1661.
bunaldım artık. her şey, herkes çok kalabalık. kalabalıklar, kalabalıkların gülüşleri, kalabalıkların sesleri beni yorar hep. evim dışında her yerde, her an yorgunum. ondandır bu insanların yadırgadığı, fersiz bakışlarım. gitgide suyun yüzeyine yükselen fanus balıklarından farkım yok. dışarıdaki çoğu insan da o balığın sorumluluğunu üstlenen küçük çocuk gibi, ölmüş müyüm yoksa uyuyor muyum anlayamıyor. ben de anlayamıyorum gerçi. garip, ileride bu yorgunluk hissiyatı geçer umarım.
devamını gör...
1662.
gün geceye devrederken mesaiyi etrafa yayılan ıssızlıkla beraber burna acı acı gelen bir soba kokusu siniyordu insanın üzerine. yavaştan gözleri ilisiyordu sokak lambasının sondugune. bir kaç kedi sesi geliyordu sokaktan, onun dışında fazla sessizdi bugün. insanlar evlerindeydi muhakkak. başka nerde olacaklardi bu havada sende ilahi.
....
..
.
çok ilginçti. insanlar bir eve sigabiliyorlardi. bir eve mutsuzluk, yalnızlık, sevinç, keder, öfke sigabiliyordu. mutsuzluk nasıl sigiyordu ki dört duvar arasına. dar değil miydi onun için.
yada önemli miydi ki dar olması.
sığıyor mu sigiyordu sonuçta.
insanlar ölüyordu bir de o evlerin içinde. doğuyor büyüyor gelişiyor yaşlanıyor ve ölüyordu. sahi insan ölünce ne olurdu ? geride kalanlara ne olurdu ? bir de o ölümden geriye kalan askidaki giyerim diye çıkarılan ceket vardı ya. görünce insanı haykira haykira ağlatan. yada içerim diye bırakılan yarım bardak su.. insan gidişi değil de belki de geride bıraktığı anılar yakıyordu canı.
keşke insan göçüp giderken anıları da goturebilse. ama ne mümkün..
devamını gör...
1663.
yarın büyük gün.
mülakatlarını geçtiğim ispanya'lı bir şirket yarın bana maaş teklifini sunacak.
güzel bir teklif gelirse, 5 yıldan beri çalıştığım şirkette gidip hayırlısıyla istifamı vereceğim.
güzel bir teklif gelir ise, hem kazanç olarak hem de gelişim açısından büyük bir fırsat yakalacağım.
hemen yarın olsun lütfen.
devamını gör...
1664.
içimde bir şey var birisi belki sokratesin daimonu gibi değil iyiyi kötüyü söyleyen vicdan azabı gibi hiç değil uyuyorum uyanıyorum yemek yiyorum insanlarla konuşuyorum o hep orda iyi geliyor onunla konuşmak varlığını bilmek her yerimi ısıtıyor hayır ben değilim kendimle konuşmuyorum adı yok bedeni şekli belirsiz sadece orda içimde bir yerde beynimin kıvrımlarında kalbimin atışında parmağımdaki sızıda durmama engel oluyor hadi diyor hadii ilk adımlarını atan bebeğini destekleyen anne gibi hadi kızım diyor düşünce kaldırmıyor ağlayınca susturmuyor bana hiç acımaz kendime açıldığımda sert bi tokat patlatır suratıma durmama engel oluyor zorluyor yap artık şunu öfkeleniyorum zorla da olsa yapıyorum sonra keyfini birlikte çıkarıyoruz
içimde öyle bir şey var ki
ıyi ki var hiç susma hep orda kal
devamını gör...
1665.
garip bir şekilde bu başlıkta tutulma yaşıyorum, yazmaya girip yazamadan çıktığım başka bir başlık yok.

yazacak bir şeyim olmadığından değil he, yazsam sözlüğe sığmaz taşar ama bu başlıkta beynim bana sittir et yazma komutu veriyor.

sadece şunu söylemek istiyorum, yalnız savaşmak çok zor. henüz baş edemeyeceğim bir nokta da değilim hani derler ya öldürmeyen güçlendirir diye galiba o evreyi yaşıyorum.

tamam güçleniyoz da birader umut, heves, istek hiç birşey de kalmadı.

şunu da iliştireyim, ben tam anlatamıyorum ama bu görselde çok parçam var.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
1666.
'öfke korkunun maskesidir.' diye bir cümle okudum az önce. hakikaten öyle olabilir mi? eğer öyleyse benim acilen seansa gitmem lazım. anlatmak istediğim çok şey var ama yeri burası değil belli ki.
devamını gör...
1667.
bugünkü sorun şu ki tanrım insan kendini nasıl sever?

hepimizin farklı farklı rolleri var. ben evlat olarak başka kardeş olarak arkadaş olarak sevgili olarak başka başka kimliklere ve davranışlara sahibim. bu kişilik bozukluğu şeklinde değil fakat bazı kıstaslar içinde farklı olmak demek fikrimce. anneme davrandığım gibi arkadaşıma davranamam yahut adamına göre muamele mi denir buna bilemedim. kafam içinde leblebi kavruluyor.

şöyle düşünüyorum mesela ben öğreymen elemi seviyorum ama evlat elemi sevmiyorum. neden?

sonuç ben buraya neden çıktım niçin çıktım gördünüz yürüdüm çıktım.
devamını gör...
1668.
dedim ya kabul ettim kendimi. ne düşünürsen o olur diye, ne düşünüyorsan çağırırsın diye. sonra yasakladım düşünmeyi kendime. aşkı yasakladım. aşk hep ulaşılmazdı. sonra keşfettiklerimi yasakladım. ne varsa yasakladım. bir tek bana verilen çocukluk hayalimi tuttum kendime ve büyüttüm de büyüttüm onu.
devamını gör...
1669.
millet çiçekler saçarak, gülerek, umutla uyanır. ben; "lan acaba editör mail attı mı?" diye. sevgiliden gelecek bir; "özledim" mesajı gibi bekliyorum ihtiyar bir herifin keyfini.
devamını gör...
1670.
uyuyamıyorum kafam takık, hep aynı hatayı yapıyorum ama bu son olsun, bu saatten sona si***ler.
devamını gör...
1671.
sanki biri mideme tekme atmış gibi canım acıyor lan yok sayılınca.
devamını gör...
1672.
istediğin her şeyi.
teşekkürler...
devamını gör...
1673.
#1582774 aynı zamanda komik yazarlar içeren başlık. gece gece bu kadar güldük iş mi bu yaptığın. gülmekten moralim bozuldu hatta.
devamını gör...
1674.
yetkili sendika hediye olarak ajanda göndermiş artık onu karalama defteri yapıp günümü onunla sonlandıracağım.
devamını gör...
1675.
uzun zamandır entry girmediğimi farkettim. bir kaç ayda o kadar şey değişti ki. aslında çevrem değil bendim değişmem gereken. çok mutsuz, çökük, depresif, ilaçlarla ayakta duran biriydim. mutluluk kavramına inanmıyordum. hayatın anlamını kaybetmiştim. ama sonra ne oldu biliyor musun? ne ilaclar ne psikiyatrisler hiçbiri hicbir sey de degildi tedavi. bir yerden başlamak gerekiyordu, bir şeyler yapmam gerekiyordu, ya ölecektim ya bir hedefim hayalim olacaktı. ve uzun zamandir erteledigim seyi yapmaya kitabimi yazmaya karar verdim kitabin konusu belliydi ama arastirma yapmam gerekiyordu, arastirmalarimi yaparken bir tesadufler zinciri birbirini kovaladı ve ben kendimi ruhumu dinlerken buldum. artik bana ne demek istedigini anlıyordum. onu dinledikce bana cevap verdi, yillarin susmuslugu vardi ustunde. hep ustunu ortmus asla dinlememistim onu. küsmus bir yerde saklanmis, duruyordu karanliklar icinde. meger asıl yapmam gereken sadece ama sadece ona izin vermekmis. ve ona karanligindan cikip parlamasi icin yardim ettim. o parladikca hayatima mucizelerini sokmaya basladi. bir kere mutluydum bu cevremede yansiyordu ve pozitif yonde etkiliyordu. ve ruhumun en guzel hediyesi de yıllardir gorusmedigim, gorusemedigim aramizin bozuk oldugu ama hayatimdaki en degerli varlik olan manevi kızkardesime kavusturmasiydi beni bu benim icin o kadar onemliydi ki cunku bana en cok huzur veren, hep guclu olmami saglayan, her konuda en buyuk destekcim kızkardesimdi. bu hayatta hicbir sey ama hicbir sey tesaduf degil ve asla umudunuzu kaybetmeyin cunku en karanlik yerde gunes tekrar doğmaya basliyor. gormeye basladiginizda aslinda her anın hayatimizi guzellestirmekte olan mucizelerle dolu oldugunu benim gibi siz de goreceksiniz. sadece kendinize bunun icin bir sans verin. lutfen ruhunuzu dinleyin. o sizin en iyisine sahip olmanizi istiyor ve gercekten bunu yapabilecek guce sahip. sadece dinleyin...
devamını gör...
1676.
sustum, beynime hücum eden onlarca
özre rağmen lanet ağzımı açmadım. gururumla gömdüm duygularımı,
hem de diri diri. ve attığın son mesaj da mezar taşım oldu.
devamını gör...
1677.
kör olmak nedir? mesela doğuştan kör olan ile sonradan kör olan.. ya da bakan körler.. insanın gözünün içine düşen ışıkları farketmesi aydınlanmaya yeter mi? ya da ne bileyim, karanlık bir çağda doğan insan aydınlığa susar mı?
devamını gör...
1678.
küçücük bir kaktüsüm var; on santim civarında çok dallı müthiş bir kaktüs. kaktüsleri çok severim. kendimi de nedense kaktüslere benzetirim. çocukluğumdan beri saçma bi ilgim var kendilerine. sevilmemeyi değil de sevilememeyi böylesine içselleştirmiş bir mahluk olamaz. bütünüyle güzeldir ve fakat güzelliğini herhangi bir üstün referansa bağlamaz. gül gibi değildir yani. renk kusmaz. şov yapmaz. "bakın bakın nasıl da güzelim" bile demez. kaktüsle aşk ilan edilmez. yatağa kaktüs serpiştirilmez. kaktüs reçeli? hayır olmaz. kaktüs demetini kimse bağrına ah neşeyle falan basmaz. yerde, orada burada, sıradan, renksiz ama gerçekliğin çok içindedir. kaktüs en gerçek şeydir. yamuk yumuk, çarpık, üst üste, dikenli, basit, girintili çıkıntılı garip bir yırtıktır. kristaldeki parmak izi gibi. bütünü bozar. az ilgi ister, az su ister, az ışık ister. doğanın evlatlık çocuğu gibi ihtişamlı çiçeklerin arasında öylece durmayı kaktüs yadırgamaz hiç. o yüzden bana büyüleyici gelirler. çok severim. evde benimle birlikte yaşayan tek canlı o. bikaç saat önce bir kısmının kökü böyle yumuşamış ve o kısmı taşıyan bölüm toprağa düşmüş. yeni fark ettim. çok üzüldüm. kopmamış, o kısım kökte hala ama dik durmuyor. bir kısmı çok güçlenmiş bir kısmıysa aynı kökten beslenmelerine rağmen gücünü kaybetmiş. koparmaya kıyamadım ama ne yapacağımı da bilmiyorum. öylece bıraksam kendine gelse. keşkeler, keşkeler.
devamını gör...
1679.
"seviyor gibiydi, seviyorum derdi. şüphe duymazdım, emindim. seviyorum diyorsa seviyordur. neden sevmediği halde yalan söylesin ki?

meğer... sevmiyormuş beni. ben onu delicesine severken o bana yalan söylüyormuş seviyorum diye. ah zavallı ben, ah ahmak kafam. nasıl da kanardım iki güzel sözüne, bi gülüşüne.

senin adın yeterdi benim mutlu olmama. bir yerde senin adını duysam mesela, yanımda hissederdim ama en çok da kalbimdeki varlığın bi buradayım derdi. acımazdı canım ama yüreğim bi kıpırkıpır olurdu. seni düşününce işte, her şey seni düşününce olurdu.

artık eskisi kadar düşünmüyorum seni. düşünmek de istemiyorum. yüreğimin kıpırtısı artık acı veriyor bana, istemiyorum seni. ne seni, ne de senin bende bıraktığın hislerini."
devamını gör...
1680.
- bir keresinde...sil...yok...silme...tekrar...bir keresinde....yok yine olmadı...
- ne yaşıyorsun ki ne yazacaksın?..
- bana mı dedin?
- evet sana diyorum, klavyenin başında oturan sen değil misin?
- evet de sana ne bundan?
- ne demek bana ne!? deminden beri kıvranıp duruyorsun bir şeyler yazayım diye. tutamadım kendimi.
- bence tut, bir daha da bırakma.
- çok komik! işine gelince maşallah yazmayı biliyorsun!
- sen güzel laf duymamışsın. e tabi saçma sapan biri olduğun için her kapağı kendine takmaya çalışıyorsun.
- "saçma"nın tanımı sensin..hiçbir şeyi beğenmiyorsun, hiçbir şeyden tatmin olmuyorsun, bir kere de "şükür" dediğini görmedik!
- sen çok "tamam"sın ya her şeye, bana laf edene bak!
- aman tamam tamam yahu! ne halin varsa gör, yeter ki rahat bırak beni!
- esas sen rahat bırak beni! deminden beri uğraşıyorum burada, iki dakika huzur vermedin!
- huzur mu istiyorsun!? işte sana "huzur", haydi kaçtım ben!
- ..............
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim