1.
bir zamanlar, bir delikanlı bir bilgeye talebe olmak istedi.
"bana talebe olmak zordur," dedi bilge.
"korkarım, sen bunu başaramazsın."
ama genç kararlıydı. kendisinden ne isterse yapmaya hazır olduğunu söyledi. bilge de ona manevi yoldaki ilk vazifesini verdi:
"bir yıl boyunca, kim seni kızdırmaya çalışırsa ona bir lira vereceksin."
genç denileni yaptı ve tam bir yıl boyunca kendisini öfkelendirmeye çalışan insanlara para verdi. bir yılın sonunda genç, bilgeye geldi ve bundan sonraki vazifesine hazır olduğunu bildirdi:
"önce şehre git ve bana biraz yiyecek al," dedi bilge.
genç yanından ayrılır ayrılmaz, bilge dilenci kıyafetine bürünüp sadece kendisinin bildiği kısa
bir yoldan gençten önce şehre ulaştı. gencin geçeceği yola oturdu ve onu bekledi. tam genç yanından geçerken, dilenci görünümündeki bilge ona hakaret etmeye başladı. başkalarının duyacağı kadar yüksek sesle onun ne kadar aptal göründüğünü söyledi. ama gençte hiçbir öfke işareti yoktu.
tam aksine:
"ne kadar harika!" diye karşılık verdi
genç, sakin bir şekilde. "tam bir yıl bana hakaret eden herkese para ödemek zorunda kaldım, şimdi tek
kuruş ödemek zorunda değilim."
bunun üzerine üzerindeki dilenci kıyafetini çıkaran ve yüzünü gösteren bilge gence şöyle dedi:
"başkalarının ne dediğine aldırış etmemeyi
başaran bir kişi bilgelik yoluna adım atmış
demektir. eminim ki, sen bundan böyle hakaretlere aldırış etmeyeceksin ve doğru bildiğin yoldan asla şaşmayacaksın."
devamını gör...
2.
çamurlu yol
çamurlu bir yolda, tanzan ve ekido birlikte yolculuğa çıkmışlar. bir dönemece geldiklerinde, çamurda karşıya geçmekte zorlanan, ipek kimono ve kuşağıyla çok güzel bir kız görmüşler.
“haydi gel” demiş tanzan. kızı, kucağına alıp çamurlu yolda taşımış. böylece onun karşıya geçmesini sağlamış.
ekido, konaklayacakları tapınağa gelene kadar o gece hiç konuşmamış. sonunda kendini tutamayıp “biz keşişler, kadınların yanına yaklaşmamalıyız” demiş. “özellikle de genç ve güzel olanlara. bu çok tehlikeli. neden böyle bir şey yaptın ki?” diye de eklemiş.
tanzan da demiş ki: “ben kızı orada bıraktım, sen hâlâ onu taşıyor musun?”
kaynak: writings from zen masters
penguin classics kindle edition
sayfa. 81
çamurlu bir yolda, tanzan ve ekido birlikte yolculuğa çıkmışlar. bir dönemece geldiklerinde, çamurda karşıya geçmekte zorlanan, ipek kimono ve kuşağıyla çok güzel bir kız görmüşler.
“haydi gel” demiş tanzan. kızı, kucağına alıp çamurlu yolda taşımış. böylece onun karşıya geçmesini sağlamış.
ekido, konaklayacakları tapınağa gelene kadar o gece hiç konuşmamış. sonunda kendini tutamayıp “biz keşişler, kadınların yanına yaklaşmamalıyız” demiş. “özellikle de genç ve güzel olanlara. bu çok tehlikeli. neden böyle bir şey yaptın ki?” diye de eklemiş.
tanzan da demiş ki: “ben kızı orada bıraktım, sen hâlâ onu taşıyor musun?”
kaynak: writings from zen masters
penguin classics kindle edition
sayfa. 81
devamını gör...
3.
beynelmilel olarak "koan" ismi ile bilinen kısa ancak özlü hikayelerdir.
bu koanları çözmek genel geçer olarak bir öğrencinin aydınlanma yolunda ne denli ilerlediğinin bir andacı olarak yorumlanabilir ancak yorumlanmayabilir de. herkesin zen'i kendinedir neticede.
bir tane aktarayım:
mei-ji döneminde yaşayan zen ustalarından birini, bir gün bir üniversite hocası ziyaret eder. hoca, yaptığı zen araştırmalarını anlatır da anlatır. usta, hocayı sabırla dinler. nihayetinde hoca, ustaya "ben zen'i sizden öğrenmek istiyorum" der.
usta gülümser. "peki" der. "ama gel önce sana bir çay yapayım".
usta, konuğunun çay bardağını doldurur. bardak ağzına kadar dolmuştur ancak usta doldurmaya devam eder. üniversite hocası bunun üzerine "usta, çay taşıyor!" der.
bunun üzerine usta tekrar gülümser. "tıpkı bu bardak gibi, sen de kendi ön kabullerin, çıkarımlarına dopdolusun. hal böyleyken, ben sana nasıl zen'i öğretebilirim?"
bu koanları çözmek genel geçer olarak bir öğrencinin aydınlanma yolunda ne denli ilerlediğinin bir andacı olarak yorumlanabilir ancak yorumlanmayabilir de. herkesin zen'i kendinedir neticede.
bir tane aktarayım:
mei-ji döneminde yaşayan zen ustalarından birini, bir gün bir üniversite hocası ziyaret eder. hoca, yaptığı zen araştırmalarını anlatır da anlatır. usta, hocayı sabırla dinler. nihayetinde hoca, ustaya "ben zen'i sizden öğrenmek istiyorum" der.
usta gülümser. "peki" der. "ama gel önce sana bir çay yapayım".
usta, konuğunun çay bardağını doldurur. bardak ağzına kadar dolmuştur ancak usta doldurmaya devam eder. üniversite hocası bunun üzerine "usta, çay taşıyor!" der.
bunun üzerine usta tekrar gülümser. "tıpkı bu bardak gibi, sen de kendi ön kabullerin, çıkarımlarına dopdolusun. hal böyleyken, ben sana nasıl zen'i öğretebilirim?"
devamını gör...
4.
hayat bilgeliği mi, tasavvuf mu, insani dersler mi bilmiyorum ama yolda iken başımıza gelenlere,
onlardan öğrendiklerimize dair hikayeler.
yol mu?
o herkesin kendisine ait, adına ne diyorsan artık.
o zaman bir tane de benden gelsin;
""[[bir zamanlar çok büyük bir ormanın derinliklerinde çok çok bilge, çok çok yaşlı bir adam yaşardı.
hayatta kalmak adına bitkilerin köklerini yiyerek beslenirdi.
yine bir gün sabah kalkıp bitkilerden birisini topraktan söktü ve kökünü ısırdı, çiğnemeye başladı.
fakat bu seferki bitkinin kökü çok ama çok acıydı, yiyemedi!!
çıkardığı bitkiyi köküyle birlikte ardına fırlatıp, ellerini isyan ederek göğe açıp şöyle dedi;
"tanrım bu dünyada benden bilge, benden yaşlı ve benden daha harap durumda biri daha var mı acaba?"
ve bir an duraksadı, arkasında bir çıtırtı duydu.
geri dönüp baktığında ise manzara şuydu;
kendisinden daha yaşlı, daha bilge ve daha harap durumdaki bir adam onun attığı kökleri yiyordu!]]""
hikaye hatırladığım kadarıyla bu kadar ve acı kökler kitabının özsözünde mevcuttur.
onlardan öğrendiklerimize dair hikayeler.
yol mu?
o herkesin kendisine ait, adına ne diyorsan artık.
o zaman bir tane de benden gelsin;
""[[bir zamanlar çok büyük bir ormanın derinliklerinde çok çok bilge, çok çok yaşlı bir adam yaşardı.
hayatta kalmak adına bitkilerin köklerini yiyerek beslenirdi.
yine bir gün sabah kalkıp bitkilerden birisini topraktan söktü ve kökünü ısırdı, çiğnemeye başladı.
fakat bu seferki bitkinin kökü çok ama çok acıydı, yiyemedi!!
çıkardığı bitkiyi köküyle birlikte ardına fırlatıp, ellerini isyan ederek göğe açıp şöyle dedi;
"tanrım bu dünyada benden bilge, benden yaşlı ve benden daha harap durumda biri daha var mı acaba?"
ve bir an duraksadı, arkasında bir çıtırtı duydu.
geri dönüp baktığında ise manzara şuydu;
kendisinden daha yaşlı, daha bilge ve daha harap durumdaki bir adam onun attığı kökleri yiyordu!]]""
hikaye hatırladığım kadarıyla bu kadar ve acı kökler kitabının özsözünde mevcuttur.
devamını gör...
5.
arayış içinde olan bir kaç kişi yaşlı zen ustasının yanına gelmişler.
efendim, demişler, biz sizin hep mutlu ve memnun olduğunuzu görmekteyiz. biz de sizin gibi mutlu olmak istiyoruz.
usta da yumuşak bir gülümsemeyle şöyle cevap vermiş:
ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum,
yürüdüğümde yürüyorum....
ziyaretçiler şaşkın bir ifadeyle birbirilerine bakmışlar.. sonra biri dayanamamış ve şunları söylemiş: “siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? biz de aynen sizin gibi yatıyoruz, oturuyoruz ve yemek yiyoruz, fakat yine de mutlu değiliz.”
zen ustası yine aynı cevabı vermiş :
“ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum ve yürüdüğümde yürüyorum.”
usta bu cevaptan memnun kalmadıklarını görünce, kısa bir aradan sonra şöyle devam etmiş:
“tabi ki siz de yatıyor, yürüyor ve yemek yiyorsunuz. ama yatarken kalkmayı düşünüyorsunuz, kalktığınızda gitmeyi, yürürken de ne yiyeceğinizi düşünüyorsunuz.
sizin düşünceleriniz olduğunuz yerde değil, hep başka bir yerde oluyor.
hayatın kendisi geçmiş ile gelecek arasındaki kesişme noktasındadır.
bu değerli ana kendinizi bırakın, böylece mutlu ve tatminkar bir hayat yaşama şansını yakalayabilirsiniz..
efendim, demişler, biz sizin hep mutlu ve memnun olduğunuzu görmekteyiz. biz de sizin gibi mutlu olmak istiyoruz.
usta da yumuşak bir gülümsemeyle şöyle cevap vermiş:
ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum,
yürüdüğümde yürüyorum....
ziyaretçiler şaşkın bir ifadeyle birbirilerine bakmışlar.. sonra biri dayanamamış ve şunları söylemiş: “siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? biz de aynen sizin gibi yatıyoruz, oturuyoruz ve yemek yiyoruz, fakat yine de mutlu değiliz.”
zen ustası yine aynı cevabı vermiş :
“ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum ve yürüdüğümde yürüyorum.”
usta bu cevaptan memnun kalmadıklarını görünce, kısa bir aradan sonra şöyle devam etmiş:
“tabi ki siz de yatıyor, yürüyor ve yemek yiyorsunuz. ama yatarken kalkmayı düşünüyorsunuz, kalktığınızda gitmeyi, yürürken de ne yiyeceğinizi düşünüyorsunuz.
sizin düşünceleriniz olduğunuz yerde değil, hep başka bir yerde oluyor.
hayatın kendisi geçmiş ile gelecek arasındaki kesişme noktasındadır.
bu değerli ana kendinizi bırakın, böylece mutlu ve tatminkar bir hayat yaşama şansını yakalayabilirsiniz..
devamını gör...