman bir bakkala gitsem sabah, öğlen, gece hiç fark etmez kendimi hep televizyona kaptırmış hâlde buluyorum. üstelik televizyonda sevdiğim bir şey olmamasına rağmen. mesela ben bakkala girdiğimde televizyonda esra erol’la izdivaç bile açık olsa istemsizce o yayına dalıyorum. bir çeşit büyü gibi bişey. bunun da nedenini hâlen çözebilmiş değilim.

uzun zamandır -benim hatırladığım doksanlardan beri- büyük marketler zincirlerine karşı direnen küçük esnaflardır bakkallar. üç harfli veya değil büyük marketleri öteden beri sevmeyen ben, mümkün olduğunca alışverişlerimi mahalle bakkallarından yapmaya çalışırım. mümkünse mutfak malzemelerimi dahi bakkallardan almaya* özen gösteririm hâlen. ekmeği de bakkaldan almayı tercih ederim. -mahalle fırınının ekmeği daha lezzetli olmasın rağmen- sigaramı kendimi bildim bileli bakkal veya küçük büfelerden alırım. zaten yıllardır ekonomik olarak zorlu şartlarda hayatta kalmaya çalışıyorlar. ki ülkemizdeki bakkalların çoğu da kapandı devasa marketlere karşı mücadeleler sonucunda. ben şahsen en azından bulunduğum, yaşadığım yerlerdeki mahalle bakkallarına küçük de olsa bir katkım olsun diye öncelikle onları tercih ediyorum. nostalji seven biriyimdir de zaten.

çocukluğumun en güzel anılarında kendine yer edinir bakkallar. hâlen ne zaman bir bakkala gitsem çocukluğumun o güzel zamanları düşer hatırıma.

bakkal amcalarımızın dükkânları kapanmasın istiyorum. tabii tek başıma bu beyhude bir çaba gibi görünüyor. yine de ben kendi adıma üzerime düşeni yaparak son bakkal kapanana kadar onlardan alışverişlerimi sürdürmeye devam edeceğim.

işte bu güzel mekânlar ve güzel insanlar birer birer yok oluyor. ne zaman bir bakkalın kapandığı görsem ya da duysam içimi derin bir hüzün kaplar. heyhat! bu dünyadan güzel bakkallar geçti. yaşama veda eden tüm bakkalların ruhları şâd olsun. buradan mahallelerin ve köylerin güzel çocuklarının yüzlerini güldüren ve her şeye rağmen hâlen kapitalizme direnen tüm bakkallara selam olsun..
devamını gör...
samimi, sevecen, tonton amcalalardir. evet.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"mahalle bakkalı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim