orijinal adı: the dead
yazar: james joyce
yayim yılı: 1914
dünya edebiyatında dublinliler adıyla bilinen james joyce'un bu kitabı; dönem irlandası'nın halini ahvalini gözler önüne serdiği gibi, aynı zamanda toplumsal ve dinsel normları sıradan yaşamlar aracılığı ile hicvederek ön plana çıkıyor. kitapta yer alan hikâyeler arasında ise ince bir bağlantı olduğundan söz edebiliriz. ''yaşayan ölüler'' kavramı ile sadece beyaz perde de tanışmış okurlar için bu kitap, bambaşka bir bakış açısını gözler önüne seriyor; yaşarken ölü olmanın ürkütücü bir şekilde tasvir edildiği bu hikâyeler bütünü, basit yaşamlar, duygusal girdaplar, huzursuz edici ve boğucu anılarla birlikte bir şehrin ruhunu aradığı kurgusal bir gerçekliğe dönüşüyor. topluma ve insana dair bir kent romanı okumak niyetindeyseniz ''dublinliler'' doğru adres olacaktır.
yazar: james joyce
yayim yılı: 1914
dünya edebiyatında dublinliler adıyla bilinen james joyce'un bu kitabı; dönem irlandası'nın halini ahvalini gözler önüne serdiği gibi, aynı zamanda toplumsal ve dinsel normları sıradan yaşamlar aracılığı ile hicvederek ön plana çıkıyor. kitapta yer alan hikâyeler arasında ise ince bir bağlantı olduğundan söz edebiliriz. ''yaşayan ölüler'' kavramı ile sadece beyaz perde de tanışmış okurlar için bu kitap, bambaşka bir bakış açısını gözler önüne seriyor; yaşarken ölü olmanın ürkütücü bir şekilde tasvir edildiği bu hikâyeler bütünü, basit yaşamlar, duygusal girdaplar, huzursuz edici ve boğucu anılarla birlikte bir şehrin ruhunu aradığı kurgusal bir gerçekliğe dönüşüyor. topluma ve insana dair bir kent romanı okumak niyetindeyseniz ''dublinliler'' doğru adres olacaktır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 14.06.2021 21:02 tarihinde açılmıştır.
1.
bir james joyce kitabıdır.
ölüm kaçınılmazdır ama bir son değildir. öbür dünyadan bahsetmiyorum, onun varlığı benim için şüpheli. benim söylemek istediğim öldüğünü düşündüğümüz insanların aramızda olduğu.
zihnimiz kıyamet sonrası bir toplanma alanı gibi iğne atsan yere düşmeyecek bir halde. birbirini tanıyan ya da tanımayan insanların bir omuz mesafesinde dizildiği bir panayır yeri gibi. herkes huzursuzca ve sabırsızca sırasını bekliyor. sıralarının geleceği anı onlara belli edecek olan işaret bize onları hatırlatacak olan bir duygu ya da duyu kırıntısı.
o işaret gelip zihnimiz ve hafızamız bir hareket döngüsüne girdiğinde ölülerimiz de yavaş yavaş canlanmaya, can almaya başlar ve oldukları yerden, gitmelerinin üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun o ilk günkü heyecanla çıkmak için doğru anı kollarlar.
hayatımızın tarihinin bir yerinde ölüp bizi yalnız bırakan herkes bir şekilde geri döner. ya bir koku bize hatırlatır onları ya da bir melodi ama ölüler mutlaka hatırlanır. çünkü gerçekten ölmek unutulmaktır. james joyce hacimsiz ama kocaman bir öykü yazmış bizim için.
okuyalım ve ölülerimizle hasret giderelim.
ölüm kaçınılmazdır ama bir son değildir. öbür dünyadan bahsetmiyorum, onun varlığı benim için şüpheli. benim söylemek istediğim öldüğünü düşündüğümüz insanların aramızda olduğu.
zihnimiz kıyamet sonrası bir toplanma alanı gibi iğne atsan yere düşmeyecek bir halde. birbirini tanıyan ya da tanımayan insanların bir omuz mesafesinde dizildiği bir panayır yeri gibi. herkes huzursuzca ve sabırsızca sırasını bekliyor. sıralarının geleceği anı onlara belli edecek olan işaret bize onları hatırlatacak olan bir duygu ya da duyu kırıntısı.
o işaret gelip zihnimiz ve hafızamız bir hareket döngüsüne girdiğinde ölülerimiz de yavaş yavaş canlanmaya, can almaya başlar ve oldukları yerden, gitmelerinin üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun o ilk günkü heyecanla çıkmak için doğru anı kollarlar.
hayatımızın tarihinin bir yerinde ölüp bizi yalnız bırakan herkes bir şekilde geri döner. ya bir koku bize hatırlatır onları ya da bir melodi ama ölüler mutlaka hatırlanır. çünkü gerçekten ölmek unutulmaktır. james joyce hacimsiz ama kocaman bir öykü yazmış bizim için.
okuyalım ve ölülerimizle hasret giderelim.
devamını gör...
2.
orada bir johnny var. hani at olan. dönme dolap misali dönen ya da daha doğru tabirle heykeli tavaf eden. hah işte o koca öyküde durağan olmayan tek şey o. dön baba dönüyor garibim, millet atın haline ahvaline gülüyor. oysa trajikomik bir vakıa. zira öyküdeki doğrulayıcı ölü nesne bizatihi johhny. hepsinin hikaye boyunca oluşan durumunu özetleyen bu güzelim atın ta kendisi. aslında hikayenin ötesinde dublinliler kitabının pik noktası da johnny oluyor düşününce. ya da ben böyle düşünüyorum. zaten joyce anlaşılması zor bir yazar. daha sade bir dili olan bu öyküler bütününde, belki de ters köşe yapmıştır bize, ne bileyim... hatta mezarında gülüyordur; '' hay ben sizin yapacağınız tespitin iç açılar toplamını öpeyim!'' diyerek bizimle kafa buluyordur.
ha! öyküde çıkarım olarak emin olduğum bir nokta varsa, o da katolik kilisesine çaktığı bölüm. kadınlar korosu mevzusunda, yarattığı karakterin nahif eleştirileri, aslında tüm rezilliği gözler önüne sermek için kullanılmış güzel bir metot. mahcup ama bir o kadar da neşter vurucu bir bölüm orası. kilisenin zorbalığını, baskıcı yanını, ayrımcılığını ve yanardönerliğini bu kadar efendice gözler önüne sermek gerçekten ustalık isteyen bir iş. bak şimdi işkillendim yahu. hadi öyle değilse? mezardan fısıltılar gelmeye başladı. yok yahu başka ihtimal söz konusu değil . son kararım! seyirci ve joker hakkı ile de işim olmaz. yalnız nefis saçmaladım. bu konuda kendimi tebrik ederim.
hülasa; dublinliler güzel kitaptır. hikayeler arasında inceden bağlantılar vardır. yoksa da yine mezardan gelen sese kulak verirsiniz, o noktada sorumluluk kabul etmiyorum. esaret, durağanlık, başarısızlık ve son nokta da ölüm! dörtlü bir döngü. o yüzden yine en sonda johnny'e döneceğim. kitaba dair her şeyin ve tüm o hikâyelerin özünde, o atın olduğuna yemin edebilirim ama ispat edemem. ölüler hikayesinin en sonda yer alması ve johhny'nin orada ortaya çıkması da beni destekliyor. ha desteklemese ne olacak? söyledim ya nefis saçmaladım zaten *
ha! öyküde çıkarım olarak emin olduğum bir nokta varsa, o da katolik kilisesine çaktığı bölüm. kadınlar korosu mevzusunda, yarattığı karakterin nahif eleştirileri, aslında tüm rezilliği gözler önüne sermek için kullanılmış güzel bir metot. mahcup ama bir o kadar da neşter vurucu bir bölüm orası. kilisenin zorbalığını, baskıcı yanını, ayrımcılığını ve yanardönerliğini bu kadar efendice gözler önüne sermek gerçekten ustalık isteyen bir iş. bak şimdi işkillendim yahu. hadi öyle değilse? mezardan fısıltılar gelmeye başladı. yok yahu başka ihtimal söz konusu değil . son kararım! seyirci ve joker hakkı ile de işim olmaz. yalnız nefis saçmaladım. bu konuda kendimi tebrik ederim.
hülasa; dublinliler güzel kitaptır. hikayeler arasında inceden bağlantılar vardır. yoksa da yine mezardan gelen sese kulak verirsiniz, o noktada sorumluluk kabul etmiyorum. esaret, durağanlık, başarısızlık ve son nokta da ölüm! dörtlü bir döngü. o yüzden yine en sonda johnny'e döneceğim. kitaba dair her şeyin ve tüm o hikâyelerin özünde, o atın olduğuna yemin edebilirim ama ispat edemem. ölüler hikayesinin en sonda yer alması ve johhny'nin orada ortaya çıkması da beni destekliyor. ha desteklemese ne olacak? söyledim ya nefis saçmaladım zaten *
devamını gör...