merhaba sevgili portakallar!
yarın yapacağımız neşeli şarkılar konseptinin yıldızlarını takdim etmeye geldim efendim. afişimizi yayınlamadan önce ismini yazmayı unuttuğum yıldızımız varsa lütfen söylesin düzeltelim.
o zaman gelsin yıldızlar!
(bkz: afillibirbey)
(bkz: ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü)
(bkz: amaterasu)
(bkz: audiotest)
(bkz: barışçububuğutüttürenmasumkunduz)
(bkz: beşiktaşlı_bektaşi)
(bkz: birgaripanda)
(bkz: cenk'in arka bahçesi)
(bkz: clytie)
(bkz: cözülemeyen sudoku)
(bkz: dışınızdaki irlandalı)
(bkz: domestic hıyar)
(bkz: evernevergreen)
(bkz: gomercan)
(bkz: güneş)
(bkz: haklıyım ama mutlu değilim)
(bkz: kuzguncuktaki vişne)
(bkz: limonluekşilisalata)
(bkz: marikaki)
(bkz: merdumgiriz_)
(bkz: miko)
(bkz: ne zaman gitti tren)
(bkz: pavlov'un göbeği)
(bkz: revolversiz ittihatçı)
(bkz: robnaja)
(bkz: spawn)
(bkz: umurumda bile olmaz nükleer denemeler)
devamını gör...

geoffrey chaucer'ın bir grup seyyah'ın anlattığı hikayeleri topladığı eser'inde ölçü ve tipleme ile kişisel dehasını göstermiştir.
devamını gör...

kaynak olarak amerikan ve ingiliz dedektif romanlarından uyarlanmış olan, 1940'lı ve 1950'li dönemlerde çekilen psikolojik, gerilim, suç içerikli siyah beyaz filmlerdir.
devamını gör...

günaydın sözlükçüm,
kıpır kıpır, fıkır fıkır, fokur fokur bir güne uyandım, umarım sizlerin de gününüz twerk yapan dansçı kız enerjisinde olur!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

özellikle özel eğitim kurumlarında hayli aktif olan bir okul içi birlik. genelde kadınlar yönetirler. yüklü bağış yapanların çocuklarının el üstünde tutulduklarını çok gördüm.
devamını gör...

etkisi çok büyük olan önemdir.

iyi ya da kötü tartışması yapmak yerine birkaç örnek vermek istiyorum, tabii ki istisnalar var.
hepsi öznel fikirlerim, bir kanıt sunmak ya da tez yazmak gibi bi gayem yok, umarım fazla ciddiye alınmaz.

sanırım ebeveynlik kavramının değeri azaldı, bir çocuğa teker teker değerleri öğretmek yerine kendi başına öğrenmesi için çabalıyor artık aileler, bizim küçükken aile toplantılarında yapıp dayak yiyeceğimiz* bir hareketi şimdinin çocukları rahatlıkla yapıyor.
üstelik üzerine alkış alıp, bütün ailenin profillerinde paylaşılıyor, çocuk hareketinin yanlış olduğunu idrak edemiyor bile.
ebeveynler çok rahatlaşmaya, çocuklar çok garip davranmaya başladı.

internet sayesinde bir şeyin fanatiği, geek'i olmak çok basitleşti. insanlar okumadığı kitap, bilmediği yazar hakkında bile hiç zorlanmadan konuşabiliyor. hatta birbirleriyle tartışıyorlar bile, ''x'i okuyan da ne bileyim...''

fanatiklerde de gereksiz bi özgüven patlaması var, en ''elit'' çevrede bile lakayt, saygısızca konuşan tipler azınsanmayacak kadar çok. müzik ekipmanı forumunda bile ''bu marka dışını almayın, aptallar!'' gibi konuşanlar var.

sürekli olarak inanç tartışmasına maruz kalıyoruz, bu bizi daha mı esnek yoksa daha mı muhafazakar yapıyor, pek bi fikrim yok.

en komik, en eğlenceli konularda bile birbirimize tahammülümüz yok, espri yapana ''esprin kötü!'' demek için fırsat kolluyoruz, e tamam da adamın mizahi personası o belki, neden abartıyoruz?



zamanla eklerim bir şeyler, dursun başlığım başımın ucunda, daha kahvaltımı bile etmedim yahu!
devamını gör...

yüksek özgüvenli bulduğum kadınlardır. ben saçlarımı belimden iki parmak uzunluğunda kısaltmak için 15 gün düşünüyorum.
devamını gör...

her insanı, çok inandığı, koruyan-kollayan biri kandırmalı, diye düşündüğüm için açtığım başlık.
çocukluğumdan beri, beni kandıran kişi babam olmuştur.
her sorduğumuz soruya cevap verirdi. benim için baba demek, her şeyi bilen demekti.
sonradan bazı şeyleri kendinden uydurduğunu anladım. ama alıştım o güzel uyduruşlara, hala tav oluyorum.
babamla iyi geçinemem ama ona çok inanırım.
doktor olduğu için sağlıkla, psikolojiyle hatta siyasetle, ilişkiler ile ilgili her alanda ne derse inanırım.
-baba midem ağrıyor
-şu ilacı iç geçer
-baba belim ağrıyor
-şu ilacı iç geçer
-baba zayıfladım, bu kötü mü
-hayır gayet iyi, keşke ben de zayıflasam
bla bla bla.
bu gün bile beni kandırdı. kendimi iyi hissetmeye başladım.
devamını gör...

hititlerde kralı denetleyen ve gerekirse yargılama yapan meclistir.

ancak bu yetkilerini zamanla kaybetmiştir.

kralın yetkilerinin kısıtlı olduğunun kesin kanıtıdır.
devamını gör...

bayern adeta versay antlaşmasına kafa tutan, nazi almanyası ruhu ile sahaya çıktı, ölümüne mücadele ediyor.
alman disiplini ve inancını izledik resmen.
neymar'ın ve mbappe'nin devre arasında boy abdesti almaları gerekiyor. izlerken ben delirdim, kendilerine şans diliyorum.
ikinci yarıdan umutluyum. sonuçta versay antlaşması, paris barış konferansı'ndan çıkmış bir antlaşmadır. ve antlaşma ismini fransa'nın versailles , şehrinden almaktadır.
bayern'a mail atıp, fahrettin altun'u , goebbelsolarak kilitleyebilirz arkadaşlar*.
devamını gör...

hawai de zıplayan pire anlamına gelen 4 telli çalgıdır.4 çeşit ukulele vardır.
-soprano
-concert
-tenor
-baritone
devamını gör...

ben giderim istanbul senin olsun

sertab erener-olsun
devamını gör...

benimle aynı ''kafa''da olan insanların olduğunu düşündüğüm ve mutlu olduğum bildirimdir. göremiyor olmak merak uyandırıyor tabi ama sözlüğün ''bir gün çok puanın olursa onuda öğrenirsin, boşa harcama biriktir'' dediğini duyar gibiyim.
devamını gör...

yoldaş benjamin'in sözlükte küfür konusunun neden esnetilmeyeceğini anlatmak için kullandığı tabir. epey yaratıcı.*
devamını gör...

yönetmenliğini özcan alper'in yaptığı 2008 yapımı bir türk filmi. filmde olaylar hopa, çamlıhemşin, fırtına deresi taraflarında geçmektedir. başrolümüz yusuf (onur saylak), 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyken cezaevine giriyor ve 10-12 yıl sonra özgürlüğüne (???) kavuşarak memleketine geri dönüyor, ama sağlık sorunlarıyla. hayatının son iki ayını eski anıları ve yaşanmışlıkları ve kendi içinde olan hesaplaşmasıyla sakin bir şekilde geçiriyor. durumundan da kimseyi haberdar etmemiştir.

film biraz yavaş/sıkıcı ilerliyor da olsa, son zamanlarını geçiren birinin hayatını izliyor olmanın düşüncesiyle de zaman ayırıp izlenebilir diye düşünüyorum.

bir de apolas lermi'nin bir şarkısı var klibinde bu filme ait görüntüler bulunuyor. aklıma gelmişken onu da buradan paylaşayım
devamını gör...

george orwell'in distopik romanı. roman distopiktir ve gelecekte geçmektedir (1940'larda yazılmıştır ve 1984 yılında geçmektedir.) ancak bana kalırsa –bir kaç teknolojik gözlem ve yönlendirme aleti dışında– orwell'in anlattığı sistem, kitabın yazıldığı yıllarda sovyetler'de geçerli olan totaliter sistemin rakip bir kaç totaliter devlet ile tüm dünya sathına yayılmış halidir. yani orwell aslında alegori yolu ile stalinist diktatörlüğü anlatmaktadır. ancak şunu söylemek gerekir ki, eğer orwell bu kitabıyla gelecek insan toplumları ile ilgili bir tahmin yapıyordu ise bu tahmin doğru çıkmamıştır; huxley ve onun "cesur yeni dünya"sı geleceği tahmin etmekte daha başarılı olmuştur. özgürlüğün kısıtlanması diktatöryel yönetimler ile değil, insanların anlamsız bir eğlence ve hedonizme boğulması ile gerçekleşmiştir.
devamını gör...

ilginizi her daim güzel ve harikulade olan erkeklere çevirerek çözebileceğiniz bir sorundur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

leonardo da vinci'nin 1489-1490 yıllarında tamamladığı tablosu.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tabloyu milano'da bulunduğu dönemde hizmet ettiği dük ludovico sforza'nın siparişi üzerine hazırlamıştır. bu dönemde da vinci dük'ün yanında mühendis ve mimar olarak çalışıyordu.
portre cecilia gallerani'ye ait. cecilia, soylu olmayan, müzik ve edebiyatta çok yetenekli ve güzel şiirler yazan bir kadındı. dük'ü de böylece etkilemiş, dük'ün metresi olmuş ve kendisinden bir çocuğu olmuştur.
dük'ün soylu bir kadınla evlenmesiyle artık ondan ayrılan cecilia giderken tabloyu yanında götürmüş. tablo bir süre bulunamamış, daha sonra polonya'da ortaya çıkmış. ikinci dünya savaşı'ndan sonra tablo üzerinde bir askerin ayak iziyle bulunmuş. ayrıca tablonun arkaplanı mavi ve griyken restorasyon sırasında tamamen siyaha boyanmış. çok zor zamanlar geçiren bir eser kendisi sonuç olarak.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
elbisesi bir soylu kadına ait olamayacak kadar sade ama duruşunda çok asil ve soylu bir hava var. sadece duruşunda değil, tabloda bir kaç detay da var bununla ilgili olan. örneğin boynundaki siyah taşlardan yapılmış olan kolye, esmer tenli olduğu bilinen dük'e bir gönderme imiş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tablodaki en ilginç detay bir kakım. kakım bir gelincik türü, genelde kürkleri için kullanılıyor ve evcilleştirilebiliyorlar. o dönemde kakımlar soyluların evcil hayvanlarıymış. ayrıca kürklerini kirletmemek için avcılar tarafından yakalanma pahasına da olsa çamura girmezlermiş. kakımlar bu sebepten asilliği, iyilik ve temizliği simgeliyor. aynı zamanda dük'ten bir çocuğu olan cecilia'nın hamileliğinin sembolü olarak da düşünülüyor.
tablo kraków wawel kalesi'nde, karanlık bir odada tek başına sergileniyor.
kaynak kaynak
devamını gör...

ayşe kulin izledim dün.
gelecek algımı güncelledim.
kadın 80 yaşında taş gibi duruyor, taş gibi yazıyor, ağzından yakışıklı lafını düşürmüyor.
kimi insan yaşlandıkça ne kadar da hoşlaşıyor.
önümde beni bekleyen çok verimli 35 senem var modundayım.
plana ne hacet görelim mevla neyler neylerse güzel eyler.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim