“bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
bak bu sensin çocuğum enine boyuna
bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
sabaha kadar koynumda yatmışsın
bak bende yalan yok vallahi billahi
sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur

işe bak sen gözlerinde burda
gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
bak çocuğum kolların işte çıplak işte
bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
gözlerin sabahın sekizinde bana açık
ne günah işlediysek yarı yarıya

sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
bunların konuşması olur öpmesi olur
seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu
üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
uzanmış seni usulca öpmüştüm
hemen yanımızda balıklar gidiyordu.”

bir cemal süreya şiiri.
devamını gör...

olup da vermeyen, sevip de kavusamasin dedigim basliktir. insanı bagirtma. varsa ver. zaten gördüm ki teneffuste. ver yani. demek ses yok... dusman haritasi tekrar ciziliyor...
devamını gör...

aynı zaman cobie smulders tarafından canlandırılan bir how ı met your mother karakteri. (bkz: robin scherbatsky)
devamını gör...

insan hayattan sıkılıyor sözlükten sıkılmış çok mu? yalnız günün 24 saatini sözlükte geçirenler için bu durum cidden kaçınılmazdır. arada bi dışarıya çıkmak veya da arkadaşlarınızla vakit geçirmek sözlükten sıkılmanızı önleyecektir zira özlüyorsunuz ve sözlüğe girdiğinizde daha iştahlı enerjik şekilde tanım giriyorsunuz.

bu durumda ben dışarıyı öneriyorum, temiz hava cidden işe yarıyor ne derseniz deyin. ha dışarıya çıktığınızda da sözlükte takılmayın, sözlüğü özleyin azıcık. bakın işe yaramazsa bu dediğim gelin nickime tükürün ulan. *
devamını gör...

yalnız yürümeyeceksin platformu, hayatlarının herhangi bir diliminde başörtüsü takmış, başörtüsünü çıkarmış, başörtüsü baskısını türlü şekillerde yaşamış ve henüz bu yönde mücadele eden kadınların hikayelerini paylaşmak, dayanışmak ve haberdar olmak için, bizzat bu mücadelelerden geçmiş ve onlara destek olan insanlar tarafından, internet üzerinden bir araya gelinerek oluşturulan bir gönüllülük platformudur.
bu platform birçok kadına umut olmakta, yalnız olmadıklarını göstermektedir. buradan iletişime geçen çeşitli kadınlar birbirlerini cesaretlendirerek destek vermektedirler.
yalnız yürümeyeceksin
devamını gör...

danimarkalı astronom john louis emil dreyer tarafından 1888 yılında düzenlenmiş olan ve içerisinde birçok galaksi, yıldız kümesi, salma bulutsusu gibi cisim bulunduran gök cismi kataloğu. ilerleyen yıllarda bunlara indeks katalogları adı verilen eklemeler yaparak binlerce yeni cismi de ekledi dreyer. bu kataloglarda bazı hatalı bilgiler vardı ancak daha sonra bunlar düzeltildi.

bugün bazı galaksi isimlerinin başında gördüğümüz ngc ya da ic harfleri, bu katalogların ingilizce isimlerinden gelmekte (new general catalogue ve index catalogue).

örneğin bu galaksi, ngc 6753 ismiyle bilinir:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, media.wired. com'dan alıntıdır.)
devamını gör...

bronx’ta yaşayan münzevi ve istifçi bir adamdır ve on beş dakikalık ünlü olma hakkını tuhaf bir kaza ile kullanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

2000li yılların hemen başlarında new york’ta aylık iki yüz elli dolar kira ödediği dairesinde tek başına münzevi bir hayat süren kırk üç yaşındaki patrice moore evini yıllardır biriktirdiği gazete, dergi ve kitap yığınları ile paylaşır.

ancak istiflediği bu yığının altında kalıp bir bacağını da sakatlayan moore ev sahibi tarafından evinde geçirdiği çığ felaketinden ne mutlu ki sağ kurtulmayı başarır. kapını dışına doğru gelen hafif inlemelerin duyan ev sahibinin itfaiyeye haber vermesi ile geçirdiği kazadan yaklaşık kırk sekiz saat sonra kurtarılan tuhaf münzevi bu yığınların altında boğulmak üzere olduğunu düşündüğünü söylemiştir kurtarıldıktan sonra.

ancak evinde gazete, dergi ve kitap yığınlarından kendine yer kalmamış olsa da evdeki yığınları atan ev sahibine dava açmakla tehdit etmiştir.

böyle bir istifçi olacağımı düşünmesem de yazıyı okuduğumda kitaplığımdan okumak istediğim kitabı almaya çalışırken kafama düşen ve beynimi delen robert louis stevenson kitabını korku içinde düşünmeden edemedim.
devamını gör...

hera, dosdoğru yürüdü gargaran doruğuna, ida’nın en yüksek tepesiydi bu. bulutları devşiren zeus, onu gördü. görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını. ve hera, zeus’un dokuz eşinin birincisi oldu’ diye yazmış ünlü ozan homeros ilyada destanı’nda.

eski yunanlılar savaşlarda galip gelmek, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak, bereketli ürün almak, felaketlerden korunmak gibi sebeplerle tanrılara kurban vermeyi adet haline getirmişlerdi. gargaran tepesi de, eski yunan kültürüne göre tanrılarına kurbanlar sunmak üzere yapılmış bulunan sunağa sahipliği yapar.zeus'un hera'ya aşık olduğu yer olarak geçer mitorolojide.
devamını gör...

sözlüğü bilgi kaynağı yapma yolunda emin adımlarla ilerleyen yazar.
bir gün tıp öğrencilerinin internette bilgi ararken yazılarına denk gelip, çok sayıda iyi dilek alacağını düşünüyorum.
tanımlarının devamını diliyorum.
devamını gör...

ben özlediysem özledim derdim. çünkü bazen kaybedince anlıyor insan sevdiğini, özlediğini, o kişinin değerini. böyle olunca gidip söylerdim. çünkü napcam başka?

en son söylediğim kişinin verdiği tepki sonrası dayak yemiş it gibi sinmiştim. köpekleri de bu nedenle biraz sevmem. sahibi bunu döver, bu içine çöküp bir kenara geçer öyle oturur. dövmüslüğüm yok ha, bi kere köpegim olmuştu, komut öğretirken beni ciddiye almayıp ısırıp duruyordu. köpekler beni asla ciddiye almaz. konudan saptım. köpekler aslında onu döven o kişiyi ısırıp yere yatırsa parçalara ayırabilir. mesela beni o an sindiren kişiyi aslında ısırabilirdim, gücüm her türlü yeterdi ama dayağı yiyip kendi köşeme geçtim.

ve o köşeden çıkabilmiş değilim. haddim nasıl güzel bildirildiyse yıllardır içselleştirip duruyorum. o yapmaz, o bana kıyamaz, o ne olursa olsun sever beni dediğin biri varsa ve bunun güveni oluştuysa, en ufak bir terslik 14 yerinden bıçaklanma halini alıyor. biri seni ne kadar güzel seviyorsa o kadar kolay öldürüyor.

bu arabesk tavrım nedenli özür diliyorum. son zamanlarda biraz duygusal bir çocuk oldum. çekeceksiniz, yapacak bir şey yok. özlediği zaman iğne ucu kadar gurur yapmadan özledim diye insanın karşısına çıkabilen birinden, özlediği zaman sessiz sakin şekilde kendi içinde bu meseleyi halletmeye çalışan birine döndüm. çünkümü gururum kırıldı ve daha önce kırılmadığı için gurur yapmıyormuşum. insan neler öğreniyor değil mi? hayret bir şey.

bi ara ekşi'de okumuştum sanırım. adamla kadın ayrılıyor, aradan yillar geçiyor, kadın evleniyor, hiç görüşmüyorlar. bir gün adam dayanamıyor özlemine, gizli numaradan arıyor. adamin adı x olsun. isim bulamadım çünkü. levent mi desem dedim, sonra mahmut geldi aklıma. ne alaka dedim ve x demeye karar verdim. kadın telefonu açıyor ve hiç düşünmeden " x sen misin " diye soruyor. adam hiçbir şey diyemiyordu hatırladığım kadarıyla. zaten ne denir?

durumun bi de bu yönü var. onu da yazmadan edemedim. belki özledim diyemediğimiz biri de bizi özlüyor olabilir. ya da özlemediği için gururumuzun üstünü atlayıp çiğneye de bilir. yemin ederim şansa yaşıyoruz. ne olacağı hiç belli değil. hayat çok karışık bir şey. hiç anlamadım ben ne oluyor ne bitiyor. öyle ezbere yaşıyorum.

oq. bb.
devamını gör...

uluslararası platformlarda azımsanmayacak izlenim ve dinlenmeye sahip güney kore erkek müzik grubu. şaşırtıcı derecede büyük bir kitleleri var umarım bu durumu iyi değerlendirmeye devam edebilirler.
devamını gör...

ankara ankara güzel ankara!
devamını gör...

(bkz: iyinin ve kötünün ötesinde)
nietzsche'nin felsefesini zerdüştle birlikte en iyi anlatan kitabıdır. nietzsche bütün toplumsal değer yargılarını "çekiç" ile parçalayarak "iyi" ve "kötü" yü tekrar tanımlar.


- herkese hitap eden kitaplar daima pis kokan kitaplardır: küçük-insan-kokusu sinmiştir üzerlerine. halkın yiyip içtiği, hatta ibadet ettiği yer pis kokar. temiz hava solumak isteyen, kiliselere gitmemeli. sy 39


-

birçoklarıyla aynı fikirde olma kötü beğenisini kendi kendinden uzak tutmalı. komşu da onu ağzına aldığında "iyi" artık iyi değildir. hele ki " ortak iyi" diye bir şey nasıl olabilir! ortak olabilen her zaman nasıl olduysa öyle olacaktır: büyük şeyler büyükler içindir, uçurumlar derinler içindir, narinlikler ve ürperti hassaslar için, ve genel olarak ve kısaca, nadir olan ne varsa enderler içindir. sy 50

- büyük bir dinsel zorbalık merdiveni vardır, çoktur basamakları; ama bunlardan üç tanesi en önemlileridir. insan bir zamanlar tanrısına insanları, belki de en sevdiklerini kurban ederdi, - tarih öncesi tüm dinlerde ilk doğan çocuğun kurban edilmesi buna dahildir; imparator tiberius'un capri adasındaki mitras mağarasında kurban edilmesi, roma çağdışılıklarının en tüyler ürperticisi de buna dahildir. sonra insanlığın ahlaki döneminde, insan sahip olduğu en güçlü içgüdüyü, " doğasını" kurban etti tanrısına; keşişin, bu inanmış " doğallık-karşıtı" nın salim bakışında bu şölen neşesi parıldıyor. nihayet: ne kaldı geriye kurban edecek? sonunda her türlü avutucu, kutsal, iyileştirici olan, her türlü umudu, gizli uyuma, gelecekteki mutluluklara ve adaletlere duyulan her türlü umudu, her türlü inancı kurban etmek gerekmez miydi? tanrının kendisini kurban etmek ve kendi kendine zorbalıkla, taşa, aptallığa, ağırlığa, kadere, hiçliğe tapınmak gerekmez miydi? hiçe karşılık tanrıyı kurban etmek- son zalimliğin bu paradoks gizemi, şimdi gelmekte olan kuşağa saklandı: hepimiz şimdiden birazını biliyoruz bunun. sy 64

- ucubelerle savaşanın bu arada kendisinin de bir ucubeye dönüşmemeye dikkat etmesi gerekir. uzun süre bir uçuruma bakarsan, uçurum da senin içine doğru bakar. sy 90

- kişi nihayetinde kendi arzusunu sever, arzuladığı şeyi değil. sy 95

- ırzına geçilmişlerin, ezilmişlerin, acı çekenlerin, özgür olmayanların, kendinden-emin-olmayanların ve yorgunların ahlak üzerine fikir yürüttüklerini varsayalım: onların ahlaki değerlendirmelerinin türdeşi ne olacaktır? muhtemelen insanın genel konumu hakkında kötümser bir kuşku dile gelecektir, belki de insanın konumuyla birlikte bir yargılanışı. kölelerin bakışı güçlülerin erdemlerine yetersizdir: kuşkulu ve güvensizdir, orada saygı duyulan her türlü " iyiye" karşı güvensizlikte incelmiştir, - oradaki mutluluğun sahici olmadığına ikna edilebilir. bunun tersine, varoluşun acılarını hafifletmeye hizmet eden özellikler öne çıkartılacak ve ışığa boğulacaktır: merhamet, iyilikseven, yardımsever el, sıcak kalp, sabır, çalışkanlık, tevazu, nezaket saygı görür burada-, çünkü bunlar varoluşun basıncına dayanmak için yararlı nitelikler ve handiyse yegane araçlardır. köle-ahlakı özünde bir yararlılık-ahlakıdır. o ünlü "iyi" ve "kötü" karşıtlığının doğduğu yer burasıdır:- kötüde güç ve tehlikelilik hissedilir, aşağılamanın ortaya çıkmasına izin vermeyen belirli bir korkutuculuk, incelik ve güçlülük. demek ki köle-ahlakına göre " kötü" korku uyandırır; efendi ahlakına göreyse korku uyandıran ve uyandırmak isteyen özellikle "iyi"dir, "fena" insan ise aşağılık olarak hissedilir. köle ahlakı mantıksal sonucuna ulaştığında köle düşünüş tarzı içinde iyinin her halükarda tehlikesiz insan olması gerektiği için: iyi huyludur, kolayca aldatılabilir, belki de biraz aptaldır, un bonhomme'dur, sonunda bu ahlakın "iyi"leri de - hafif ve iyi niyetli olabilen- bu aşağılamadan bir nebze pay aldıklarında, bu karşıtlık doruk noktasına varır: köle-ahlakının ağırlık kazandığı her yerde dil " iyi " ve " kötü " sözcüklerini birbirlerini yakınlaştırma eğilimindedir. sy 203
devamını gör...

her insanın bir başkası için sonsuz bir muamma oluşu, üzerinde düşünülmesi gereken muazzam bir hakikattir.
iki şehrin hikayesi - charles dickens
devamını gör...

bizde onun yediği cariyeleri yiyemedik
devamını gör...

her türlü samimi olup, adı olmayan, birden biten ilişkileri düşününce, eski günler özleniyor tabii.
trip yapınca anlıyor insan, bir şey olmadığını, e o olanlar neydi?
sonra niçin yalnızız, niçin benim kimsem yok. beter ol. *
allahtan başkaları da var böyle düşünen.
tek, nerde akşam orda sabahçı tek ben değilim demek ki.
tanımın, bir kısmı ironi bir kısmı gerçek.
fifty fifty.
devamını gör...

sindirim ve boşaltım sistemini etkileyen hermafrodit bir parazit türüdür. boyları 10 metreye ulaşabilir. az pişmiş veya çiğ et, kirli sular ve iyi temizlenmemiş sebzelerden insanlara bulaşır. çoğu kişide herhangi bir sağlık sorununa neden olmazken bazı kişilerde ishal, karın ağrısı, kramplar, kusma, uyurken salya akması, açıklanamayan kilo kaybı ve megaloblastik anemiler, halsizlik, yorgunluk, perianal bölgede kaşıntı gibi semptomlarla ortaya çıkabilir. domuz tenyası, balık tenyası ve sığır tenyası gibi türleri olmakla birlikte ülkemizde en sık görülen türü sığır tenyasıdır. teşhisi mikroskobik ve makroskobik gaita incelemesiyle yapılır. ilaçla kolayca tedavi edilebilir. balık ve sığır tenyasında niclosamid içerikli ilaçlar etkiliyken domuz tenyasının tedavisi albendazol ile yapılır. hastalığın teşhis ve tedavisi için dahiliye, gastroenteroloji ve aile hekimliğine başvurabilirsiniz. tenya çok kolay bulaşabildiğinden tedavi süresince hijyene, özellikle el hijyenine, çok dikkat edilmelidir. kapı kulpları, armatürler gibi sık dokunulan yerler her gün silinmeli; iç çamaşırlar, nevresimler yüksek sıcaklıkta yıkanıp ütülenmelidir. kabak çekirdeği, sarımsak, papatya suyu, zerdeçal, karanfil gibi bazı bitkiler de tenyaların dökülmesini sağlayan bitkisel çözümler arasındadır.

bu tanımda www.medikalakademi.com.tr/t... adresinden yararlanıldı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çıkar dayı telefonunu.
devamını gör...

bu başlığı görünce aklıma geldi, neden tanımları okurken, hep aynı yazarların, sulu seviyesiz yazdıklarını da okumak zorunda kalıyorumki, baya bir engelleme yaptım, oh tertemiz oldu sözlüğüm, moderatör bile olsa engelleniyor, süper bir şey...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim