1.
kadın erkek ilişkilerinin güncel sorunu
seçeneklerin bolluğunun yarattığı, "iletişimde ve duygulanımdaki yüzeyselliktir."
geçen gün marmarayda giderken, bir durakta dövmeli, kaslı, yakışıklı, uzun boylu bir yarı tanrı tip girdi içeri. tüm heybetiyle tam da karşıma dikildi; yavaştan kendini koyvermeye başlamış göbeğime ve irikıyım herhangi bir erkeğin bileğini bükmekte pek de mahir olmayacak incelikteki bileğime bakıp, erkekliğimin ne denli utanç verici bir yerde olduğunu idrak ettim. kadınlar bu yarı tanrıya bakış atıyorlar, biraz daha cesur olanlar yanındaki arkadaşını dürtüp kızarıyorlardı. diğer duraklarda binenler onu seyredebilecekleri bir pozisyon alıyorlardı. hepsinin evlisinin bekarının, sevgililinin sevgilisizin birkaç jestle gönlünü anında fethedebilecek bir herifçioğluydu.
şimdi bu herif ve bu herif gibilerin bir anıt gibi yükseldiği yerde, ona bakarak saçlarıyla oynayan kadınların gönüllerinde bir miktar kıpırtı yaratabilmek için kendi gerçekliğinde yok olan sıradan erkeklerin trajedisini düşünelim. birçok kadın için bu adam gibi bir seçeneğin varlığı ya da varlığının hayali ve ihtimali, size ayıracağı zamandan, yaratmak için çaba göstereceği duygulardan çok daha konforlu bir şey. bu yüzden de bu beyaz atlı prens'in gelmeyeceğine dair inanç çok büyük bir güç toplamadan, sıradanlığa demirlemiş dünyaları bir tür ego tatmini için kullanmaları da olasıdır. dolayısıyla, o "1.90 boyundaki heybet!" gelene kadar, iletişimde kalınmasının küçük zevkler verdiği figüranlık rolleri birer birer dağıtılıyor. bunun yarattığı yüzseysellik, buluttan nemin kapıldığı iletişim arızaları önümüze en ciddi sorun olarak çıkıyor.
ne sevgi sevgi, ne saygı saygı, ne sınırlar belli, ne duyguların derinliği ve dahası. artık gözleriyle ya da konuşmalarıyla, birbirinin kanını emip yoluna devam eden insanlarla dolu ilişki dünyası. korkunç bir kalabalık, "her zaman ben haklıyım" pespayeliğinin eşlik ettiği bir tartışma kültürü, sürekli ve aktif bir "yanlış anlama" meyili... "sen bunu yaparak şunu mu demek istedin?" diyerek, istemsizce ve anlık duygulanımlarla girdikleri ilişkilerden paçayı sıyırmaya çalışan insanların, sürekli karşı cinslerine suçluluk duygusu yüklemeye çalışması ve bunun yarattığı yıkımın üstünü basit bir engelle örtmeleri...
günümüz kadın erkek ilişkilerindeki pespayeliği konumlandırmak kolay değil. "tüm kadınlar o yarı tanrının olsun." diyerek, bu korkunçluğun bir yerinde olmama ferasetine saygı duyuyorum şahsen.
geçen gün marmarayda giderken, bir durakta dövmeli, kaslı, yakışıklı, uzun boylu bir yarı tanrı tip girdi içeri. tüm heybetiyle tam da karşıma dikildi; yavaştan kendini koyvermeye başlamış göbeğime ve irikıyım herhangi bir erkeğin bileğini bükmekte pek de mahir olmayacak incelikteki bileğime bakıp, erkekliğimin ne denli utanç verici bir yerde olduğunu idrak ettim. kadınlar bu yarı tanrıya bakış atıyorlar, biraz daha cesur olanlar yanındaki arkadaşını dürtüp kızarıyorlardı. diğer duraklarda binenler onu seyredebilecekleri bir pozisyon alıyorlardı. hepsinin evlisinin bekarının, sevgililinin sevgilisizin birkaç jestle gönlünü anında fethedebilecek bir herifçioğluydu.
şimdi bu herif ve bu herif gibilerin bir anıt gibi yükseldiği yerde, ona bakarak saçlarıyla oynayan kadınların gönüllerinde bir miktar kıpırtı yaratabilmek için kendi gerçekliğinde yok olan sıradan erkeklerin trajedisini düşünelim. birçok kadın için bu adam gibi bir seçeneğin varlığı ya da varlığının hayali ve ihtimali, size ayıracağı zamandan, yaratmak için çaba göstereceği duygulardan çok daha konforlu bir şey. bu yüzden de bu beyaz atlı prens'in gelmeyeceğine dair inanç çok büyük bir güç toplamadan, sıradanlığa demirlemiş dünyaları bir tür ego tatmini için kullanmaları da olasıdır. dolayısıyla, o "1.90 boyundaki heybet!" gelene kadar, iletişimde kalınmasının küçük zevkler verdiği figüranlık rolleri birer birer dağıtılıyor. bunun yarattığı yüzseysellik, buluttan nemin kapıldığı iletişim arızaları önümüze en ciddi sorun olarak çıkıyor.
ne sevgi sevgi, ne saygı saygı, ne sınırlar belli, ne duyguların derinliği ve dahası. artık gözleriyle ya da konuşmalarıyla, birbirinin kanını emip yoluna devam eden insanlarla dolu ilişki dünyası. korkunç bir kalabalık, "her zaman ben haklıyım" pespayeliğinin eşlik ettiği bir tartışma kültürü, sürekli ve aktif bir "yanlış anlama" meyili... "sen bunu yaparak şunu mu demek istedin?" diyerek, istemsizce ve anlık duygulanımlarla girdikleri ilişkilerden paçayı sıyırmaya çalışan insanların, sürekli karşı cinslerine suçluluk duygusu yüklemeye çalışması ve bunun yarattığı yıkımın üstünü basit bir engelle örtmeleri...
günümüz kadın erkek ilişkilerindeki pespayeliği konumlandırmak kolay değil. "tüm kadınlar o yarı tanrının olsun." diyerek, bu korkunçluğun bir yerinde olmama ferasetine saygı duyuyorum şahsen.
devamını gör...