_dindarlar
_kim?
_dindarlar, dindarlar canım tanımıyor musun hani geçen tanışmıştık
_haa şu dindarlar. tamam hatırladım. nolmuş bi şey mi olmuş?
_yok canım bi şey olmamış da sana kötü bir haberim var. dindarlar cahil, yobaz ve gerici insanlarmış
_deme ya
_valla
_tüh, napcaz şimdi
_bi şey yapmicaz
_peki niye cahil, yobaz ve gerici oluyolarmış?
_şey diyorlar, namaz kılıyolarmış işte kur'an diye bi kitap varmış onu okuyorlarmış. ibadet etmekten düşünmeye fırsat bulamıyolarmış
_deme ya. öyleyse biz dindar olmayalım
_aynen olmayalım
_e iyi de biz de müslümanız
_haa doğru lan biz de müslümanız. olsun biz dindar değiliz.
_doğru, biz dindar değiliz
_o zaman biz cahil, yobaz ve gerici de değiliz di mi
_kesinlikle, biz cahil, yobaz ve gerici değiliz.
_iyi madem. bi an korktum cahil, yobaz ve gerici oldum sandım
_yok kanka endişe etmene gerek yok dindar olmadığımız sürece cahil, yobaz ve gerici olmamızın imkanı yok.
t: genelleme içeren başlıklarda bugün.
devamını gör...

kâh güldük, kâh üzüldük, kâh bilgilendik.. nice milyon milyar milyor tanımlara..*
devamını gör...

yaklaşık 2 saat sonra buradayız. nasıl tak diye buradayız? saniyede. bilgi, deneyim, disiplin. pazartesi, sendrom, kaçış. büyü, güç, fantezi. kelepçesiz, kırbaçsız bir yayın dileğiyle, hepinizi bekliyoruz.

not: yüzüğü neden kartallarla götürmediler sorusuna biz değil, murat abimiz cevap versin.
devamını gör...

eylemlerine hiç anlam veremediğim insan tipidir. arkadaşlarımla her buluşmaya çıktığımda, sanki hep beraber geneleve gidecekmişiz gibi davranıyorlar bildiğin. bunun erkek versiyonu ise sevgilisinin konuştuğu her erkeğe aslan kesilir. niye böyle davranıyorsunuz kardeşim? "madem güvenmeyecektin, ne diye sevgili oldun o zaman?" şeklinde kendilerine sordurturlar.
devamını gör...

bir antioksidandır. vücudun bağışıklık sistemini destekler ve hücrelerin yenilenmesine yardımcı olur. e vitamini bulunan bazı besinler; ayçiçek yağı, badem, fındık, yerfıstığıdır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tipik bir nickaltı klasiğidir. "severek takip ediyoruz, iyi ki vardır " yazarak birçok yazarın nick altını dolduruyoruzdur. samimi görmek isteyene samimi gelir.samimi gelmiyorsa da isteyen istediğini düşünmekte özgürdür. (bkz: ailecek severek izliyoruz)
devamını gör...

günaydın
yazmayı-okumayı sevenler.
geçen haftaki beğeniler için
favoriler için
ilginiz için
çooook teşekküüür ederiiiiim
sayenizde birinci oldum.
başım göğe erdi.
iyi bakın kendinize,
mutlu olun,
güzel bir hafta olsun heppimize.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

evettttt.

hem kürtçe hem türkçe hallerini bırakacağım.

kürtçe :

xwedê û wext xelet hatiye xetimkirin
naqosên dêran kerr...
minare kin...
doktrînên dekolte lixwekirî evdal...
sarincên ji baranên derengmayî, derengbarî hatibû
damezrandin, bi derbeke neşterê ya dirinde, şolî bûne
barûyên ji evînên nukleerî, di serdabên ji krîstalên rokoko
hatibûn kemilandin qîtik qîtikî bûne, ji xewnên bêxwedî
xeyîdîme, pekiyame û hatime janya, ji nalînên min re
vokalîstiyê bike
(ji qevmê pezkoviyan re xew heram e)

peykerekî: antîk, derîzî û mîtolojîk im, nêm ji min dihere, li
ezmanê hundirê min, qaqlîbaz firînên kamîkazeyî li dar
dixin, kovanên genimî, li ber aşên êşan, kêliyekê jî aş nabin,
aj nabin, hûr dibin û hey hûr dibin, ji elfabêtan tîpek kêm
dibe ku dimirim, w... ey waweylê janya, kezeba min dike di
devê min re derkeve ji qehra...

çiqas êvarên şînboz bihurîn û çûn ji keştiya xeyalan
çirûskeke serzer peya nebû, li peravên hestên min ên hestî û
çermmayî, pêxemberekî sexte di nav kirasê xwe yê
gewrîboz de, bi derewan be jî dest dirêjî min nekir, min
venexwend cemeata xwe, ferîşteyeke fahîşe sing venekir,
maran jî ez ji kom û refên xwe aferoz dikirim, bi qasî yez-
danekî bêqûl tenê dimam, mezhebên şêx û mirîdên wê ez,
min diafirand di çarmixan de, min her çavê xwe li destmal-
ka bixwîn, ya destê weronîkayê digerand, bi îskeîskeke zen-
garî, mîna guran tim dizûrriyam, hosteyê dînîtiyê mam,
goştê hov ji te re ricifeke ruh divê,
nêrîneke şêtiya şûran divê,
ez heta qirikê binicihê tirbê
..............................hilnayêm janya
..............................hilnayêm porkurê
..............................di tirban de hilnayêm ha! ! !

a li eniya te nivîsî ne ne qeder e, soneya serpêhatiya temenê
min e, dengê min diêşe, welê bi sewteke berz û peritî min
dilê xwe têr rehet nekir li qîrîniya navê te, çirreke şiîr
didoşim ji hewraniyên sipîboz ji bona çivîkên çavên te xwezî
janya min îmana te ya rewnaq bihewanda, xwezî berxê ji
xeynî te pê ve, bi tu fikaran min tehma hişê xwe xera nekira,
bêxem min tu li suqulîka xwe bikira û sûk bi sûk bigeren-
da, di şaneşînên nêrgiz û nesrînan de, min devê te biki-
ra zîndana zimanê xwe
lê xwedê û wext xelet hatiye xetimkirin
ez hêmayeke heyama hewaran,
di herban de nîşangeha riman
serî gog, çav xar, zikçirîyayî
fermo janya êdî tu dikarî xwe bikujî


veeee türkçe :


tanrı ve zaman yanlış hatmedilmiş
kiliselerin çanları sağır…
minareler kısa…
dekolte doktrinler giyinmiş abdal…
geç kalmış, geç yağmış yağmurlarla dolmuş
sarnıçlar, yırtıcı bir neşter darbesiyle, bulanmışlar
nükleer sevdalardan olan kuleler, rokoko kristallerle
süslenmiş tünellerde lime lime olmuşlar, bikes düşlere
darılmışım, sıçramışım ve gelmişim janya, sızlayışlarıma
vokalistlik yapsana
(dağ keçisi kavmine uyku haramdır)

antik, mitolojik ve çatlamış bir heykelim, irin akıyor benden,
içimin semasında, martılar kamikazeyî uçuşlar
yapıyor, buğdayî hasretler, acılar değirmeninde, bir an olsun dinmiyorlar,
filizlenmiyorlar, ufaldıkça ufalıyorlar, alfabelerden bir harf eksiliyor
öldüğüm zaman, aahhh… yazık janya, yüreğim ağzımdan
çıkacak oluyor kahırlardan…

kula renginde kaç akşam geçip gittiyse de, hayaller gemisinden
sarı saçlı bir kıvılcım inmedi, bir deri bir kemik kalmış duygularımın
kıyılarına, kül rengi entarisinin içinde
sahte bir peygamber, yalandan da olsa elini uzatmadı bana, davet
etmedi beni cemaatine, kahpe bir melek kucak açmadı,
yılanlar bile aforoz ederlerdi beni sürülerinden, kulsuz bir tan-
rı kadar bir başıma kalırdım, şeyhi ve müridi olduğum mezhepler,
çarmıhlarda beni yaratırdı, gözlerimi veronikanın kanlı mendi-
line her sürdüğümde, pas-
lı bir hıçkırıkla, kurtlar gibi uluyordum hep, deliliğin ustası (olarak) kaldım,
hoyrat et senden bir titreyişlik ruh ister,
kılıç(lar) deliliğinde bir bakış ister,
ağzına kadar mezar yerlisi ben
sığamıyorun janya
sığamıyorum evi yıkılasıca
mezarlara sığamıyorum ha!

alnında yazılı olan kader değil, ömrümün hikâyesinin
sonesidir, sesim acıyor, şöyle koca ve harap olmuş bir sesle
adını haykırmakla doyasıya rahatlatamadım yüreğimi, bembeyaz bulutlardan
bir oluk şiir sağıyorum kuşları için gözlerinin, keşke
janya ihtişamlı inancını taşıyabilseydim, keşke kuzum
senden başka hiçbir dertle bozmasaydım tadını aklımın,
kedersizce seni omzuma alıp çarşı pazar dolaştırsay-
dım, nergiz ve nesrinlerin balkonlarında, ağzını dili-
min zindanı edebilseydim
ama tanrı ve zaman yanlış hatmedilmiş
ben medet haykırışı devrinin bir işareti,
savaşlarda mızrakların hedefi
başı top, gözü bilye, karnı deşik

buyur janya öldürebilirsin artık kendini...


veee arkadaşlar iyi geceler :)
devamını gör...

muhammed peygamberin kabedeki 3 adet puta adlarıyla seslenerek övgüler dizdiği ayetlerdir. bunu o vakitler hala putperest olan kureyş kabilesiyle ittifak kurabilmek için söylemiş, artık ittifaka ihtiyacı kalmayınca sağlam bir tekziple (başka ayetlerle) ayetlerin üstü çizilmiş, kuran cilt olarak toplanırken de kitaptan çıkartılmış kısımlardır. işin komik kısmı tekzipli ayetler hala kuran'da bulunmakta ve bu ayetlerde şeytan ayetlerinin muhammed'e şeytan tarafından söylettirildiği ifade edilmektedir.
devamını gör...

okulun açılması ve okula gitmek. hiç böyle bir hayalim olmasını beklemezdim ama evde olmak aşırı sıktı ve bir miktar bağımsız olmayı özledim.
devamını gör...

amerikalı hiciv ustası kurt vonnegut tarafından yazılmış olan savaş romanı. ozark vonnegut göndermeleri ile beni darlamaya başlayınca şart oldu bu başlığa yazmak.* eserin orijinal adı slaughterhouse-five olarak geçmektedir. aslında tamamen savaş romanı demek zor, daha çok biraz bilim-kurgu biraz da yarıotobiyografik bir eser olarak tanımlamak daha makul muhtemelen. ikinci dünya savaşı sırasında dresden'de savaş esiri olarak bulunan billy pilgrim zamanında onunla aynı kaderi paylaşmış olan yazarın anılarının çarpık bir yansıması olarak okuyucuya sunulurken aynı zamanda kitabın başka bir karakteri olan başarısız bilim-kurgu yazarı kilgore trout ise yine vonnegut'ın alter egosu olarak okuyucunun karşısına çıkar. zamandan tamamen kopmuş olan pilgrim kitap boyunca düzensiz bir biçimde sürekli farklı zaman aralıkları arasında geçiş yaparak ilerler bundan ötürü heller'ın catch 22 eseri ile benzerlikler gösterir mezbaha-5 fakat burada düzensiz zaman geçişleri tamamen kitap boyunca tekrarlanan zaman algısını aktarmak için bu şekilde yazılmıştır. yine başka bir benzerlik cümle tekrarlarıdır ki mezbaha-5 bunu kitapta bahsedilen her ölümden sonra not düşülen so it goes deyimi ile yapar. ne abartıldığı kadar iyi ne yerildiği kadar kötü bir kitap ek olarak yazarın mother night isimli eserinin ana karakteri olan howard campbell karakteri de kitapta kısa süre görünür ve kitabın finali hakkında açıkça spoiler barındırır bu yüzden önce mother night okunsa daha iyi olur bence. vonnegut ne savaşı dramatize eder -çünkü bakınca zaten çılgınlık olan bir şeyi olduğundan daha da dramatikleştirmek mümkün değildir- ne de onun insan üzerindeki etkisini küçümser. kitap genel bir eleştiri barındırır özünde, oldukça ince bir hiciv vardır mezbaha-5'in satır aralarında. ek olarak bu sadece bir teori olsa bile criminal minds'ın 2. sezon 22. bölümünde* kurbanlarını katletmek için mezbahaya kapatan bir katil mevcuttu ve mezbahanın demir kapısının üzerinde büyük kırmızı harfler ile 5 numarası düşülmüştü, muhtemelen tesadüf değildir çünkü ondan bir önceki bölüm vonnegut ile ilgiliydi. oldukça şık bir referans olmuş. kitabın 1972 yılında george roy hill tarafından çekilmiş bir filmi de mevcut ama vasat bir film olmaktan öteye gidemiyor ne yazık ki.


“there is no beginning, no middle, no end, no suspense, no moral, no causes, no effects. what we love in our books are the depths of many marvelous moments seen all at one time.”

“all time is all time. ıt does not change. ıt does not lend itself to warnings or explanations. ıt simply is. take it moment by moment, and you will find that we are all, as ı've said before, bugs in amber.”
devamını gör...

bir suat suna şarkısıdır.

1993 yılında o dönemlerin en kaliteli yarışmalarından biri olan ve birçok önemli ismi müzik dünyasına kazandıran pop show yarışmasında suat suna’ya birincilik getiren müthiş şarkıdır.

suat suna asla tam olarak medyatik olmayı başaramadığı için piyasada çok uzun süre kalmamış gibi görünebilir ama birçok insan için efsanevi doksanlar popunun en önemli temsilcilerinden biridir.

şarkının bende tuhaf, trajik, çocuksu ve güven kırıcı bir anısı vardır. ben o zamanlar bir ilkokul öğrencisiydim ve sınıf arkadaşlarımdan birine aşıktım. aslında tüm sınıf erkekleri olarak ona aşıktık. kümeler oluştuğunda hep karşı karşıya oturmaya çalışır, mendil kapmaca oynarken onunla karşı karşıya gelmeye çalışırdık.

sonra bir mucize oldu ve hem en yakın arkadaşı hem de kuzeni olan diğer bir arkadaşımız onun da beni sevdiğini söyledi. bana da bir tane fotoğrafını verdi. o zamanlar bana imzalı bir goya tablosu verilse bu kadar sevinmezdim. o da beni seviyor diye dolaşmaya başlamıştım gün içinde.

ama bu büyük aşk uzun sürmedi çünkü suat suna pop show 93’ü kazandı. kazanmasaydı belki daha uzun süreli bir aşkımız olabilirdi. ama suat suna ve şarkısı çok iyiydi ve yarışmayı kazanmayı hak etmişti. iyi yazılmış bir şarkı büyük bir aşkı feda etmeye yetti gitti.

yarışmanın final gecesinden önceki gün sınıfta müzik dersindeydik. öğretmenin bir şey yapası yokmuş demek ki, kimin şarkı söylemek isteyeceğini sordu. 292 numaralı öğrenci -ki benim o zamanlar juliet’im olan kızdı bu- kendi yazdığı bir şarkıyı söylemek istediğini beyan ederek tahtaya çıktı.

bu sınıftaki erkeklerin ona daha çok aşık olmasına, benimse göğsümün kabarmasına neden oldu zira bu yaşta şarkı yazıp besteleyen güzel bir kız kolay bulunmuyordu.

şarkıyı söyledi, güzel de söyledi. çok beğendik. sınıf hunharca alkışladı. bir daha söyledi, bir daha beğendik, yine alkışladık. arada insanlar bana baktılar. sonuçta şarkı bana söyleniyordu. sonra ders bitti ve eve gittik. ben artık farklı bir yürüyüş kazanmıştım. yere basmaya tenezzül etmiyordum.

akşam pop show yarışması başladı. ben belli saatlerden sonra televizyon izleyemediğim için ilk kez o akşam izleyecektim yarışmayı. o yüzden şarkıları bilmiyordum. ertesi gün bir daha yarışmadan bahsetmedim, kimse de izlememiş zaten. uzun süre de moralim bozuk dolaştım zira bu ihanete ilk uğrayışımdı. çünkü yarışmayı o gün 292 numaralı öğrencinin söylediği şarkı kazandı.

ansızın çektim gittim.
devamını gör...

her insanda olmasa da birçok insanda gerçekleşen durum.

bu nedenledir ki çok genç yaşlarda evlenmek, dövme yaptırmak, meslek seçimi gibi tüm hayatınızı etkileyecek olan, kalıcı ya da yarı kalıcı işlerden mümkün olduğunca uzak durmanız gerekir. zira günün birinde aceleyle verdiğiniz birçok karar başınıza dert olacaktır. "büyük sözü dinle" lafının çıkış noktası da burasıdır.
devamını gör...

bütçelerine uygun kalacak yer bulamayan öğrencilerin fahiş ev kiraları nedeniyle kayıtlarını dondurması. hatta kayıt yapmaktan vazgeçenler dahi oluyormuş. söyleyecek söz bulamıyorum. yazık, çok yazık.


bütçelerine uygun kalacak yer bulamayan öğrenciler ve aileleri yaşanan fiyat artışlarından dolayı tepkili... üniversitelerin herhangi bir bölümüne yerleşen adaylar son günlerde ya kayıt yapmaktan vazgeçiyor ya da kayıtlarını donduruyor.


kaynak: www.memurlar.net/haber/9912...
devamını gör...

gözüme alıyor, ya da benim uykum geldi.
keşke önce geri geri sayaydık.
3-2-1
ben yatıyorum.
devamını gör...

çocukluğumuzun huysuz dudu perisi. başarılı bir tiyatrocu. içimi ısıtan metin serezli ile hikayesini de bırakıyorum buraya ;

"metin bana evlenme teklifi etmedi. flört ederken, nişanlanalım denildi. metin’in anne ve babası hayatta değildi, beni istemeye arkadaşımızın annesi azra teyze’yle geldiler. metin tek bir gül ve bir gofretle geldi.

parası yoktu, hem “biz tiyatrocuyuz paramız yoktur, gümüşlerle çikolata, 12 tane gül getiremeyiz”in altını çiziyordu, hem de işte adetse adet diyordu. tam babamın kafasındaydı, beni verdiler. nişanı azra teyze evinde yaptı, nikahımız parasızlıktan tiyatro sahnesinde kıyıldı.

ama 1000 tane düğüne bedeldi. salon fuldü; “bu oyun tuttu” esprisi yapıldı. zeynep tedü’nün annesi meral o gece evinde düğün yemeği verdi. gerçekten de bu oyun 45 sene tuttu. ah pis hastalık olmasaydı 10 sene daha sürerdi. metin 79 yaşındaydı."
devamını gör...

kendisine yapılan şeylerin aynısının başkalarına da yapıldığını görerek "bana özel değilmiş" denen an. yani öyle olsa gerek...

doğrudan nick vererek laf sokuyorsa tamam da herkesin her yazdığını da üstüne alınmamak gerek. acayip vaziyetler çıkıyor ortaya. genel olarak hayatla ilgili yazdığım yorumlar için mesaj atıp "bana mı diyorsun" diyen bile çıkıyor. aramızda hiçbir şey geçmediği hâlde...

yazdıklarımı üzerine alınacak bir yaşam sürene de acırım bu arada. benim dediklerimi değil kendini sorgulamasını öneririm.
devamını gör...

2000'li yılların başında, lise zamanlarımız, bizim jenerasyon sevgilisine sarılırken bile önce etrafı kolaçan ederdi.

bazı şeyler gizli kalmalıdır.

nereden nereye.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim