1.
enfes bir tada sahip deniz kabuklusu.
devamını gör...
2.
korksundan denizde ayaklarımı yere basamadığım deniz canlısıdır.
devamını gör...
3.
hala denememiş olduğum, mükemmel bir lezzete sahip olduğunu çoğu kez duyduğum kabuklu deniz canlısı.
devamını gör...
4.
görüntüsünden bile rahatsız olduğum canlı.devasa olanları daha bir ürkütücü.
ayrıca bizimkiler dizisindeki eskici hüseyin'in lakabı.
ayrıca bizimkiler dizisindeki eskici hüseyin'in lakabı.
devamını gör...
5.
aşık olduğum 2. hayvan.
₺: decapoda phylumuna ait bazı omurgasızların genel adı.
₺: decapoda phylumuna ait bazı omurgasızların genel adı.
devamını gör...
6.
paragöz, çalışanları sömüren ve cimrinin teki olan burger restoranı patronu.
devamını gör...
7.
soslu bir şekilde sıcak sıcak servis edildiğinde doyuma ulaşılamayan lezzetli deniz canlısıdır. sürekli tüketilmesinin zararı var mıdır bilmem ama alkol alındığı zaman meze olarak muhteşemdir.
devamını gör...
8.
yengeç yiyorsanız yanında muhakkakki limon suyu, pul biber ve zeytinyağı ile yapılmış sos isteyin. sonra bandıra bandıra yiyin yengec etinizi...
devamını gör...
9.
suda yaşadığı halde yüzemeyen, zırh kuşanmış ve kendisiyle çok yakın empati kurabildiğim eklembacaklı. bu hayvanları yemeyin lan.
devamını gör...
10.
devamını gör...
11.
aynı karıncalar gibi yengeçlerde birbirleriyle ölümüne dövüşürler. kendi türlerini dahi umursamayan, yalnız takılan canlılardır çünkü. kavga esnasında diğer dış etkenleri anında silerler. yanlarında kocaman bir insan olması çok umurlarında olmaz. ta ki aralarından biri ölene kadar.. bir değnek yardımıyla iki yengeci birbirine bulaştırırsanız ortalık bir anda kafes dövüşüne döner. çocukken bu ortamda ne manzaralara şahit oldum. uzuvları koparanları mı ararsın, diğer yengeci ortadan ikiyi böleni mi ararsın.. gerçek bir vahşet.
not: çocuktuk be oğlum. şimdiki aklım olsa yapmam.
not: çocuktuk be oğlum. şimdiki aklım olsa yapmam.
devamını gör...
12.
erkek olaninin cok garip bir huyu varmis.begendiği disiyle önce ilgilenmiyor görünürmüş.ama ondan cok da uzaklasmazmis.etrafinda dolanirmis mesafeyi cok acmadan.ne zaman ki disi uzaklascak gibi olur o zaman kemikten ayaklariyla takir takir kosturarak yetisirmis.yengec bile umursamaz davranmayi biliyor.onun bile bir stili var.
devamını gör...
13.
edip cansever'in en çok sevdiğim şiiri. belli aralıklarla okuma ihtiyacı hissettiğim ve her seferinde büyülendiğim bir şiir.
'bir vahşet gibi' yanılgının içindeyim. 'bir vahşet gibi' suskunum.
edip cansever diyince de aklıma direkt nami başer hoca geliyor. nami hoca ne de güzel anlatıyor edip cansever'i.
belirsiz olan ne? ölülerden
boşalan yeri doldurur doğa
yansır beyaz hayvan kemikleri, taşıllar
yok oluşun içinde
iri bir yengecin sırtı arasıra.
ben ki yengeçleri bilirim daha çok. birini
yıllar var unutamadım
dönüp duruyordu bir taşın etrafında
sanki bir hırçınlıktan damıtılmış ya da bir sıkıntıdan
ve geçer gibiydi tekrar bir başka sıkıntıya
gömüldü kumlara iyice, şöyle bakındı
gördüm kendi büyüsüyle keserken kıskacını
o gün bu gündür anladım ağrıyı, taşıdım da.
büyüdür ölüm, külrengi harcıdır sonsuzluğun
bir vahşet gibi yaratılır orda umut
gerer kayalar kaburgalarını
katırtırnakları arasında
arabalar biter, atlar birikir
bir tanrı gelir belli belirsiz, ne kadarlık bir tanrıysa
büyüdür çünkü ölüm
külrengi harcıdır sonsuzluğun.
gerçi kurnazdır doğa, alımlıdır da
her gün biraz olsun geri verir aldıklarını
sızar kentlere, evlere, dölyataklarına
bir gün ki ölü bulmuştum kendimi, korkmuştum
öyle bir yok olma saatinde, bir kuytuda
sanırım boynumdaki bu yara izi ondan
kaplanır sabahları göğe uzansam
geceden kalma bir yıldızla
buz rengi bir yıldızla. ve uykum
yeni bitmiştir daha, üstelik
geri veriliyordur bana
düşlerimin o karmaşık mimarisi
dalgalar susmuştur çoktan, denizse gümüş sikkeler gibi harcanıyordur
aşağıdan yukarıya
yukarıdan aşağıya
nedense her başlangıçta bir acı vardır. sabah
kuşatır bu acıyı önce
eskiyip gider sonra da.
ve yengeç batırır göğsünün ortasına kıskacını
tam göğsünün ortasına. artık
görüp göreceğiniz ölü bir yengeç kabartmasıdır
her gümüş sikkenin üstündeki
yalnızca bir kabartma. derken
kaskatı kesilir gök, fırlatıp atar bir kırlangıcı
ürperir yosunlar, deniz şakayıkları, batık gemiler
yaşlı balıkçılar sandallarında
kayalar, balık sürüleri ve fenerler
ve hayalet gemiler türer çıkarak kınlarından
yonulara döner tayfalar, çarşı
camlara, aynalara yapıştırılmış bitkiler
yoktur ki görünsün bir intihar anının gölgesi
ölü bir şeyin gölgesi yoktur ki
fışkırır kazılardan birbiri ardı sıra yengeçler
sütunlar, kemerler, eski çağ mozaikleri üstünde
posta kurşunları üstünde, kandiller ve çanaklar
armalar, tapınaklar, yüzük taşları üstünde
ve yengeç ki onca dönüşten sonra geriye
yetişir kendi ölüm törenine yeniden
ve ölüm, o gözüpek savaşçı
bir yandan kendi büyüsüyle çizerken yazgısını
yazar bir kelimelik tarihini de.
belli ki bir yol bulmuştur yengeç
kumlardan değil, kendinden gidilen bir yol
ne var ki, rüzgâr ileri olduğu için külden
ölümden önce geldiği içindir ki sezgi
duyar insan bu gereksiz yüzgeçleri
iki gök arasında kımıldayan
tanımazsa da kendini bir başkasının düşü gibi.
üç kişiyle başka türlü konuşulur, bir kişiyle
kendini açıklar insan
bir vahşet gibi de olsa yaratılır orda umut
hızlı bir ibreye döner yürekse
yaşamını içerirken bir yandan
işler ölümünü de.
bir şiir bir şarkı
'bir vahşet gibi' yanılgının içindeyim. 'bir vahşet gibi' suskunum.
edip cansever diyince de aklıma direkt nami başer hoca geliyor. nami hoca ne de güzel anlatıyor edip cansever'i.
belirsiz olan ne? ölülerden
boşalan yeri doldurur doğa
yansır beyaz hayvan kemikleri, taşıllar
yok oluşun içinde
iri bir yengecin sırtı arasıra.
ben ki yengeçleri bilirim daha çok. birini
yıllar var unutamadım
dönüp duruyordu bir taşın etrafında
sanki bir hırçınlıktan damıtılmış ya da bir sıkıntıdan
ve geçer gibiydi tekrar bir başka sıkıntıya
gömüldü kumlara iyice, şöyle bakındı
gördüm kendi büyüsüyle keserken kıskacını
o gün bu gündür anladım ağrıyı, taşıdım da.
büyüdür ölüm, külrengi harcıdır sonsuzluğun
bir vahşet gibi yaratılır orda umut
gerer kayalar kaburgalarını
katırtırnakları arasında
arabalar biter, atlar birikir
bir tanrı gelir belli belirsiz, ne kadarlık bir tanrıysa
büyüdür çünkü ölüm
külrengi harcıdır sonsuzluğun.
gerçi kurnazdır doğa, alımlıdır da
her gün biraz olsun geri verir aldıklarını
sızar kentlere, evlere, dölyataklarına
bir gün ki ölü bulmuştum kendimi, korkmuştum
öyle bir yok olma saatinde, bir kuytuda
sanırım boynumdaki bu yara izi ondan
kaplanır sabahları göğe uzansam
geceden kalma bir yıldızla
buz rengi bir yıldızla. ve uykum
yeni bitmiştir daha, üstelik
geri veriliyordur bana
düşlerimin o karmaşık mimarisi
dalgalar susmuştur çoktan, denizse gümüş sikkeler gibi harcanıyordur
aşağıdan yukarıya
yukarıdan aşağıya
nedense her başlangıçta bir acı vardır. sabah
kuşatır bu acıyı önce
eskiyip gider sonra da.
ve yengeç batırır göğsünün ortasına kıskacını
tam göğsünün ortasına. artık
görüp göreceğiniz ölü bir yengeç kabartmasıdır
her gümüş sikkenin üstündeki
yalnızca bir kabartma. derken
kaskatı kesilir gök, fırlatıp atar bir kırlangıcı
ürperir yosunlar, deniz şakayıkları, batık gemiler
yaşlı balıkçılar sandallarında
kayalar, balık sürüleri ve fenerler
ve hayalet gemiler türer çıkarak kınlarından
yonulara döner tayfalar, çarşı
camlara, aynalara yapıştırılmış bitkiler
yoktur ki görünsün bir intihar anının gölgesi
ölü bir şeyin gölgesi yoktur ki
fışkırır kazılardan birbiri ardı sıra yengeçler
sütunlar, kemerler, eski çağ mozaikleri üstünde
posta kurşunları üstünde, kandiller ve çanaklar
armalar, tapınaklar, yüzük taşları üstünde
ve yengeç ki onca dönüşten sonra geriye
yetişir kendi ölüm törenine yeniden
ve ölüm, o gözüpek savaşçı
bir yandan kendi büyüsüyle çizerken yazgısını
yazar bir kelimelik tarihini de.
belli ki bir yol bulmuştur yengeç
kumlardan değil, kendinden gidilen bir yol
ne var ki, rüzgâr ileri olduğu için külden
ölümden önce geldiği içindir ki sezgi
duyar insan bu gereksiz yüzgeçleri
iki gök arasında kımıldayan
tanımazsa da kendini bir başkasının düşü gibi.
üç kişiyle başka türlü konuşulur, bir kişiyle
kendini açıklar insan
bir vahşet gibi de olsa yaratılır orda umut
hızlı bir ibreye döner yürekse
yaşamını içerirken bir yandan
işler ölümünü de.
bir şiir bir şarkı
devamını gör...
14.
benim kesinlikle uzak durmam gereken burç olduğuna artık ikna oldum.
devamını gör...
15.
kendi burcum diye demiyorum hiç çekilmez insanlarız. allah yakın çevremize kolaylık versin..
devamını gör...
16.
decapoda (on ayaklılar) takımından kabuklu deniz canlısı.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/07/14/kgahriidaikdhzhm-t.jpg)
yengeçlerin beş çift bacakları vardır. bunların ilki bir çift kıskaç ile modifiye edilmiştir ve hareket etmek için kullanılmazlar. birkaçı dışında her yengeçte, karın sefalotoraksın altında gizlenmiştir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/07/14/kgahriidaikdhzhm-t.jpg)
yengeçlerin beş çift bacakları vardır. bunların ilki bir çift kıskaç ile modifiye edilmiştir ve hareket etmek için kullanılmazlar. birkaçı dışında her yengeçte, karın sefalotoraksın altında gizlenmiştir.
devamını gör...
17.
18.
"yengeç, suda yaşar; ama, yüzme bilmez - suyun içinde, yürür..."
tum dunyaya ayak uyduramamıslara, tum aykırılara, tum azınlıklara..
kalp.
oruç aruoba
tum dunyaya ayak uyduramamıslara, tum aykırılara, tum azınlıklara..
kalp.
oruç aruoba
devamını gör...
19.
ayaklari korkunc olan hayvan.
devamını gör...