tenis

raket ve topla iki kişi arasında veya ikişerli iki takım arasında oynanan spor dalı.

eskiden trt3 bolca yayınladığından ve elde bolca tv kanalı olmadığından izleyerek büyüdük, severiz.

ayrıca, kim milyoner olmak ister yarışmasında da yüzleri güldürmüş spor dalıdır.

tüm bedeni aynı anda çalıştırır. antrenman sonrası damakta ezilerek yenilen muz ağrı kesici özelliği gösterir.

raketle ve tüylü topla oynanan kortun ortasında filesi olan oyundur. çim toprak ve parke zeminlerde oynanır atp birliği kişisel tenis birliğidir ne yazikki ilk 100 de türk tenisçi yoktur. marsel ilhan sürekli ilk maçlarda yeniliyordur.

seyircilerin sessiz olması için sık sık uyarılması ile bilinen spor dalı.

izlemesi en dinlendirici etkiye sahip spor dalı.

spor ahlâkının zirvede olduğu tam bir elit sporu.

özellikle roger federer vs rafael nadal rekabeti kalite anlamında spor klasmanları üstü bir seviyesindedir. saygı, arkadaşlık, rekabetçilik, sevgi, centilmenlik, spor ahlakı ne varsa bu ikiliden öğrendim. var olsunlar.

yeni jenerasyonda maalesef pek seyirlik iş yok, elitlik desen o da kalmamış...
hasret kalacağız big 3'ye çok yakın tarihte.

edit:imla

skor sayması 15-30-40 şeklinde olan oyun

niye 15-30-45 veya 10-20-30 değil

en sevdiğim, en güzel, en naif spor türü. hem çok atletik olmak gerekiyor, hem çok keyifli, hem de herkesin, seyirciler dahil, sadece zevk aldığı kimsenin kimseye bağırıp kızmadığı, barbarlığın olmadığı, en cool spor.

ve sanılanın aksine pahalı bir spor da değil.

tanım: çok fazla efor gerektiren, ancak acaip eğlenceli bir spor. raket parası olmasa çok pahalı bir spor da değil. gidiyosun korta. çekiyosun raketi. mis. hele bazı spor merkezlerinde yalnız oynamak için duvarlar var. oynamak için birine mecbur kalmamak için çok iyi.

1800'lerde ingiltere'nin bağrından kopup gelmiş çok güzide bir spor dalı. elimizde kort, raket, top, ağ vs. gibi kavramlar var ve tenis, bu kavramların akla en uygun biçimde bir araya getirilmesiyle oynanan yorucu bir oyundur.

kimi zaman harcanan efor bakımından hakkıyla yapılan bir iki dakikalık tenis aktivitesinin bir devrelik futbol maçına bedel olabileceğini söylersem sanıyorum durum daha iyi anlaşılır.
çok klas bir spor olduğunu da belirtmek lazım. ayrıca federer'lere nadal'lara filan televizyonda maçlarını izlemekle yetindiğimiz zamanlarda yakıştırdığımız sıfatlarla, kortta bir iki damla ter döktükten sonra yakıştırdıklarımız arasında büyük fark olur, bilenler bilir. kortta geçen birkaç dakikanın ardından bu adamlar insan olamaz gibisinden düşüncelere boğuluruz ister istemez.

zor spor.
professional maclarda bunu gormek mumkun.

şimdi tv'de rastladım. vururken ağğk, hıağğk diye sesler çıkarıyorlar.

küçükken uyumakta zorlandığım zamanlarda trt sporu açardım ve benim yatma saatimde hep tenis olurdu. topu takip ederken bir orayaa, bir buraya.. uyuyuverirdim.
tenisle ilgim bu kadardır.

bu aralar oynamaya başladığım, epey zevk aldığım, oldukça terleten ve vücudu daha dinç hale getiren bir spor. izlediğiniz maçlardaki gibi kolay görünmeyen ve yeni başlayanlar için oldukça acılı bir spor aynı zamanda.
kurs ve hoca bulamadığım için partnerimle öğrenmeye çalıştım. kendisi beni yarı yolda bıraktığı için park duvarı yeni partnerim olmuş durumda.* oynayanlardan bu spor ile ilgili detaylı bilgi almak isterim efenim.

salonda bir oraya bir buraya uçan bir sinek ve bunu havada yakalamak için dikkatle izleyen bir kedi var. işte size tenis.
güreş, olimpik karate vs uzak doğu sporlarıyla birlikte izlemesi en sıkıcı sporlardan biri.

çok sıkıcı bir spor bence seyir zevki de düşük ancak avrupada çok izleniyor bana hep garip gelmiştir.

severek oynarım

iki kişi arasında oynandığı gibi ikişer kişilik iki takım arasında da oynanabilen spor.
2 sene önce ders almaya başladığım, oynamaktan çok zevk aldığım bir spor dalı. ilk bakışta kollarla oynanması göze çarpsa da bacakların önemi oldukça fazla. ayrıca bir kardiyo çalışmasıdır.

çok eskiden yapıyordum ancak çok fazla tutunamadım. benim alanım değil ama zevkli.