1.
şuan içinde bulunduğum durumdur. insan bazen bunalıma girebiliyor elbette fakat yalnızlık bunalımı bence diğer türlü bunalıma göre farklı bir durum. çünkü toplum içerisinde bunalıma girdiğini fark ettirmeden yaşayabileceğin bir bunalım türüdür. sosyal bir çevreye sahip olmama rağmen kendimi yalnız hissediyorsun ve bu yalnızlıktan nasıl kurtulacağını bilmiyorsundur. konudan bihaber olan arkdaşların sevgili yap geçer modundadır. her şey ilişki mi şu dünyada? kadınları bilmiyorum ama erkeklerde her konu nasıl oluyorda ilişkiye bağlanıyor anlam veremiyorum. ilişki istiyorum evet ama bunalımdan çıkacağım diye ilişki de aranmaz bence. velhasılkelam benim durumumda olan var mı, varsa çözüm önerisi olan var mı çok merak ediyorum.
devamını gör...
2.
şu sıralar değerlendirilmesi gereken durum.
yalnız insanın algıları açık olur. bol bol kitap okur ve bazı şeylerin anatomisine kafa yorulursa, yalnızlık, kıymetli bir hâle bile gelebilir:
(bkz: krizi fırsata çevirme)
yalnız insanın algıları açık olur. bol bol kitap okur ve bazı şeylerin anatomisine kafa yorulursa, yalnızlık, kıymetli bir hâle bile gelebilir:
(bkz: krizi fırsata çevirme)
devamını gör...
3.
bazen ozgur hissedip bazen ise öyle bir dank ettiği zamanlar oluyordur. cok yalniz olmak iyi değildir. hele hele kalabalıklar arasinda yalniz olmak cok daha fazla koymasına sebep olur.
devamını gör...
4.
tehlikelidir. aynı zamanda sınavdır. durup beklemek pişmek en iyisidir ama işte saçmaladikça saçmalar yanlış adımlar atarsınız.
devamını gör...
5.
tam da içinde olduğum vahim sıkıntılı durum
devamını gör...
6.
konuşacak bir allahın kulu yok.
devamını gör...
7.
okuduğum kitaptan bir alıntı paylaşmak istiyorum:
kendine değer veren insana, değer verilir. demeyin bu cümlenin yalnızlık bunalımıyla ne alakası var. alakası şudur; istediğin an istediğin girdaba istediğin bunalıma kolaylıkla girersin. kendi değerini, benliğini kolayca unutmak kişinin kendi ayağına sıkması gibidir. hikayeler hep değişsede çağlar boyunca verilen tepkiler, hisler ortaktır. düşünsene şu an yalnız olan dünya üzerinde ne kadar insan var. onlarla aynı duyguyu paylaşmak birazcıkta olsa umut bırakmaz mı eline. biriyle görüşüyor, konuşuyor iken bile kendi kendine hiç vakit ayırmayacak mısın? denemek istemeyip, kendini kapatanların bunalıma daha yatkın olduğu söyleniliyor. her işte olduğu gibi bu da sabır işi. işin ucunda karamsarlık varsa her şey'in tadı kaçıyor yediğiniz yemeyin bile. tadını çıkarın yalnızlığın bile. elbet bir gün...
kendine değer veren insana, değer verilir. demeyin bu cümlenin yalnızlık bunalımıyla ne alakası var. alakası şudur; istediğin an istediğin girdaba istediğin bunalıma kolaylıkla girersin. kendi değerini, benliğini kolayca unutmak kişinin kendi ayağına sıkması gibidir. hikayeler hep değişsede çağlar boyunca verilen tepkiler, hisler ortaktır. düşünsene şu an yalnız olan dünya üzerinde ne kadar insan var. onlarla aynı duyguyu paylaşmak birazcıkta olsa umut bırakmaz mı eline. biriyle görüşüyor, konuşuyor iken bile kendi kendine hiç vakit ayırmayacak mısın? denemek istemeyip, kendini kapatanların bunalıma daha yatkın olduğu söyleniliyor. her işte olduğu gibi bu da sabır işi. işin ucunda karamsarlık varsa her şey'in tadı kaçıyor yediğiniz yemeyin bile. tadını çıkarın yalnızlığın bile. elbet bir gün...
devamını gör...
8.
yanında biri varken yalnız olmak...bende bunalımdayım.
devamını gör...
9.
bu benim. yalnızlıktan sıkıldım. daha da yalnız olmak için tek başıma kamp yapacaktım. o da yalan oldu.
devamını gör...
10.
yalnız olmakta yalnız değilsiniz. yalnızlık artık sıradan bir durum. çünkü sosyal medya yüzünden gerçek sosyallik yok. kimse sosyalleşme zahmetinde bulunmuyor. alıyor ucuz dopamini. 22 yaşından sonra ise arkadaş edinmek zor, hatta neredeyse imkânsız.
tek seçenek bir sevgili bulmak gibi duruyor, o da varsa ne âlâ. yoksa, haftanın 6 günü aynı iş yerine tıkılıyorsun, geriye bir tek pazar kalıyor. kim kime o pazarını versin de sosyalleşsin. şans çok düşük. ya güleç, people pleaser onursuz gurursuz, tamamen zararsız, kendini kullandıran, uyumlu, rekabet etmeyen, kendini geliştirmeyen biri olmalı ya da yalnızlığı kabullenmeli. başka yol pek yok.
tek seçenek bir sevgili bulmak gibi duruyor, o da varsa ne âlâ. yoksa, haftanın 6 günü aynı iş yerine tıkılıyorsun, geriye bir tek pazar kalıyor. kim kime o pazarını versin de sosyalleşsin. şans çok düşük. ya güleç, people pleaser onursuz gurursuz, tamamen zararsız, kendini kullandıran, uyumlu, rekabet etmeyen, kendini geliştirmeyen biri olmalı ya da yalnızlığı kabullenmeli. başka yol pek yok.
devamını gör...
11.
12.
celine'in harika bir sözünü hatırlatır:
"yalnız olmak, ölüme çalışmaktır."
her gün aynı sabah alarmının çaldığı, güneşe karşı sabahı selamlamanın çok uzak bir zamanda kaldığı, uyanmanın yeni bir güne başlamak değil de düş aleminden yeryüzüne düşmek olarak tanımlandığı bir zamanda, aynı güzergahtan o 10 saatlik can sıkıntısına yapılacak yolculuk öncesi tek nefes alabildiğimiz yerin vücudumuza suyun temas ettiği duşakabin olması acıklıdır. servisin gelmesine 10 dakika kalmıştır. düzensiz şekilde masada duran bira tenekeleri arasından, sigara paketi ve çakmak bulunur, cebe atılır ve bitmek bilmeyen can çekişmesinin bir gününü daha çekmek üzere yola çıkarız.
eve dönüş. dün akşam yenilen kavunun kabuklarını attığımız çöp poşetinin ağzı açık kalmış, evi ekşimsi bir koku kaplamış. "tanrım, sineklerini göndermediğin için sana ve 124 bin peygamberine şükürler olsun" denilir. poşetin ağzı hızlıca bağlanıp kapı önüne konur. ilk macera, ilk heyecan! bunlar keyifli yükselmelerdir zira içinde sizi şaşırtacak hiç de süpriz olmayan, 30 yıldır tanıdığınız, içindeki müziği kendinden çok uzak bir yerde, gerçekliğin içinde can çekişen adamla başbaşasınızdır. tek laf istemem! diyordur size, akşama kadar konuşulan konuşulmuştur ve bir de insanın kendi kasvetine tahammül kalmamıştır. bu ilişkiyi 30 yıldır sürdürdüğünüz için, tek laf konuşulmadan, aynı tas aynı hamamlar devam eder. biraz oyalanılır, film ya da dizi açılır, birkaç bira içilir ya da "karaciğer günü!" diyerek sadece su içerek ve birkaç lokma çiğneyerek akşamı idare edersiniz. yarınki ızdırabı göğüslemek üzere, gerçek dünyadan kopmak için her yol denenir. bazen biraz porno izlenir, keyifli işler. hayatın içinden, zevkli insanların kaleminden çizilmiş senaryolar. sansürlü cümleler. yatıp uyunur.
yine üstadın cümleleri kulakta yankılanır, "yarın, bugünün tekrarından başka bir şey değil artık."
evet, yalnızlığın bunalımı, insanın içindeki bu renksiz ve giderek azalan heyecanın boğulan sesidir. sadece gönül ilişkisi olarak bakılmamalıdır buna, insan sosyal bir canlıdır. o sosyalliğin içinde bir hayat amacı bulur kendine, bir macera! herkesin sırayla kendi boktanlığını anlattığı bir yerde bile, atılan birkaç kahkaha, sizi biraz daha yaşama yaklaştırır. diğer türlü ölüme bir gün daha yaklaşılmıştır sadece. üstad, entrynin başında söylediğimiz o şahane sözünü de bunun için söylemiştir.
"yalnız olmak, ölüme çalışmaktır."
her gün aynı sabah alarmının çaldığı, güneşe karşı sabahı selamlamanın çok uzak bir zamanda kaldığı, uyanmanın yeni bir güne başlamak değil de düş aleminden yeryüzüne düşmek olarak tanımlandığı bir zamanda, aynı güzergahtan o 10 saatlik can sıkıntısına yapılacak yolculuk öncesi tek nefes alabildiğimiz yerin vücudumuza suyun temas ettiği duşakabin olması acıklıdır. servisin gelmesine 10 dakika kalmıştır. düzensiz şekilde masada duran bira tenekeleri arasından, sigara paketi ve çakmak bulunur, cebe atılır ve bitmek bilmeyen can çekişmesinin bir gününü daha çekmek üzere yola çıkarız.
eve dönüş. dün akşam yenilen kavunun kabuklarını attığımız çöp poşetinin ağzı açık kalmış, evi ekşimsi bir koku kaplamış. "tanrım, sineklerini göndermediğin için sana ve 124 bin peygamberine şükürler olsun" denilir. poşetin ağzı hızlıca bağlanıp kapı önüne konur. ilk macera, ilk heyecan! bunlar keyifli yükselmelerdir zira içinde sizi şaşırtacak hiç de süpriz olmayan, 30 yıldır tanıdığınız, içindeki müziği kendinden çok uzak bir yerde, gerçekliğin içinde can çekişen adamla başbaşasınızdır. tek laf istemem! diyordur size, akşama kadar konuşulan konuşulmuştur ve bir de insanın kendi kasvetine tahammül kalmamıştır. bu ilişkiyi 30 yıldır sürdürdüğünüz için, tek laf konuşulmadan, aynı tas aynı hamamlar devam eder. biraz oyalanılır, film ya da dizi açılır, birkaç bira içilir ya da "karaciğer günü!" diyerek sadece su içerek ve birkaç lokma çiğneyerek akşamı idare edersiniz. yarınki ızdırabı göğüslemek üzere, gerçek dünyadan kopmak için her yol denenir. bazen biraz porno izlenir, keyifli işler. hayatın içinden, zevkli insanların kaleminden çizilmiş senaryolar. sansürlü cümleler. yatıp uyunur.
yine üstadın cümleleri kulakta yankılanır, "yarın, bugünün tekrarından başka bir şey değil artık."
evet, yalnızlığın bunalımı, insanın içindeki bu renksiz ve giderek azalan heyecanın boğulan sesidir. sadece gönül ilişkisi olarak bakılmamalıdır buna, insan sosyal bir canlıdır. o sosyalliğin içinde bir hayat amacı bulur kendine, bir macera! herkesin sırayla kendi boktanlığını anlattığı bir yerde bile, atılan birkaç kahkaha, sizi biraz daha yaşama yaklaştırır. diğer türlü ölüme bir gün daha yaklaşılmıştır sadece. üstad, entrynin başında söylediğimiz o şahane sözünü de bunun için söylemiştir.
devamını gör...
13.
bazı yalnızlıklar insanlarla doludur . her yalnızlık çekeni veya yalnızlığı tercih edeni yalnız sanmayın . onlar bu yalnızlık için çok bedel ödemişlerdir .
devamını gör...
