uzun süre nickaltı yazılmayan yazar
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
hafif bir ilacı bile kullanırken müthiş bir titizlik uygulayarak saati saatine içiyorum. bunun için bana "happa" diyen bir aile dostumuz bile var. neden böyle dedigini ben de çözmüş degilim. sanirim bir ninenin ismiydi. *
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
muhteşem canlı performans.
devamını gör...
anlam verilemeyen insan davranışları
kediden korkan tipler.
devamını gör...
görevimiz tatil
2018 yılında gösterime giren yönetmenliğini murat şeker senaristliğini yine murat şeker ve ali tanrıverdi'nin üstlendiği komedi, aile filmi.
türkan (demet akbağ), iki çocuklu mutlu ailesinin bir ferdi. eşi sıtkı (zafer alagöz) ile ve çocuklarıyla gündelik hayatın koşuşturmasına yenilmiş birbirlerinden uzaklaşmışkardır. aynı evin içinde ayrı hayatlar yaşamaya alışık bir toplumda yaşıyoruz malum adeta son yılların aile hayatını komik bir dille eleştirmiş film.
yıllardır tatile çıkamamış ve evlilik yıl dönümü unutulduğu için arızaya bağlayan bir kadın profili gibi görünsede aslında yara daha derinlerde. asıl sorun bizim şuan bir çok evlilikte gördüğümüz iletilimsizlik. çocuklar kendi aleminde internette dolana dursun evin babası işiyle, parayla kafasını bozmuş ve türkan'a kalan en yakın arkadaşı süpürgesi başı sıkıştığında dertleştiği sarı bezi... nereye kadar dayanabilirdi? küçük çaplı bir sinir krizi ardından doktorun (enis arıkan) tavsiyesiyle bir tatil planlanıyor ve düşülüyor yollara. zaten hikaye buradan sonra şekilleniyor.
filmin yayınlandığı dönemin en büyük problemlerinden biri zeytin ağaçları. film bu manada bir misyon geliştirmiş kendine. hem eğlendiriyor hem öğütler veriyor.
demet akbağ'a burada çok büyük bir görev düşüyor ve yine başarıyla üstesinden geliyor usta oyuncu. #zeytinimedokunma diyor. hem de ne güzel diyor.
şans eseri düştükleri köyde hem hayat dersi alan hemde hayat dersi veren aile eğlendirici dakikalar yaşatıyor izleyenlere. artık onlar eski onlar değil.
bana göre keyifli bir filmdi. hala izlemeyen var mı bilmiyorum ama izlemediyseniz tavsiye ederim. he tabi beğenmeyen eleştiren mevcut ben sadece zeytin ağacı teması için bile 10/8 veririm varın gerisini siz düşünün.
ve evet izmir'in dağlarında çiçekler açar...
iyi seyirler...
türkan (demet akbağ), iki çocuklu mutlu ailesinin bir ferdi. eşi sıtkı (zafer alagöz) ile ve çocuklarıyla gündelik hayatın koşuşturmasına yenilmiş birbirlerinden uzaklaşmışkardır. aynı evin içinde ayrı hayatlar yaşamaya alışık bir toplumda yaşıyoruz malum adeta son yılların aile hayatını komik bir dille eleştirmiş film.
yıllardır tatile çıkamamış ve evlilik yıl dönümü unutulduğu için arızaya bağlayan bir kadın profili gibi görünsede aslında yara daha derinlerde. asıl sorun bizim şuan bir çok evlilikte gördüğümüz iletilimsizlik. çocuklar kendi aleminde internette dolana dursun evin babası işiyle, parayla kafasını bozmuş ve türkan'a kalan en yakın arkadaşı süpürgesi başı sıkıştığında dertleştiği sarı bezi... nereye kadar dayanabilirdi? küçük çaplı bir sinir krizi ardından doktorun (enis arıkan) tavsiyesiyle bir tatil planlanıyor ve düşülüyor yollara. zaten hikaye buradan sonra şekilleniyor.
filmin yayınlandığı dönemin en büyük problemlerinden biri zeytin ağaçları. film bu manada bir misyon geliştirmiş kendine. hem eğlendiriyor hem öğütler veriyor.
demet akbağ'a burada çok büyük bir görev düşüyor ve yine başarıyla üstesinden geliyor usta oyuncu. #zeytinimedokunma diyor. hem de ne güzel diyor.
şans eseri düştükleri köyde hem hayat dersi alan hemde hayat dersi veren aile eğlendirici dakikalar yaşatıyor izleyenlere. artık onlar eski onlar değil.
bana göre keyifli bir filmdi. hala izlemeyen var mı bilmiyorum ama izlemediyseniz tavsiye ederim. he tabi beğenmeyen eleştiren mevcut ben sadece zeytin ağacı teması için bile 10/8 veririm varın gerisini siz düşünün.
ve evet izmir'in dağlarında çiçekler açar...
iyi seyirler...
devamını gör...
imanınızı kaybetmek istemiyorsanız felsefeden uzak durun
acaba gazali'ye kadar; önce islam felsefesi, ardından islam bilimi nasıl gelişmişti?.. dedirten açıklama.
gazali'yle birlikte, islam bilim ve felsefe tarihi de, gerçekten tarihe karışmıştır. bunu bildiğimiz için ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, deyip geçiyoruz...
emeviler devrinde islam niçin türkler arasında yayılmamıştı bilir misiniz?.. çünkü emevilerin türklere gönderdiği islam elçileri, felsefe bilmiyordu ve oturup türklerin aklından geçenleri yanıtlayacak argümanları, henüz geliştirememişlerdi. onlar inandıkları dinin, yalnız fetihle yayılacağına inanıyorlardı. bu da o dini tanımadıklarını gösteren en büyük emaredir. abbasiler ise; siyah bayrakları ile isyan edip özgürlükçü bir devlet anlayışı geliştirdi ve tabii felsefeden de uzak kalmayacak oldukça nitelikli, bilimsel ve felsefi bir ortam oluşturdu.. elbette geliştirilen felsefi yorumlar sayesinde cihat kavramının fetih hareketi olmadığı kanıtlanmış oldu...
gazali'yle birlikte, islam bilim ve felsefe tarihi de, gerçekten tarihe karışmıştır. bunu bildiğimiz için ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, deyip geçiyoruz...
emeviler devrinde islam niçin türkler arasında yayılmamıştı bilir misiniz?.. çünkü emevilerin türklere gönderdiği islam elçileri, felsefe bilmiyordu ve oturup türklerin aklından geçenleri yanıtlayacak argümanları, henüz geliştirememişlerdi. onlar inandıkları dinin, yalnız fetihle yayılacağına inanıyorlardı. bu da o dini tanımadıklarını gösteren en büyük emaredir. abbasiler ise; siyah bayrakları ile isyan edip özgürlükçü bir devlet anlayışı geliştirdi ve tabii felsefeden de uzak kalmayacak oldukça nitelikli, bilimsel ve felsefi bir ortam oluşturdu.. elbette geliştirilen felsefi yorumlar sayesinde cihat kavramının fetih hareketi olmadığı kanıtlanmış oldu...
devamını gör...
özlemek
özlemek, özlemek. güzeldir aslında kavusacagını bilerek, hiç gormedigin birini özlemek. bir gün kavusacagini düşünerek yaşarsın çünkü, o özlem umut ile sımsıkı tutunur birbirine. o otogarlardaki kavuşmalar, kocaman sarılmalar ne masumdur aslında. peki ya hiç kavusamayacaģın birini özlemek? bir daha sonsuza kadar görmeyecegin birini özlemek? bu dünyadaki cehennemin başka bir çeşididir dostlar. her geçen gün katlanarak daha fazla yakar insanın yüreğini. kavurur durur da kalbini; ses çıkaramaz dilin, nefesin, sesin. günden güne eritir içindeki umut tanelerini. ta ki tamamen bitene kadar dostlar. ta ki bitene kadar...
devamını gör...
babanın sevilmeyen huyları
çocuklarının annesini mutsuz etmesi
devamını gör...
cuma namazına giderken dedikodu yapmak
nasıl bir dedikodu yapıyor olabilirler acaba? bir kafamızda canlandıralım..
cengiz dayı: duydun mu muhittin, geçen gün ikindi namazında bizim kemal tutamamış, e prostat var tabi zor bitirmiş namazı.
muhittin: he lan cengiz, ben gördüm onu önümden zor kaçtı köftehor, e ben onun gençliğini de bilirim, yaptığı hovardalıklara saysın hırbo.
cengiz dayı: deme lan öyle, en azından gelip kılmaya çalışıyor adam.
muhittin dayı: ben derim abi, 20 sene önce cuma namazına götüremezdik ibineyi, hadi kemal ezan okunuyor derdik, siz gidin, benim ferideyle maçım var, ehe ehe ehe diye sırıtarak giderdi. şimdi prostat tabi, yaş kemale erdi buraları hatırladı.
cengiz dayı: boşver oğlum günah günah, gıybet. şurada iki rekat namaz kılacağız sevabı falan kalmadı.
muhittin dayı: ne var ağbicim yalan mı söylüyoruz? olanı söylüyoruz.
o sırada karşıdan görülen kemal: selamun aleyküm muhittin, cengiz. nasılsınız yav?
muhittin: vay aslan kardeşim benim, iyiyiz sen naslsın? bla bla bla .. mevzu uzar gider.*
cengiz dayı: duydun mu muhittin, geçen gün ikindi namazında bizim kemal tutamamış, e prostat var tabi zor bitirmiş namazı.
muhittin: he lan cengiz, ben gördüm onu önümden zor kaçtı köftehor, e ben onun gençliğini de bilirim, yaptığı hovardalıklara saysın hırbo.
cengiz dayı: deme lan öyle, en azından gelip kılmaya çalışıyor adam.
muhittin dayı: ben derim abi, 20 sene önce cuma namazına götüremezdik ibineyi, hadi kemal ezan okunuyor derdik, siz gidin, benim ferideyle maçım var, ehe ehe ehe diye sırıtarak giderdi. şimdi prostat tabi, yaş kemale erdi buraları hatırladı.
cengiz dayı: boşver oğlum günah günah, gıybet. şurada iki rekat namaz kılacağız sevabı falan kalmadı.
muhittin dayı: ne var ağbicim yalan mı söylüyoruz? olanı söylüyoruz.
o sırada karşıdan görülen kemal: selamun aleyküm muhittin, cengiz. nasılsınız yav?
muhittin: vay aslan kardeşim benim, iyiyiz sen naslsın? bla bla bla .. mevzu uzar gider.*
devamını gör...
halk içinde öpüşüyorsun diye dayak yemek
öğrenciyken başıma gelen olaydır. tabi dayak yiyen de atan da ben değildim. gazi üniversitesinde bir masada oturan reis elindeki kibrit kutusunu öpüşen çiftin dudaklarının arasından geçirmişti. akabinde çıkan kavgada öpüşen erkeğin burnunu kırmışlardı. bu eylemi yapan kişiyi bir konserde öpüşürken yakaladığımı da söylemem gerekir.
devamını gör...
otobüste koltuğu sonuna kadar yatıran tipler
para ödedim diye başkalarını rahatsız etmeye hakkım olmuyor.nasıl taksiye binince taksiciye saygısızlık yapamazsan bindiğin otobüstede kimseye saygısızlık yapamazsın.rahatsız olan başka firmaya binsin diyen arkadaşlar.başka firmaların koltuk mesafesi farklı değil aynıdır,peki neden ? çünkü aynı fabrikadan çıkan otobüsleri kullanıyorlar.bence bu tavsiyeyi vereceğinize arkamdaki ve önümdeki insanları rahatsız etmemeyi ögrenmeliyiz,çünkü medeniyet budur.
devamını gör...
pan'ın labirenti
guillermo del toro'nun 2006 yılında gösterime giren, ''büyülü gerçeklik'' tarzının başyapıtlarından birisi olan filminin türkçe adı.
orjinal adı ise''el laberinto del fauno''...
film ispanya iç savaşının henüz yeni bittiği ve franco rejiminin ispanyol halkının tepesine kabus gibi çöktüğü bir dönemi, küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatıyor. bunu öyle bir şekilde yapıyor ki, bir yandan ''ay carmelo''nun tüm melodisi kulaklarınızın içerisinde dans ederken, öte yandan ''küçük prens''in gözünden yıldızlara bakıp, yine onun gözünden yıldızların çiçek açtığını görüyorsunuz.
fantastik bir dünyayı baz alarak, gerçek bir dünyanın politik taşlaması nasıl yapılır sorusunun beyaz perdedeki yanıtı tartışmasız ''pan'ın labirenti''dir.
filmi izlemeyenler de olduğunu düşünerek, mümkün mertebe ipucu vermekten uzak durmak iyi olacak. o yüzden karakterleri ve karakterlerin kimi/neyi temsil ettiği kısmına hiç girmeyeceğim.
zira herkes, kendi dünya penceresinden bakıp, gerekli eşleştirmeleri yapacaktır diye düşünüyorum.
onun yerine filmle ilgili bir kaç anekdot aktarmak daha isabetli olacaktır sanırım.
filmin ismiyle başlayalım. yönetmen'in de altını çizdiği üzere filmin adının, ingilizce ''pan’s labyrinth'' olarak çevrilmesi aslında bir çeviri hatası.
filmin orjinal isminde geçen ''fauno'' esasen roma mitolojisindeki ''faun''. pan ile benzerlikleri olsa da, onu yunan mitolojisinde karşılayan karakter ''satir''ler. filmi izlerken bu nokta göz önünde bulundurulmalı zira filmi ilk izleyişimde ben de aynı yanılgıya düşmüştüm ve bu durumu filmdeki bir açık olarak değerlendirmiştim. tabi baltayı taşa vurduğumuzu sonrasında öğrenmiş olduk. ***
filmin müziklerini javier navarrete yapmış ki, filmden sonra dinlediğinizde bile sizi farklı diyarlara götürüyor.
''pan'ın labirenti''ni izlediyseniz, ''şeytan'ın belkemiği''ni de izlemenizde fayda olacaktır. her iki filmi izlememiş olanlar içinse mantıklı olan önce ''şeytan'ın belkemiği''ni izlemek olacaktır. böylece hem ''pan'ın labirenti'' hakkında bir sürü teori üretebilme fırsatı elinize geçecek, hem de dost meclislerinde tartışacak güzel bir mevzunuz olacaktır.
şu güzel görseli de ekler kaçarım... herkese iyi seyirler **
orjinal adı ise''el laberinto del fauno''...
film ispanya iç savaşının henüz yeni bittiği ve franco rejiminin ispanyol halkının tepesine kabus gibi çöktüğü bir dönemi, küçük bir kız çocuğunun gözünden anlatıyor. bunu öyle bir şekilde yapıyor ki, bir yandan ''ay carmelo''nun tüm melodisi kulaklarınızın içerisinde dans ederken, öte yandan ''küçük prens''in gözünden yıldızlara bakıp, yine onun gözünden yıldızların çiçek açtığını görüyorsunuz.
fantastik bir dünyayı baz alarak, gerçek bir dünyanın politik taşlaması nasıl yapılır sorusunun beyaz perdedeki yanıtı tartışmasız ''pan'ın labirenti''dir.
filmi izlemeyenler de olduğunu düşünerek, mümkün mertebe ipucu vermekten uzak durmak iyi olacak. o yüzden karakterleri ve karakterlerin kimi/neyi temsil ettiği kısmına hiç girmeyeceğim.
zira herkes, kendi dünya penceresinden bakıp, gerekli eşleştirmeleri yapacaktır diye düşünüyorum.
onun yerine filmle ilgili bir kaç anekdot aktarmak daha isabetli olacaktır sanırım.
filmin ismiyle başlayalım. yönetmen'in de altını çizdiği üzere filmin adının, ingilizce ''pan’s labyrinth'' olarak çevrilmesi aslında bir çeviri hatası.
filmin orjinal isminde geçen ''fauno'' esasen roma mitolojisindeki ''faun''. pan ile benzerlikleri olsa da, onu yunan mitolojisinde karşılayan karakter ''satir''ler. filmi izlerken bu nokta göz önünde bulundurulmalı zira filmi ilk izleyişimde ben de aynı yanılgıya düşmüştüm ve bu durumu filmdeki bir açık olarak değerlendirmiştim. tabi baltayı taşa vurduğumuzu sonrasında öğrenmiş olduk. ***
filmin müziklerini javier navarrete yapmış ki, filmden sonra dinlediğinizde bile sizi farklı diyarlara götürüyor.
''pan'ın labirenti''ni izlediyseniz, ''şeytan'ın belkemiği''ni de izlemenizde fayda olacaktır. her iki filmi izlememiş olanlar içinse mantıklı olan önce ''şeytan'ın belkemiği''ni izlemek olacaktır. böylece hem ''pan'ın labirenti'' hakkında bir sürü teori üretebilme fırsatı elinize geçecek, hem de dost meclislerinde tartışacak güzel bir mevzunuz olacaktır.
şu güzel görseli de ekler kaçarım... herkese iyi seyirler **

devamını gör...
pavlov'un göbeği
bu konular konuşuldu.
(bkz: yazarlardan queen bee ile moderatör pavlov'un göbeği aynı kişi mi sorunsalı)
o zaman iko bir yandan, ben bir yandan incik boncuk araştırdık. iki yazar arasında herhangi bir bağlantıya rastlamadık, eğer rastlasaydık pavlov şu an moderasyonun başı olmazdı.
instagram tipi beğenme özelliği ( mobilde tanım kutusuna çift tıklayıp beğeni atma ) özelliğini sözlüğe getirirken yaşanan bir bugdan ibaret her şey.
koddaki bir hatadan sebep, beğeni yerine kopyala komutu işliyor, hepsi bu.
zaten yalnızca pavlov ve quenn bee'ye de olmuş bir şey değil, o tarihler sözlükte araştırılırsa belki 10 farklı örneğine rastlamak mümkündür.
zaten biz iki tanımı da silmedik, üstü kapatılacak bir olay olsa 4 aydır silerdik.
son olarak, merdumkaptan konuyu gün içerisinde pavlov'a iletti, pavlov da bana yazdı.
ortada bir sherlock holmes durumu yok ne yazık ki. keşke olsaydı biraz hareketlenir eğlenilirdi. iyi de gelirdi ama yok.
(bkz: yazarlardan queen bee ile moderatör pavlov'un göbeği aynı kişi mi sorunsalı)
o zaman iko bir yandan, ben bir yandan incik boncuk araştırdık. iki yazar arasında herhangi bir bağlantıya rastlamadık, eğer rastlasaydık pavlov şu an moderasyonun başı olmazdı.
instagram tipi beğenme özelliği ( mobilde tanım kutusuna çift tıklayıp beğeni atma ) özelliğini sözlüğe getirirken yaşanan bir bugdan ibaret her şey.
koddaki bir hatadan sebep, beğeni yerine kopyala komutu işliyor, hepsi bu.
zaten yalnızca pavlov ve quenn bee'ye de olmuş bir şey değil, o tarihler sözlükte araştırılırsa belki 10 farklı örneğine rastlamak mümkündür.
zaten biz iki tanımı da silmedik, üstü kapatılacak bir olay olsa 4 aydır silerdik.
son olarak, merdumkaptan konuyu gün içerisinde pavlov'a iletti, pavlov da bana yazdı.
ortada bir sherlock holmes durumu yok ne yazık ki. keşke olsaydı biraz hareketlenir eğlenilirdi. iyi de gelirdi ama yok.
devamını gör...
kadına şiddet suçu için ceza önerileri
mevcut sistem düşünüldüğünde cezayla sonuç alabileceğimizi zannetmiyorum. uzun yoldan gitmekten başka çaremiz yok gibi geliyor bana. vatandaşı haklarını bilen, saygılı bireylere dönüştürecek bir eğitim sistemi. ama laf olsun diye değil. hakikaten kafa yorulmalı. mesela muhalif partiler parlamenter sistem üzerinden ittifak yapıyorlar. neden şiddeti ortadan kaldıracak bir eğitim sistemi için bir araya gelmiyorlar. ekonomi diyorlar hukuk adalet diyorlar ama eğitimden bahseden yok. kafa yormadığın problemi çözemezsin.
devamını gör...
köpektapar
köpeklerin hayatını insanların hayatından daha değerli gören, hayvanseverliği sadece köpekseverlik olarak algılayan, sokak köpeklerinin her ne olursa olsun haklı olduğunu savunan, kendisi gibi düşünmeyeni ise linç etmeye çalışan ruh hastalarına verilen genel ad.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
anneniz eşiniz, arkadaşınız, sevgiliniz, fuckbuddyniz, farketmez; bir kadınla içki içerken, daima cheer yaparken kadının kadehi sizinkinden yüksekte olmalıdır. küçük snub nüanslar...
devamını gör...
normal sözlük’e girince bildirim görmek
genelde en fazla 3-4 tane oluyor. sanırım çok iyi yazamıyorum. bazen saçmaladığım da doğrudur. ama yine de bildirim ışığını yakanlara teşekkürü bir borç bilirim.
devamını gör...
biraz soluklan yiğidim
yazarların tanımlarını beğenmeyi seviyorum, bedava mutluluk sağlamış oluyorum. fakat karşıma tokat gibi bu uyarı çıkıyor.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük,
nenin pazar tembelliği. *
fındık zamanı, ilk günaydın fındıklıkta denir.
sabahın körü gözler fındıklıkta açılır.
daha önceden işe koyulan komşu itina ile kıskanılır.
vuhhh funduk zamani, geç kalktuk gördun mi, herkes geçti bizi
denir.
anacığımın modu tam da böle.
çok da gülmek istemiyorum anam çünkü, sonum öyle olabilir.
neyse ben fındıklığa gidiyorum.
siz takılın.
o fındıkların daldan toplanması lazım. *
çünkü iyi bir psikoloji için meşgale ciddiye alınmalıdır.
nenin pazar tembelliği. *
fındık zamanı, ilk günaydın fındıklıkta denir.
sabahın körü gözler fındıklıkta açılır.
daha önceden işe koyulan komşu itina ile kıskanılır.
vuhhh funduk zamani, geç kalktuk gördun mi, herkes geçti bizi
denir.
anacığımın modu tam da böle.
çok da gülmek istemiyorum anam çünkü, sonum öyle olabilir.
neyse ben fındıklığa gidiyorum.
siz takılın.
o fındıkların daldan toplanması lazım. *
çünkü iyi bir psikoloji için meşgale ciddiye alınmalıdır.
devamını gör...
sürekli özür dileyen insan
çok utangaç ve alıngan insanların dilinden düşmez. başta iyi bakabilirsiniz ama zamanla çok can sıkıcı olur.
devamını gör...