nazım hikmet'in annesi ressam celile hikmet için yahya kemal tarafından yazılmış şiirdir ama siz yine ölümle ilgili olduğunu düşünebilirsiniz.
devamını gör...
yahya kemal’ in sevdiğim şiirlerinden sadece biridir.
devamını gör...
çok seneler geçti, çok seneler geçti
dönen yok seferinden
devamını gör...
her dizesinde devleşen şiirler arasında hatırı sayılır yeri olan şiir. şairin ismi gibi tumturaklı, realist ama bir o kadar da metafor perspektifinden baktıran dizeleri var.

gerçeküstü hayal içi kumpanya gibi.

gemi var ama sessiz.
ve içimiz ölü gemilerden geçilmiyor. ne zamana değin?
dönülmez seferin neferi olana değin.
devamını gör...
#43008 ve #344872 de bahsedilen yahya kemal beyatlı ile nazım hikmet'in annesi celile hanım arasındaki aşkın neticesinde yazılmış şiirdir, sanıldığı gibi ölüp giden insanlarla ilgili değil. orjinal kaynak aşağıdadır, linkin zamanla ölmesi ihtimaline karşı olduğu gibi aşağıya kopyalıyorum ki bulunsun, ne aşklar varmış be:

www.musikidergisi.net/?p=1615

linkte yazanlar biraz uzun, uyarayım:

nazım hikmet’in, annesiyle yahya kemal arasındaki aşkı farkettiği an… celile hikmet resimleri ile olduğu kadar güzelliği ile de tüm istanbul’un diline destan bir kadındı… istanbul sosyetesinin en çok konuşulan kadınları arasındaydı… 1900 yılında bu dillere destan güzellikte kadın osmanlı’nın meşhur valilerinden nazım paşa’nın oğlu hikmet bey ile evlendi… türk şiirinin dünya çapındaki en önemli ismi olan nazım hikmet de bu beraberlikten doğacaktı… 1916’ya gelindiğinde celile hanım‘la eşi hikmet bey arasında şiddetli bir geçimsizlik başladı…

o günlerde yahya kemal, bahriye’de okuyan genç nazım hikmet’in şiir hocası olarak eve gelip gitmeye başlamıştı…
nazım hikmet’in annesi celile hanım’la, yahya kemal arasında filizlenen aşk kısa bir süre sonra celile hanım’ın anlaşamadığı eşinden boşanmasıyla sonuçlandı…

tutkuyla, ateşle, kıskançlıklarla dolu tarihin sayfalarının arasına gizlenen aşk başlıyordu…
o aşkın aktörleri sadece celile hanım ve ünlü şair yahya kemal değildi…
nazım hikmet, necip fazıl hatta celile’nin yeğeni oktay rıfat’ın, yani türk şiir dünyasının bütün ustalarının bir tarafından dahil oldukları bir aşktı o…

***
heybeliada’da okuyan genç bahriyeli nazım, hafta sonları okuldan çıkar annesinin yanına gelirdi…
yahya kemal o günlerde genç birer bahriyeli olan nazım hikmet ve necip fazıl’ın bulunduğu öğrenci grubuna şiir dersleri verirdi…
yahya kemal hafta sonları “genç nazım hikmet’e türkçe ile şiir dersleri” verirken, istanbul’un en güzel kadınlarından olan, ressam celile hanım’la yakınlaştı…

nazım’a verdiği derslerden arta kalan zamanlarda celile hanım ile yahya kemal sanat ve edebiyatla başlayan uzun sohbetlere başlamışlardı…
bir süre sonra bu ilişkinin kokusu nazım’ın ve necip fazıl’ın öğrencisi olduğu bahriye mektebinde duyuldu…

***
dedikoduların ayyuka çıkması üzerine yahya kemal bir süre okula gelmedi…
geldiğinde karşısına öğrencisi necip fazıl çıkacaktı…
hocası olan yahya kemal’e şöyle dedi:
“hocam, kibrit suyu içerek intihara kalkıştığınızı duyduk… sınıfın bu durumdan duyduğu derin üzüntüyü size söylemek isterim…”
hocasına yönelik bu alaycı, ironik, dalga geçen tutum bir deniz harp okulu öğrencisi bahriyeli için kabul edilmez bir davranıştı…

necip fazıl “bu aşk ilişkisini alaycı bir şekilde ima eden” sözleri nedeniyle “kodes” adı verilen tahta dolabın içinde cezaya gönderildi okulda…

***
ne ki bu fransızcayı ana dili gibi konuşan, piyano çalan, natürmort resimler yapan dünyalar güzeli, sanatçı genç kadın celile ile yahya kemal’in aşkı alevinden bir şey kaybetmiyordu…

olayı genç nazım hikmet de fark etmişti…
necip fazıl’dan sonra bir gün yahya kemal’in siyah pardösüsünün cebine bir not bıraktı…
kâğıtta yahya kemal’e hitaben şöyle yazıyordu:
“hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz…”
bu not üzerine ünlü şair, tedirgin oldu…
bir süre celile hanım’ın evine gelmedi…
genç nazım’la karşılaşmaktan çekindi…
celile hanım ise yahya kemal yüzünden kocasından boşanmış, bütün istanbul’un kulaktan kulağa dedikodusunu yaptığı bir aşka “evet” demişti…
artık evlenmek istiyordu…

yahya kemal bir taraftan kadını deliler gibi kıskanıyor, diğer yandan bu eviliğe yanaşmıyordu…

***
aşkını dile getirdiği olay inanılmazdı:
“1916 yılından 1919 yılına kadar bir kadına deli gibi aşık oldum…
bu kadın yazın adada otururdu…
ben de orada idim…
deli divane olmuştum…
sonbahar’da nişantaşı’ndaki evini düzenlemek için istanbul’a inerdi…
1916 sonbaharı’nda yine istanbul’a iniyordu…
ben müthiş muzdariptim…
artık vapur giderken iskeleden mendil sallamalar, ağlamalar…
o gidinceye kadar ada dopdolu idi…
gider gitmez benim için boşalıverirdi…

tam o günlerde berlin büyükelçisi hakkı paşa istanbul’a dönecek lafı çıktı…
hakkı paşa, benimkinin uzaktan akrabası oluyordu ve istanbul’a geldiğinde geceler düzenler, istanbul’un bütün güzel kadınlarını çağırırdı…
benimki de oralara gidecek diye içim burkuluyordu…
hatta kendisine bu endişemi söylemiştim…
gitmeyeceğine yemin etmişti…

bir gece ada oteli’nde otururken, yandaki iki kişinin ‘berlin büyükelçisi bu gece davet veriyor… istanbul’daki bütün güzel kadınlar davetli’ lafını ettiklerini duydum…

***
müthiş bir acıyla yerimden kalktım…
iskeleye doğru gittim… son vapur çoktan kalkmıştı…
sert bir lodos esiyordu… deniz karmakarışıktı, ancak ne olursa olsun, sandalla maltepe’ye geçmeye karar verdim…
sandalcılara gittim, yanaşmıyorlardı…
çok para verince biri ikna oldu…
açıldık, bir süre sonra lodos büsbütün arttı…
denizde çalkalanıp duruyorduk… sandalcı bana küfretmeye başlamıştı…
ölmek üzereydik, ama ben sadece sevgilimin katıldığı geceyi düşünerek müthiş bir kıskançlık duyuyor ve bir an önce orada olmak istiyordum…
sırılsıklam maltepe’ye gelebildik…

hemen bir kahvehaneye gidip, araba bulmaya çalıştım…
yoktu…
bunun üzerine maltepe’den bostancı’ya yürümeye karar verdim…
tren yoluna çıkarak koşmaya başladım…
maltepe-bostancı arasının bu kadar uzun olduğunu o zamana kadar fark etmemiştim…”

***
“kan ter içinde bostancı’ya geldim…
vakit hayli geçti…
karakola gittim. ‘bana bir araba bulunuz hastam var’ dedim…
aradılar taradılar birini buldular..
yine bir sürü para verdim…
arabayla yola koyuldum…
kadıköy, oradan üsküdar… karşıya geçtim. doğru nişantaşı!.. sevgilimin oturduğu apartmanın kapıcısı ahbabımdı. penceresini vurarak onu uyandırdım. ‘benimki evde mi’ diye sordum?

adam halime bakıp şaşırdı: ‘evde, bu akşam çıkmadı!’ dedi, ‘ne diyorsun diye bağırdım?’ bütün katettiğim mesafe sanki başıma yıkılmıştı. eve kaçta geldiğini araştırttım…
sözüne inanamıyordum. ‘çık bir bak! evde mi?’ diye adamı zorladım…
adam çarnaçar çıktı. bir münasebetle hizmetçisine sormuş uyuyor! demiş… geldi haber verdi… sanki dünyalar benim oldu…
apartmanın karşısında bir arabacı meyhanesi vardı. orada sabaha kadar içtim…
sabahleyin, doğru eve çıktım… benim halim berbat. toz toprak içinde olduğumu görünce şaşırdı ve hemen anladı… sarmaşdolaş olduk…”

***
yahya kemal deli gibi aşıktı, ama evlenmekten hayatı boyunca korkmuştu…
belki, böylesi bir kadına hiçbir zaman sahip olamayacağını bilmekten, belki o beraberlikte ters bir olaydan ürkmekten, belki de genç nazım hikmet’ten ve etraf ne der diye ürkmekten?..

o günlerde celile hanım, yahya kemal’e bir mektup yazdı, şöyle diyordu:
“bugün pazar belki gelirsin diye üç vapurunu pencerede bekledim…
gelmedin mahzun oldum…
verdiğin konferansa gelmedim, kalabalıktır memnun olmazsın diye, fakat hep aklım sende idi…
çok çok göreceğim geldi…
beni niye aramadın…
sana gücendim canımın içi, pek göreceğim geldi… ben o günden beri yani salı gününden beri evdeyim, dikiş dikiyorum… evimiz için çalışıyorum…”

hiçbir zaman o evlilik olmadı…
yahya kemal hep kaçtı o evlilikten ve beraberlikten…

uzun yıllar geçti bu olayın üzerinden…
nazım hikmet büyük bir şair olmuştu…
sosyalistti…
dönemin iktidarı tarafından hapislerde süründürülüyordu…
celile artık yaşlanmıştı…
o güzelliğinden eser kalmamış üstüne üstlük kör olmuştu…
oğlunun hapislerden kurtulması için galata köprüsü’nde açlık grevine başlamıştı o görmeyen gözleriyle anne yüreği…
tuhaf bir rastlantı sonucu, celile açlık grevi yaparken, yahya kemal galata köprüsü’nden geçiyordu…
büyük aşkını gördü…
ama yanına gitmedi…
bir zamanlar “hocam olarak girdiğin eve babam olarak girmeni istemiyorum” diyen genç nazım hikmet’in kurtulması için kör gözlerle açlık grevi yapan celile’ye destek imzasını vermedi…
hızla uzaklaştı oradan…

***
öldüğünde evraklarının arasından içinde kurumuş iki yaprak bulunan bir zarf çıktı yahya kemal’in…
şöyle yazıyordu:
“bu zarfın içindeki hatıra, 19 ağustos 1930’da sirkeci garında gece saat 10’da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir… koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim…”
celile muhtemelen bu aşkın devam etmeyeceğini anladığı gece paris’e giderken, sirkeci garı’nda vermişti yahya kemal’e göğsünde duran o iki yapraklı çiçeği…

sessiz gemi…

yahya kemal’in sessiz gemi’si “hep ölüme yazılmış bir şiir olarak” bilinir…
oysa demir alıp bu limandan kalkan gemi…
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol dizeleri…
yahya kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan celile’sinin ada’dan gemiyle istanbul’a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır…
ölümdür elbette sessiz gemi’nin konusu…
ama aşkta aranan ölümdür ve celile’nin ardından ada limanında bakakalan yahya kemal’den esintiler içerir…

***
“artık demir almak günü gelmişse zamandan…
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan…

hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol…
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol…

rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli…
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli…

biçare gönüller!.. ne giden son gemidir bu…
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu…

dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler…
bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler…

