kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mutluluğa bir adım kala yaşıyoruz… ama neden kala da mutlu değil ?

günler akıp gidiyor. zaman anlayamadığımız kadar hızlı. bu tempoya ayak uydurmak için elimizden geleni yapıyoruz. koşturma içerisinde gözden kaçırdığımız aslında fark etsek hayatımızı güzelleştirecek öyle güzel sırlar var ki. hepimiz biliyoruz bunları. yapıyor muyuz? muallak. bazen gözden kaçıyor, bazen önemsenmiyor, bazen hayatın ağır yükü altında aklımıza bile gelmiyor bunların bize katacakları.

gülümsemiyoruz mesela doyasıya… neden? o mucizevi tılsımı yaysak ya etrafımıza. sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkarken tebessüm etsek ya aynaya, ev halkına, ekmek aldığımız bakkal amcaya, kedilere, köpeklere, kuşlara, bindiğimiz dolmuşun şoförüne, yanımıza oturan yaşlı teyzeye, mesai arkadaşlarımıza… bütün bir günü kurtarabilir o aynada gördüğünüz tebessüm ve işin ilginci sadece sizinkini değil. gülümsemek bulaşıcıdır unutmayın ve etkisi buzları eritebilir.

hoş görsek! bırakın çocuğunuz çocukluğunu yapsın, kızmayın hemen. yıkmayın o minnacık yüreğin sizin merhametinize olan inancını. arkadaşınız boşboğazlık mı yaptı, çatın kaşlarınızı belki ama uzatmayın. zedelemeyin arkadaşlığın görünmez bağlarını. eşiniz, sevgiliniz sizi üzecek bir davranışta mı bulundu alın karşınıza konuşun. atmayın içinize, büyütmeyin olayları, derin yaralara çevirmeyin. sevgiden daha yüksek çıkmasın o sorunun sesi. köprüleri atacak kıvama gelmeden bakın gözlerine ilk günkü kadar çok seviyorsunuz yine… insanlardan hoş görüyü esirgemeyin. gereksiz tatsızlıklar ilk önce sizin canınızı sıkar. sonra yine sizin… kin tutmayın. içinizde biriktirdiğiniz bu duygu sizi günden güne kemirir. insanlar için besleyeceğiniz güzel duyguların da önüne geçer. affedin, affetmenin verdiği o huzura erişin. gerektiğinde özür dileyin. korkmayın, küçültmez sizi. değer verdiğinizi gösterin onlara. özür dilemenin verdiği hazzı ilk siz yaşayın ,pişmanlığı karşıdakine bırakın. teşekkür edin. yanınızda oldukları için, sizi sevdikleri için, destek oldukları için… gösterin minnetinizi ,yeri geldiğinde taktir edin. taktir edilmenin verdiği duyguyla daha da sağlamlaşacaktır o dostluk, arkadaşlık ,sevgi ,saygı…

ön yargılarınızı saklayın sandıklara. bu bir erdem değil. sizin sandığınızdan çok başka çıkabilir her şey. her zaman bir örneğiyle karşılaşmışsınızdır. ‘işe yaramaz’ dediğiniz gelir en zor anınızda size destek olur. ‘vay be adam gibi adam’ dersinizde akşamına kalmaz soytarılığının ilanı. herkese bir şans verin. kimseden selamınızı esirgemeyin. selam muhabbetin başlangıcıdır. kalpteki sevgiyi ateşler. kalbinizde biriktirdiğiniz her sevgi kötü duyguların kalpten tasfiyesini sağlar. kalbi temizler.

yardım sevin! evet doğru anladınız. gerektiğinde yardım edilmesine izin verin. her şeyi bilmek zorunda değilsiniz, bilmeyin zaten. küçük dağları ben yarattım edasıyla, her şeyi ben bilirim moduyla konuşmayın insanlarla. insan yalnız bir varlık değil, bu doğasına uygun değil. bırakın size de yardım etsinler. hem emin olun bu sizi insanların gözünde daha da yüceltecektir. insanlarla konuşun, paylaşın, yardım isteyin, sorun, girmek isteyenleri hayatınıza buyur edin. duvarlar, ben biliyorumlar sizi çok daha yorar. eğer bir kabuğa ihtiyacımız olsaydı çekilmemiz gereken, bir ksmlumbağa gibi kabuklu doğardık. biz sosyal bir varlığız. paylaştıkça mutlu olur. yardım aldıkça yardım etmenin güzelliğine varırız. yardım ettikçe insanlığımızla gurur duyar iç huzura yavaş yavaş yaklaşırız.


kendiniz olun. birileri için eğilip bükülmeyin. ya da birilerine benzemeye çalışmayın, herkes kendi kabında güzeldir. kıyaslamayın kendinizi başkalarıyla. ailelerin, çevrenin başlattığı ‘şu şöyle oldu sen hala bir baltaya sap olamadın’ saplığından kurtarın kendinizi. bir kıyas yapacaksanız sizden daha zor durumda olanları düşünün. itilen kakılan en yakınları tarafından bile sevilmeyenleri getirin gözünüzün önüne. bir eviniz, bir aileniz, bir işiniz olduğunu sağlıklı bir ömre sahip olduğunuzu görün.


‘ne demek istedi?’, ‘neden öyle baktı?’ lardan kurtarın kendinizi. bırakın ne demek istediğini siz ne hissediyorsunuz nasıl mutlusunuz ona bakın. size iyi gelmeyen insanlarla ilişkinizi bir kez daha gözden geçirin. haset, kıskanç, çıkarcı, kendinden başka kimseye yararı olmayan ve her fırsatta laflarıyla karşısındakini iğneleyen insanlardan imkan buldukça uzak durun. selamdan öteye geçmemeye çalışın. kendi ruh sağlığınızı ruh sağlığı sağlam olmayan insanlar için bozmayın. hayır demeyi öğrenin. her şeye evet demek, her söyleneni kabul etmek sizi mutlu etmez aksine bir süre sonra mutsuzluğa kapılar açar. içinizde tarifi zor bir tatminsizlik oluşur. ortayı bulmaya çalışsanız da bunu kendinize zarar vermeden yapmaya çalışın.


açık arayıp sürekli hata kollayan insanlar bir süre sonra hiçbir şekilde memnun olmamaya başlar. bunu alışkanlık haline getiren insanlar iç huzurlarını kaybederler. psikiyatrist martin seligman’a göre örneğin vergi müfettişleri günlerini evrakların aralarında açık arayarak geçirdiklerinden evlerine dönünce de özel hayatlarında açık aramaya başlarlar. aynı durum avukatlarda da vardır. bazen bazı durumlarda açıkları görüp insanları eleştirebiliyoruz fakat zamanla bu durum alışkanlık halini alabilir ve insanlar tarafından sevilmeyen ve insanları sevemeyen bir insana dönüşürüz.


evet bir idealiniz olsun ama o ideal olmazsa olmazınız olmasın. gelecek kaygısıyla korkusuyla anı yaşamaktan alı koymasın bizleri. sahip olmak istediklerinize odaklanıp sahip olduklarınızı göz ardı etmeyin o ideal uğruna. sahip olduğunuz her neyse sarılın sıkı sıkı. kıymet bilin. ben içimden seviyorum demeyin, karşınızdakine de yansıtın bunu. durup dururken seni seviyorum, iyi ki varsın deyin ve yaşatın bunu hareketlerinizle. güçlendirin ilişkinizi. çevresindekilerle ilişkileri iyi olan insanlar daha çok mutludurlar. daha çok sevilirler. hayatının her anına her yerine yansır bu durum.


başka uğraşlar bulun kendinize. iş ev arasında mekik dokurken hayatın güzelliklerinden uzaklaşırsınız. negatif enerjinizi atamazsınız. örneğin evde olan bir olay işinize, işte olanda evinize yansır. sizi oyalayacak, kafanızı meşgul edecek, negatif enerjinizi atacak ,hayata daha pozitif bakmanızı sağlayacak bir hobi edinin kendinize. kitap okuyun, başka dünyaların kaplarını açın. yazı yazın, içinizdeki tüm duyguları buna yansıtın, dışarıya taşmasın. kurslara gidin. sosyal etkinliklere katılın. dünyanızı ve bakış açınızı küçültmeyin. hayatımız zaten çok fazla stresli ve sıkıntılı. bunun farkında olup daha eğlenceli tercihlerde bulunun. misal dram filmlerini bırakın bir kenara, entrikalı dizilerle meşgul etmeyin kafanızı, içinizi karartan müzikleri silin gitsin. keyif almak için yaptıklarınız içinizi bulandırmasın bari. mutlu bir yaşam sizi mutlu eden uğraşlardan geçer hüzünlendirenlerden değil.


dua edin. ya da iyi dilekler sunun inandığınız her neyse ona. içinize dolan huzuru o zaman görün işte. mutluluğun asıl kaynağına yönelin. kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz açın ellerinizi silinsin o kimsesizlik duygusu. konuşun anlatın içimizi dökün.


baharın rehaveti mi sardı bilinmez herkeste bir huzursuzluk herkeste bir mutsuzluk. sağım solum solgun yüzler… mutlu olduğumuzu bilmediğimiz için mutsuzuz aslında çoğu zaman. hayat o kadar hızlı akıyor ki koşturmacada kendimizi unutuyoruz. sonrası ani bir patlama. ‘neden mutsuzum? , aslında hiçte mutsuz değildim, ne oldu birden?’ söylemleri. yol alırken yaptıklarımıza ya da yapmadıklarımıza dikkat etmeyip sonradan geldiğimiz noktaya şaşırıyoruz. geri dönüş ise bayağı meşakkatli ya kendimizden ya da çevremizden taviz veriyoruz eskiye dönebilmek için. tüm tabiat yenileniyor şimdilerde. ağaçlar filizleniyor, çiçekler tomurcuklanıyor, hayvanlar daha bir neşeli koşturuyor sanki biz neden yenilenmeyelim? neden atmayalım üzerimizde ki ölü toprağı? haydi sıvayın kolları! güzel düşünün, güzeli düşünün tüm mutluluklar sizin olsun… bu bahar yeni bir ‘mutluluk’ olsun…

05.04.2015
bir yerel gazetede yayınlanan köşe yazım.
sonra anlaşamam bazı nedenlerden iptal oldu ve tüm yazılarımı kaldırtmıştım. arvişde buldum az önce. aslında biraz sevindim ve güldüm halime. nasıl sevgi pıtırcığı bir kalple yazılmış ah canım kendim.

neysem zaten yeterince uzun okunacak mı o bile meçhul. daha fazla uzatmayalım.
devamını gör...

beş kardeş
dizi o kadar çok rahatsız etti ki bir kesimi. dayanamadılar.
devamını gör...

herkese gönülden bir günaydın*.
gününüzden güzellik, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın.
devamını gör...

aklıma berkeley'in öznel idealizmini getirdi bu soru. o da "var olmak algılanmış olmaktır" demiş ve sen bir şeyi algılamıyor olsan bile en büyük zihin olan tanrı'nın algılıyor olduğunu yani o şeyin varlığını kabul ettiğini ileri sürmüştür. tabii böyle söyleyince akla şu geliyor: madem var olmak algılanmış olmaktır, tanrı'yı kim algılıyor?

ancak bunlar hep mutlak gücü sorgulayan zihinlerimizin bir sonucu. bu sorunun ardı kesilmez. tanrı'yı x yarattı denilse x'i kim yarattı diye sorulacak ve cevabı asla bilemeyeceğiz. işte bu yüzden tanrı "ilk" kabul edilir. daha öncesi yoktur. bu bir kabulleniştir; mantıklı veya değil, tamamen size kalmış. ancak daha fazlasını düşündüğünüzde kafayı yeme noktasına gelebiliyorsunuz. zaten tanrı olayında mantık aramak ne kadar akla yatkın ki?
devamını gör...

tdk'ya göre içtima: birleştirme ,toplama anlamına gelen arapça kökenli bir sözcüktür.
ceza hukukunda ise bazen suçları ,bazen de cezaları birleştirmeyi ifade eden teknik bir hukuk terimidir.

ceza hukuku ve ceza yargılamalarında temel prensip, fiil kadar suç olduğu ve suç kadar da ceza gerektiği yaklaşımıdır.ancak öyle durumlar vardır ki, bazen tek bir fiille birden fazla suç işlemiş olursunuz ya da birden fazla fiille sadece tek bir suç işlemiş sayılırsınız.peki bu gibi durumlar nelerdir ve cezalandırmalar nasıl yapılacaktır? bu soruya cevap vermek ve daha somut hale getirebilmek için zincirleme suç, birleşik suç, fikri içtima ve gerçek içtima kavramlarını kabaca açıklayıp örneklendirelim.

zincirleme suç ,türk ceza kanununda 43.maddede düzenlenir.burda fail, bir suçu, aynı kişiye karşı birden fazla kez ve aynı suçun icrası kapsamında işlemektedir.ancak ayrı ayrı değil söz konusu tek suçtan cezalandırılmaktadır.yani kanun,burda suçları içtima etmekte(toplamakta) ve tek bir cezaya hükmetmektedir.
örneğin: hırsız, bir kişinin konutuna öğlen vakti girmiş ,arabanın yedek anahtarını çalmış, bir kaç saat sonra da kişinin ofisinin önüne gelip arabayı çalarak kaçmıştır. . anahtarı ve arabayı çalan hırsız iki farklı hırsızlık suçu işlemiş gibi görünmektedir.ancak hırsız, aynı suçun(hırsızlık)icrası kapsamında ,aynı kişiye karşı ,farklı zamanlarda işlediğinden ortada tek suç olduğu kabul edilir ve fail tek bir hırsızlık suçundan cezalandırılır. dediğimiz gibi burada suçlar toplanarak tek bir suça indirilmiştir ve tek bir cezaya hükmedilecektir.

birleşik suçta, biri diğerinin unsurunu veya nitelikli halini oluşturan iki veya daha fazla suç söz konusudur.bunlar birleşerek yeni bir suça vücud verir.birleşen suçlar yeni suçun içinde tabiri caizse adeta erimektedir. fail ,birleşen suçlardan ayrı ayrı değil,yalnızca oluşan yeni suçtan ceza alacaktır.
örnek verelim: cebir ve tehdit tck 'da ayrı ayrı düzenlenmiş farklı nitelikte suçlardır.yağma suçu ise cebir veya tehditle bir kişinin elinden malının zorla alınmasıdır. yağma yapan berke, aslında cebir ve tehdit suçlarını da işlemektedir.çünkü yağma suçunun unsurları malı zorla almanın cebir veya tehditle gerçekleştirilmesidir.ancak berke bu durumdan yırtmakta ve yalnızca yağma suçundan ceza almaktadır.berke boş yere sevinmemelidir.çünkü 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası alacaktır.

fikri içtima ise ikiye ayrılır: aynı neviden fikri içtima ve farklı neviden fikri içtima.
kanunumuz 44. maddede fikri içtima başlığı altında sadece farklı neviden fikri içtimayı düzenlemiştir.farklı neviden fikri içtimada fail tek bir fiil(tek hareket) ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet vermektedir. hemen bir örnek verelim:
ingiliz subayı edward, savaşta çok canını yakan gazi revolversiz ittihatçıya kin güder. revolverini artık kullanmadığını bildiğinden cesaret alarak silahını çeker ve arabasında ışıkta bekleyen revolversizin başına doğru ateş eder.kurşun ön camı parçalar ve revolversizin omzuna isabet eder.. burada edward tek bir fiille(ateş etmek) hem kasten öldürmeye teşebbüs, hem kasten yaralama hem de mala zarar verme suçunu işlemiştir. fikri içtima kuralı gereği bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç hangisiyse o suçtan tek bir ceza alacaktır.kasten öldürme ,kasten yaralama ve işkence gibi suçlarda kanun gereği fikri içtima değil gerçek içtima( cezaların birleştirilmesi) uygulanacağı için edward kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçları bakımından ayrı ayrı ceza alacaktır.mala zarar verme suçunda ise ceza almayacaktır.

böylelikle yukarıdaki örnekte gerçek içtimadan da bahsetmiş olduk.cezaları bu sefer ayrı ayrı topladık ve faile birleştirerek verdik.

aynı neviden fikri içtima ise zincirleme suçun tanımlandığı maddenin ikinci fıkrasında açıklanmıştır. özel bir başlığı yoktur. burada fail tek bir fiille birden fazla kişiye karşı aynı suçu işliyor.
örneğin: akşam üstü kahvehaneye giren hamdullah amca alkolün de etkisiyle içerdekilere ''hepiniz yavşaksınız,hepinizin sülalesinin silkeleyim''[(bkz: silkelemek)] diye bağırıyor.tek fiille 30 kişiye hakaret ediyor.elbette aynı neviden fikri içtima hükümleri (43/2)uygulanacak ve hamdullah amcaya tek bir hakaret suçundan ceza verilecektir.aksi halde gerçek içtima uygulansaydı 30×2 yıldan 60 yıl ceza alacaktı. yazık,hamdullah amcaya bu kadarı fazla olurdu.
devamını gör...

numen de denilen ding an sich (ingilizcede thing-in itself) türkçeye "kendinde şey/kendinde olan şey" olarak çevriliyor.
kant felsefesinde fenomenin ötesindeki bilinemez ve tanımlanamaz ''gerçeklik'' veya ''gerçek bilgi''yi ifade ediyor.

ekleme: işbu tanım sevgili yazar piyanistin ukdesi olduğu üzere yazılmıştır.
devamını gör...

ismini duane gish’ten alan bir tartışma tekniğidir.

türkiye’de bolca kullanılmasına rağmen ismi ile anılmayan ve zekice bir tartışma tekniği zannedilen bir yöntem olan gish gallop aslında “ saçmalık savunması” olarak adlandırılabilir.

bu terimle ilk kez o zamanlar çok severek izlediğim cnbc-e kanalında yayınlanan the new adventures of old christine dizisinde karşılaştım. christine terapist olan erkek kardeşi matthew ile yaşadığı bir tartışmada o kadar tutarsız, konuyla alakasız, saçmasapan bir savunma yapıyordu ki matthew’un bu tartışmadan galip çıkması mümkün olmuyordu ve matthew o esnada christine’i bu terimi kullanarak suçluyordu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu terimi duyunca ister istemez bir aydınlanma yaşadım ve hala gözlemlerim ki türkiye’de tartışma programlarında belli bir görüşe bağlı olan insanlar hep bu savunma ile kendilerini halkın önünde haklı çıkarmakla meşguller. ve tabii ki halkımız bilimsel olana değil saçmalık savunmasına daha meyilli.

bu savunmanın daha göz önünde bir örneği için güldür güldür şov’da bir zamanlar yapılan seri skeçlerde “ ben seni dinledim” başlığı ile geçenlere bakmakta fayda olabilir.

ben seni dinledim
devamını gör...

gam: dert, tasa, üzüntü
zede: vurulmuş, çarpılmış, tutulmuş

gamzede: derde tutulmuş

bu şarkının beğenmediğim tek bir versiyonu bile bulunmamakla beraber bir tane de ben önereyim.
spotify
(bkz: necati ve saykolar)
devamını gör...

burada hiç kimseyi yazar olarak takip etmediğimi fark ettim. geliyorum, okuyorum, beğeniyorum ve çıkıyorum. hangi girdiyi kim yazmış hiç dikkat etmedim.
devamını gör...

edremit korfezi. 34 plaka görünce " aha kazlar geldi " moduna geçiyorlar.
devamını gör...

mahlasa bakıp, tahmin yürütüyorsunuz. bir çok yazar dansöz olduğumu ve kadın olduğumu düşünüyor mesela, ilginç....
dansöz öldüren birinin kadın olma ihtimali olduğu kadar erkek olma ihtimali daha yüksektir, arkadaşlar.
devamını gör...

yazar olunca ne oluyoruz sait faik abasıyanık mı? çaylak kelimesini duyunca da çay demleyip içesim geliyor. yine konu dışına çıktım. konu neydi?
çaylaklar başlık açarlar açmazlar yazarlar çizerler karışmayalım.. çay içelim..
devamını gör...

günaydın sözlük, günaydın diğerleri.

hava mülayim, çay güzel, can nedensiz hafif sıkkın, mekana yeni yavru kedi gelmiş, türkan fesat.
bakınız yeni gelen kediye "pistsene lan!" diyor habire..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her cümlesi birbirinden güzel bir eser. çoğu şeye değinilmiş, çoğu duyguyu işlemiş bir eser.

gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. delilik mi dedin? kim bilir...belki de yerde sü- rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? kim ne diyebilir ki?

(en sevdiğim kısımlarından)
devamını gör...

kanavoz * ve brokilo.

anneannemden alıştım, bırakamıyorum. bazen brokolinin doğrusunu söylemiyorum hatta.
devamını gör...

ayrılık ne biliyor musun?
ne araya yolların girmesi
ne kapanan kapılar
ne yıldız kayması gecede, ne güz
ne ceplerde tren tarifesi
ne de turna katarı gökte
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

şükrü erbaş
devamını gör...

bence de müslümanlar seriatle yonetilsin çünkü gerçek müslümanlık tatlı su müslümanlığı değil. bence müslümanlara ayrı kanunlar uygulansin onlar da rahat etsin biz de dünya kaç bucakmis anlasinlar sonra laiklik diye aglamazlarsa ben de ne oliyim. hatta bir çoğu dinden çıkar bence din bu muymus diyip çünkü bi boktan haberleri yok ki. ben müslüman değilim ve eğer yaşadığım ülkeye şeriat gelicek olursa canımı veririm yine de seriatle yonetilmem. şeriat gelecekse eger 18 yaş üstündeki müslümanlar için gelmeli.
devamını gör...

yalnızlığımızın görkemli kalelerinden çıkabilecek kadar cesur olamadığımız için.
devamını gör...

artık insanlar öldürmeyi fantezili hale getirmeye başladılar. ülke arınma gecesine döndü.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim