normal sözlük’te artı oyun bilinmeyen faydaları
artı oy aldığımda, girdiğim tanımı tekrar okuma ihtiyacı duyuyorum.
bazen kendi tanımıma yahu bunu gerçekten benmi yazdım? hangi kafayla yazdım? bu nasıl bir tanım ne çeşit bir açıklama ne amaçla yazılmış diyorum kendime..
bazen artı oy alan tanımlarım bana öyle saçma geliyor ki düzeltmeyip direkt silme ihtiyacı duyuyorum.
artı oy=tdk.
bazen kendi tanımıma yahu bunu gerçekten benmi yazdım? hangi kafayla yazdım? bu nasıl bir tanım ne çeşit bir açıklama ne amaçla yazılmış diyorum kendime..
bazen artı oy alan tanımlarım bana öyle saçma geliyor ki düzeltmeyip direkt silme ihtiyacı duyuyorum.
artı oy=tdk.
devamını gör...
kafa sözlük yayın hayatına 2013 yılında başlamıştır
sözlüğe üye olan çok sayıda ünlü sima, şair ve edebiyatçılardan bahsediliyor. hele şu bilmem - x sanatçının kafa sözlük yazarı olması - gibi başlıklara artık ciddiyetle yaklaşmaya başladım.
devamını gör...
sözlükte kadın olmak
erkek olmaktan bir farkı yoktur. en azından benim için öyle.
devamını gör...
kadınlar camiye giremez
tanrının gay olduĝunu gösterir.
ne o, bir tek onlar mı kul?
kadının sesine bile tahammül yok, biri öldüĝünde ölenin yalnızca erkek çocuklarının adı zikrediliyor sevdiğimin memleketinde.
kadınlar ne yapabilir ki zaten? soyadını yürütecek çocuklar doğursun temizlik ve yemek yapsın, ütü yapsın, kocasından 10 metre geriden yürüsün, çarşıya giderken çok bol giysin, erkek sözünü bitirmeden kadın asla konuşmasın. sadece bacaklarını açsın. islam bunu istiyor.
belki de artık var olmasını istemediğim tanrı bile.
ne o, bir tek onlar mı kul?
kadının sesine bile tahammül yok, biri öldüĝünde ölenin yalnızca erkek çocuklarının adı zikrediliyor sevdiğimin memleketinde.
kadınlar ne yapabilir ki zaten? soyadını yürütecek çocuklar doğursun temizlik ve yemek yapsın, ütü yapsın, kocasından 10 metre geriden yürüsün, çarşıya giderken çok bol giysin, erkek sözünü bitirmeden kadın asla konuşmasın. sadece bacaklarını açsın. islam bunu istiyor.
belki de artık var olmasını istemediğim tanrı bile.
devamını gör...
gereği düşünüldü
samanyolu tv'de uzun yıllar yayınlanan mahkeme parodisi. iki bölümden oluşan bu programın ilk adı "aile mahkemesi"yken sonra nedense isim değiştirdiler.
program iki bölümden oluşuyordu: gizli kamera ve duruşma. gizli kameralı bölümde top muhabirle kameramanı, muhbir vatandaş ve dış ses akın altan'daydı. bu bölümün genel seyri şöyle olurdu:
* muhbir vatandaşla görüşüp ihbarı alma veya doğrudan mağdurla karşılaşma (mağdur bir çocuk, yaşlı bir teyze veya amca yahut kaybını arayan biri olabilir, güya muhabir sokakta görmüş ve yardımcı olmaya karar vermiş işte).
* şüpheliyi bulma (genellikle elinde bira şişesi olan erkek veya başı açık bir kadın olan şüpheli olayı kesinlikle reddeder ama muhabir kül yutmazdı).
* feci final (mağdurun başına bir şey gelir, hastanelik olur ve muhabir mağdura dava açması için yardımcı olur, ikinci bölüm başlar).
* tabii dış sesin "biçare" kelimesini iki cümlenin birine yerleştirip, "zalimler vicdansızlar" diye şikayet ettiği kötü adamları da aynı ajitatif üslupla yermesi de allahın emriydi. bir de araya bir iki acıklı türkü döşendi mi, oh...
en önemlisi, tüm bu hengamede muhabir, gizli kamerasını muhbir vatandaşa verir, "bir punduna getirip bunu olaylı eve koyun, sonra görüntüleri delil olacak" derdi, gerçekten de her türlü suç o kameranın önünde işlenir, hd netliğinde ses ve görüntü alınırdı. bu görüntüler delil olurdu.
ikinci bölümse mahkeme stüdyosunda, hakim (aslen avukat) lütfi ural'ın huzurunda geçerdi.
* hakim peşin hükümlü gibi sanıkların her lafında fırça atacak bahane bulurdu.
* davacı ile davalı mutlaka canlı yayında birbirine girer, hakim direkt davalıyı azarlardı.
* sonra hakim mübaşire "yavrum mithat, kaseti oynat" diye delilleri (gizli kamera görüntüleri) tek tek oynattırır, sanıkların "bu ben değilim" "o benden çirkin" gibi kıvırmalarına ve birbirlerini satmalarına yine kızardı.
* nihayet savcıdan mütalaayı alan hakim, sanıklara belli bir süre ceza verir, hırsızlık ve cinayet gibi ağır cezalık fiiller varsa "görevsizlik"le ağır ceza mahkemelerine müzekkere yazar, sanıklara ayrıca cezaevinde angaryayla davacıya bakma cezası verir, üstüne biraz seyircilere vaaz vererek programı kapatırdı.
2009'da başlayan program 2012'ye kadar sürmüştü. 2009 öncesi mahkeme sahneleri "boşanmak istemiyorum" adında boşanma davaları adı altında evlilik sorunlarının işlendiği bir programdı, gizli kameraysa "hayat dersi" adında, kamera kayıtları izletildikten sonra feyizli bir hocanın vaaz verip kötülere irşad ettiği ayrı bir program. bu dönemde de satanist evlat arif efsanedir: https://youtu.be/wdmqy_pzifc
sonradan hâkimi oynayan lütfü amca hakkında dolandırıcılık suçlaması yapılmıştı (tabii artık "ne istediniz de vermedik" dönemiydi): haber.
program iki bölümden oluşuyordu: gizli kamera ve duruşma. gizli kameralı bölümde top muhabirle kameramanı, muhbir vatandaş ve dış ses akın altan'daydı. bu bölümün genel seyri şöyle olurdu:
* muhbir vatandaşla görüşüp ihbarı alma veya doğrudan mağdurla karşılaşma (mağdur bir çocuk, yaşlı bir teyze veya amca yahut kaybını arayan biri olabilir, güya muhabir sokakta görmüş ve yardımcı olmaya karar vermiş işte).
* şüpheliyi bulma (genellikle elinde bira şişesi olan erkek veya başı açık bir kadın olan şüpheli olayı kesinlikle reddeder ama muhabir kül yutmazdı).
* feci final (mağdurun başına bir şey gelir, hastanelik olur ve muhabir mağdura dava açması için yardımcı olur, ikinci bölüm başlar).
* tabii dış sesin "biçare" kelimesini iki cümlenin birine yerleştirip, "zalimler vicdansızlar" diye şikayet ettiği kötü adamları da aynı ajitatif üslupla yermesi de allahın emriydi. bir de araya bir iki acıklı türkü döşendi mi, oh...
en önemlisi, tüm bu hengamede muhabir, gizli kamerasını muhbir vatandaşa verir, "bir punduna getirip bunu olaylı eve koyun, sonra görüntüleri delil olacak" derdi, gerçekten de her türlü suç o kameranın önünde işlenir, hd netliğinde ses ve görüntü alınırdı. bu görüntüler delil olurdu.
ikinci bölümse mahkeme stüdyosunda, hakim (aslen avukat) lütfi ural'ın huzurunda geçerdi.
* hakim peşin hükümlü gibi sanıkların her lafında fırça atacak bahane bulurdu.
* davacı ile davalı mutlaka canlı yayında birbirine girer, hakim direkt davalıyı azarlardı.
* sonra hakim mübaşire "yavrum mithat, kaseti oynat" diye delilleri (gizli kamera görüntüleri) tek tek oynattırır, sanıkların "bu ben değilim" "o benden çirkin" gibi kıvırmalarına ve birbirlerini satmalarına yine kızardı.
* nihayet savcıdan mütalaayı alan hakim, sanıklara belli bir süre ceza verir, hırsızlık ve cinayet gibi ağır cezalık fiiller varsa "görevsizlik"le ağır ceza mahkemelerine müzekkere yazar, sanıklara ayrıca cezaevinde angaryayla davacıya bakma cezası verir, üstüne biraz seyircilere vaaz vererek programı kapatırdı.
2009'da başlayan program 2012'ye kadar sürmüştü. 2009 öncesi mahkeme sahneleri "boşanmak istemiyorum" adında boşanma davaları adı altında evlilik sorunlarının işlendiği bir programdı, gizli kameraysa "hayat dersi" adında, kamera kayıtları izletildikten sonra feyizli bir hocanın vaaz verip kötülere irşad ettiği ayrı bir program. bu dönemde de satanist evlat arif efsanedir: https://youtu.be/wdmqy_pzifc
sonradan hâkimi oynayan lütfü amca hakkında dolandırıcılık suçlaması yapılmıştı (tabii artık "ne istediniz de vermedik" dönemiydi): haber.
devamını gör...
ah'rar
yer kabuğu
şiddetli darbeler vuruyor yüzünüze
sıcak kaynaklar toprakları aralıyor
kırmızı ve koyu
akşam haberlerinden çıkarılmış
çağrılar
kadınlar
artık konuşmayacaklar
örgütlenmiş sarsıntılarda
onlar
ah'rar
bilmezsiniz
sesler
ışık ışık gömülüyor karanlığa
toprak emiyor özünü çığlıkların
bilseniz
tüm renkleri astığınız
köküne uzayan bir dev gibi
zaman
geçmek bilmiyor
boğazı patlıyor gecenin
sarhoş yıkık bir kent
sızıyor koynunuza
yine de
bilmezsiniz
kırmızı kahkahalar ağarırken vagonlarda
el değmedik topraktır
z’aman
ve kırılgan
tükenmek bilmiyor
aşınmış ağrılı bir gülüş saplanıyor
ıslak, diri akşamlarınızın koynuna
erkenci naylon baharlar
ölgün hükümlerinize sürüyor mermilerini
tetikte, bereketli uyanışlar
tetikte, aklığı ellerinizin
ölü zamanlara dayanıyor
sesler
kaos
zehirli ok
ürkütülmüş karanlık
yine de bilmezsiniz
tüm kadınlar
ah'rar
yedinci dem *
(bkz: ahrar)
şiddetli darbeler vuruyor yüzünüze
sıcak kaynaklar toprakları aralıyor
kırmızı ve koyu
akşam haberlerinden çıkarılmış
çağrılar
kadınlar
artık konuşmayacaklar
örgütlenmiş sarsıntılarda
onlar
ah'rar
bilmezsiniz
sesler
ışık ışık gömülüyor karanlığa
toprak emiyor özünü çığlıkların
bilseniz
tüm renkleri astığınız
köküne uzayan bir dev gibi
zaman
geçmek bilmiyor
boğazı patlıyor gecenin
sarhoş yıkık bir kent
sızıyor koynunuza
yine de
bilmezsiniz
kırmızı kahkahalar ağarırken vagonlarda
el değmedik topraktır
z’aman
ve kırılgan
tükenmek bilmiyor
aşınmış ağrılı bir gülüş saplanıyor
ıslak, diri akşamlarınızın koynuna
erkenci naylon baharlar
ölgün hükümlerinize sürüyor mermilerini
tetikte, bereketli uyanışlar
tetikte, aklığı ellerinizin
ölü zamanlara dayanıyor
sesler
kaos
zehirli ok
ürkütülmüş karanlık
yine de bilmezsiniz
tüm kadınlar
ah'rar
yedinci dem *
(bkz: ahrar)
devamını gör...
garip fobiler
çocukken tuvalet penceresinden korkardım. binanın içine açılıyordu. orada yaratıklar var sanıyordum.
devamını gör...
değeri bilinmeyen türkler
devamını gör...
deprem mi oluyor hissi
99 depremini yaşayıp üstüne bir de halihazırda 9. katta yaşayınca 4'ün üzerindeki tüm depremlerde zangır zangır sallanıyorum. bir de son 2 sene içinde de 5'in üzerinde depremler olunca sürekli avizeye bakıyorum. camdan rüzgar estiğinden avize sallansa deprem oldu deyip kısa süreli şok geçiriyorum. kısacası, yel esse, kapı çarpsa, evde ufak şiddetteki her olayı depreme yoruyorum. deprem birkaç saniye sürüyor ama benim içimdeki korku, yıllardır sürüyor.. işte böyle...
devamını gör...
üstel artış
bir niceliğin lineer yani doğrusal değil katlanarak artması durumlarında kullanılan terim.
en iyi örnekleri bakteri ve virüs popülasyonlarında görülür.
bir kap içerisine 100 adet bakteriyi, uygun koşullar ile bıraktığımızı düşünelim. eğer artış lineer olsaydı;
- ikinci saatin başında kapta 200,
- üçüncü saatin başında 300,
- dördüncü saatin başında 400 bakteri görmeyi beklerdik.
ancak bakteriler üstel artış gösterirler. bu nedenle;
- ikinci saatin başında kapta 200,
- üçüncü saatin başında 400,
- dördüncü saatin başında 800 bakteri görürüz.
virüslerde de durum benzerdir. tek bir virüs kendi dna molekülünü başka bir canlı hücreye kopyalatarak tek seferde 1'den fazla virüsün ortaya çıkmasına neden olur. bu nedenle virüs sayısı zamana bağlı olarak üstel biçimde artar.
yine aynı şekilde bir virüs türünün bir insandan ya da hayvandan başka insanlara ya da hayvanlara bulaşması da üstel şekilde gerçekleşir. bu nedenledir ki tek kişinin yüzlerce kişiye virüs bulaştırarak hastalık oranını bir anda katlaması mümkündür. bu tür durumlarda var olan hastalara eklenen hasta sayısı yerine artışın oranına bakmak gerekir.
örneğin hastalığın yayılma oranı günde %20 ise, hastalık taşıyan kişi sayısı 1000 olduğunda ertesi gün buna 200 kişi daha eklenecek, hasta sayısı 10000 olduğunda ertesi gün buna 2000 kişi daha eklenecek demektir. bu nedenle virütik hastalıklar çabuk yayılır ve önlem alınmaması, durumu daha da kötüleştirir.
en iyi örnekleri bakteri ve virüs popülasyonlarında görülür.
bir kap içerisine 100 adet bakteriyi, uygun koşullar ile bıraktığımızı düşünelim. eğer artış lineer olsaydı;
- ikinci saatin başında kapta 200,
- üçüncü saatin başında 300,
- dördüncü saatin başında 400 bakteri görmeyi beklerdik.
ancak bakteriler üstel artış gösterirler. bu nedenle;
- ikinci saatin başında kapta 200,
- üçüncü saatin başında 400,
- dördüncü saatin başında 800 bakteri görürüz.
virüslerde de durum benzerdir. tek bir virüs kendi dna molekülünü başka bir canlı hücreye kopyalatarak tek seferde 1'den fazla virüsün ortaya çıkmasına neden olur. bu nedenle virüs sayısı zamana bağlı olarak üstel biçimde artar.
yine aynı şekilde bir virüs türünün bir insandan ya da hayvandan başka insanlara ya da hayvanlara bulaşması da üstel şekilde gerçekleşir. bu nedenledir ki tek kişinin yüzlerce kişiye virüs bulaştırarak hastalık oranını bir anda katlaması mümkündür. bu tür durumlarda var olan hastalara eklenen hasta sayısı yerine artışın oranına bakmak gerekir.
örneğin hastalığın yayılma oranı günde %20 ise, hastalık taşıyan kişi sayısı 1000 olduğunda ertesi gün buna 200 kişi daha eklenecek, hasta sayısı 10000 olduğunda ertesi gün buna 2000 kişi daha eklenecek demektir. bu nedenle virütik hastalıklar çabuk yayılır ve önlem alınmaması, durumu daha da kötüleştirir.
devamını gör...
normal sözlük - yedikule hayvan barınağı yardım kampanyası
yine çok anlamlı bir kampanya,tebrikler.muhakkak katılacağız.
devamını gör...
sürekli tanım silmek
eğer sonradan hoşuma gitmezse direkt silerim, hiç acımam. çöp kutumda 4 sayfalık tanım var.
devamını gör...
normal sözlük distopik yaşam simülasyonu
varlığından iyice emin olduğum simülasyondur.
sözlükten neden hiç gidemediğinizi düşündünüz mü? kafa izninde olsanız da, uçurulsanız da uzaklardan buraları seyrettiğiniz oldu mu? sabah uyanır uyanmaz neden telefona uzanıp sözlüğe giriyorsunuz? beğeni bildirimlerinizdeki tanımlarınıza tıklayıp gülümseye gülümseye neden tekrar okuyorsunuz? hissediyorsunuz, var bir ketenpere ama bir türlü çözemiyorsunuz.
istiklal caddesi civarında döküntü bir barın önü gibi kimse bize hap map ikram etmedi. mavisiydi, kırmızısıydı bilmeyiz. bir portakal ısırdık, fiyuuv, simülasyondayız. sözlüğün çöktüğü vakitler telefonunuzun ve bilgisayarınızın saatine dikkatle bakın, zaman geçmek bilmeyecek. çünkü sözlük simülasyonunda zaman dışarıdaki zamandan farklı. *
sözlükteyken gazetenin üç gün sonra geldiği bir dağ köyünde hissettiğiniz olmuyor mu hiç? bazen dış dünyanın çalkalandığı önemli meselelerden bile habersiz oluyoruz. bir bilen arasıra dünya'dan uzak değilmişiz gibi gündem konuları taşıyor sözlüğe, kurnazlığa bakar mısınız. aslında biz bir snowpiercer filmine hapsolduk. gündem mündem hep oyalama teknikleri. isyanlar, şikayetler, kaos, gürültü bitmiyor, sizce neden? sabaha karşı sözlük açıkken bilgisayar fanınızın sesini dikkatle dinlerseniz yönetici ve troll arasındaki mors alfabesine benzer iletişimi rahatlıkla duyabilirsiniz. hem snowpiercer hipotezimi doğrulayacak kanıtlarım da var buyrun yoldaşın yani mr. wilford'un ağzından dinleyelim:
... nihai olarak : kafa sözlük treni, yolculuğuna hız kesmeden devam ediyor. inen yolcularımıza, bu zamana kadar bizimle birlikte seyahat ettikleri için teşekkür ederiz...
#716651
tren kelimesini boldladığım dikkatli gözlerden kaçmamıştır. şimdi de filmden alıntı:
"bak curtis. kapının ardında bölümler ard arda hep. olmaları gereken yerde ve hep olacakları yerdeler. sence neresi? "tren."
ve şimdi insanların sayısı tam olarak gerektiği kadar. hepsi doğru yerlerinde. sence nedir bu? " insanlık."
tren dünyadır, insanlık da biziz. liderleri olmadan insanların neler yaptığını gördün. yakıp yok ederler. insanlar böyledir. tuhaf ve zavallılar değil mi? onları kendilerinden koruyabilirsin."
umarım farkındalık sağlamışımdır. daha aydınlık günler için gündüz moduna geçin. gece modu ne ya karamsar karamsar.
sözlükten neden hiç gidemediğinizi düşündünüz mü? kafa izninde olsanız da, uçurulsanız da uzaklardan buraları seyrettiğiniz oldu mu? sabah uyanır uyanmaz neden telefona uzanıp sözlüğe giriyorsunuz? beğeni bildirimlerinizdeki tanımlarınıza tıklayıp gülümseye gülümseye neden tekrar okuyorsunuz? hissediyorsunuz, var bir ketenpere ama bir türlü çözemiyorsunuz.
