okuyan ve okumayan farkı
başlık "dünyanıneniyibeşbininciyazarı" tarafından 08.12.2020 16:38 tarihinde açılmıştır.
21.
kitapla okulu ayırt edebilmek.
devamını gör...
22.
bildiğim kadarıyla şu an neredeyse baştan sonra yanlış bilgi içeren ya da okumanın zaman kaybından başka bir şey olmadığı pek çok kitap , yazı vs var. bu yüzden her okuyan iyidir diye bir şey yok bana göre.
devamını gör...
23.
arkadaş doğru söylemiş. plaj çantasının rengine göre elif şafak -pardon shafak!- kitabı seçen hanımkızımız okumasa daha hayırlı olabilir.
devamını gör...
24.
okunan şeye göre değişse de genel olarak okuyan kişilerin daha rahat iletişim kurdukları bir gerçektir. (bkz: istisnalar kaideyi bozmaz)
devamını gör...
25.
okuyan aslında ne kadar az şey bildiğini bilir.
okumayan ise, her şeyi bilir.
okumayan ise, her şeyi bilir.
devamını gör...
26.
okumayan küçük dağları yaratır.
okuyan, büyük dağları.
okuyan, büyük dağları.
devamını gör...
27.
kendini geliştirebilmeyi, sadece okumaktan ibaret sanan insan handikapı. farka gelince, okumayan insan arayı kapatıp kendini geliştirebiliyorsa, okuyan insan okumasına devam etsin. ona buna salça olmasın.
devamını gör...
28.
neyi, kimi, nasıl okuduğuna göre de karşılaştırma yapmak lazım biraz. yani insan vardır 1 kitap okur ama 1000 çıkarım yaratır ama bir başka insan vardır 1000 kitap okur 1 tane bile çıkarım yapamaz.
birde hangi okuyana göre karşılaştırma yapılıyor? şiir mi, edebiyat mı, psikoloji mi, uzay mı, din mi, felsefe mi?
birde her şey okuyarak öğrenilmez. gezerek, görerek, deneyimleyerek de öğrenilir. en basitinden siz yaşadığınız yer hakkında 1900'lü yıllarda yazılmış bir kitap alıp 2022 yılında da o bölgenin kitapta yazıldığı gibi aynı olmasını bekleyemezsiniz kendiniz keşfetmeniz lazım gelir.
o yüzden çok okuyan çok bilir, çok okuyan, okumayandan üstündür diye bir şey yok. sen üniversitede elektrik okursun iki mekanizma bağlayamazsın ama ilkokul terk adam çıraklıktan babasının yanında çalışarak yarın öbür gün gelir o alandaki tecrübeyle senin müdürün olur.
atatürk'ün sözüyle bitirelim:
"biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir."
birde hangi okuyana göre karşılaştırma yapılıyor? şiir mi, edebiyat mı, psikoloji mi, uzay mı, din mi, felsefe mi?
birde her şey okuyarak öğrenilmez. gezerek, görerek, deneyimleyerek de öğrenilir. en basitinden siz yaşadığınız yer hakkında 1900'lü yıllarda yazılmış bir kitap alıp 2022 yılında da o bölgenin kitapta yazıldığı gibi aynı olmasını bekleyemezsiniz kendiniz keşfetmeniz lazım gelir.
o yüzden çok okuyan çok bilir, çok okuyan, okumayandan üstündür diye bir şey yok. sen üniversitede elektrik okursun iki mekanizma bağlayamazsın ama ilkokul terk adam çıraklıktan babasının yanında çalışarak yarın öbür gün gelir o alandaki tecrübeyle senin müdürün olur.
atatürk'ün sözüyle bitirelim:
"biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir."
devamını gör...
29.
okuyandan kasıt okul okumaksa eğer aradaki fark çok büyük ama olay okul okumak değil olay para, ün, şan. üniversite bitirmekle yüksek lisans yapmakla olmuyor. sen üniversitesiyi bitirince iş kapıları sana açılmıyor yüksek maaşlar seni beklemiyor seni bekliyen lise mezunu olup olmadığı bile şaibeli bir patron, düşük bir maaş, "esnek iş saatleri" senin okuduğun onca yılın boşa gitmesi ve kocaman bir hayalkırıklığı.
devamını gör...
30.
okumayan, küçük dağları yaratır.
okuyan ise bütün dağları tek cümlesiyle yerle bir eder.
okumayan sadece 1 hayat yaşamıştır, kendinin. okuyan, okuduğu bütün kahramanların hayatını.
okuyan ise bütün dağları tek cümlesiyle yerle bir eder.
okumayan sadece 1 hayat yaşamıştır, kendinin. okuyan, okuduğu bütün kahramanların hayatını.
devamını gör...
31.
ölü ozanlar derneği'nde geçtiği gibi:
-kitap okuyor musunuz bay anderson?
+okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.
-ama biz hissediyoruz.
-kitap okuyor musunuz bay anderson?
+okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.
-ama biz hissediyoruz.
devamını gör...
32.
okuyan mutsuzdur. çünkü bilir.
okumayan mutludur. çünkü bilmediğini bilmez.
okumayan mutludur. çünkü bilmediğini bilmez.
devamını gör...
33.
ne diyeyim şurada yazanların yazdıklarında bile bu fark ediliyor...
devamını gör...
34.
konuşma dilindeki akıcılıktan tutun, yazdığı herhangi bir metindeki(mesaj, e-mail, kompozisyon vs.) kurallılığa kadar kendini apaçık belli eder. keyiflidir okuyan insanla sohbet etmek efenim.
devamını gör...
35.
birçok okuyan vardı. kitap kitap üstüne, yığın yığın üstüne, okumuş hep okumuş çok okumuş..
okudukları düşünce alanını genişletmemiş tam tersi çok okumanın kibrine düşmüşlerdi. sanki bir nevi 'olmuşluk tavırları' diyebilirim.
bence sayfalardaki yan yana gelen harfler insanın görüp geçeceği değil, zihninde yer edip üstüne derinlik oluşturmasına olanak sağlayan kişisel gelişim hediyesi olmalı. çok insanın sadece görüp geçtiğini düşünüyorum..
okumayanları övecek değilim tabii ama okumak demek sadece tahsil ya da kitap değil.
kimisi kitap okur kimisi de dergilere boğulur, makaleleri hatim eder, internetten sanat, kültür,edebiyat ne varsa onları takip eder..vs bunlar yazılı kaynaklar.
kimisi de insanları okur, hayatı okur, evreni okur, satır aralarını okur.
teknik antrenörün oyunu okuyup taktiksel hamle yapması gibi o da yaşamının taktisyenliğini yapar bir süre sonra, oyuna gereken müdahaleleri yaparak maçı lehine çevirmeye çalışır..vs
bir süre kitaplarla harmanlandıktan sonra bu şekilde devam eden insanlar da var..
yazılı kaynaklardan beslenmeyip doğrudan bunu yapanlarda eğrelti duruyor. ancak şöyle bir şey var:
eskilerin kitap okumayıp da yaşamsal okumaları iyi yaparak gayet akılcıl bireyler olduğunu da görmüşsünüzdür. mesele burada çok şekil değiştiriyor. yani dönemsel bir hâl alıyor:
eskiden ninelerinizin dedelerinizin zamanı..
onlar çok okuyamamış ama hayatı okumak zorundalarmış nesillerinin devamı için. avcı toplayıcı yaşamdan gelen hayatta kalma dürtüsü onları oyunu iyi okumak zorunda bırakmış olabilir. genel olarak da sınıfsal farklılıklar bu kadar bariz olmadığı için körler sağırlar birbirini ağırlayarak yaşamışlar diyebiliriz bütün ihtimâlleri kapsayacak şekilde..
o dönemdeki insanlar birbirinden şu dönemdeki kadar şikâyetçi değilmiş kısaca.
ancak, bu dönemin teknoloji ile gelen zamanda yolculuk v daha fazla insana ulaşma imkânı var v kitlelerin kendini ama kibirleriyle birlikte ama mütevazılıklarıyla birlikte geliştirmesi söz konusu.
karşılaşma v gelişme ihtimâlinin böylesi yükseldiği bir dönemde kendini "ben hayat okulunu okudum" diye tasvirleyen kırk yaş altı kardeşlerim de koca bir 'siktir'i hak ediyor.
yapan var mıdır. hiç yazılı kaynak okumadan sadece hayatı okuyayım günümüz dünyasında cahil kısımda yer alma ihtimâlini arttıracaktır diye düşünüyorum.
dönemsel farklılıkları anlattığıma göre başlığa dönüyor v kısaltıyorum:
nitelikli okumak sanırım tam olarak mevzunun özü..
farklılıklarını da net olarak tanımlamış olayım:
nitelikli okuyan ile zıt görüşlerde olsan da tat alıyorsun. geyik yaparken de ayrı tat alıyorsun. sanat, bilim, felsefe, edebiyat (ki bence o da sanattır) psikoloji v aklıma gelmeyen ne varsa, hepsini konuşurken ayrı bir derinlik v katma değer oluyor. keyif oluyor. beyinlerde fırtına oluyor. niteliksiz okuyanlarla da belki hepsi oluyor (tartışılır) ama 'keyif' olmadığı kesin..
okudukları düşünce alanını genişletmemiş tam tersi çok okumanın kibrine düşmüşlerdi. sanki bir nevi 'olmuşluk tavırları' diyebilirim.
bence sayfalardaki yan yana gelen harfler insanın görüp geçeceği değil, zihninde yer edip üstüne derinlik oluşturmasına olanak sağlayan kişisel gelişim hediyesi olmalı. çok insanın sadece görüp geçtiğini düşünüyorum..
okumayanları övecek değilim tabii ama okumak demek sadece tahsil ya da kitap değil.
kimisi kitap okur kimisi de dergilere boğulur, makaleleri hatim eder, internetten sanat, kültür,edebiyat ne varsa onları takip eder..vs bunlar yazılı kaynaklar.
kimisi de insanları okur, hayatı okur, evreni okur, satır aralarını okur.
teknik antrenörün oyunu okuyup taktiksel hamle yapması gibi o da yaşamının taktisyenliğini yapar bir süre sonra, oyuna gereken müdahaleleri yaparak maçı lehine çevirmeye çalışır..vs
bir süre kitaplarla harmanlandıktan sonra bu şekilde devam eden insanlar da var..
yazılı kaynaklardan beslenmeyip doğrudan bunu yapanlarda eğrelti duruyor. ancak şöyle bir şey var:
eskilerin kitap okumayıp da yaşamsal okumaları iyi yaparak gayet akılcıl bireyler olduğunu da görmüşsünüzdür. mesele burada çok şekil değiştiriyor. yani dönemsel bir hâl alıyor:
eskiden ninelerinizin dedelerinizin zamanı..
onlar çok okuyamamış ama hayatı okumak zorundalarmış nesillerinin devamı için. avcı toplayıcı yaşamdan gelen hayatta kalma dürtüsü onları oyunu iyi okumak zorunda bırakmış olabilir. genel olarak da sınıfsal farklılıklar bu kadar bariz olmadığı için körler sağırlar birbirini ağırlayarak yaşamışlar diyebiliriz bütün ihtimâlleri kapsayacak şekilde..
o dönemdeki insanlar birbirinden şu dönemdeki kadar şikâyetçi değilmiş kısaca.
ancak, bu dönemin teknoloji ile gelen zamanda yolculuk v daha fazla insana ulaşma imkânı var v kitlelerin kendini ama kibirleriyle birlikte ama mütevazılıklarıyla birlikte geliştirmesi söz konusu.
karşılaşma v gelişme ihtimâlinin böylesi yükseldiği bir dönemde kendini "ben hayat okulunu okudum" diye tasvirleyen kırk yaş altı kardeşlerim de koca bir 'siktir'i hak ediyor.
yapan var mıdır. hiç yazılı kaynak okumadan sadece hayatı okuyayım günümüz dünyasında cahil kısımda yer alma ihtimâlini arttıracaktır diye düşünüyorum.
dönemsel farklılıkları anlattığıma göre başlığa dönüyor v kısaltıyorum:
nitelikli okumak sanırım tam olarak mevzunun özü..
farklılıklarını da net olarak tanımlamış olayım:
nitelikli okuyan ile zıt görüşlerde olsan da tat alıyorsun. geyik yaparken de ayrı tat alıyorsun. sanat, bilim, felsefe, edebiyat (ki bence o da sanattır) psikoloji v aklıma gelmeyen ne varsa, hepsini konuşurken ayrı bir derinlik v katma değer oluyor. keyif oluyor. beyinlerde fırtına oluyor. niteliksiz okuyanlarla da belki hepsi oluyor (tartışılır) ama 'keyif' olmadığı kesin..
devamını gör...
36.
okuyan okudukça ne kadar az şey bildiğini bilir. daha okuyacağı derya denizdeki kum kadar kitap olduğunu anlar ve bilir.
ama okumayan, bildiğine emindir, bildiğini sanır, okumak onun için vakit kaybıdır. ama kendisi dünya için bir kayıp mıdır bilemem...
ama okumayan, bildiğine emindir, bildiğini sanır, okumak onun için vakit kaybıdır. ama kendisi dünya için bir kayıp mıdır bilemem...
devamını gör...
37.
hepimiz bir allah'a inanıyoruz, bir peygambere inanıyoruz öyleyse bu ayrılık niye (bkz: swh). birisi çok konuşur ve daha cesurdur, diğeri daha farkındadır o kadar emin davranamaz.
devamını gör...
38.
bilgelik meyvesinden yiyenler asla mutlu olamaz.
dedi şair. neden diye sorduğumda şunları söyledi:
hiçbir şeyi bilmediğinden gördüğün şeyler seni hayretler içerisinde bırakır. gördüğünde mutluluk içini kaplar. ama derinliklerinde daldığında sıradanlaşır hersey. büyük bir sanat eserine bir bak! sana nasıl hisler uyandırır? guzel degil mi? ama çizim tekniği bilsen belki de "ben bunun daha iyisini çizerim." dersin. bu yüzden bilmek mutsuzluk getirir. alkol aldığında kendini nasil hissedersin? esrik bir haldesindir etrafını bilmezsin. bilince ise basın ağrır.
ıste böyle dedi şair.
devamını gör...
39.
cahillik mutluluk olduğunu iş hayatında her geçen gün daha iyi anlıyorum.
devamını gör...
40.
okuyan okuduğu her kitaptaki insanın hayatını yaşar. okumayan sadece kendi hayatını yaşar. tek bir hayat.
devamını gör...