yazarların şu an olmak istedikleri yerler

marmaris de, barlar sokağında.

büyük boş yapacağım, yüreği götürmeyecekler okumasın.

bir mesire yeri... mümkünse göl tarafı. adnan menderes bulvarı'nın, karslı köyü tarafı, eski toprak adanın olduğu yere arabanın burnunu taa suya değecek kadar indireceksin.

hava çok sıcak bugün, yanıyorum söndürelim mi, tabi tabi sezonu açıldı. ikişer ikişer bira alıyorsun ki, ılımasın. demlenenler çekmiş arabayı. azer'ler müslüm'ler, tüm şarkılar birbirine girmiş.

atıyoruz birayı, arkadaşla göz göze geliyoruz, gitmiyor, bir gariplik var. neyse diyoruz, birazdan kaymak gibi olur boğazımız.
göya serinliyoruz soğuk birayı çekince, biraz sonra hararet yapıyor, alnım terliyor, güneşe bakıp sövüyorum. allahtan gölgedeyiz, bu adana'nı yazları cehenneme hazırlık...

mustafa kaya açmışız, sözüm şiirlerin mükemmelidir, senden başkasını seven delidir diyor.

bir ah çekiyorum,

+merhaba nâlan, merhaba, yoksul mahallemizin en havalı kızı...
-nâlan kim lan?
+oğlum boş boş bira içilmiyor dertlenmeye çalışıyorum sus bi.
-brother acayip sıkıntılı birisin ha.
+sağol gülüm.

hah, diyordum ya bir şey var, gitmiyor, bir şey eksik, o da göründü uzaktan... kaynamış nohutçu geliyor... kaynamış nohutçu bize nohut veriyor, acı da atim benim yeğenlerime diyor... sıçtı mastor bez getir...

delikanlılığa zeval gelmesin diye, ben acı yiyemem ki diyemiyorum, sezercik tonlamasıyla, "at dayıcım at, elini koykak alıştıyma, ben ekmek ayası acı bibey yiyeyek büyüdüm..." diyorum.

bir kaşık atıyorum ağzıma, aman allahım, ambulaaamss! tüm deliklerimden ter akıyor, anlık olarak hissettiğim hava sıcaklığı 85 dereceye çıkıyor. bira iç bira diyor arkadaşım, bira içiyorum, asitten dolayı ağzım daha da yanıyor, arkadaşa ayrı sövüyorum, nohutçunun arkasından ayrı sövüyorum...

arkadaşım diyor, sokarım bomonti'sine de maltına da, kırmızı tuborg alıp geliyorum diyor, hemen 34 adım ötedeki tekele gidip bir poşet kırmızı tuborg'la geliyor, şunları içek de rakı içmeye gidek ya, et filan da yeriz acıktım diyor, allah sonumuzu hayır etsin...

ikimiz bir araya gelince dana gibi içiyoruz, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim...

böyle şeyler sorunca kendime travmalarım çıkıyor ortaya galiba. duygularım galip geliyor bakın şu anda iç sızısı yaşadım.
bilmiyorum. denizli ormanlı yerler falan. öyle yani.

ev.

çakıl sesi duymak istiyorum, şişeden içmek istiyorum. şu gemi meçhule gitsin, günlerce siyah ufka gözlerim nemli bakayım istiyorum. bileyim ki giden sevgililer dönmeyecekler.

sıcaklığın 20 derece olduğu her yerin yemyeşil olduğu bir dere kenarı. huzuru bulabilirim gibi geliyor

kesinlikle deniz, sıcak, sonsuz ufuk, balık, bira, roka salatası, nar ekşisi, sırtı yer yer kavlamış bronz bir hatun teni.

karanlık bir oda, yatak, yorgan, iki adet yastık, yorgan üstü kedi olan bir yer, evim, odam, yatağım. tam olmak istediğim yerdeyim şimdi.

masmavi deniz ve gökyüzü, altın sarısı güneş altında şezlong üzerinde manitamla chill.

göle 400 metre uzaklıkta orman içinde taş evin çatı katında okuma odasında elimde kitap...

deniz kenarında kumsala uzanıp müzik dinlemek isterdim.

ay hayatta söylemem valla olay olur. beklediğiniz kaos ortamını yaratırım. yok ısrar etmeyin.
söylemem.

yatağımda olmaktan mutluyum da yalnız olmak koyuyor.

marmaris barlar sokağı.

(bkz: cehennemin dibi)

nasıl olsa sonum orası. ha şimdi gitmişim, ha 70-80 yaşına gelince.

mümkünse püfür püfür esen bir yer.

bir yer bulayım dünyadan uzak.

dünyanın öbür ucunda

anamın rahminde. hayata yeniden başlamak istiyorum bu ne ulan? yıldık.