istiklal caddesi civarında döküntü bir barın önü gibi kimse bize hap map ikram etmedi. mavisiydi, kırmızısıydı bilmeyiz. bir portakal ısırdık, fiyuuv, simülasyondayız. sözlüğün çöktüğü vakitler telefonunuzun ve bilgisayarınızın saatine dikkatle bakın, zaman geçmek bilmeyecek. çünkü sözlük simülasyonunda zaman dışarıdaki zamandan farklı. *
sözlükteyken gazetenin üç gün sonra geldiği bir dağ köyünde hissettiğiniz olmuyor mu hiç? bazen dış dünyanın çalkalandığı önemli meselelerden bile habersiz oluyoruz. bir bilen arasıra dünya'dan uzak değilmişiz gibi gündem konuları taşıyor sözlüğe, kurnazlığa bakar mısınız. aslında biz bir snowpiercer filmine hapsolduk. gündem mündem hep oyalama teknikleri. isyanlar, şikayetler, kaos, gürültü bitmiyor, sizce neden? sabaha karşı sözlük açıkken bilgisayar fanınızın sesini dikkatle dinlerseniz yönetici ve troll arasındaki mors alfabesine benzer iletişimi rahatlıkla duyabilirsiniz. hem snowpiercer hipotezimi doğrulayacak kanıtlarım da var buyrun yoldaşın yani mr. wilford'un ağzından dinleyelim:
... nihai olarak : kafa sözlük treni, yolculuğuna hız kesmeden devam ediyor. inen yolcularımıza, bu zamana kadar bizimle birlikte seyahat ettikleri için teşekkür ederiz...
#716651
tren kelimesini boldladığım dikkatli gözlerden kaçmamıştır. şimdi de filmden alıntı:
"bak curtis. kapının ardında bölümler ard arda hep. olmaları gereken yerde ve hep olacakları yerdeler. sence neresi? "tren."
ve şimdi insanların sayısı tam olarak gerektiği kadar. hepsi doğru yerlerinde. sence nedir bu? " insanlık."
tren dünyadır, insanlık da biziz. liderleri olmadan insanların neler yaptığını gördün. yakıp yok ederler. insanlar böyledir. tuhaf ve zavallılar değil mi? onları kendilerinden koruyabilirsin."
umarım farkındalık sağlamışımdır. daha aydınlık günler için gündüz moduna geçin. gece modu ne ya karamsar karamsar.
devamını gör...
isimlerin kişiliğe etkisi
nadir de olsa isimlerin kişiliğe etkisi olduğunu düşünüyorum. kişi aldığı ismin hakkını vermek ve o ismi layıkıyla taşımak için kişiliğini aldığı isim doğrultusunda kuvvetlendirebilir. bu rastgele de olabilir. aldığı isim hiçbir çaba sarf etmeden ona uygun olabilir.
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
kendisini linçleyecek bir şey bulamadığımdan geçerken uğramak istediğim yazar dost. yeni rozet de almış hayırlı olsun. e naptı enişte dobloyu sattı mı?
devamını gör...
tatava yapma
öncelikle tatava nedir?
tdk tanımı: çok fazla söz.
argoda ise boş lakırdı, saçma sapan sözler kalabalığı.
bazı insanlara bunu ağız dolusu söylemek istiyorum ama işte kibar ve minnoş bir kız olduğum için söyleyemiyorum ama söylerim he beni sinir etmeyin.*
tdk tanımı: çok fazla söz.
argoda ise boş lakırdı, saçma sapan sözler kalabalığı.
bazı insanlara bunu ağız dolusu söylemek istiyorum ama işte kibar ve minnoş bir kız olduğum için söyleyemiyorum ama söylerim he beni sinir etmeyin.*
devamını gör...
ruh sağlığı için uzak durulması gereken şeyler
haberler
devamını gör...
yükseklik fobisi
şahsen yaşadığım fobi. hayattaki tek korkum.
devamını gör...
ahmet kaya şarkılarından bir alıntı
"...
gökte yıldız söner şimdi
annem beni anar şimdi
sevdiğim var kanar şimdi
siz benim niye içtiğimi
nereden bileceksiniz
...
siz benim neden sustuğumu
nereden bileceksiniz
ben ardımda yaş bıraktım
ağlayan bir eş bıraktım
sol yanımı boş bıraktım hey.
... "
gökte yıldız söner şimdi
annem beni anar şimdi
sevdiğim var kanar şimdi
siz benim niye içtiğimi
nereden bileceksiniz
...
siz benim neden sustuğumu
nereden bileceksiniz
ben ardımda yaş bıraktım
ağlayan bir eş bıraktım
sol yanımı boş bıraktım hey.
... "
devamını gör...