birçok gidenin her biri memnun ki yerinden…
birçok seneler geçti dönen yok seferinden…”
devamını gör...
edebiyat dersleri için eve gelip giden yahya kemal, celile hanım ile tanışmış ve ona aşık olmuş. celile hanım evliliğini bitirmesiyle yahya kemal ile yakınlaşmaya başlamış. nazım'a vermiş olduğu derslerden sonra celile hanımla uzun uzun sohbet etmiş. bu süreç uzunca devam etmiş ve dedikoduları okula kadar yayılmış. aralarında hep bir kıvılcım olmuş ta ki nazım hikmet bu olaya el atana kadar. yahya kemal bir gün ceketinin cebinden bir not bulmuş. "hocam olarak girdiğiniz bu eve, babam olarak giremezsiniz!” yazıyormuş. bu durumdan sonra yahya kemal içünde bulunduğu durumun etikliğini sorgulamış ve celile hanımla görüşmeme kararı almış. kocasından yahya kemal için ayrılan celile hanım bu duruma çok bozulmuş ve ona bir mektup yazmış. yıllar sonra nazım sosyalist bir şair olarak hapse atılmış ve annesi celile hanım, oğlu nazım'ın çıkartılması için greve başlamış. bu sırada yahya kemal, celile hanımı görmüş ama hiç konuşmadan oradan uzaklaşmış.
yahya kemal hayata gözlerini yumduğu zaman notlarının arasından bir zarf çıkmış.
şöyle yazıyordu: "bu zarfın içindeki hatıra, 19 ağustos 1930'da sirkeci garında gecem saat 10'da veda ettiğim aziz bir kadının göğsündeki çiçektendir...koparıp verdiği bu iki yaprağı daima muhafaza edeceğim..."
celile hanım yahya kemal ile birlikte olamayacağını anlayınca sirkeci garı'nda vedalaşmıştı. bu vedalaşmayla da okudukça tüyleri ürperten sessiz gemi şiiri ortaya çıktı.
devamını gör...
okuduğum şeyleri değerlendirirken yazar burada ne düşünmüş diye bakmam. önemli olan bana ne hissettirdiği. bu şiiri okuduğumda aklıma ölüm gelir.
devamını gör...
devekuşu kabare, deliler oyunu, galaksi taksi skecinden.
metin akpınar yorumuyla bir kesit →
devamını gör...
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden.

hümeyra'nın sesine çok yakışan şarkı olmuş güzel bir şiir.
devamını gör...
dönmezler mi seferlerinden.
devamını gör...
"bir çok giden memnun ki yerinden,
çok seneler geçti dönen yok seferinden.."
gibi ölümü müthiş bir şekilde tanımlayan olağanüstü bir eser.. çok severim açıp bir dinleyeyim.
devamını gör...
müthiş benzetmelerle donatılmış, ölümü anlatan bir yahya kemal beyatlı eseri.
devamını gör...
artık demir almak günü gelmişse zamandan,
meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.
devamını gör...
sessiz gemi

artık demir almak günü gelmişse zamandan
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
hiç yolcusu yokmuş gibi alır yol
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol

birçok giden memnun ki yerinden
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden

birçok giden memnun ki yerinden
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden

biçare gönüller
ne giden son gemidir bu
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler

birçok giden memnun ki yerinden
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden

birçok giden memnun ki yerinden
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden

birçok giden memnun ki yerinden
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden

birçok giden memnun ki yerinden
çok seneler geçti çok seneler geçti
dönen yok seferinden.

edebiyat hocamızın en sevdiği şiirdi ve hep derste okurdu . ama 1 kere bile hikayesini anlatmadı ölüm şiiri olarak tanıtı bize. bizde kendimiz ölüm şiiri diye kandırdık . hala favori şiirlerimden.(bkz: yine kandırıldık)

sessiz gemi hikayesi
devamını gör...
yahya kemal beyatlı'nın konusu ölüm ve hayat olan sembolik bir şiiri. birçok sanatçı bu şiiri seslendirmiştir.
devamını gör...
yahya kemal'e ait sanılan fakat aslında hümeyra tarafından okunan şarkı.
(bkz: hababam sınıfı)
(tarık akan'ın o güzel gülüşünü anımsayalım istedim.)
devamını gör...
çok kişi yorumlamıştır. müslüm gürses, sertab erener iki uç yoruma, tarza ve sese göre okumuştur.

benim en çok sevdiğim hümeyra'nın söylediği sessiz gemi'dir.
devamını gör...
şiiri ilk okuduğumuzda sessiz bir gemiden bahsettiğini sanırız ama sessizce bu dünyadan nasıl göçüp gideceğimizi ancak şiirin her mısrasını yaşarken anlarız. hayatımızın rengini belli eden, sessizliğiyle bizlere çok şey anlatan; derin duygulu bir şiirdir.
devamını gör...
yahya kemal beyatlı şiiridir.


"

artık demir almak günü gelmişse zamandan
meçhule giden bir gemi kalkar
bu limandan.

hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil
ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
biçare gönüller!
ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
"
devamını gör...
bir hümeyra haykırışı.

devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sessiz gemi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim