roman / edebiyat
8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

orhan pamuk'un en sevdiğim kitabi. kemal ve füsun'u anlatıyor kitap. rutin haline gelen akşam oturmalarını okurken kemal'e çok acımıştım kitabin son cümlesini okurken yine çok acıdım.

masumiyet müzesi kitaptan sonra gerçekten oluşturulmuş bi müzedir. hayatinizda özel bir yeri olan insanla gezdiğiniz zaman*) kitaptaki hisleri birebir yaşayabileceğiniz bir müze aynı zamanda.
devamını gör...
orhan pamuk'un 10 yılda yazdığı muhteşem romanıdır. çıktıktan üç gün sonra en cok satanlar listesinde yerini alıyor.
yogun duygularla yaşanan yalnızlık ve ask hikayesi...okurken zorluk cektigim bırakmak istediğim yerler oldu bi yandan diyorum nasıl sevilir bu kadar bi yandan da sanki ben hissediyorum yaşadıklarını.


hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum

--- alıntı ---
devamını gör...
orhan pamuk okumayı seviyorum. müzeye gitmedim ama istanbul’a gittiğimde fırsatım olursa(pandemi sonrası) gidip müzeyi de gezmek isterim. çok güzel yazılmış bir eser. müze fikri de teorik olarak müthiş olmuş. duygu aktarımı için görsel materyalleri kullanmak çok dahice.
devamını gör...
orhan pamuk kitabıdır. başkarakterler kemal ve füsun. kitap bana göre 3 boyutluydu olaydan çıkmak zorladı. kitabı bitirdikten 1 hafta sonra kendime gelebildim aynı zamanda hastalıklı bir şekilde kitapta geçmeyen olayları kafamda aynı karakterlerle kurguladım. kalbimde yeri kocaman. istanbulda ikamet etmeme rağmen müzesine gitme cesareti bulamadım. gidersem de tek başıma gitmek isterim...
devamını gör...

bu kitabı sevemeyen tek benim herhalde. kemal gibi bi şerefsizi nasıl bu kadar çok sevdiniz anlamıyorum. 3 gün önce tanıştığı kızla nişanlısını aldatan bi adam kemal


her neyse, sevmediğim bir kitaptır. giriş cümleside inanılmaz derecede abartılmaktadır.
devamını gör...
üzerine düşünmeyi bıraktığımız halbuki hayatı güzelleştiren birçok kavramı bize yeniden hatırlattığı için dahi okumaya değer bir kitaptır.

geriye dönük bir bakıştan ibaret aslında tüm kitap. ilk cümlenin bu kadar sevilmesinin sebebi de kitap boyu unutulmaması gereken bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor olması. hatırlamanın hüznü, en son ne zaman bu kadar çarpıcı bir şekilde dile geldi ? yüksek ihtimalle proust'ta. belki tanpınar'da. ama bize bu kadar kolay ulaşmamıştı hiç.
devamını gör...
orhan pamuğun yazdığı güzel eserlerden bir tanesi kemalin füsuna duyduğu aşkın peşinden tam sekiz yıl sabredip beklemesi ama ne yazık ki tam kavuştum derken onları ölümün ayırması.
devamını gör...
2008 yılında yayımlanan bir orhan pamuk romanı. bence cevdet bey ve oğulları ve kafamda bir tuhaflık ile birlikte kendisinin en güzel kitabıdır. türk edebiyatındaki en güzel kitaplar arasında da sayarım ben. okuması acayip keyifliydi, çok düşündürmese de diğer kitaplarının düşündürdüğü kadar düşündüren bir kitap, betimlemeler, anlatım çok güzel. şunu da ekleyeyim: kemal'in füsun'a olan aşkı bana çok saplantılı geliyor. tabi bu benim düşüncem. ben baş karakterimiz kemal'de orhan pamuk'tan bir parça gördüm. orhan pamuk=kemal demiyorum tabi ki ama zaten kendisi de bu konuda şu cümleyi kuruyor:

"müze 2012 yılında açıldıktan sonra da çok sık karşılaştığım "orhan sen kemal misin?" sorusuna olumlu bir cevap verebilmeyi çok istedim. belki de bu yüzden şu cevabı geliştirdim: "evet, ben de çocukluğumu ve ilkgençliğimi 1950-90 yılları arasında romanda anlattığım nişantaşlı burjuvalar arasında geçirdim. kemal'in ailesi, dostları benim aileme, yakın çevreme; gittiği, yaşadığı yerler de benim gittiğim, bulunduğum yerlere çok benzer. sonra ama hem ben hem de kemal yaşadığımız sınıftan, çevrelerden dışarı itildik: bir anlamda sınıfımızın dışına düştük. kemal, füsun'a olan aşkından; ben edebiyat sevgim ve siyasi durumlar yüzünden. ikimiz de pişman değiliz."
son olarak yine haşırt haşırt cümle çizdiğim bir kitap olduğu için sevdiğim alıntıları aşağıya bırakıyorum:



"hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? evet, kaçırmazdım o mutluluğu. derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti. 26 mayıs 1975 pazartesi günü, saat üçe çeyrek kala civarında bir an, sanki bizim suçtan, günahtan, cezadan ve pişmanlıktan kurtulduğumuz gibi, dünya da yerçekimi ve zamanın kurallarından kurtulmuş gibiydi."

"şu şık davetliler arasında kim bilir kaç kişinin tuhaf huzursuzlukları, ruhsal yaraları vardı ama kalabalıkta, dostlar arasında, iki kadeh içince, dert ettiğimiz şeylerin aslında ne kadar önemsiz ve geçici oldukları da ortaya çıkıyordu."

"gözyaşları içerisinde 'yani güzel kızlar hiç aşık olmaz mı?' dedi. 'madem her şeyi o kadar iyi biliyorsun o zaman şunu söyle...' 'neyi?'
'bunda sonra ne olucak?'
asıl konunun bu olduğunu, benim aşk ve güzellik laflarımın kendisini oyalamayacağını, şimdi vereceğim cevabın çok önemli olduğunu gösteren bir bakışla bakıyordu. verecek bir cevabım yoktu. ama bunu şimdi, yıllar sonra o anı hatırlarken düşünüyorum. o sırada bu tür soruların aramıza gireceğini hissederek bir huzursuzluğa da kapıldım, için için bundan dolayı füsun'u suçladım ve onu öpmeye başladım"

"ama hayatımızın, tıpkı bir roman gibi artık son şeklini aldığını hissettiğimiz günlerde, en mutlu anımızın hangisi olduğunu benim şimdi yaptığım gibi hissedip seçebiliriz. yaşadığımız bütün anlar içerisinde neden bu anı seçtiğimizi açıklamak da kendi hikayemizi bir roman gibi yeniden anlatmayı gerektirir elbette. ama en mutlu anı işaret ettiğimizde, onun çoktan geçmişte kaldığını, bir daha gelmeyeceğini, bu yüzden de bizi acı vverdiğini de biliriz. bu acıyı dayanabilir kalan tek şey, o altın andan kalma bir eşyaya sahip olmaktır. mutlu anlardan geriye kalan eşyalar o anıların hatıralarını, renklerini dokuma ve görme zevklerini bize o mutluluğu yaşatan kişilerden çok daha sadakatla saklarlar."

"yirmi yaşından beri üzerimde beni her türlü beladan ve mutsuzluktan koruyan görünmez bir zırh olduğu duygusu vardı içimde. bu duygunun bir yanı, bana başkalarının mutsuzluğuyla fazla meşgul olmanın beni de mutsuz edebileceğini ve zırhımın delinmesine yol açabileceğini sezdirdi."

"istanbul sokakları füsun'un birer ikişer saniye belirip kaybolan hayaletleriyle doluydu. ama bu hayaletleri biraz yakından inceleyince benim füsun'uma aslında hiç mi hiç benzemediklerini görüyordum."

"ikinci film, içimdeki utancı bütün ülkenin ve gökteki yıldızların asıl derdine, aşk acısına dönüştürdü."

"gecenin bu sessizliğini, damlarda gezen kedileri çok seviyorum."

"herkes bilsin çok mutlu bir hayat yaşadım."

"gecenin en güzel kızıydı ve pek çok erkek onunla dans etmek için sıradaydı. onun ilgisini çekebilecek kadar yakışıklı, gösterişli hatta ne bileyim -ondan beş yaş büyük olmama rağmen- yeterince olgun ya da kendine güvenen biri değildim o zamanlar. aklımda o geceden zevk almama engel ahlakçı düşünceler, kitaplar, romanlar vardı. onun ise kafasının zaten bambaşka şeylerle meşgul olduğunu, siz zaten biliyorsunuz. gene de dans teklifimi kabul ettikten sonra, o önde ben arkada dans pistinde yürürken, boyunun uzunluğuna, çıplak omuzlarına, harika sırtına ve bir an gülümsemesine bakıp hayallere kapıldım. eli hafif ama sıcaktı. diğer elini omzuma koyunca sanki dans etmek için değil, bana özel samimiyetinden yapmış gibi bir an gurur duydum. hafifçe sallanarak yavaş yavaş dönerken teninin yakınlığı, dimdik gövdesinin, göğsünün ve omuzlarının canlılığı aklımı karıştırıyor, bu çekime direndikçe bastırmaya çalıştığım hayaller dur durak bilmeden gözümün önünden hızla geçiyordu. danstan el ele ayrılıp yukarıya bara çıkıyormuşuz, birbirimize korkunç aşık oluyormuşuz, ilerideki ağaçların altında öpüşmeye başlıyormuşuz, evleniyormuşuz!"



son olarak şunu da eklemem lazım: hem ilk cümlesi, hem son cümlesi o kadar çarpıcıydı ki. beni en çok etkileyen şeylerden biri o kitapta.
devamını gör...
çok büyük umutlarla başladığım, fikir olarak güzel bir roman olsa da kitabın çoğunu ne yazık ki sıkılarak okudum. kemal'in saplantılı aşkından ve her akşam füsunları ziyaret etmesinden bıkkınlık geldiydi.
devamını gör...
(bkz: orhan pamuk)tarafından yazılmış hiçte benim beklediğim gibi olmayan kitaptır.
uzaktan akrabası olan füsun'a duyduğu aşkı anlatır.
eğer gerçek bir aşk tanımı okumak isterseniz
'kürk mantolu madonna'(bkz: sebahattin ali) derim öyle naif sevmiş ki, öyle yalın anlatılmış ki başucu kitabıdır.
devamını gör...
karizmatik havasıyla merakımı celbeden,üslubu beni sıkmasına rağmen kitaplarıni okumakta ısrar ettiğim ve her okuduğum eserini bitirdikten sonra ne anlatmak istediğini anladığım orhan pamuk eseri. eserden çok müzesini merak ediyordum ve heyecanla istanbul' a gider gitmez ziyaret edeceklerim arasındaydı fakat gel gör ki google haritaya göre sadece on dakika mesafede olduğum müzeye gidemedim . şiir de de söylendiği gibi en çok da bu koyuyor adama.
devamını gör...
son kitabı hariç bütün eserlerini okumuş biri olarak söyleyebilirim ki orhan pamuk'un en sıkıcı kitabı. hiç mi saplantı duymadık, hiç mi pişman olmadık, hiç mi hem ayranımız hem arka planımız demedik... mesele o değil, kitap gerçekten bir yerden sonra hiç akmayıp sonunda da fazla trajik bağlanıyor. ha füsun'un kemal'e ayar vermesi, davetlerde purolarla vals eyleyen adamı alt sınıf evlerden izmarit toplar hale getirmesi hoşuma gitmedi diyemem ama 465 sayfa da yazmazsın be kardeşim.
devamını gör...
"hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum"
‌kitabın ilk cümlesiyle başlamak istedim . bence çok özel ve anlamlı bir cümle çünkü. bazen bir sevdiğimizi son görüşümüz olduğunu ya da birlikte geçirdiğimiz güzel bir günün son günümüz olduğunu bilemeyiz . o yüzden sevdiklerimizle geçirdiğimiz her güzel anın kıymetini bilelim . orhan pamuk'un masumiyet müzesi kitabı, varlıklı bir ailenin oğlu kemal ve bir butikte çalışan aynı zamanda kemal'in uzaktan akrabası olan füsun'un büyük aşkını konu alan bir eserdir.
‌kemal füsun'u öylesine sever, öylesine aşık olur ki bu duygular bana; hem "acaba kara sevda dediklerinden mi bu ?" diye hem de " aşk mı yoksa takıntı mı ? saplantı dediklerinden mi ?" diye düşündürdü. hemen burda bir tırnak açıp saplantılı aşkın ne olduğundan bahsetmek isterim. ?"takıntılı aşk; kişinin gerçek yada ulaşılamayan (platonik) bir aşkı takıntı haline getirip bütün benliğini ona adaması, hayatını ona göre yönlendirmesi çok yoğun duygular yaşaması fakat bu aşkın gitgide kişinin kendine ve çevresindekilere zarar vermeye başlaması kişinin günlük hayattaki işlevselliğini azaltmasıdır. "

‌ kemal füsun'u öyle özler , öyle arzular ki füsun'u her görmeye gittiğinde ona ait eşyalar (ç)alar. füsun'u ziyaretlerinde toplam 4312 adet sigara izmariti, takıları, giysileri ve ona ait bir çok şey (ç)almış; bunları aşka tanık olan dairesinde biriktirmiştir. burada araya kemal'in bir sözüyle girmek isterim: bazen ona 'seni seviyorum!' demek için dayanılmaz bir istek duyar, ama yalnızca çakmağımla sigarasını yakabilirdim." diyor. sanırım şimdi anlıyorum, 4312 adet sigara izmaritini..

‌şimdi böyle bakınca kemal çok saf çok temiz duygularla füsun'a aşık gibi görünüyor fakat kitabı okuduğunuzda yaşanan aşk dahil hiçbir şeyin masum olmadığına tanık oluyorsunuz. açıkçası bu hikayenin gerçek olması beni etkilemişti bu kitabı ilk aldığımda, fakat ahmet arif gibi büyük sanatçıların aşklarına tanık olunca asıl saf asıl gerçek, masum aşkın ne olduğunu da az çok anlamış oluyorsunuz. benim aşk anlayışım kitapla örtüşmedi fakat öykü beni yine de çok etkiledi .

‌özellikle kemal'in nişanlısından ayrılması ve tam kavuşacaklar derken füsun'un artik evli olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi; füsun'un boşanması ile işte şimdi mutlu son derken ailelerin ve aradaki sosyo ekonomik farklılıkların engel olması ; aileler ikna olduktan ve düğün hazırlıklarına başlandıktan sonra heh işte şimdi mutlu son derken de ... hikaye mutlu bitmedi ... ama geride çok güzel bir müze ve güzel bir eser bıraktı. kitabı aldığımda içinde müzeye tek seferlik giriş biletim hediyem oldu. ve bana da yolum istanbul'a düşünce müzeyi ziyaret etmek kaldı.

‌olayın geçtiği daire müze haline getirilmiş ve kitapta hikayesi geçen bütün eşyalar, giysiler,takılar sergilenmiş . bu tarz bir müzeye eminim bir çoğumuz sahibiz değil mi ? kitabı okuduktan sonra beni düşündüren tek şey "insan bunu anlar, bir erkeğe güvenilip güvenilmeyeceğini" diyen kemal'in ilk nişanlısı sibel oldu . bir okur ısrarla sormuş . "var mı bu gerçek hikayenin bir tanığı? füsun'u uzaktan yakından tanıyan, bu aşka tanık olan var mı?" diye . acaba sibel'i tanıyan birileri de var mıydı ? ne yaptı sonra sibel ? mutlu oldu mu acaba ?
‌gerçek hikayeler okumayı hep sevdim kitabın ilk sözüyle başlamıştım. son sözüyle bitirmek isterim .
“füsun'un fotoğrafını aşkla öptü ve ceketinin göğüs cebine dikkatle yerleştirdi. sonra bana zaferle gülümsedi. "herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.''
devamını gör...
amazonprime da dizisi olacak çağatay ulusoy başrol olacak haberini duyduğumda heyecanlandığım mükemmel kitap. okuduktan sonra çukurcuma ya sevgiliyle gidilmeli, müze gezilmeli. ben gidememiştim içimde kaldı.
devamını gör...
şimdilik orhan pamuk'un okuduğum tek eseridir. birkaç sene önce babamın tavsiyesi sonucu okumaya başlayıp 100 sayfa kadar ilerledikten sonra bırakmıştım. aldatmayı güzellemesinden iğrenmiştim, babamın kitaba okuduktan sonra üzülmesini garipsemiştim. geçen hafta tekrar okumaya başladım ve bir çırpıda bitirdim. iğrendiğim kemal'i birden içselleştirmeye başladım. hikayenin gerçekçi taraflarını benimsedim, kendimi kötü hissettim. kemal'in takıntısı, daha doğrusu yarım kalmışlık hissiyle yaptıkları anlamlaşmaya başladı; sonucunda üzüldüm ve kendimi kurguya iyice kaptırdım. üzerine yakın zamanda kaybettiğim dedemi ziyaret etmek, köyde izole olmak beni kahretti. kitabın etkisinden çıkabilmem kolay oldu ancak bir problemim var; benim de hayatımda bir kemal var, ben de füsun gibiyim ama bendeki kemal kim onu bulamıyorum.
devamını gör...
çok hevesle başlayıp okurken çok sıkıldığım, bunaldığım hatta yarım bıraktığım kitap. kitapta anlatılan aşk ile benim kafamdaki aşk çok farklı olduğu için sanırım hiç sevememiştim hatta bence adamın aşk dediği sapıklık ve takıntılılık. füsun arkadaşım olsaydı olabildiğince uzağa kaçırırdım o beyfendiden uzak durması için.
devamını gör...
(bkz: orhan pamuk) kitabı. 2008 yılında yayımlanmıştır. müthiş bir aşk kitabıdır. pamuk bu kitabı kızına ithaf etmiştir. baştan söyleyeyim orhan pamuk'un kalemini, anlatımını çok severim. bütün kitaplarını (son kitabı: veba geceleri dahil) okudum. içlerinde en sevdiğim kitabı masumiyet müzesi. kitabın benim için önemli bir özelliği de lisansta 3. sınıfta çevre psikolojisi dersinde bir dönem boyunca ders kitabı gibi işlemiş olmamız. tabi ki eşyaların, çevrenin insan davranışları arasındaki ilişki kapsamında işledik ve orhan pamuk bunu hem kitabıyla hem de daha sonrasında müzesiyle çok çok iyi başarmış bir yazar. tanımda şunu da yazmalıyım nobel ödüllü yazarın muhteşem kitabı.
bu hikaye füsun ve kemal'in aşk hikayesi. orhan pamuk nasıl kurguladın bunu, nasıl yazdın bu aşk hikayesini. ne yaşadın be sen adam.
orhan pamuk bu aşk hikayesini öyle yaşamış öyle hissetmiş ki sonunda istanbul beyoğlu çukurcuma'da bir ev alıp bu ölümsüz hikayeyi gerçekten ölümsüzleştirmiş. bir müze haline getirmiş. müzeyi gezdiğinizde her şey o kadar iyi düşünülmüş ki sanki hikayeyei bir kez daha yaşıyorsunuz. sanki hikaye değilmiş de gerçekten yaşanmış hissi geçiyor. ben çok etkilenmiştim. sanki kemal orada yaşamış, füsun'un ölümüne oralarda ağlamış gibi. siz de orada birlikte ağlıyorsunuz.
kitapta her eşyaya bir bölüm ayrılmış, müzede de bunu hissediyorsunuz. önce kitabı okuyun (eğer biraz bilginiz varsa çevre psikolojisi kapmasında değerlendirmeye çalışın) sonra da müzeyi ziyaret edin. hayatınızda yaşayacağınız en iyi deneyimlerden biri olabilir.
devamını gör...
istanbullu zengin çocuğu kemal'in uzaktan akrabası füsun'a olan takıntılı aşkını anlatan kitaptır. masumiyet müzesi füsun'un neredeyse kullandığı ve eline aldığı her şeyin sergilendiği yerdir. yani kemalin aşkını adadığı yerdir.
devamını gör...
okuduğum her kitaba mutlaka bitecek gözüyle başlarım. masumiyet müzesi ilk yarım bıraktığım kitaptı. çok kıvrandım, süründüm, motive ettim kendimi sonra aman beee diye saldım gitti. sayesinde çok derin uykulara daldım en büyük katkısı o oldu. orhan pamukta bir kitap okunacaksa o da (bkz: benim adım kırmızı)dır.
devamını gör...
okuyup sevdiğim, ikinci okuduğum orhan pamuk kitabı. aşk hikâyesini anlatır ve yarısına kadar okurken gerçek sanıyordum, değilmiş. kurgu zaten de, ne bileyim.
spoiler olabilir ama füsun keskin karakterine bir türlü ısınamadım ama kemal basmacı iyi biriydi. özellikle sonda dediği şey beni parçaladı.
okuyalı üstünden bir yıl geçti, üstümde etkisi var, ara sıra açar okurum bazı kısımları. müzeye gitmeden bir daha okuyacağım.
kitabın kurgusu güzel, eski zamanları da anlattığından hoşuma gitmişti ama aşk denince hemen akıla gelecek bir roman olduğunu düşünmem. pek çok roman var, ama akıcı mı, evet.
müzesi gerçekten var ve 3 ağustos 2021'de yeniden açılıyor.
deniyor ki müzede orhan pamuk imzalı masumiyet müzesi ve veba geceleri satılacakmış.
müzeye gidince yazarı görsem de imzalatsam diye düşünüp duruyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"masumiyet müzesi (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim