gerçekten eksik miyim yoksa insanların istedikleri kişi profiline mi uymuyorum dedirten düşünce
devamını gör...

mö. 4.yüzyıla tarihlenen ve mö 360'ta ölen sidon (sayda) kralı straton'a ait olduğu düşünülen lahit.
1887'de (bkz: osman hamdi bey)'in yürüttüğü sayda kral nekropolü'ndeki kazılarda çıkan lahitlerden biridir. bir diğeri için (bkz: iskender lahdi). bu kazıda bulunan lahitlerin sergilenmesi için (bkz: istanbul arkeoloji müzesi) ana binası inşa edildi. binanın mimarı vallaury, binanın dış cephesinde ağlayan kadınlar lahdi'nden esinlenmiş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

lahdin üst kısmında cenaze ve av sahneleri resmedilmiş ancak bu lahit, adını dört cephesinde bulunan 18 tane ağlayan kadın figüründen alıyor. sütunlar arasındaki bu kadınlar, birbirinden farklı pozlarda ve hepsinin yüzlerinde ölen kral için duydukları kederi görebiliyoruz. tüm figürler öyle incelikle yontulmuş ki hepsini ayrı ayrı incelemeniz gerekiyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ağlayan bu kadınların kim olduklarıyla ilgili kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, cenazelerde ağlama ve ağıt yakma işini meslek edinmiş, bu işi para karşılığında yapan ''ağlayıcı kadınlar'' oldukları ya da yüzlerindeki kedere bakıldığında gerçekten acı duyan, ağıt yakan kralın eşleri ve haremindeki kadınlar oldukları düşünülüyor.
lahit, müzenin sidon kral nekropolü odasının ortasında, iskender lahdi'nin hemen yanında bulunuyor. gezmeyi en sevdiğim müzenin, bakmayı, etrafında dört dönüp incelemeyi en sevdiğim eserlerinden birisi.

lahitle ilgili kısa ve bilgilendirici bir video izlemek için buradan
devamını gör...

eskiden evliliklerin uzun olmasının sebebiymiş, yani yastık tek olunca öyle yastığını alıp salondaki kanepeye gitme gibi durumlar olmazmış.. tartışmalar, uzatılmadan, araya fiziksel mesafe girmeden çözülürmüş. o yüzden evliler, bir yastıkta birlikte kocarlarmış...
devamını gör...

kampanyalardan sorumlu yazar arkadaş ermolettin tarafından başlatılmadığı için tutmayacak kampanya. *

ayrıca neden gelmiyor yahu? bırakın gelsin. bu motivasyonla yazan yazarlar var. kullanıcı adım solda gözüksün, insanlar hakkımda bir şeyler yazsın diye düşünen yazar sayısı azımsanmayacak kadar çok diye düşünüyorum.

ne kadar tanım girilirse girilsin gündem altına taşınmaması konusunda aynı fikirdeyim.
devamını gör...

empati ve özel alana saygıdır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.

albert einstein
devamını gör...

kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur:
insan, abartmayı seven bir varlıktır. bundan dolayı kişi, elinden giden basit, kusurlu birçok şeyi çok önemli, çok güzelmiş gibi anlatır.
devamını gör...

leo dürüm sabah saatlerinde yoğun bakıma alındı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
dün akşam üzeri bir anda fenalaştı ne oldu hiç bir fikrim yok. vücut ısısı düşmüş bir şekilde gittik veterinere. az önce yanından ayrılırken 2 derece yükselmiş ama bu geceyi atlatmamız gerekiyor dedi veteriner. mecbur emanet edip eve geldim.

o savaşçı bir bebek. çöpten çıktığı günden bu yana hep savaştı hep kazandı. bu seferde kazanmalı. *

ona bolca dualarınızı, iyi enerjilerinizi yollayın lütfen. şuan buna çok ihtiyacı var.
sevgiler...
devamını gör...

işbu tanım, olası bir nükleer saldırıdan muhtemel korunma yollarını içeren tanımdır. ara ara yıldızlara eğlenceli olsun diye kendi yorumlarımı katmaya çalıştım. hadi gelin göz atalım..*

nükleer savaş başlığı ya bir füzenin ucuna takılarak ya da uçaktan bomba olarak atılır. nükleer başlığın bir füzenin ucuna takıldığını varsayalım. füzenin rampadan ayrılıp hedefe varma süresi yaklaşık 16 dakika. füze yola çıkar çıkmaz, nato'nun radarları tarafından tipi, yönü ve olası hedefi ilk 4 dakikada belirlenmiş olacak. türkiye olarak biz de nato'da olduğumuzdan bunu bilebileceğiz. ama devlet bilecek değil mi? peki biz, yani sıradan halk.. biz ne yapacağız? işbu tanım bunun için girilmektedir.*

füze yola çıktıktan 4 dk sonra devletin haberi oluyor dedik. geriye kaldı 12 dk. bu 12 dk içerisinde acil durum otomasyon sistemi devreye giriyor ve tüm televizyon ve radyo sistemleri halka haber veriyor. sığınaklara gidin.! ve sirenler çalmaya başlıyor.* tabi eğer tüm bu yayınları gördüysek, hiç görmeyenlere göre biraz daha şanslı sayıldığımızı söyleyebiliriz.*

bu durumda ne yapacağız, çok kısaca bahsedelim.

1. gidecek yerinizi şimdiden kafanızda belirleyin. bir sığınak* belirleyin kendinize. bu sizi patlamadan, ısıdan ve radyasyondan kısmen de olsa koruyacak bir yer olmalı.*

2. aileniz ya da dostlarınız sığınağa inerken siz de evde yemek ve içmek niyetine ne varsa bir poşete doldurmaya başlıyorsunuz. çünkü muhtemelen o sığınakta haftalarca kalacaksınız. burada önemli nokta size enerji verecek besinlerin olması. snickers öneriliyor bu konuda. küçüktür ama işlevi büyüktür.* özellikle konserve ve kapalı yiyecekler olması, radyoaktif tozdan korunmak için önemli.

3. iletişim şebekeleri patlayacağından bir radyonuz olsa fena olmaz. ayrıca ışık sağlayan bir el lambası oldukça önemli. eh biraz da pil doğal olarak.

4. evde değilseniz ne yapacaksınız? bulabildiğimiz su kanalı, kanalizasyon gibi koruyucu kapalı alan bulup sığınacağız artık. açık alanda kalmamaya çalışmalıyız.

5. saklandık. 12 dk sonra önce gözleri kör eden beyaz bir ışık gelecek. gama ışığı bombardımanına maruz kaldık. hadi hayırlısı. bu bomba patladı anlamına geliyor. gözlerimizi kapatıyoruz ve ışığa bakmıyoruz. *

6. peki bomba sizin ne kadar uzağınızda patladı? sayıyoruz efendim. örneğin; ışığın başlamasından sonra patlamanın sesi 24 saniyede geldiyse bombanın düştüğü yere 8km uzakta oluyoruz. sonrası şu şekilde hesaplanmış: her 24 saniyede bir 8 km uzakta patlamış oluyor bomba. 47 saniye sürdüyse 16 km uzakta yani.

eğer ölmediysek, patlama yerini de kafamızda az buçuk belirledik. muhtemelen önemli bir askeri üsse atıldı bomba.

7. patlama yerine 8 km'den uzaksak eh bir miktar hayatta kalma şansımız var. ışık ve blast dalgaları saklandığımız yerden bile üzerimizden geçecek. ortam radyasyon kaynamaya başladı.* ağmızı, yüzümüzü, açıkta kalan tüm vücudumuzu kapamamız gerek. etraf radyoaktif toz ve toprak kaynıyor. bunları solumamız, bunların cildimize yapışması büyük tehdit. su ve sabunun radyoaktif maddeleri temizleme gibi bir özelliği varmış. her yerimizi yıkıyoruz. ayrıca sığınağa hava girişlerini kapadık, ne dedik radyoaktif tozdan kaçmamız lazım.

8. su ve yiyecek malumunuz sınırlı. etrafımızda güvenilir insanlar olması çok önemli. çünkü ileride kan çıkabilir. ortamı bozan ortamdan uzaklaştırılır.* hayatta kalmaya çalışıyoruz sonuçta. su için hayatta kalma minimum miktarı 10 günlük 3 litre'dir.

9. arabamız varsa çalıştığını kontrol etmemiz lazım, ivedilikle. ölene kadar sığınakta kalamayız. ülkenin güvenli yerlerine bir şekilde kaçmamız gerekecek. bombanın ağırlığına göre güvenlik mesafesi değişiyor. örneğin; 1 megatonluk bir bombanın tam güvenlik çapı 450-500 km kadar. ona göre. ama her yer trafik, her yer cehennem gibi olmuş. yapacak bir şey yok. hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapacağız. muhtemelen devlet, bu durumda halkı bir şekilde yönlendirecek personeli belirlemiştir.

10. araba yok diyelim. 2 hafta sığınakta kalmamız lazım. rasyasyondan korunmak en önemlisi. zaten onunda enerjisi zaman geçtikçe azalacak. ama azalan başka şeyler de var. su, yiyecek, sabır.. ha bir de nereye tuvalet yapacağız?* tabi ki tavalete gidemiyoruz. çöp torbası çok önemli bu yüzden. torbaya yapıp ağzını sıkıca kapatıp en köşede bir yerde onu tutmamız lazım.

11. evimize çıkıp kalan yiyecekleri almamız gerekebilir. elektrik olmadığı için dolaptaki şeyler muhtemelen bozuldu. o yüzden konserve falan ne bulursak almamız gerekiyor. belki muz olabilir. kalın kabuklu yiyecekler yani. yukarı çıkarken iyice kapanıp çıkacağız ve süremiz sadece 1 dk.*

sonrası sabırla beklemek. akıl sağlığını korumak da önemli. güçlü olmak bizim elimizde. umarım böyle bir şey hiçbir zaman yaşamayız ama jeopolitik olarak ilginç bir ülkede yaşıyoruz. bazı hayatta kalma durumlarına biraz aşina olmamız gerekiyor.

işbu tanım, buradan esinlenerek ve kaynakça olarak kullanılarak, olabildiğince özetlenerek yazılmıştır.
devamını gör...

- hangi bölümü okuyorsun?
- tarih öğretmenliği.
- mezun olunca polis mi olacaksın?
- ...
devamını gör...

kadeh tokuşturmanın nedeni ve neden ''şerefe'' dediğimiz şu şekilde açıklanıyormuş.

eskiden insanların birbirini öldürmesinin en kolay yolu zehirleyerek öldürmekmiş. bir yere gittiğinizde düşmanınızın içkinize zehir katarak sizi öldürmesi oldukça sık rastlanan bir durummuş. bu yüzden size içki ikram eden kişi kendi içki bardağını ikram ettiği içkinin altına getirerek sizin güveninizi ölçermiş.

eğer siz o kişiye güvenmiyor ve sizi zehirleyeceğini düşünüyorsanız kendi içkiniz den bir miktar onun bardağına dökermişsiniz. eğer siz ev sahibine güveniyorsanız kadeh tokuşturarak güven ve dostluğunuzu gösterirmişsiniz.

padişah 4. murad zamanında bırakın alkolü insanlar tütün içtiği için bile idam edilmekteydiler. beraber içki içen akşamcılar, alkol aldıktan sonra nara attığı yada sarhoş olduğu belli olduğu için idam edilen arkadaşlarını görmekten bezmişlerdi. bu yüzden içki masasına oturdukları zaman ellerini masaya koyarak “şerefim üzerine yemin ederim ki bu masadan oturduğum gibi kalkacağım” diye yemin edip kadehleri tokuştururken de şerefe demeye başlamışlar. böylece bugün hala kullandığımız şerefe sözcüğü içki masalarının vazgeçilmezi haline gelmiş.
devamını gör...

üzücü bir olaydır, ancak yukarıda yazılmış.

çocuk bakamayacak insanlar çocuk yapmasınlar. açık ve net. bunun ismi cehalettir. o çocuğa yazıktır. herkes üremek zorunda değildir. burada kimse vicdansız değil, polislerden de genel olark nefret ederim, ancak ortada bir kanun, yönetmelik var. memur işini yapmış, bu kadar.

şimdi olması gereken şey, belediyenin bu insan ve ailesine yardım etmesidir. ancak cezanın doğruluğu konusunda bir tartışma yok.

edit: sevgili arkadaşlar, kimse "fakir ölsün" demiyor. herkes de kalabalık kongreler yapılırken durumun gözardı edilmesini ancak devletin gücünün normal, gariban vatandaşa yetmesini eleştiriyor.

sert derecede muhalif görüşlü insanlardan biriyim, ancak anlatılan şey bu değil. burada çifte standart denilen iğrençliği sonuna kadar konuşalım, tepkimizi her ortamda dile getirelim, ancak geçimini sağlamak için çöpten kağıt toplamak durumunda olan, devletin, ülkenin iğrenç durumunu gören, zar zor geçinebilen vatandaşın, bu kötü durumuna rağmen bilerek, isteyerek, seçerek dünyaya çocuk getirmesinin ve onu yoksulluğa mahkum etmesinin saçmalığı ortadadır.

cezanın, herkese eşit uygulanmaması iğrençliğin daniskasıdır, ama uygulanan cezada da bir yanlışlık yoktur. olay bu şekilde.
devamını gör...

koynuna girdiğim adam gibi
kocam gibi değil,
büyüğüm, akıllım,
babam gibi gel...

nazım hikmet, 1940.
devamını gör...

15 ülkeden gelenlere pcr testi yapmazsan, tam kapanma deyip binlerce insanın şampiyonluk ve protesto için sokaklara dökülmesine izin verirsen gayet normal bir karar. iyi oldu.
devamını gör...

yaklaşık sekiz aydır sözlükte olup sadece iki yüz yetmiş beş tanımımla sanırım benim o. sözcükler içime içime doluyor da bir türlü taşıramıyorum onları dışarı. ahmet arif'in kalbim bir dinamit kuyusu dediği yerdeyim.
devamını gör...

tuğrul arsever'den.
devamını gör...

aile içkisi. bayram sofralarının, yılbaşı sofralarının, aile ve akraba kutlamalarının çağrışımını yaptığı için bile sempatik. bira gibi "ısınmadan içmeliyim!!!" stresi yaşamadan gönlünüze göre içebiliyorsunuz. alkol oranı da biraya göre daha yüksek olduğundan gereksiz litre yükü bindirmiyor. bu yüzden nar suyuna votka yazın en güzel içkisi ise, şarap da kışın en güzel içkisidir.
devamını gör...

t: son bölümlere kadar kabızsal ve aşırı yapaysal bir diziydi. ilk bölümü 6 ay civarında bitirdim.
"kurgu bu sonuçta, yapaylık ne alâka?" demediğinizi duyar gibiyim. efendim, kurgusalın da kendi içinde bir mantığı, olağanlığı var, diye düşünüyorum. gerçek dünyadaki gerçek bir olayı anlatan tamamen yapay bir evren ve buna bağlı olarak yapay diyaloglar gördüm ben dizide. bana göre değil.
son 2-3 bölümde işler iyice ciddiye binince niyeyse bir anda herkes ciddili olmaya başladı. onun öncesinde yapmacık, sahneyle alakasız, bağlamdan kopuk, ne idüğü belirsiz özlü sözler yerlerini sıradan laflara bıraktı.
öz: absürttü, izledik, yarı-beğendik.
devamını gör...

pudingi çay kaşığıyla yerseniz daha çok puding yemiş olmazsınız
edit: eski başlık lüzumsuz bilgilerdi
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim