41.
eskiden rap yapan insanların uğraşsız müzik yaptığını düşünürdüm, bir müzik grubu kurdum, bastan bateriye, klavyeden gitarlara kadar hepsini kendim çaldıktan sonra fark ettim ki en ama en zor kısım bir altyapıyı bambaşka bir şeye dönüştürebilmek, onu dinlenebilir kılmak... hiç ayırmadan müzik konusunda progresif rock'tan dream pop'a, trip hop'tan acid rock'a kadar uzanan dinleme geçmişine sahip olabilmek...
rap yapan insanlar müzik için iki gömlek büyük geliyor bana. bugünün t-rapçi kısmı için söylemiyorum bunu, old school rap yapanlardan bahsediyorum. bol bol müzik dinlemek, kenarda-köşede vasat olan bir şarkıyı doğru bir edit ile bambaşka bir yere getirip alt yapısını oluşturmak ciddi anlamda bambaşka bir iş...
bazen şarkı sözlerinden çok şarkıların altyapılarına odaklanıyorum, gayet ortalama olan bir şarkıyı alıp bambaşka bir hale getiriyor rap yapan insanlar, sample kullanımı öyle farklı bir şey çıkarıyor ki ortaya, inanın dinlerken insan kendinden geçiyor ya...
misal birkaç örnek vereyim bununla alakalı. aklıma ilk gelen şarkı iskeletler diyarında bir et parçası...
şarkının sample'ı bu şarkının 7:24'ten sonrası.
hiç kötü olmayan bu şarkıya öyle doğru bir beat kullanımı yapmış ki sago, dinlerken boşluğa kilitleniyor insan...
sagopa'nun iki tanık şarkısına bir bakalım.
kullanılan sample,
aslında hiç fena değil evet lakin güzel bir beat ve düzenlemeyle ortaya bu çıkmış...
son olarak farazi v kayra'nın mertel kasetçilik şarkısına bakalım.
şarkının 8:00 kısmından sonrası kullanılan sample.
bir de bu hali, aman yarappi...
rap yapan insanlar müzik için iki gömlek büyük geliyor bana. bugünün t-rapçi kısmı için söylemiyorum bunu, old school rap yapanlardan bahsediyorum. bol bol müzik dinlemek, kenarda-köşede vasat olan bir şarkıyı doğru bir edit ile bambaşka bir yere getirip alt yapısını oluşturmak ciddi anlamda bambaşka bir iş...
bazen şarkı sözlerinden çok şarkıların altyapılarına odaklanıyorum, gayet ortalama olan bir şarkıyı alıp bambaşka bir hale getiriyor rap yapan insanlar, sample kullanımı öyle farklı bir şey çıkarıyor ki ortaya, inanın dinlerken insan kendinden geçiyor ya...
misal birkaç örnek vereyim bununla alakalı. aklıma ilk gelen şarkı iskeletler diyarında bir et parçası...
şarkının sample'ı bu şarkının 7:24'ten sonrası.
hiç kötü olmayan bu şarkıya öyle doğru bir beat kullanımı yapmış ki sago, dinlerken boşluğa kilitleniyor insan...
sagopa'nun iki tanık şarkısına bir bakalım.
kullanılan sample,
aslında hiç fena değil evet lakin güzel bir beat ve düzenlemeyle ortaya bu çıkmış...
son olarak farazi v kayra'nın mertel kasetçilik şarkısına bakalım.
şarkının 8:00 kısmından sonrası kullanılan sample.
bir de bu hali, aman yarappi...
devamını gör...
42.
bence olay muzikal altyapisinda degil, lirikalitede. rap lirikaliteye en cok onem veren muzik turu olabilir.
klasik 1 eski tarz boombap rapci, 1 sarkida en az 9 dortluk yaziyor (ortalam 1 verse 4 dortluk, 1 sarkida ortalama 2 verse yani 8 dortluk arti 1 dortluk 4 kez tekrarlanan nakarat olur).
keyifli bence ama eskisi kadar onem verilmiyor artik. ama yeni olup da hala sevdigim rapciler yok degil.
klasik 1 eski tarz boombap rapci, 1 sarkida en az 9 dortluk yaziyor (ortalam 1 verse 4 dortluk, 1 sarkida ortalama 2 verse yani 8 dortluk arti 1 dortluk 4 kez tekrarlanan nakarat olur).
keyifli bence ama eskisi kadar onem verilmiyor artik. ama yeni olup da hala sevdigim rapciler yok degil.
devamını gör...
43.
tefal alayım madem
çeyizimin yeni tenceresi
bana tarif verin, dişlerini dökeceğim herifimin
bu ona olacaktır son yemeğim
...
yov yov.
ceza-ayben kardeşlere özenip aynı zamanda kendime kız kardeş de olduğum bir düetim vardı. mastor & mastoriye. üstteki sözler de mastoriye'nin söylediği kısımdan bir kuple.
eski repçilerden kim kaldı ya...
biz öyle old repçileriz ki, rapstar bilgisayar oyununu bile 5 sefer bitirdiydik... oldlar bilir.
yov yov.
çeyizimin yeni tenceresi
bana tarif verin, dişlerini dökeceğim herifimin
bu ona olacaktır son yemeğim
...
yov yov.
ceza-ayben kardeşlere özenip aynı zamanda kendime kız kardeş de olduğum bir düetim vardı. mastor & mastoriye. üstteki sözler de mastoriye'nin söylediği kısımdan bir kuple.
eski repçilerden kim kaldı ya...
biz öyle old repçileriz ki, rapstar bilgisayar oyununu bile 5 sefer bitirdiydik... oldlar bilir.
yov yov.
devamını gör...
44.
isteyen sever ancak bu müzik bana aşırı itici ve rahatsız edici geliyor, bir kere insana zevk vermiyor. anlamsız cümlelerin art arda söylenip autotune kullanılarak müzik haline getirildiği tür.
devamını gör...
45.
internette olmayan bilgilere rap ile devam ediyorum.)) az sonra okuyacaklarınız kendi fikirlerimin ötesinde genel geçer kabul edilen"güncel ve popüler müzik akımları" tarihinin bilgilerini içermektedir. here we go again!
(bkz: quincy jones) rap müziği "1990'ların cazı" olarak tanımlıyor.* birçok müzik eleştirmeninin ortak fikri ise, popüler müzik akımları içinde en özgün ve en hızlı yayılan tür. gerçekten de öyle. "hızlı söylenen sözlerinin zor anlaşılmasına, incelikten yoksun, saldırgan*, abartılı ve hatta çoğu zaman rencide edici" olmasına karşın inanılmaz bir hızla yayılmıştır rap. aslında bu özelliklerinin, onun inner city hayatını ve oralarda yaşayan yoksul siyahilerin gerçekçi bir portresi olmasının doğal ve kaçınılmaz sonucuyla ilintili olduğunu görüyoruz.
rap, 1970'lerde break dans ve graffiti ile birlikte new york city'nin yoksul bölgelerinde doğdu. köklerinde ise "dozens" ve "toasting" olarak bilinen, özellikle jamaika'da plakların üzerine konuşmak suretiyle gerçekleştirilen müzik var.
dozens, iki büyük savaş yılları arasında kentsel amerika'nın gettolarında genç erkeklerce oynanan bir söz oyunuydu. kafiyeli sözcüklerin karşılıklı olarak atışıldığı bu oyunda, genellikle maço tavırlarla kadınlar aşağılanıyordu.
toasting ise, enstrüman alacak parası olmayan fakat müzik yapma azmine sahip olan jamaikalı müzisyenlerce geliştirildi.
60'ların başında küçük plak şirketlerinin etiketini taşıyan vokalsiz blues singlelarının üzerine şarkılar söyleyerek bu müziği yarattılar. toasting zamanla (bkz: reggae)nin bir türü olarak gelişti.
zamanla bazı djler toastingi biraz değiştirerek new york city'e taşıdılar. plakları çalarken öne arkaya çekiştiriyor, çiziyor, kesiyor, araya başka plaklardan bölümler karıştırıyorlardı.*
başlangıçta "rap"in temel işlevi dansa kaldırmak, dans etmek, dansa eşlik etmekti. bu bakımdan da siyahi ticari müziğin diğer türleri*ile arasında fark yoktu. dahası bu türler arasında keskin bir ayrım da yoktu. önemli olan ritimdi, rap yapanın ne söylediği kimsenin umurunda değildi.
zamanla rap, inner city siyah komünite ile özdeşleştikçe,rapper da dj.den daha fazla önem kazanmaya başladı.söz, ritmin önüne geçti. bu nedenle de verbal yetenekleri daha güçlü olan rapperlara ihtiyaç duyulmaya başlandı.
rap müziğin başından itibaren değişmeyen bir özelliği vardı: daima protest ve renci ediciydi.) her zaman birilerini kızdırmıştı. zaman içinde bu öfkelenen "birileri" değişti. öte yandan ise bu kızdırma ve rencide etme seviyesi giderek arttı. bu açıdan rap, herhangi bir müzik türünden çok daha fazlası, hakaretten ise biraz daha azıdır.
devam edeceğim...
(bkz: quincy jones) rap müziği "1990'ların cazı" olarak tanımlıyor.* birçok müzik eleştirmeninin ortak fikri ise, popüler müzik akımları içinde en özgün ve en hızlı yayılan tür. gerçekten de öyle. "hızlı söylenen sözlerinin zor anlaşılmasına, incelikten yoksun, saldırgan*, abartılı ve hatta çoğu zaman rencide edici" olmasına karşın inanılmaz bir hızla yayılmıştır rap. aslında bu özelliklerinin, onun inner city hayatını ve oralarda yaşayan yoksul siyahilerin gerçekçi bir portresi olmasının doğal ve kaçınılmaz sonucuyla ilintili olduğunu görüyoruz.
rap, 1970'lerde break dans ve graffiti ile birlikte new york city'nin yoksul bölgelerinde doğdu. köklerinde ise "dozens" ve "toasting" olarak bilinen, özellikle jamaika'da plakların üzerine konuşmak suretiyle gerçekleştirilen müzik var.
dozens, iki büyük savaş yılları arasında kentsel amerika'nın gettolarında genç erkeklerce oynanan bir söz oyunuydu. kafiyeli sözcüklerin karşılıklı olarak atışıldığı bu oyunda, genellikle maço tavırlarla kadınlar aşağılanıyordu.
toasting ise, enstrüman alacak parası olmayan fakat müzik yapma azmine sahip olan jamaikalı müzisyenlerce geliştirildi.
60'ların başında küçük plak şirketlerinin etiketini taşıyan vokalsiz blues singlelarının üzerine şarkılar söyleyerek bu müziği yarattılar. toasting zamanla (bkz: reggae)nin bir türü olarak gelişti.
zamanla bazı djler toastingi biraz değiştirerek new york city'e taşıdılar. plakları çalarken öne arkaya çekiştiriyor, çiziyor, kesiyor, araya başka plaklardan bölümler karıştırıyorlardı.*
başlangıçta "rap"in temel işlevi dansa kaldırmak, dans etmek, dansa eşlik etmekti. bu bakımdan da siyahi ticari müziğin diğer türleri*ile arasında fark yoktu. dahası bu türler arasında keskin bir ayrım da yoktu. önemli olan ritimdi, rap yapanın ne söylediği kimsenin umurunda değildi.
zamanla rap, inner city siyah komünite ile özdeşleştikçe,rapper da dj.den daha fazla önem kazanmaya başladı.söz, ritmin önüne geçti. bu nedenle de verbal yetenekleri daha güçlü olan rapperlara ihtiyaç duyulmaya başlandı.
rap müziğin başından itibaren değişmeyen bir özelliği vardı: daima protest ve renci ediciydi.) her zaman birilerini kızdırmıştı. zaman içinde bu öfkelenen "birileri" değişti. öte yandan ise bu kızdırma ve rencide etme seviyesi giderek arttı. bu açıdan rap, herhangi bir müzik türünden çok daha fazlası, hakaretten ise biraz daha azıdır.
devam edeceğim...
devamını gör...
46.
cazi beatleri olan rap en eğlencelisi bence, gang starr olsun a tribe called quest olsun hatta ve hatta big l'dir bütün mesele..
devamını gör...
47.
hiç rap şarkısı yazmadım ama gözlemlerime göre beat süperse şarkı sözleri kendiliğinden geliyor.
devamını gör...