21.
merhaba sözlük.
beni bir arkadaşın gibi dinle olur mu?
bazen bugüne kadar yaşadıklarıma akıl sır erdiremiyorum.
18 olduktan sonra ailemin yanından ayrıldım. canım istedikçe şehir değiştirdim ve hep geçici işlerde çalıştım.
bulaşıkçılık, garsonluk, mutfak elemanlığı, kuaför yamakçılığı gibi yapmadığım iş kalmadı.
en son çok fazla çalışmak istediğim yerden red yedim.
evet sözlük, bipolar olduğum için..
hastaneye ilk yattığımda annem bana gelip artık senin için her şey farklı olacak dediğinde bunu anlamalıydım aslında.
ben sonradan anladım...
ilk saçlarımı kısaltma sebebim lityum yüzündendi.
saçlarımı döküyor ve bana iyi gelmiyordu.
annem verirdi bana ilaçlarımı. günde üç defa...
biri okula gittiğim zamana denk geliyordu.
onları içmez saklardım.
çünkü okulda içmekten utanıyordum.
saçlarımın böyle leş bir hale gelmesi beni çok sinirlendirdiğinde kafamı kazıttım.
dedim saç bu, uzar...
ama bir daha lityum içmemeye ant içmiştim.
düşündüğüm gibi olmadı.
hangi düşündüğüm istediğim gibi oldu zaten? neyse.
bu zihni terk edemeyeceğimi zor yoldan idrak ettiğimde bir şeyler yapmalıyım dedim.
kendi paramı kazanmalıyım...
bir yolunu buldum sözlük.
nasıl olduğunu biliyorsun defalarca anlattım.
şimdi paramı dolarla kazanıyorum etsy sağolsun.
yok sözlük reklam yapmıyorum...
ahah.
içimi dökmek istedim sadece.
bundan sonrasını çok merak ediyorum sözlük.
acaba ilerde beni neler bekliyor ?
beni bir arkadaşın gibi dinle olur mu?
bazen bugüne kadar yaşadıklarıma akıl sır erdiremiyorum.
18 olduktan sonra ailemin yanından ayrıldım. canım istedikçe şehir değiştirdim ve hep geçici işlerde çalıştım.
bulaşıkçılık, garsonluk, mutfak elemanlığı, kuaför yamakçılığı gibi yapmadığım iş kalmadı.
en son çok fazla çalışmak istediğim yerden red yedim.
evet sözlük, bipolar olduğum için..
hastaneye ilk yattığımda annem bana gelip artık senin için her şey farklı olacak dediğinde bunu anlamalıydım aslında.
ben sonradan anladım...
ilk saçlarımı kısaltma sebebim lityum yüzündendi.
saçlarımı döküyor ve bana iyi gelmiyordu.
annem verirdi bana ilaçlarımı. günde üç defa...
biri okula gittiğim zamana denk geliyordu.
onları içmez saklardım.
çünkü okulda içmekten utanıyordum.
saçlarımın böyle leş bir hale gelmesi beni çok sinirlendirdiğinde kafamı kazıttım.
dedim saç bu, uzar...
ama bir daha lityum içmemeye ant içmiştim.
düşündüğüm gibi olmadı.
hangi düşündüğüm istediğim gibi oldu zaten? neyse.
bu zihni terk edemeyeceğimi zor yoldan idrak ettiğimde bir şeyler yapmalıyım dedim.
kendi paramı kazanmalıyım...
bir yolunu buldum sözlük.
nasıl olduğunu biliyorsun defalarca anlattım.
şimdi paramı dolarla kazanıyorum etsy sağolsun.
yok sözlük reklam yapmıyorum...
ahah.
içimi dökmek istedim sadece.
bundan sonrasını çok merak ediyorum sözlük.
acaba ilerde beni neler bekliyor ?
devamını gör...
22.
hiçbir şey yolunda gitmediği halde jilet gibi giyinip kahve içerek her şey yolunda taklidi yapmak zor geliyor.
devamını gör...
23.
bazen için öyle bir dökülür ki ne yapacağını bilemezsin. tecrübe etmediklerin gelir başına. zaten darmadağın olmuş hayatında bir de döktüklerini toplamaya çalışırsın.
ne kadar başardım bilmiyorum. ama topladım kısmen de olsa. bırakmadım, salmadım kendimi.
ne kadar güçlüyüm bilmiyorum. hoş bazılarının düşündüğü kadar güçlü değilmişim. ben de onun yalancısıyım.
her insanın kırıkları, döküntüleri oluyor. onları birleştirmeye çalıştıkça daha da bozuyorsun farkında olmadan. ben seçimimi yaptım. kırılanları ve dökülenleri toplayıp bir kenara kaldırdım.
hala sağda solda kalan varsa ve birilerinin ayağına batarsa kusuma da baksın isterse. çokta....
ne kadar başardım bilmiyorum. ama topladım kısmen de olsa. bırakmadım, salmadım kendimi.
ne kadar güçlüyüm bilmiyorum. hoş bazılarının düşündüğü kadar güçlü değilmişim. ben de onun yalancısıyım.
her insanın kırıkları, döküntüleri oluyor. onları birleştirmeye çalıştıkça daha da bozuyorsun farkında olmadan. ben seçimimi yaptım. kırılanları ve dökülenleri toplayıp bir kenara kaldırdım.
hala sağda solda kalan varsa ve birilerinin ayağına batarsa kusuma da baksın isterse. çokta....
devamını gör...
24.
gündüz bilgi içerikli, gece forumsal yazıyorum. ve bunu sevmiyorum.
uyumam gereken saatte hâlâ ayaktayım ve bunu da sevmiyorum.
kaçırdığım rüyaları düşünüyorum, ya uyusaydım ne görecektim diye merak etmemek elde değil.
siz siz olun, uyuyacak zaman 3 kupa kahve içmeyin. (bkz: swh)
uyumam gereken saatte hâlâ ayaktayım ve bunu da sevmiyorum.
kaçırdığım rüyaları düşünüyorum, ya uyusaydım ne görecektim diye merak etmemek elde değil.
siz siz olun, uyuyacak zaman 3 kupa kahve içmeyin. (bkz: swh)
devamını gör...
25.
bazen çok fazla ölmek istiyom. ama ölümden çok korkuyom. bu kadar.
devamını gör...
26.
safra, kusmuk gibi şeylerdir.
devamını gör...
27.
dualar eder insan mutlu bir ömür için. hhhhshshsh yeterli bir dert ama anlayana.
devamını gör...
28.
içim kaldı mı dökecek bilmiyorum ama birkaç gün önce yaşadığım ölümden dönmeyle her şey yitik artık. önemsizdi zaten çoğu şey ama şuan çok daha farklı. umrumda değil sanki. önümde yangın çıksa bir tas su dökecek gücüm yok. gücümü bitirenler utansın dicem utanırlar mı hiç sanmam.
gün geçtikçe beklenen sona yaklaşıyorum hissediyorum. bir hayat verildi yaşa diye. yaşamama izin verilmedi. tamam o zaman dedim en azından ittire ittire yaşayayım ama ona da takatim ve sabrım kalmadı. inceldiği yerden kopuyor yavaştan. ne zaman koparsa artık. *
gün geçtikçe beklenen sona yaklaşıyorum hissediyorum. bir hayat verildi yaşa diye. yaşamama izin verilmedi. tamam o zaman dedim en azından ittire ittire yaşayayım ama ona da takatim ve sabrım kalmadı. inceldiği yerden kopuyor yavaştan. ne zaman koparsa artık. *
devamını gör...
29.
"bir ses beklemek senden.
soluk beklemek.
suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım.''
attila ilhan
soluk beklemek.
suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım.''
attila ilhan
devamını gör...
30.
kulağa hastalık gibi gelen başlık. deri döküntüsü gibi...
devamını gör...
31.
uzun süredir tükenmişlik hissi içindeyim. bugün artık toparlanmak için düşünmeye ve yazma kararı aldım. ne yazarım bilmiyorum ama bir iç dökme olacak.
2022 yılı mayıs ayında evlendim. hemen hamile kaldım. ben bağımsız çalışan bir avukatım. doğuma son iki gün kala çalışmaya ara verdim. yani son ana kadar çalıştım diyebilirim. herkes benim hamile olduğum için artık çalışmayacağımı düşündü. ama evde oturmak ve hayatımı durdurmak bana göre olmadığından kendimi iyi hissedene kadar çalışmaya karar verdim. bu da doğuma kadar sürdü.
06/02/2023 günü yani büyük depremlerin olduğu gün doğum yaptım. doğumdan çıktıktan sonra henüz yürümeye bile başlamamışken birden hastane odasında sallanmaya başladık. yanımda daha birkaç saat önce dünyaya gözlerini açmış bebeğim ve ne yapacağını bilmeyen eşim ile çaresizliği daha o gün yaşadık. hastaneden eve dönmemiz 2 gün sürdü. o sürede sürekli sallandık, özel bir hastane olmasına rağmen hemşireler odada biz varken odalarda olan çatlakları fotoğrafladı ve kapıyı kapatıp gittiler. eve gelince her şeyden kurtuldum sandım.
eve geldikten sonra duruşmalarımın hepsine doğum yaptığıma dair sağlık raporu sundum. ve bilin bakalım ne oldu. mahkeme hakimi bana bir hafta içerisinde yerine getirmem gerektiğine dair ihtaratlı tebligatlar yaptı. ben bunun şaka olduğunu sandım. ama bütün dosyalara ihtaratlar sunulmuş hem de mesela para yatırılan dosyalara para hiç yatırılmamış gibi zapta geçerek. yani kötüniyetin daniskasını görerek lohusalığıma başladım. sonraki hafta yine ihtaratlar geldi. hakim beni görene kadar ihtar yollamaya devam etti. adliyeye gidip kendisini görünce ihtar yollamayı bıraktı. inanır mısınız doğum yaptığım halde doğurup ertesi gün işe koşmamı bekledi. bütün lohusalık dönemimi iş stresi ile kapladığı için ona hakkımı asla helal etmiyorum.
30 gün sonra yani daha kırkım çıkmadan iş stresi yüzünden işe dönmek zorunda kaldım. gören herkes beni ayıpladı. kimse " geldiyse zorunda kalmıştır" demedi. herkes bana paragöz, çocuğunu düşünmeyen bir anne olarak tanımladı. işe döndükten sonra baktım ki insanlar hem senden iş yapmanı bekliyor hem de çalışmamanı istiyor. hem seni bakımlı görmek istiyor hem de yeni doğum yaptın diye üst baş dağınık gezmeni. yani insanlar sadece istiyor ve hep eleştiriyor. bir kere dışarı çıkınca devam ettim çalışmaya. ama ilk başlarda yalnızca duruşmalara gittim. tüm görüşmelerimi telefon ile hallettim. duruşmalarda ne zaman uzun beyanda bulunsam hakimler bana açık açık "avukat hanım siz burda ne yapıyorsunuz gidip çocuğunuza baksanıza" diyerek anneliğim hakkında bana not verdiler. bu konuşanların hepsi de erkekti. beni her gördüklerinde gözlerini kocaman kocaman açarak "çocuğunuz nerde avukat hanım" diye sordular. evet ben onlar için çok kötü bir anneydim.
arkadaş ortamlarında olabildiğince bulunmamaya çalıştım. çünkü herkes bana bir şey söylüyordu-ki hâlâ söylüyorlar- çok bunalıyordum. ama kaçınılmaz olan arkadaş oturmaları da var. mesela çocuk görme. arkadaşlarım bana hangi saatlerde işte olduğumu sorduğunda ben onlara 9:00-11:30 arası ile 13:30-15:30 arası olduğunu söylüyordum. ancak bu saatlerde bebeğimi yalnız bıraktığımdan bebeğimi hiç görmediğimi hatta beni tanımayacağını iddia edenler de oldu.
ben ne yaptım biliyor musunuz? sustum. içimde ne kıyametler koptu ama. sürekli kendimi kötü anne olarak tanımladım. bakın bu çaresiz ve kafası karışık insanlar için bir cehennem ve insanlar beni bu cehennemin içine bile isteye çektiler. şimdi özgüvenim yerle bir. kendimi hiçbir konuda yeterli görmüyorum. kendimi sevmiyorum. çocuğuma kötülük yapmışım gibi hissediyorum.
2022 yılı mayıs ayında evlendim. hemen hamile kaldım. ben bağımsız çalışan bir avukatım. doğuma son iki gün kala çalışmaya ara verdim. yani son ana kadar çalıştım diyebilirim. herkes benim hamile olduğum için artık çalışmayacağımı düşündü. ama evde oturmak ve hayatımı durdurmak bana göre olmadığından kendimi iyi hissedene kadar çalışmaya karar verdim. bu da doğuma kadar sürdü.
06/02/2023 günü yani büyük depremlerin olduğu gün doğum yaptım. doğumdan çıktıktan sonra henüz yürümeye bile başlamamışken birden hastane odasında sallanmaya başladık. yanımda daha birkaç saat önce dünyaya gözlerini açmış bebeğim ve ne yapacağını bilmeyen eşim ile çaresizliği daha o gün yaşadık. hastaneden eve dönmemiz 2 gün sürdü. o sürede sürekli sallandık, özel bir hastane olmasına rağmen hemşireler odada biz varken odalarda olan çatlakları fotoğrafladı ve kapıyı kapatıp gittiler. eve gelince her şeyden kurtuldum sandım.
eve geldikten sonra duruşmalarımın hepsine doğum yaptığıma dair sağlık raporu sundum. ve bilin bakalım ne oldu. mahkeme hakimi bana bir hafta içerisinde yerine getirmem gerektiğine dair ihtaratlı tebligatlar yaptı. ben bunun şaka olduğunu sandım. ama bütün dosyalara ihtaratlar sunulmuş hem de mesela para yatırılan dosyalara para hiç yatırılmamış gibi zapta geçerek. yani kötüniyetin daniskasını görerek lohusalığıma başladım. sonraki hafta yine ihtaratlar geldi. hakim beni görene kadar ihtar yollamaya devam etti. adliyeye gidip kendisini görünce ihtar yollamayı bıraktı. inanır mısınız doğum yaptığım halde doğurup ertesi gün işe koşmamı bekledi. bütün lohusalık dönemimi iş stresi ile kapladığı için ona hakkımı asla helal etmiyorum.
30 gün sonra yani daha kırkım çıkmadan iş stresi yüzünden işe dönmek zorunda kaldım. gören herkes beni ayıpladı. kimse " geldiyse zorunda kalmıştır" demedi. herkes bana paragöz, çocuğunu düşünmeyen bir anne olarak tanımladı. işe döndükten sonra baktım ki insanlar hem senden iş yapmanı bekliyor hem de çalışmamanı istiyor. hem seni bakımlı görmek istiyor hem de yeni doğum yaptın diye üst baş dağınık gezmeni. yani insanlar sadece istiyor ve hep eleştiriyor. bir kere dışarı çıkınca devam ettim çalışmaya. ama ilk başlarda yalnızca duruşmalara gittim. tüm görüşmelerimi telefon ile hallettim. duruşmalarda ne zaman uzun beyanda bulunsam hakimler bana açık açık "avukat hanım siz burda ne yapıyorsunuz gidip çocuğunuza baksanıza" diyerek anneliğim hakkında bana not verdiler. bu konuşanların hepsi de erkekti. beni her gördüklerinde gözlerini kocaman kocaman açarak "çocuğunuz nerde avukat hanım" diye sordular. evet ben onlar için çok kötü bir anneydim.
arkadaş ortamlarında olabildiğince bulunmamaya çalıştım. çünkü herkes bana bir şey söylüyordu-ki hâlâ söylüyorlar- çok bunalıyordum. ama kaçınılmaz olan arkadaş oturmaları da var. mesela çocuk görme. arkadaşlarım bana hangi saatlerde işte olduğumu sorduğunda ben onlara 9:00-11:30 arası ile 13:30-15:30 arası olduğunu söylüyordum. ancak bu saatlerde bebeğimi yalnız bıraktığımdan bebeğimi hiç görmediğimi hatta beni tanımayacağını iddia edenler de oldu.
ben ne yaptım biliyor musunuz? sustum. içimde ne kıyametler koptu ama. sürekli kendimi kötü anne olarak tanımladım. bakın bu çaresiz ve kafası karışık insanlar için bir cehennem ve insanlar beni bu cehennemin içine bile isteye çektiler. şimdi özgüvenim yerle bir. kendimi hiçbir konuda yeterli görmüyorum. kendimi sevmiyorum. çocuğuma kötülük yapmışım gibi hissediyorum.
devamını gör...
32.
yarim kaldim galiba bu gece
devamını gör...
33.
içimi buruk bırakan her şeyin yanından gülümseyerek geçtim.
devamını gör...
34.
ben bu ilişki olaylarını biraz ciddiye alan biriyim.
büyük sözler kullanmak adına değil. sadakat ve sorumluluk anlamında.
evlilikten de bahsetmiyorum. bahsettiğim ciddiyet değer vermek anlamında. her kapsadığıyla.
fb olsa dahi, bu sefer de an olarak değer veriyorum.an bitince arkanda bırakıyorsun ya hani fb ni vs.o anlamda.
ama eğer ki arada bazı sözlerin sarf edildiği daha önemsenecek mevzular varsa hah tam orada beni bir yalnızlık sarıyor. bunu çözemiyorum arkadaş. vaad olayını yani ben çözemiyorum ve sevmiyorum.
değer veriyor muyum? veriyorsun şevket.
önemsendiğini hissettiriyor muyum? evet şevket.
duygusal doyuma ulaşıyor musun benimle? ulaşıyorum .
e daha ne vaadi verilir ki anın tadını çıkarsana mukaddes.
ben aşkı yaşayarak öğrendim.
aşk yarın değildir. aşk andır.
yarını düşüneceğine, önce;
horatius'u hatırla ve ,
carpe diem , catch the day , nutze den tag, günü yakala.
ya da işte sadece tadını çıkar...
ben öyle yapıyorum.
edit: almancası tribünden geldi. danke:)
büyük sözler kullanmak adına değil. sadakat ve sorumluluk anlamında.
evlilikten de bahsetmiyorum. bahsettiğim ciddiyet değer vermek anlamında. her kapsadığıyla.
fb olsa dahi, bu sefer de an olarak değer veriyorum.an bitince arkanda bırakıyorsun ya hani fb ni vs.o anlamda.
ama eğer ki arada bazı sözlerin sarf edildiği daha önemsenecek mevzular varsa hah tam orada beni bir yalnızlık sarıyor. bunu çözemiyorum arkadaş. vaad olayını yani ben çözemiyorum ve sevmiyorum.
değer veriyor muyum? veriyorsun şevket.
önemsendiğini hissettiriyor muyum? evet şevket.
duygusal doyuma ulaşıyor musun benimle? ulaşıyorum .
e daha ne vaadi verilir ki anın tadını çıkarsana mukaddes.
ben aşkı yaşayarak öğrendim.
aşk yarın değildir. aşk andır.
yarını düşüneceğine, önce;
horatius'u hatırla ve ,
carpe diem , catch the day , nutze den tag, günü yakala.
ya da işte sadece tadını çıkar...
ben öyle yapıyorum.
edit: almancası tribünden geldi. danke:)
devamını gör...