sevdiğin kızın ben seni arkadaş olarak görüyorum demesi
boynuna atlayıp " ben birinden hoşlanıyorum " demesinden daha az acıtır.
devamını gör...
ülkeye hiçbir hayrı dokunmayacak meslek grupları
(bkz: bekçi)
içişlerine bağlı olanlar. söyleyeceklerim bu kadar.
içişlerine bağlı olanlar. söyleyeceklerim bu kadar.
devamını gör...
annenin en iyi olduğu konu
annem olması.
devamını gör...
binali yıldırım'ın 4 yıl önce yaptığı konuşmayı erdoğan'ın yapması
helal olsun adama, iki konuşmanın aynı olduğunu farkettiği için değil iki konuşmayı dinleyebilecek kadar sabırlı olduğu için.
devamını gör...
atatürk’ü hatırlatan şarkılar
bana bu hatırlatır:
devamını gör...
günaydın sözlük
dönüp duran bir çark,
akıp giden bir zaman,
yine, yeniden bir sabah,
“günaydın yaşamak.”
nazım hikmet
akıp giden bir zaman,
yine, yeniden bir sabah,
“günaydın yaşamak.”
nazım hikmet
devamını gör...
erdoğan'ın kanal istanbul’a karşı çıkanlar atatürk ve cumhuriyet düşmanıdır sözü
pudra şekerinden oluyor bunlar
devamını gör...
atticus finch
harper lee tarafından yazılan orjinal adı to kill a mockingbird olan romanın baş kahramanıdır. kitap türkçe'ye bülbülü öldürmek adıyla çevrilmiştir.
atticus, abd'de 1920 lerin sonunda başlayan büyük buhran sırasında alabama eyaletinde hayali bir kasaba olan maycomb'da iki çocuğu ile birlikte yaşayan bir avukattır. kasabanın önde gelenlerinden biridir ve büyük buhran sırasında kasabanın diğer sakinlerine göre ekonomik olarak nispeten daha iyi durumdadır.
atticus insanların hem iyi hem de kötü nitelikleri olduğunu kabul eden, kötüyü anlayıp affederken iyiye hayran olmaya ve yüceltmeye kararlı biridir.
kasabada etkileyici zekası, bilgeliği ve örnek davranışları nedeniyle herkes tarafından saygı gören biridir. ancak siyah bir adam olan tom robinson'un beyaz bir kıza tecavüz ettiği iddiasıyla açılan davada onu savunmaya karar verince maycomb halkıyla arası açılır.
alabama bir güney eyaletidir ve siyahi birini savunmak hoş karşılanacak bir durum değildir.
atticus isminin manası eski yunancada atina'nın bir bölgesi olan attica ile ilgili olup attica'lı adam demektir. roman ve filmden sonra abd'de bu isim epey popüler olmuş ve yeni doğan çocuklara öncekine göre daha fazla verilmeye başlanmış.
roman daha sonra aynı adla sinemaya uyarlanmıştır. filmde atticus finch'i oynayan gregory peck 1963 yılında en iyi erkek oyuncu akademi ödülünü kazanmıştır.
kısa adı afi olan amerikan film endüstrisinin
100 yılın 100 kahramanı ve kötüsü sıralamasında, kahraman sınıflandırılmasında atticus finch karakteri bir numaradadır.
hem romanını okumuş hem de filmini izlemiş biri olarak gerçekten ününü haketmiş bir karakter olarak nitelendirebilirim.
film ile ilgili yazdıklarım için bkz:. #377681
atticus, abd'de 1920 lerin sonunda başlayan büyük buhran sırasında alabama eyaletinde hayali bir kasaba olan maycomb'da iki çocuğu ile birlikte yaşayan bir avukattır. kasabanın önde gelenlerinden biridir ve büyük buhran sırasında kasabanın diğer sakinlerine göre ekonomik olarak nispeten daha iyi durumdadır.
atticus insanların hem iyi hem de kötü nitelikleri olduğunu kabul eden, kötüyü anlayıp affederken iyiye hayran olmaya ve yüceltmeye kararlı biridir.
kasabada etkileyici zekası, bilgeliği ve örnek davranışları nedeniyle herkes tarafından saygı gören biridir. ancak siyah bir adam olan tom robinson'un beyaz bir kıza tecavüz ettiği iddiasıyla açılan davada onu savunmaya karar verince maycomb halkıyla arası açılır.
alabama bir güney eyaletidir ve siyahi birini savunmak hoş karşılanacak bir durum değildir.
atticus isminin manası eski yunancada atina'nın bir bölgesi olan attica ile ilgili olup attica'lı adam demektir. roman ve filmden sonra abd'de bu isim epey popüler olmuş ve yeni doğan çocuklara öncekine göre daha fazla verilmeye başlanmış.
roman daha sonra aynı adla sinemaya uyarlanmıştır. filmde atticus finch'i oynayan gregory peck 1963 yılında en iyi erkek oyuncu akademi ödülünü kazanmıştır.
kısa adı afi olan amerikan film endüstrisinin
100 yılın 100 kahramanı ve kötüsü sıralamasında, kahraman sınıflandırılmasında atticus finch karakteri bir numaradadır.
hem romanını okumuş hem de filmini izlemiş biri olarak gerçekten ününü haketmiş bir karakter olarak nitelendirebilirim.
film ile ilgili yazdıklarım için bkz:. #377681
devamını gör...
35. kata çıkabilen sivrisinek
bunun stratosfere kadar yolu var. yılmak yok yola devam sinek kardeş. helal olsun.
devamını gör...
balkonperver
balkon sever (insan). balkonu için kurşun atıp kurşun yer.
devamını gör...
idam cezasının geri gelmesi
adalet sistemi doğru işlemeyen bir ülkede gelmemesi gerekendir.
victor hugo'nun bir idam mahkumunun son günü eserini okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.
en önemlisi başta eğitimli nesiller yetiştirilmeli. suçlu varsa rehabilite edilmeli. idam hiçbir zaman çözüm olamaz.
victor hugo'nun bir idam mahkumunun son günü eserini okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.
en önemlisi başta eğitimli nesiller yetiştirilmeli. suçlu varsa rehabilite edilmeli. idam hiçbir zaman çözüm olamaz.
devamını gör...
sözlük yazarlarını şaşırtan şeyler
hala malum partinin desteklenmesi.
devamını gör...
tarihi bir görsel bırak
devamını gör...
mafya sözlük olsa alınabilecek nick
kara erol.*
devamını gör...
elli liranın yeni yirmi tl olması
hiperenflasyon yaşanan ülkelerde paranın aşırı değer kaybetmesi ile ortaya çıkan kaçınılmaz sondur. üretimin olmadığı, sürekli sıcak paraya ihtiyaç duyan ekonomilerde görülür.
aklımda kalan en eski parasal hatıra 30 bin liraya kutu kola aldığımdır. şu an 4 lira desek (eski parayla 4 milyon). yüz katından fazla bir değer kaybı. çok fazla söze gerek yok hakim bey.
aklımda kalan en eski parasal hatıra 30 bin liraya kutu kola aldığımdır. şu an 4 lira desek (eski parayla 4 milyon). yüz katından fazla bir değer kaybı. çok fazla söze gerek yok hakim bey.
devamını gör...
diş ipi
diş eti problemleri yaşamaya başlayınca hekimim tarafından kullanmam tavsiye edildi. zor bir kullanımı var açıkcası, acemiliği atana kadar diş etlerini dilim dilim kesip kanatabiliyorsun. alıştıkça ise, 'içinde hiç bişey görünmeyen bu dişimin arasında neler varmış' aşamasına geçiyorsun. sonra da bağımlısı oluyorsun zaten. kullanın efendim. diş çok önemli. acısı da gerçek acı. fırsat varken ne yapılması gerekiyorsa yapın ve gözünüz gibi bakın onlara.
devamını gör...
friedrich nietzsche
hayat hikayesini dinlemek için; dinle - izle
yeryüzünde var olan bütün dinlerin ve politik görüşlerin insanoğlunun özgür gelişmesini engellediğine ve hepsinin yıkılması gerektiğine inanan bir insan…
nietzsche 1844’te saksonya’da bir taşra papazının en büyük oğlu olarak dünyaya geldi. gerek annesi, gerekte babası uzun protestan geçmişleri olan ailelerden geliyorlardı ve evlerinde sessiz, sakin, bilgili ve sıkıcı bir hava esiyordu. friedrich, gençliğinde çok zekiydi. evin ve okulun otoritesine sıkı sıkıya bağlıydı.
annesi, friedrich daha 5 yaşındayken dul kalmıştı ve sonradan olan kız kardeşleriyle birlikte komşu şehir olan naumburg’a yerleştiler. ailenin tek erkek üyesi friedrich ve burada kadınların arasında yani annesi, büyükannesi, teyzesi ve kız kardeşleri ile birlikte yaşamaya başladı.
1851 yılında weber enstitüsü’nde, eğitimine başladı. annesinin ona piyano hediye etmesiyle ilk müzik derslerini aldı. 10 yaşında ilk kompozisyon denemelerine başlayan friedrich orta öğrenimi sürecinde birkaç deneme, çok sayıda şiir ve kompozisyon kaleme aldı.
12 yaşına geldiğinde sonradan kendisinin açıkladığı üzere “olanca göz kamaştırıcılığı içinde tanrı’yı” gördü. on üç yaşında, yani 1857’de ilk otobiyografisini yazan nietzsche’nin, kafasını kötülük olgusu kurcalıyordu. “hiç bir adalete sığmayan, dünyadaki sayısız çatışma ve derin acı iyi bir tanrıya nasıl mal edilebilirdi? çocuğun küçük yaşta kaygı ile tanık olduğu, özellikle bedensel acı ve işkencelerin kaynağı neydi?” bu kuşkular nietzsche'nin bilincinde gelişecek, dört yıl sonra, 1861 yılında yazdığı ilk şiirin esin kaynağı olacaktı.
hayatını ailesinden de etkilenerek dine evrilten nietzsche, 20 yaşında bonn üniversitesinde ilahiyat eğitimi almaya başladı. fakat bu eğitim kısa sürdü ve 1 yıl sonra dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalı olan filoloji’de karar kıldı. bu okulda çok sıkı bir şekilde eski yunanca ve latince öğrendi. evdeki rahat ve konforlu hayattan, okulun soğuk demir yataklarına geçiş onu epey üzmüştü. fakat düşünce tarzı bundan aldığı kuvvetle daha da güçlendi. kişiliğinin ve başarısızlığın bilincine bu sayede varmıştı.
ancak bir yandan da inancını sorgulamaya devam ediyordu. nietzsche’nin keskin zekası, içinde yaşadığı dünyanın çelişkilerini görmezlikten gelmesine engeldi. bu dönemde kadınlar tarafından çevrelenmiş geçmişi ve atacağı adımlar ve yapacakları yine ailesi tarafından planlanmış geleceği ile ilgili düşünmeye başladı. huzursuzdu, bilinçsiz bir isyan dürtüsü kişiliğine etki etmeye ve onu değiştirmeye başladı.
herkesin giremediği özel öğrenci birliklerine girdi, arkadaşlarıyla içki içmeye başladı ve öğrenciler arasında yapılan eskrim düellolarına katıldı. kaçınılmaz olarak bir düelloda yara aldı. burnunun üstündeki küçük dikiş izi o günlerden kalmaydı.
bu dönemde nietzsche’nin yaşadığı iki önemli olay hayatını sonsuza kadar değiştirecekti. birincisi gittiği bir genelevde kaptığı frengi virüsüydü. o dönem frenginin tedavisi mümkün değildi ve gittiği doktor bu hastalığı ondan gizlemeye karar verdi. aslında o dönem bu uygulama sıkça yapılan bir şeydi. ikinci olay ise gittiği bir sahaf dükkânında bulduğu kitaptı. arthur schopenhauer’in istem ve tasarım olarak dünya adlı kitaptı bu. yazarın karamsarlığı onu derinden etkilemişti ve nietzsche bu tarihten sonra yazar hakkında derin araştırmalar yapmıştı.
niçe için bir diğer önemli hadise ise 8 kasım 1868 yılında vilhelm richard wagner ile tanışmasıydı. nietzsche müzisyen olan wagner’e hayranlık derecesinde ilgi duyuyordu. her ikisinin ortak özelliği hem beethoven’a hem de schopenhauer’e olan ortak hayranlıklarıydı. wagner nietzsche’nin babasıyla hemen hemen aynı yaştaydı. babasız büyüyen nietzsche için baba figürü oluyordu ve o dönem wagner’den epey etkilenmişti.
öğrenimini tamamlayan nietzsche, çok genç yaşta yani daha 24’ündeyken isviçre’nin basel üniversitesinde filoloji profesörü oldu.
basel’de nietzsche’nin bilinen değerlere karşı isyanı açığa vuruldu ve kitaplarının ilk üçünü yazdı. aynı zamanda gittikçe artan ruhsal yalnızlığının bilincine vardı. fikirlerini anlayanlar pek azdı ve bunlar da istekli görünmüyorlardı. dostluğa pek düşkün olduğu halde uzun süreli pek az dostluk kurdu. gerçekte dostluk kuracak kendi çapında zeki insan bulamıyordu. basel’de hem filoloji hem de felsefe dersleri veren niçe üniversitede epey saygınlık kazanmıştı.
hem dostoyevski hem de tolstoy gibi savaş ortamını gören yazarlar kervanına katılacağı tarih 1870 yılıydı. gönüllü olarak prusya savaşında sağlık hizmetleri birliğine er olarak katılmıştı. nietzsche’nin o dönem içinde yanan vatanseverlik alevi ancak savaşa katıldığında sönecekti ve nitekim öyle oldu. kitabını tamamlama duygusunun bile önüne geçen vatanseverliğiyle ilgili sonraları şunları söyleyecekti: “karşımızda devlet var. başlangıcı insana utanç verici. çünkü devlet insanların çoğu için korumak bilmeyen bir acı kuyusu, ikide bir buhranlara salarak onları tüketen bir alev. ne var ki, çağırmaya görsün, ruhlarımız kendilerini unutuyor; kanlı çağrısına yığınlar koşa koşa gidiyor, kahraman oluyorlar.”
cepheye giderken, frankfurt’ta, oldukça gösterişli biçimde resmi geçit yapan bir süvari birliği görmüştü. bütün felsefesini yaratacak hayalin ve görüntünün o an doğduğunu söylemiş ve bunu şu sözlerle ifade etmişti: “en güçlü ve en yüksek yaşama isteminin sefil bir var oluş mücadelesinde değil, savaş isteminde, güç isteminde, yenmek isteminde olduğunu duydum ilk defa.” bu düşünce, onun “güç istenci” kitabının tohumu olacaktı ve oluşumundaki militarist kaynağı hiçbir zaman inkar etmeyecekti.
savaş ortamında karşılaştığı acı gerçekler karşısında dehşete düşen nietzsche halihazırda kaptığı frengi virüsünden sonra çürümüş cesetler ve yaralanan askerlere yardımcı olmaya çalıştığı bu dönemde dizanteri ve difteri virüslerine de merhaba demişti. böylece sağlığı giderek bozulan nietzsche cepheden vazgeçmek zorunda kaldı.
tekrar üniversiteye dönen yazar hem denemelerine hem de kitaplarına ağırlık verdi. 1972-1978 yılları arasında toplam 6 eserini yayınlamayı başarmıştı.
1879’da uzun yıllardır sürmekte olan sağlık problemleri iyice arttı. zira çocukluğundan bu yana miyop olan filozofun bu sorunu geçici körlüğe neden oluyordu. migren ve şiddetli mide ağrılarıyla birlikte sağlığı iyice bozulduğu için üniversitedeki görevinden istifa etmek zorunda kaldı.
üniversiteden istifa ettikten sonra birçok ülkeyi gezme fırsatı yakaladı ve o dönemden 1888 yılına kadar her sene yeni denemeler ve kitaplar yayınlamaya devam etti.
1882 yılında yazdığı şen bilim kitabı yayınlandıktan sonra ünlü yazar lou salome ile tanıştı. thuringia’da birlikte bir yaz geçiren ikiliye nietzsche’nin kız kardeşi elizabeth de eşlik etti. salome, nietzsche’yi bir partnerden çok öğretmen gibi görüyordu. ancak filozof salome’e aşık oldu ve onun peşinden koşmaya devam etti. salome, nietzsche’nin evlenme teklifini reddettikten sonra ilişkileri sona erdi. kardeşi elizabeth’in annesiyle birlikte sürekli olarak salome hakkında tartışmaları, tekrarlayan hastalık nöbetleri ve onu canından bezdiren intihar düşüncesi ile oldukça bunalan nietzsche, en büyük eserlerinden biri olan böyle buyurdu zerdüşt kitabının ilk bölümünü 10 günde yazacağı rapolla’ya kaçtı.
schopenhauer’e olan felsefi bağlılığını yitirdikten ve hayatını etkileyen, baba gibi gördüğü wagner ile olan ilişkisini tamamen koparması o dönem yazmaya devam ettiği böyle buyurdu zerdüşt kitabını da etkilemiş oldu. yazım tarzını değiştirmesi o dönem okuyucular tarafından fark edildi ve eserleri daha az satmaya başladı. bu dönemde yayıncısıyla sorunlar yaşamaya başlayan nietzsche’nin böyle buyurdu zerdüşt kitabının dördüncü bölümü ancak 40 kopya basıldı. bu kopyalar da sadece yakın çevresine dağıtıldı.
yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı eskisi kadar iyi üretemiyor ve çalışmaları üzerinde uzun süreler düşünme fırsatı yakalayamıyordu. işte tam o dönemde yani 1887 yılında dostoyevski’nin kitapları eline geçmiş ve yazarı benimsemişti. bu dönemden 1889 yılına kadar kendi çabalarıyla 5 kitap daha yayınlamayı başarmıştı.
bundan sonraki yıllarda olumlu düşünce tarzını geliştirdikçe var olan nietzsche ile var olmasını istediği nietzsche arasındaki uçurum giderek daha fazla açıldı. fikirlerindeki şiddetle dost olarak yanına aldığı kadının eline bakan adam arasındaki zıtlık duygulandırıcıydı. bilinen ölçülerden kendini kurtarmak bir yana hayatında annesinin ve kız kardeşinin etkisinden bile kendisini kurtaramıyordu. kitaplarında salık verdiği gibi yüreğindeki acıma duygusunu öldürmek şöyle dursun, son derece duyarlı, içten hıristiyanlar karşısında anlaşılmamaktan korkan biri olup çıkmıştı. karşılaştığı gerçekler yüzünden yüreği beyniyle devamlı savaş halinde bir adam olup çıkmıştı.
3 ocak 1889 yılında beklenen çöküntü gelip çattı. daha önceki aylarda akıl deneyinde aksama olduğunu gösteren belirtiler ortaya çıkmıştı. çapraşık şiddet duygularını dile getiren mektuplar yazıyordu. bunlardan birinde genç kayser’i öldürmek niyetinden söz ediyor, diğerinde çarmıha gerilmiş adam diye imza atıyordu.
derken bir gün sokakta bir at arabasının sahibinin atına çok kötü davrandığını gördü. koşup hayvanın boynuna sarıldı, acıyla öpmeye başladı hayvanı. sonra hıçkıra hıçkıra ağladı. birden kendini kaybedip yere yuvarlandı.
dostoyevski’nin suç ve ceza kitabında, eserin kahramanı raskolnikov’un da gözleri önünde bir at kırbaçlanıyordu. bu durum nietzsche’nin biyografi yazarlarının gözlerinden kaçmadı. zira nietzsche dostoyevski’i çok seviyor ve onun için şöyle diyordu: “kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog.”
her ne olursa olsun o an da bayılışı ve çöküşü tam oldu. bir daha aklını tam olarak kullanamadı, kitap yazamadı. hasta yatağında annesi ve kız kardeşi tarafından bakıma muhtaç bir şekilde son yıllarını geçirdi.
1900 yılında ise hayatını yalnız başına geçiren, birçok esere imza atan, herman hesse, michel foucault, albert camus, carl gustav jung gibi isimlere ilham kaynağı olmuş büyük filozof nietzsche, zaatüreden hayatını kaybetti. yıllarca hıristiyanlığa hizmet etmiş atalarının yanına gömüldü. kim bilir belki de onların yanında kendisini daha mutlu hissetmiştir.
yeryüzünde var olan bütün dinlerin ve politik görüşlerin insanoğlunun özgür gelişmesini engellediğine ve hepsinin yıkılması gerektiğine inanan bir insan…
nietzsche 1844’te saksonya’da bir taşra papazının en büyük oğlu olarak dünyaya geldi. gerek annesi, gerekte babası uzun protestan geçmişleri olan ailelerden geliyorlardı ve evlerinde sessiz, sakin, bilgili ve sıkıcı bir hava esiyordu. friedrich, gençliğinde çok zekiydi. evin ve okulun otoritesine sıkı sıkıya bağlıydı.
annesi, friedrich daha 5 yaşındayken dul kalmıştı ve sonradan olan kız kardeşleriyle birlikte komşu şehir olan naumburg’a yerleştiler. ailenin tek erkek üyesi friedrich ve burada kadınların arasında yani annesi, büyükannesi, teyzesi ve kız kardeşleri ile birlikte yaşamaya başladı.
1851 yılında weber enstitüsü’nde, eğitimine başladı. annesinin ona piyano hediye etmesiyle ilk müzik derslerini aldı. 10 yaşında ilk kompozisyon denemelerine başlayan friedrich orta öğrenimi sürecinde birkaç deneme, çok sayıda şiir ve kompozisyon kaleme aldı.
12 yaşına geldiğinde sonradan kendisinin açıkladığı üzere “olanca göz kamaştırıcılığı içinde tanrı’yı” gördü. on üç yaşında, yani 1857’de ilk otobiyografisini yazan nietzsche’nin, kafasını kötülük olgusu kurcalıyordu. “hiç bir adalete sığmayan, dünyadaki sayısız çatışma ve derin acı iyi bir tanrıya nasıl mal edilebilirdi? çocuğun küçük yaşta kaygı ile tanık olduğu, özellikle bedensel acı ve işkencelerin kaynağı neydi?” bu kuşkular nietzsche'nin bilincinde gelişecek, dört yıl sonra, 1861 yılında yazdığı ilk şiirin esin kaynağı olacaktı.
hayatını ailesinden de etkilenerek dine evrilten nietzsche, 20 yaşında bonn üniversitesinde ilahiyat eğitimi almaya başladı. fakat bu eğitim kısa sürdü ve 1 yıl sonra dillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalı olan filoloji’de karar kıldı. bu okulda çok sıkı bir şekilde eski yunanca ve latince öğrendi. evdeki rahat ve konforlu hayattan, okulun soğuk demir yataklarına geçiş onu epey üzmüştü. fakat düşünce tarzı bundan aldığı kuvvetle daha da güçlendi. kişiliğinin ve başarısızlığın bilincine bu sayede varmıştı.
ancak bir yandan da inancını sorgulamaya devam ediyordu. nietzsche’nin keskin zekası, içinde yaşadığı dünyanın çelişkilerini görmezlikten gelmesine engeldi. bu dönemde kadınlar tarafından çevrelenmiş geçmişi ve atacağı adımlar ve yapacakları yine ailesi tarafından planlanmış geleceği ile ilgili düşünmeye başladı. huzursuzdu, bilinçsiz bir isyan dürtüsü kişiliğine etki etmeye ve onu değiştirmeye başladı.
herkesin giremediği özel öğrenci birliklerine girdi, arkadaşlarıyla içki içmeye başladı ve öğrenciler arasında yapılan eskrim düellolarına katıldı. kaçınılmaz olarak bir düelloda yara aldı. burnunun üstündeki küçük dikiş izi o günlerden kalmaydı.
bu dönemde nietzsche’nin yaşadığı iki önemli olay hayatını sonsuza kadar değiştirecekti. birincisi gittiği bir genelevde kaptığı frengi virüsüydü. o dönem frenginin tedavisi mümkün değildi ve gittiği doktor bu hastalığı ondan gizlemeye karar verdi. aslında o dönem bu uygulama sıkça yapılan bir şeydi. ikinci olay ise gittiği bir sahaf dükkânında bulduğu kitaptı. arthur schopenhauer’in istem ve tasarım olarak dünya adlı kitaptı bu. yazarın karamsarlığı onu derinden etkilemişti ve nietzsche bu tarihten sonra yazar hakkında derin araştırmalar yapmıştı.
niçe için bir diğer önemli hadise ise 8 kasım 1868 yılında vilhelm richard wagner ile tanışmasıydı. nietzsche müzisyen olan wagner’e hayranlık derecesinde ilgi duyuyordu. her ikisinin ortak özelliği hem beethoven’a hem de schopenhauer’e olan ortak hayranlıklarıydı. wagner nietzsche’nin babasıyla hemen hemen aynı yaştaydı. babasız büyüyen nietzsche için baba figürü oluyordu ve o dönem wagner’den epey etkilenmişti.
öğrenimini tamamlayan nietzsche, çok genç yaşta yani daha 24’ündeyken isviçre’nin basel üniversitesinde filoloji profesörü oldu.
basel’de nietzsche’nin bilinen değerlere karşı isyanı açığa vuruldu ve kitaplarının ilk üçünü yazdı. aynı zamanda gittikçe artan ruhsal yalnızlığının bilincine vardı. fikirlerini anlayanlar pek azdı ve bunlar da istekli görünmüyorlardı. dostluğa pek düşkün olduğu halde uzun süreli pek az dostluk kurdu. gerçekte dostluk kuracak kendi çapında zeki insan bulamıyordu. basel’de hem filoloji hem de felsefe dersleri veren niçe üniversitede epey saygınlık kazanmıştı.
hem dostoyevski hem de tolstoy gibi savaş ortamını gören yazarlar kervanına katılacağı tarih 1870 yılıydı. gönüllü olarak prusya savaşında sağlık hizmetleri birliğine er olarak katılmıştı. nietzsche’nin o dönem içinde yanan vatanseverlik alevi ancak savaşa katıldığında sönecekti ve nitekim öyle oldu. kitabını tamamlama duygusunun bile önüne geçen vatanseverliğiyle ilgili sonraları şunları söyleyecekti: “karşımızda devlet var. başlangıcı insana utanç verici. çünkü devlet insanların çoğu için korumak bilmeyen bir acı kuyusu, ikide bir buhranlara salarak onları tüketen bir alev. ne var ki, çağırmaya görsün, ruhlarımız kendilerini unutuyor; kanlı çağrısına yığınlar koşa koşa gidiyor, kahraman oluyorlar.”
cepheye giderken, frankfurt’ta, oldukça gösterişli biçimde resmi geçit yapan bir süvari birliği görmüştü. bütün felsefesini yaratacak hayalin ve görüntünün o an doğduğunu söylemiş ve bunu şu sözlerle ifade etmişti: “en güçlü ve en yüksek yaşama isteminin sefil bir var oluş mücadelesinde değil, savaş isteminde, güç isteminde, yenmek isteminde olduğunu duydum ilk defa.” bu düşünce, onun “güç istenci” kitabının tohumu olacaktı ve oluşumundaki militarist kaynağı hiçbir zaman inkar etmeyecekti.
savaş ortamında karşılaştığı acı gerçekler karşısında dehşete düşen nietzsche halihazırda kaptığı frengi virüsünden sonra çürümüş cesetler ve yaralanan askerlere yardımcı olmaya çalıştığı bu dönemde dizanteri ve difteri virüslerine de merhaba demişti. böylece sağlığı giderek bozulan nietzsche cepheden vazgeçmek zorunda kaldı.
tekrar üniversiteye dönen yazar hem denemelerine hem de kitaplarına ağırlık verdi. 1972-1978 yılları arasında toplam 6 eserini yayınlamayı başarmıştı.
1879’da uzun yıllardır sürmekte olan sağlık problemleri iyice arttı. zira çocukluğundan bu yana miyop olan filozofun bu sorunu geçici körlüğe neden oluyordu. migren ve şiddetli mide ağrılarıyla birlikte sağlığı iyice bozulduğu için üniversitedeki görevinden istifa etmek zorunda kaldı.
üniversiteden istifa ettikten sonra birçok ülkeyi gezme fırsatı yakaladı ve o dönemden 1888 yılına kadar her sene yeni denemeler ve kitaplar yayınlamaya devam etti.
1882 yılında yazdığı şen bilim kitabı yayınlandıktan sonra ünlü yazar lou salome ile tanıştı. thuringia’da birlikte bir yaz geçiren ikiliye nietzsche’nin kız kardeşi elizabeth de eşlik etti. salome, nietzsche’yi bir partnerden çok öğretmen gibi görüyordu. ancak filozof salome’e aşık oldu ve onun peşinden koşmaya devam etti. salome, nietzsche’nin evlenme teklifini reddettikten sonra ilişkileri sona erdi. kardeşi elizabeth’in annesiyle birlikte sürekli olarak salome hakkında tartışmaları, tekrarlayan hastalık nöbetleri ve onu canından bezdiren intihar düşüncesi ile oldukça bunalan nietzsche, en büyük eserlerinden biri olan böyle buyurdu zerdüşt kitabının ilk bölümünü 10 günde yazacağı rapolla’ya kaçtı.
schopenhauer’e olan felsefi bağlılığını yitirdikten ve hayatını etkileyen, baba gibi gördüğü wagner ile olan ilişkisini tamamen koparması o dönem yazmaya devam ettiği böyle buyurdu zerdüşt kitabını da etkilemiş oldu. yazım tarzını değiştirmesi o dönem okuyucular tarafından fark edildi ve eserleri daha az satmaya başladı. bu dönemde yayıncısıyla sorunlar yaşamaya başlayan nietzsche’nin böyle buyurdu zerdüşt kitabının dördüncü bölümü ancak 40 kopya basıldı. bu kopyalar da sadece yakın çevresine dağıtıldı.
yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı eskisi kadar iyi üretemiyor ve çalışmaları üzerinde uzun süreler düşünme fırsatı yakalayamıyordu. işte tam o dönemde yani 1887 yılında dostoyevski’nin kitapları eline geçmiş ve yazarı benimsemişti. bu dönemden 1889 yılına kadar kendi çabalarıyla 5 kitap daha yayınlamayı başarmıştı.
bundan sonraki yıllarda olumlu düşünce tarzını geliştirdikçe var olan nietzsche ile var olmasını istediği nietzsche arasındaki uçurum giderek daha fazla açıldı. fikirlerindeki şiddetle dost olarak yanına aldığı kadının eline bakan adam arasındaki zıtlık duygulandırıcıydı. bilinen ölçülerden kendini kurtarmak bir yana hayatında annesinin ve kız kardeşinin etkisinden bile kendisini kurtaramıyordu. kitaplarında salık verdiği gibi yüreğindeki acıma duygusunu öldürmek şöyle dursun, son derece duyarlı, içten hıristiyanlar karşısında anlaşılmamaktan korkan biri olup çıkmıştı. karşılaştığı gerçekler yüzünden yüreği beyniyle devamlı savaş halinde bir adam olup çıkmıştı.
3 ocak 1889 yılında beklenen çöküntü gelip çattı. daha önceki aylarda akıl deneyinde aksama olduğunu gösteren belirtiler ortaya çıkmıştı. çapraşık şiddet duygularını dile getiren mektuplar yazıyordu. bunlardan birinde genç kayser’i öldürmek niyetinden söz ediyor, diğerinde çarmıha gerilmiş adam diye imza atıyordu.
derken bir gün sokakta bir at arabasının sahibinin atına çok kötü davrandığını gördü. koşup hayvanın boynuna sarıldı, acıyla öpmeye başladı hayvanı. sonra hıçkıra hıçkıra ağladı. birden kendini kaybedip yere yuvarlandı.
dostoyevski’nin suç ve ceza kitabında, eserin kahramanı raskolnikov’un da gözleri önünde bir at kırbaçlanıyordu. bu durum nietzsche’nin biyografi yazarlarının gözlerinden kaçmadı. zira nietzsche dostoyevski’i çok seviyor ve onun için şöyle diyordu: “kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog.”
her ne olursa olsun o an da bayılışı ve çöküşü tam oldu. bir daha aklını tam olarak kullanamadı, kitap yazamadı. hasta yatağında annesi ve kız kardeşi tarafından bakıma muhtaç bir şekilde son yıllarını geçirdi.
1900 yılında ise hayatını yalnız başına geçiren, birçok esere imza atan, herman hesse, michel foucault, albert camus, carl gustav jung gibi isimlere ilham kaynağı olmuş büyük filozof nietzsche, zaatüreden hayatını kaybetti. yıllarca hıristiyanlığa hizmet etmiş atalarının yanına gömüldü. kim bilir belki de onların yanında kendisini daha mutlu hissetmiştir.
devamını gör...
mitoloji
okullarda zorunlu olması gereken bir dersin adı. mitolojinin bir diğer adı efsane bilimidir. toplumların efsanelerini araştırır.
devamını gör...
moonbow
türkçe karşılığı gece gökkuşağı.
rutubetli havalarda ay ışığı ile oluşan ve nadir görülen bir doğa olayıdır.
rutubetli havalarda ay ışığı ile oluşan ve nadir görülen bir doğa olayıdır.
devamını gör...
intihal
tdk. aşırma.
yaygınlaşan dijital paylaşım platformları ile yepyeni cepheleri açılan eylem; sosyal medya, içerik ve haber paylaşım portalları gibi. sözlük gibi platformlarda bireysel araştırmalarımız sonucu girdiğimiz bilgi içerikli entryler aslında her birimizi gönüllü birer içerik üreticisi yapıyor. işte bu noktada her birimiz için intihale maruz kalma tehlikesi doğuyor. örneğin twitter'da aslı size ait olan bir tweetin başkası tarafından atılıp sizden daha fazla etkileşim alması dahi bir intihal.
hatırlayanlar olacaktır, stumbleupon diye çok güzel bir web sitesi vardı. her stumble tuşuna bastığınızda sizi önceden belirlediğiniz ilgi alanları doğrultusunda yeni bir web sitesine yönlendirirdi. ben de burada ilgimi çeken içerikleri hiçbir edinim sağlamadan ve birkaç farklı ek kaynaktan faydalanarak türkçeleştirirdim. bunu da o zaman aktif kullanıcısı olduğum sözlükte kaynaklarımı belirterek paylaşırdım. bir gün yine ilgimi çeken bir konuda bir içeriğe denk geldim. öncesinde herhangi bir türkçe portalda yayınlanmış mı diye kontrol ettim. yayınlanmadığını görünce de yine birkaç farklı kaynaktan olayı araştırıp olayı her yönünden ele alan uzunca bir entry paylaştım.
birkaç hafta sonraydı sanırım bir sosyal medya platformunda bir arkadaşımın konuyla ilgili paylaşımını gördüm. paylaşım, beş sene önce şimdikinden daha ünlü bile olsa hala ünlü sayılabilecek bir içerik paylaşım platformuna aitti. "aa," dedim, "benden farklı biri de denk gelmiş."
onun konuyu nasıl ele aldığını görmek için içeriği açtım. cümlelerimi birebir kopyaladığı yetmezmiş gibi kaynak olarak da beni değil, entrymin sonunda gösterdiğim kaynakları yazmıştı. çok da önemli değil zira bu tarz gönüllü içerik üreticiliği yaptığımız platformlarda yazdığımızda bunları da göze almış oluyoruz bir nevi. ancak yine de insan üzerinde hatırı sayılır bir zaman ve emek harcadığı ve karşılığında hiçbir edinim sağlamadığı bir şeyin üzerinden, başkası onu sadece kopyalayıp yapıştırarak bir edinim sağladığında kötü hissediyor; enayi gibi işte.
yaygınlaşan dijital paylaşım platformları ile yepyeni cepheleri açılan eylem; sosyal medya, içerik ve haber paylaşım portalları gibi. sözlük gibi platformlarda bireysel araştırmalarımız sonucu girdiğimiz bilgi içerikli entryler aslında her birimizi gönüllü birer içerik üreticisi yapıyor. işte bu noktada her birimiz için intihale maruz kalma tehlikesi doğuyor. örneğin twitter'da aslı size ait olan bir tweetin başkası tarafından atılıp sizden daha fazla etkileşim alması dahi bir intihal.
hatırlayanlar olacaktır, stumbleupon diye çok güzel bir web sitesi vardı. her stumble tuşuna bastığınızda sizi önceden belirlediğiniz ilgi alanları doğrultusunda yeni bir web sitesine yönlendirirdi. ben de burada ilgimi çeken içerikleri hiçbir edinim sağlamadan ve birkaç farklı ek kaynaktan faydalanarak türkçeleştirirdim. bunu da o zaman aktif kullanıcısı olduğum sözlükte kaynaklarımı belirterek paylaşırdım. bir gün yine ilgimi çeken bir konuda bir içeriğe denk geldim. öncesinde herhangi bir türkçe portalda yayınlanmış mı diye kontrol ettim. yayınlanmadığını görünce de yine birkaç farklı kaynaktan olayı araştırıp olayı her yönünden ele alan uzunca bir entry paylaştım.
birkaç hafta sonraydı sanırım bir sosyal medya platformunda bir arkadaşımın konuyla ilgili paylaşımını gördüm. paylaşım, beş sene önce şimdikinden daha ünlü bile olsa hala ünlü sayılabilecek bir içerik paylaşım platformuna aitti. "aa," dedim, "benden farklı biri de denk gelmiş."
onun konuyu nasıl ele aldığını görmek için içeriği açtım. cümlelerimi birebir kopyaladığı yetmezmiş gibi kaynak olarak da beni değil, entrymin sonunda gösterdiğim kaynakları yazmıştı. çok da önemli değil zira bu tarz gönüllü içerik üreticiliği yaptığımız platformlarda yazdığımızda bunları da göze almış oluyoruz bir nevi. ancak yine de insan üzerinde hatırı sayılır bir zaman ve emek harcadığı ve karşılığında hiçbir edinim sağlamadığı bir şeyin üzerinden, başkası onu sadece kopyalayıp yapıştırarak bir edinim sağladığında kötü hissediyor; enayi gibi işte.
devamını gör...