papa francis, tarihi ırak seyahati sırasında minik bedeniyle göçmenlerin yaşadığı dramın sembolü haline gelen aylan bebeğin babası abdullah kurdi ile görüştü. görüşmede kurdi, papa'ya dünyayı yasa boğan aylan bebeğin ölümünü yansıtan bir tablo hediye etti. kurdi'nin papa'ya hediye sunması "celladına aşık olmak" şeklinde yorumlandı.

haberin devamı için
devamını gör...

1593’te başlayıp, 1606 zitvatorok antlaşması’yla sona eren osmanlı-avusturya savaşları devam ettiği sırada avusturyalıların budin’i tazyik ederek eflak-boğdan bölgesinde faaliyette bulunmaları sebebiyle sadrazam damat ibrahim paşa, 1599’da sefere çıkarak belgrad’a geldi. burada iken peçuy şehrinde oturmakta olan eski budin beylerbeyi ve tiryaki hasan paşa, emrindeki askerlerle “baranyavar” civarında bir avusturya kuvvetini imha ettikten sonra orduya katıldı.

kahve’ye olan düşkünlüğü sebebiyle “tiryaki” denilen hasan paşa, 80’li yaşlarda bulunuyordu. uzun yıllar devlete hizmet etmiş paşa’nın tecrübesinden faydalanmak isteyen sadrazam son derece memnun olarak kendisine itimat gösterdi. estergon üzerine yapılacak harekâtın tartışıldığı harp meclisinde, tiryaki hasan paşa kendisine söz sırası geldiği zaman, estergon yerine basocsa kalesi ve ilk defa kanûnî sultan süleyman döneminde fethedilmiş olan kanije’nin zaptıyla budin yolunu güvenceye almanın mümkün olacağı değerlendirmesinde bulundu. teklifi kabul edilerek basocsa kalesi ve kanije kalesi zorlu bir kuşatmanın ardından alındı.

kanije, tahkim edildi. kale muhafızı yani dizdar olarak ise tiryaki hasan paşa, 4-5 bin kadar asker ve 100 parça topla burada bırakıldıktan sonra osmanlı ordusu kışı geçirmek üzere belgrad’a döndü. sadrazam ibrahim paşa’nın burada ölmesi üzerine yerine yemişçi hasan paşa sadrazamlığa getirildi. serdar-ı ekrem unvanıyla derhal ordunun başına geçen yemişçi hasan paşa bölgeye geldiği sırada macaristan’da bulunan iki düşman ordusu, kanije’yi kuşatmıştı. işte bu kuşatmayla beraber osmanlı tarihinin en parlak savunma savaşlarından biri yaşandı ve “tiryaki hasan paşa” ismi “kanije” ile birlikte tarihe geçti. tiryaki hasan paşa, bölgede kurduğu istihbarat ağı sayesinde arşidük ferdinad’ın kanije’ye doğru gelmekte olduğunu haber alınca derhal tedbir ittihazına girişti. erzak stoklayarak, beylerbeyliği’nde bulunduğu kanije çevresinden asker topladı.


bu tedbirler sayesinde emrindeki kuvvetler dokuz bini buldu. alman, italyan, ispanyol, fransız, macar, malta ve papalık askerlerinden mürekkep 80 bin civarındaki düşman ordusu ise kırktan fazla topa sahipti. ilerleyen yaşına rağmen tiryaki hasan paşa, cesaret ve şecaat sahibi, oldukça akıllı ve kurnaz bir kumandandı. “harp hiledir.” taktiğini iyi kavramış olduğu için düşmanı aldatmakta son derece mahirdi.


nitekim avusturya ordusunun öncülerini teşkil eden beş bin civarındaki kuvvete top ateşi açtırmayarak, kalede batarya bulunmadığına dair kanaat uyanmasını sağlamış, bu sebeple düşman ordusu kanije önüne gelip de genel bir hücumla kaleyi düşürmeye çalıştığı zaman ağır zayiata uğramıştı. bunun yanında muhasara boyunca huruç hareketleriyle düşman ordusunu yıpratmaya çalışarak, kaledeki durumunun iyi olduğunu anlatan ve serdar-ı ekrem yemişçi hasan paşa’ya yazılmış sahte mektupları düşman eline geçirtmek suretiyle onları yanlış bilgilendirme yoluna gitmişti. ayrıca düşman ordusundaki macarların hıyanet içerisinde oldukları şayiasını yaydı.


kalede mevcudu azalmakta olan müdafilerin moralinin yüksekliğine karşılık düşman cephesinde ise tam bir ümitsizlik hâkimdi. 80 binden fazla askerle kanije’yi kuşatmış olmalarına rağmen ele geçirememişlerdi. ayrıca düşman ordusu pek çok kayba uğramış, kanije çevresinin bataklık olması sebebiyle kaleye bile yaklaşamamış, şiddetli müdafaa neticesinde siperlerinden dahi çıkamamışlardı.


düşmanın kötü vaziyetinden faydalanmak isteyen tiryaki hasan paşa, sadrazam’a gönderdiği haberle tekrar yardım talep etti. bunun üzerine maiyetindekilerin muhalefetine rağmen zigetvar’a kadar gelen sadrazam burada yeniçerilerin olumsuz hareketleri üzerine kanije’yi önce allah’a sonra tiryaki hasan paşa’ya emanet ettiğini bildiren bir cevap verdi. fakat yine de sadrazam’ın zigetvar’a kadar gelişi düşman üzerinde olumsuz bir tesir yaptı.

kalede kuşatma günleri ilerledikçe her taraf yanmış, yıkılmış, kale harabeye dönmüştü fakat moraller hâlâ yüksekti. askerler çok güvendikleri ve “paşa baba” dedikleri tiryaki hasan paşa’nın etrafında kenetleniyorlar, tiryaki hasan paşa ise bir taraftan kaledeki askerlere güven ve moral verirken bir taraftan da kaleyi kuşatanlara kalede sanki çok asker ve mühimmat varmış havası veriyordu. hasan paşa, vur-kaç taktiği ile aldığı esirlere, yanındaki macar asıllı bir paşa vasıtasıyla salıverdirtiyor, paşa salıverilen esirlere iki taraflı oynuyormuş gibi “ben aslında sizdenim.” diyerek kale hakkında hasan paşa’nın düşmana gitmesini istediği bilgileri verdirtiyor böylece salıverilen macar askerler düşman karargâhına gidip az kalmış asker sayısı ve mühimmat sayısını değil daha fazla rakamlar vererek düşmanların direncini kırıyordu.


daha sert saldırılara başlayan haçlı ordularına tiryaki hasan paşa uzun müddet direnmiştir. içerideki silahlarla kalenin uzun müddet savunulamayacağını anlayan hasan paşa düşmanın moralini bozacak çalışmalar yapmış, ölen askerlerin cebine mektup yerleştirmiştir. bu mektuplarda kalenin uzun süre savunulacağını ve padişah ordusu’nun çok yakında olduğunu bildiren ifadeler bulunmaktadır. bununla beraber hasan paşa kalede sürekli mehter marşı çaldırarak, sanki kalenin içinde sürekli şenlik yapılıyormuş görüntüsü vermiş ve böylece kuşatma uzun sürdükçe düşman askerlerinin moralleri iyice düşmeye başlamıştır. bu arada düşmanlar saldırıları artırmış fakat kaleden gelen tüfek ve bazen top atışlarıyla 18.000 ölü vererek hücumdan vazgeçmişlerdir. bu saldırılarda papa’nın kardeşi yaralanıp, kahrından ölmüştür.

kuşatmanın 2. ayına yaklaşılırken kalede cephane ve erzak ciddi miktarda azalmıştı. bunu gören tiryaki hasan paşa endişelenmiş fakat yüzbaşı ahmet ağa imdadına yetişmiş ve gerekli malzemeler verildiği takdirde barut üretebileceğini söylemiş ve imalata başlanmıştır. üretilen bu barut, 2-3 hafta kadar idare etti. ama bu barut da bitmek üzereydi. erzaklar da artık ihtiyaçları karşılayamıyordu. bir de sert kış geliyordu. bu şekilde kalenin müdafaası imkânsızdı. bu durum tiryaki hasan paşa’yı umutsuz bir şekilde düşünmeye sevk etti. ama aklına son bir çare geldi. o da olmazsa, bu kale düşecekti. gece baskını (huruç) yapılacaktı. orduya haber salındı ve düşmana farkettirilmeksizin gece baskını için hazırlıklara başlandı.


kalede 4000 kişi kalmıştı. kuşatmanın 73. gecesi, yani 18 kasım 1601’de, açıkta ve çadırda kalan düşman askerlerinin morallerinin bozulduğu bir sırada osmanlı kuvvetleri, hasan paşa ve kurmayları dâhil 3000 kişilik kuvvetle kaleden dışarı çıkıp düşmana hücum etti. aynı zamanda kaledeki toplara da hep birden ateş ettirerek, düşman ordugâhını alt-üst etti. haçlılara gece baskını düzenledi. birbirine giren ve osmanlı’dan yardım geldi zanneden düşman kuvvetleri, her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar. düşmandan 45 top, 14.000 tüfek, 50 otağ ve 10.000 çadırın yanında, ferdinand’ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları, arabaları, hasan paşa’nın eline geçti. bozgundan kaçanlar, arşidük’ün etrafında yeniden toplandılarsa da hasan paşa, düşmandan ele geçirdiği topları bunların üzerine çevirerek perişan etti.


tiryaki hasan paşa, düşman karargâhının tamamının temizlendiğini haber alınca, arşidük’ün otağına doğru gitti. otağın içerisinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı. tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu. tahtın önünde dört metre uzunluğunda süslü yemek masası duruyordu. bunları gören hasan paşa, şükür namazı kıldı ve tahta oturdu diğer beyler de derecelerine göre koltuklara oturdular. hasan paşa, bu büyük muzafferiyeti dört temel esasla kazandıklarını söyledi. bu esaslar sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaattı. bu şekilde harekete devam ederlerse, allahu teâlâ’nın kendilerine daha nice zaferler vereceğini söyleyerek emrindekilere nasihat etti.

üç ay sürmüş olan kanije muhasarası’ndan sonra hasan paşa, elde ettiği ganimeti ancak iki ayda kaleye nakledebildi. muhasara esnasında hizmeti görülen beylere ve kumandanlara hediyeler dağıtarak rütbelerini yükseltti.
tiryaki hasan paşa’ya vezir rütbesi verilip, haslar, murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilâlli sancak ve bir de hatt-ı hümâyun gönderdi.
padişah, hatt-ı hümâyununda hasan paşa’yı; “berhudar olasın, sana vezaret verdim ve seninle mahsur olan asker kullarım ki, manen oğullarımdır, yüzleri ak ola. makbûl-i hümâyunum olmuştur. cümleyi hak teâlâ hazretleri’ne ısmarladım.” diyerek methediyordu.


padişahın fermanını okuyan hasan paşa, ağladı. sebebini soranlara: “kanije müdafaası gibi küçük hizmetlere de vezirlik verilmeye, padişah mektubu yazılmaya başlandı. bizim gençliğimizde böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı. biz ne idik, neye kaldık diye ağlıyorum.” cevabını verdi. kanije savunmasını zafere dönüştürüp destanlaştırırken, kanije savunması neredeyse düşman kuvvetlerinin onda biri asker ile başarılı olmuş ve zafer haline gelmiş, tarihimize altın harflerle yazılmıştır.
kaynak
devamını gör...

ekşi sözlük'te gullusu isimli yazarın fark ettiği rezalettir.


olayın kısa özeti: gece vakti elimde telefonum boş boş takılırken bir posta bildirimi geldi ve kitapyurdu hesabımdan puanlarımın harcanması yoluyla alışveriş yapıldığını (bilenler bilir kitapyurdu'nun puan sistemi var, bu sistemi kullanarak bedava kitap veya eşya satın alabiliyorsunuz) fark ettim. daha sonra alışverişi yapan kişi kendi adresini ve telefon numarasını kargo adresi olarak girdiğini fark edip hemen iletişime geçtim.

18 yaşında bir çocuktu, kısaca hesabıma bir telegram grubunda rastladığını söyledi. ben de hemen grubu bulup adminiyle iletişime geçtim ve bu yaptığının yanlış olduğunu ve paylaşımın durdurulmasını talep ettim fakat kabul etmeyip şöyle bir mesaj yazdı.

sanırım şimdilik 10.000'e yakın hesabı patlattılar ve telegram üzerinden olmasa bile başka yerlerde paylaşacaklardır. işin tuhaf yanı kendilerini robin hood moduna sokmuş olmaları.

şikayet edeceğimi öğrenince murat seyman isimli birisi arayıp bazı şeyler yazdı: kanıt 2

telegram gruplarının profili kanıt 3

kitapyurdu hesaplarının paylaşımının yapıldığı post kanıt 4

hesapların ve şifrelerin görüntüsü kanıt 5

en son baktığımda kitapyurdu paylaşımını kaldırmışlardı ( belki benim hesabımda gözükmüyordur) ancak cezasız kalmamaları için bugün ilk işim siber suçlara şikayet etmek olacaktır. insanların özel bilgilerinin, şifrelerinin bu şekilde paylaşılması doğru bir hareket değil ve artık sabrımız kalmadı bunlara.

şifreler ve epostaları kanıt olarak bilgisayarıma indirdim, dileyen olursa mesaj atsın patlamış mı diye kontrol edeyim. ama bence kitapyurduna üye olan herkes şifresini değiştirsin. kredi kartlarımızın kayıtlı olduğu bir yerin daha iyi korunmasını beklerdim şahsen.


başlık burada yazarın izni ile açılmıştır.
devamını gör...

özgürlüğün, ataerkil toplumlarla kıyaslandığında, daha rahat yaşandığı cool toplumlardır.
devamını gör...

apartman boşluğu yayınında dinlediğim kadarıyla harika bir diksiyonu olan kafa sözlük yazarı. buradan da en azından türkiye şartlarına göre iyi bir okuyucu olduğu sonucuna varmakta haksız mıyım?
devamını gör...

japonya'da rengarenk sanatsal rögar kapakları vardır. 1980li yıllardan bu yana gelenek haline gelmiştir hatta ve hatta belediyeler kendi rögar kapaklarını tasarlayıp festivaller düzenler.
şu güzelliklere bir bakın alt tarafı rögar kapağı dememiş işte adamlar...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bence daha derin oluyor
yağmurlu günleri hatırlatır her siyah beyaz fotoğraf
kedi çizimlerim den siyah beyaz fotoğrafladığım bir tane bırakıyorum
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

okula gidip gelirken bağdat caddesi göztepe sahilinden bostancıya kadar hemen hemen her gün yaptığım yürüyüştür.

kafayı açar ve çok yararlıdır.
devamını gör...

günaydın sözlük!

espresso gibi, ristretto gibi, lungo gibi, latte gibi yahut ‘gırande vayt çaklıt moka’ gibi elit bir günaydın değil ama…
böyle ciğerden, tavşan kanı, asmalı mahalle kıraathanesi çayı gibi sıcacık; üstüne eser miktarda pudra şekeri serpilmiş çıtır bir ‘doğu kökenli vatandaş’ böreği gibi çıtır, samimi bir günaydın hepinize… mikkemmele yakın bir gün geçirirsiniz umarım…

ille de gırandeli mırandeli kahve içeceklere ise; isimlerinin karton bardaklara ‘doğru’ yazıldığı bir gün diliyorum…
devamını gör...

tbmm açılmış ve yurdun dört bir yanından mebuslar ankara'ya gelmiştir. ancak bu mebusların büyük bir kısmı ankara'daki yoksulluğu, imkansızlıkları görerek savaşı kazanacaklarına dair inançlarını kaybetmişler ve geldikleri yerlere dönmeyi düşünür olmuşlar. çünkü mebusları yatıracak yer bile yokmuş. o sırada mustafa kemal kürsüye çıkar ve her umutsuzluğa düştüğümde açıp okuduğum aşağıdaki konuşmayı yapar:

--! spoiler !--

işittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim. hatta, hepiniz gidebilirsiniz. asker mustafa kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde elmadağı’ na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. ben buna and içtim!

--! spoiler !--

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dalga geçilecek bir durum değildir. yolda düzgün yürüyemeyen insanların bile araç kullandığını unutmayın. kendinize güvenin, ama boş bir özgüvenle de trafiğe çıkıp başkasının hayatını tehlikeye atmayın..

eğer o ehliyet alınırsa trafiğe çıkmadan özel ders alınması tavsiye edilir.
devamını gör...

fakirlik.
devamını gör...

benim bütün eşyalarım bana böyle küçük küçük sürprizler yapmaya bayılırlar, şakacı şeyler kendi kendine yer değiştirebiliyor;
mesela en şakacı olan telefonum, acil telefon açmam gerekliyse hemen bir koltuk kenarına saklanır veya o gün hiç gitmediğim bir odayı özlemiştir, akıllı ya kendileri sağ olsun yapıyor durduramıyoruz.
dışarı yürümeye çıkacaksam ya da kulaklıkla telefonda konuşacaksam sevgili kulaklığım bu fırsatı asla kaçırmaz ve mutlaka hiç akla gelmeyen, her seferinde takdir toplayacağı bir yer bulur kendine. alkışlarla yaşıyor...
ama asıl elimde alışveriş poşetleri ile kapıda can çekişiyorsam en büyük oyunu evin anahtarı yapıyor bana. onunla epey hararetli tartışmalar yaşadık, yaşıyoruz ama asi gençlik laf dinlemiyor, kendi kendine canı nasıl isterse öyle takılıyor.
allah'ım sabır ver yarabbim.

ben mi? ben asla unutkan değilim...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

amazon orıgınal içeriğidir. all or nothing belgesel serisi bu kez juventus takımına misafir oluyor ve ortaya harika bir belgesel çıkıyor. izlerken acayip keyif aldım. çok güzeldi. daha önce manchester city, tottenham serisini izlemiştim ve aynı keyfi almıştım.
futbol severseniz mutlaka bu seriyi ve bu bölümü kaçırmayın.

belgesel juventus'un 2020 sezonunu anlatıyor. görüntüler, maçlar, soyunma odası görüntüleri kısaca kulüp içinde olan her şeyi sahne sahne izliyoruz.
teknik direktör pirlo ve yeni yapılanan juventus genç ve tecrübeli oyuncularıyla 2020 sezonunda neler yapıyor izliyoruz. saha içerisinde ve saha dışarısında juventus oyuncularının yaşama stili ve takıma verdikleri destek çok güzeldi.
bu belgesel sayesinde şunu öğrendim bonucci, chiellini ve buffon sadece büyük futbolcu değiller aynı zamanda çok büyük insanlar. saha içinde ve saha dışında mükemmel insanlar. kazanma istekleri, gösterdikleri liderlik nefis. bunları izlemek daha nefis.

bir futbol sever olarak bir kulübün işleyişini, oyuncuların özel hayatını, soyunma odasını, başkanın oyuncularla iletişimini ve daha fazlasını izlemek bana çok büyük keyif veriyor. 8 bölümü çok kısa sürede izledim ve aşırı keyif aldım. futbol sever herkese all or nothing belgesel serisini tavsiye ederim. manchester city, tottenham, juventus gibi takımların neden büyük takımlar olduğunu görmek için çok güzel bir imkan.
devamını gör...

sigara alerjisine bağlı oluşan bir damar hastalığı. çoğunlukla ayak damarlarında, ender olarak da el ve kol damarlarında tıkanma ile kendini gösteriyor. damarlar tıkandığında ise parmaklara kan akışı yavaşlıyor ve kangren ile iyileşmeyen yaralar ortaya çıkıyor.
devamını gör...

birkaç yıldır trend olmuş olan yani en azla yetinmek ve israftan kaçınmak. bu tarzı benimseyen yeni kuşak israfa karşı ve gardırobunda kıyafete çok yer vermiyor.
devamını gör...

''akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çeksin..'' klişedir ama on numara cümle..
devamını gör...

beni çok üzen olay. bir türlü alışamadım vasıfsız ve cahil insanların okumuş insanlardan fazla para kazanmasına.
devamını gör...

(bkz: akıl sağlığım)
devamını gör...

zekasına saydı duyduğun nadir insanların başında geliyor...

öncelikle şuradan başlamam gerekiyor ki bu zat, babasının bir hizmetçiyle olan cinsel birlikteliği sonrası dünyaya geldiği için çevresi tarafından çok fazla sıkıntı yaşıyor ve bu sıkıntı onu kendi başına olmaktan daha mutlu olan bir bireye dönüştürmekle kalmıyor, onu adeta bilgi birikimi konusunda çağdaşlarından çok daha yüksek bir yere taşıyor, yunanca aslından ilyada ve odysseia'yı ingilizceye çeviren kişi ta kendisidir...

bu adamın zekasına saygı duyduğum kısmı ise şurası... bilindiği üzere 1.dünya savaşının bir tık öncesi arkeoloji bilimi, mezopotamya coğrafyasında biraz paravan olarak kullanılıyordu, amaç ne idi? zaten çıkması kesin olan olası bir savaşta coğrafyayı oldukça tanımak ve yerel halkı osmanlıya karşı örgütlemek...

tabi bu ingiliz kısmı için öyleydi, alman kısmı da vardı bildiğimiz üzere mezopotamya'da kazı yapan, kimdi sahi o ünlü abimiz? max von oppenheim, kendisi müthiş bir istihbaratçı idi, o da olası ingiliz-fransız işgaline karşı yerel halkı osmanlıya karşı daima bağlı tutmak ve olası düşmanın arkeoloji faaliyetlerini yakından takip etmek idi, ama bu amcamızın bir kusuru vardı... yerel halktan oldukça uzak biriydi kendisi, bakmayın boy boy yerel halk gibi giyinmiş olduğuna, sadece maskeli balo*evet..* zamanlarında oryantalist bir havaya bürünürdü kendisi, kazı alanından yattığı ana dek batılı olan imajından asla ödün vermezdi, sonra yine buraya döneceğiz

nerede kalmıştık? lawrence... evet, kendisi mezopotamya ve arap yarımadasını bir güzel geziyor, bol bol kazılar yaptığı kadar stratejik alanları da araştırıyordu, nasıl stratejik alanları biliyor musunuz? olası bir isyanda, osmanlı ordusunu saf dışı bırakacak stratejik alanları, sahi nerelerdi buralar? elbette ki çöller... daha doğrusu, çöllerdeki su kuyuları... hepsinin yerlerini bulup kayıt etmekle kalmadı, hepsinin zehirlenmesini de sağladı kendisi...

dahası da, yerel halktan biri gibi olmayı öyle güzel başardı ki, herhangi bir fotoğrafa bakınca, yanındaki araplar ondan daha ingiliz gözükebiliyor, yanındaki nasıl ise onun şeklini almakla kalmamış, ondan bir tık daha sümsük bi durumda takılmış hep...

misal bakıyorsunuz,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
thomas lowell ile birlikte, oldukça sümsük.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
abdullah ile birlikte, apo'dan daha sümsük...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hogarth ile birlikte, sümsüklükten eser yok.

bugünün orta doğusunun nasıl birbirine karıştırılacağını sezmiş, insanların cahilliklerinden yararlanmış, ingiliz istihbaratı için inanılmaz derecede çaba göstermiş, aynı anda hem karadan hem denizden işgal etmek gibi bir kısmı inanılmaz kısıtlı bir haldeyken yapmayı başarmış, arkeoloji konusunda, kendisinin eminim ki "ablammmmmm" diye hitap ettiği arkeolog, casus ve yazar gertrude bell ile birlikte dünyaya birçok eser kazandırmış veyahut kazandırılmasına önayak olmuş çok zeki bir adam kendisi.

kendisini hiç sevmem ama zekasına çok büyük saygı duyarım.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim