zaman tüneli
yabancı müzik dinlememek
gerçekten çok güzel olanlar vardır biliyorum ama ben anlamadığım derinlerine kadar hissetmediğim müziği dinleyemiyorum ya. bir de söyleme kısmı var tabi. o şarkı bağıra bağıra söylenecek yaşanacak. yabancı şarkılarda bunu yapmak da çok zor*
devamını gör...
politika
aristoteles'in büyük eseridir. siyaset felsefesi ve biliminin en temel kitaplarından biridir. toplam sekiz kitaptan oluşur. bazı kısımlarda eksikler olduğu düşünülse de metnin bütünlüğünü bozan bir durum söz konusu değil. remzi kitabevi baskısından okudum ben, mete tunçay çevirisi. orijinalinden değil ingilizceden çevrilmiş. gerekli görülen yerlerde kısa ve öz açıklamalar yapılmış. mete tunçay önemli bir siyaset bilimci ve entelektüel; ancak çeviride yer yer zorlama sözcükler kullandığını düşünüyorum. genel olarak iyi bir çeviri. kitap aile(hane) yönetimi incelemesiyle başlıyor. geçim kaynakları, geçimi sağlamak, para, kâr ve hangi yolun tutulması gerektiği tartışılıyor. aristoteles için geçim sağlamak doğal bir şey. bunun farklı yolları var. çiftçilik, çobanlık, avcılık ve toplayıcılık gibi. bunlar takdir ediliyor. para meselesine pek sıcak bakmıyor. para doğal bir şey değil çünkü. ticaret de keza öyle. insan gereksinimlerinin ötesine geçip amacı para kazanmak olarak belirliyorsa bu hoş değil. bir biyolog gibi yaklaşıyor devlete. onu parçalarına ayırıyor. aile en küçük birim veya topluluk. aileler birleşip köyleri meydana getirirler; köyler de birleşip kenti(devleti) oluştururlar. kent dediğimiz politik birlik iyi'yi amaçlar. insanların bir araya gelerek politik birliği oluşturmalarının ereği iyi'ye erişmektir. ortak yararı sağlamaktır. kent yurttaşlarını iyi ve erdemli alışkanlıklara yöneltmelidir. amaç sadece yaşamak değil; iyi yaşamaktır. mutluluk herkesin istediği ve kendisine yöneldiği şeydir. kendisi için istenendir. başka şeylere erişmek için mutluluğu istemeyiz. aristoteles çeşitli anayasaları inceliyor. anayasadan siyasal rejimleri veya yönetim biçimlerini anlamalıyız. ona göre makbul üç anayasa biçimi ve onlardan sapan üç de bozulmuş biçim vardır. makbul olanlar: monarşi, aristokrasi ve politeia(anayasal yönetim/siyasal yönetim). üç sapma biçimi ise: tiranlık, oligarşi ve demokrasidir. politeia çoğunluğun yasaya dayalı yönetimidir. demokrasi ve oligarşinin bir karmasıdır. orta sınıf rejimidir. aristoteles çok tutar bu anayasayı. orta sınıflar ölçülü olmayı çağrıştırır. doğru orta öğretisiyle de uyumlu. hangi anayasa hangi toplum için uygundur? sorunun cevabını oldukça ayrıntılı olarak tartışır. nüfus, coğrafya, toplumun gelenekleri, kentin erdemi ve eğitim gibi önemli unsurlara değinir. anayasaların korunması için neler yapılması gerektiğini tartışır. yasaların bu noktada çok büyük önemi vardır. yasaların amacı yurttaşlara erdemli ve iyi alışkanlıklar kazandırmaktır. ayrıca devrimleri de inceler. her bir anayasa için nelerden kaçınılması gerektiğini irdeler. sözgelimi oligarşilerde yoksulları tamamen ezmemelidir. mülkiyet sahibi sınıf halkı aşağılamamalıdır. tartışılan meselelerden biri de köleliktir. aristoteles için bu doğal bir şeydir. kimileri yönetilmek için vardır. yalnızca beden işlerine uygun olanlar doğadan köledir. canlı araçlardır köleler. bunlar gülünç argümanlar tabii ki, ulusal ön yargılar. kitapta eğitim meselesi önemli bir yer tutuyor. kamusal bir mesele olarak görülüyor. gençlerin eğitimine odaklanmak gerekir. onlar geleceğin yurttaşlarıdır. sparta, girit ve kartaca anayasaları ele alınıyor. olumlu ve olumsuz yönleri tartışılıyor. sparta'yı kadınlar yıkmıştır diyebiliriz, işin latifesi olarak. aristoteles sparta'da kadınların çok başıboş olduklarından yakınıyor. toprakların ciddi bir kısmına sahip olmalarını kabul edilebilir bulmuyor. yine sparta'da yalnızca askerlik meselesinin önemsenmesinden hoşlanmıyor. kitabın önemli savlarından biri kişilerin değil, yasaların yönetiminin savunulmasıdır bence. yasalar erdemli olmalıdır, yurttaşları iyi alışkanlıklara yöneltmelidir. genel olmalıdırlar. herkes için geçerlidirler. ''yasanın yönetmesini isteyen tanrının veya aklın yönetmesini istiyordur.''
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
günde en az 4 saat babayı dinlemezsem günümü eksik sayıyorum. nur içinde yat baba.
devamını gör...
islam ülkelerinin bilime yatkınlığı
dini bilime tercih ettiğimiz için aziz sancar/ orhan pamuk/ yaşar kemal elif şafak gibi tek tük istisnalar dışında neredeyse hiç ilah seviyesinde yazarımız yok.
oysaki avrupa ülkesi yazarlarına bakıyoruz, ingiliz, rus, amerikan ve fransız edebiyatı/ yazarları/ bilim insanları dünyaya kafa tutuyor.
ama bunun en önemli nedeni galiba dilimizin ingilizce olmaması, sahip olduğumuz dini bilime tercih etmiş olmak ve ne yazık ki o insanların burada doğmamış olması.
tolstoy rizeli olsa iyiydi.^^
oysaki avrupa ülkesi yazarlarına bakıyoruz, ingiliz, rus, amerikan ve fransız edebiyatı/ yazarları/ bilim insanları dünyaya kafa tutuyor.
ama bunun en önemli nedeni galiba dilimizin ingilizce olmaması, sahip olduğumuz dini bilime tercih etmiş olmak ve ne yazık ki o insanların burada doğmamış olması.
tolstoy rizeli olsa iyiydi.^^
devamını gör...
burcunda taşıdığın bir özellik
uykuyu çok sevmem.
devamını gör...
burcunda taşıdığın bir özellik
devamını gör...
polder

denizden setlerle kazanılan toprak.
ayrıca hollandalıların bir kentleşme kültürü olarak * bu kazanılan topraklar kamu malı olması nedeni ile tüm paydaşların biraya gelip anlaşmadan kalkmadıkları ve "polder masası" adını verdikleri güzel bir de sistemleri vardır.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
sokaklarda yaşamaya çalışan hayvanları tekmeleyen , döven , torbaya doldurup atan , zehirleyen , benzin dökerek yakan , yapıştırıcı ve ya koli bandı ile ağızlarını ya da bacaklarını bağlayan , elektrik veren , tecavüz eden , vuran , boyayan , çivili tavuk eti veren ve daha bilmediğim pek çok yöntemle yok etmeye çalışan manyakların hepsini ama hepsini bir gemiye koyup , susuz - katıksız açık denize salmak istiyorum. çok net.
devamını gör...
gönlünün alınmasını beklemek
daha çok beklenir...
devamını gör...
benden uzak olsun dediğimiz insan
laf taşıyan kişiler.
kendi için hic bir sey yapmayanlar.
kendi için hic bir sey yapmayanlar.
devamını gör...
yazarların yeni başladığı şeyler
ders çalışmaya:)
devamını gör...
signum regis
2007'de kurulan ve son albümü bugün çıkan veya günün ilerleyen saatlerinde çıkacak olan 7 albümü bulunan slovakyalı kaliteli power metal grubudur.
slovakya ve metal deyince aklıma çok fazla şey gelmiyor ama bu herifler cidden iyi. 2008'de çıkan ilk albümlerinden itibaren türe pek özgün şeyler katmamış olsalar da hep klas işler sunmuşlar. özellikle ilk albümlerinde kompozisyon bakımından birtakım "heyecanlı deneme"lere rastlasak da sonradan bu bakımdan da gelişmişler; tüm albümlerinde kayda değer bir kalite sunuyorlar. bugün çıkan veya çıkması beklenen albümleri undivided'a da bir şans vereceğim mutlaka.
yeri geldiğinde cayır cayır heavy metal elementleri ve nispeten sofistike progressive metal dokunuşları olsa da müziklerinde, temelde power metal yaptıklarını söyleyebilirim. avrupa power metalinin 2000'lerde çıkan iyi temsilcilerinden biriler bence. klavyelerden de faydalanıyorlar avrupalı öncüleri gibi lakin daha ziyade gitarlar ve vokaller asıl egemen olan unsurlar müziklerinde. ilk iki albümlerindeki vokalist göran edman'ı birtakım başka projelerinden tanıyordum zaten. sonrasında da gruba mayo petranin isminde bir arkadaş gelmiş. bir süredir ise vokalistleri jota fortinho isminde biri. aralarından mayo benim favorim olsa da hepsi benzer stillerle ve klasik power normlarında şarkı söylüyorlar diyebilirim.
ilk albümlerindeydi herhalde. sonlarda acayip davul atraksiyonları vardı. elbette power metalde, bir progressive metaldeki kadar uçuk yetenek gösterileri pek yapamazsınız o yüzden "solo" olarak size ayrılan kısımlarda tam hünerlerinizi gösterebilirsiniz. angra gibi prog yönü daha baskın bir power metal grubuysanız işler değişebilir elbette ama signum regis, dediğim gibi daha ziyade salta yakın power metal tarzına sahip bir topluluk. ancak, aslında davuldan anlayan birinin fark edebileceği netlikte ipuçları da veriyor aslında bateristleri, şarkılar içinde. bu arada bu enstrümanda da sabit bir elemanla gitmediklerini ama tüm albümlerindeki davulculukların üst kalitede olduklarını da ekleyeyim.
gitarlardan sorumlu olan filip koluš ve klavyeci ján tupý ise hep aynı kalmış ki melodi karakterlerini veren kişiler de bunlar denebilir albümlerine. vokaller de melodik elbette ama altyapısal melodilerden bahsediyorum. basçı ronnie könig de hiç değişmeyen bir elemanları ve o da kalifiye bir müzisyen.
signum regis'in iki sebeple pek de büyüyebilme şansı olduğunu düşünmüyorum metal dünyasında; 1.si, power metal zirvesini 90'larda gördü ve 2000'lerde "öldü" diyemesek de şaşaalı günleri çok geride kaldı diyebiliriz. 2. olarak da bu grup "mainstream"e oynamıyor hiç, albümlerinde. yani belli bir tarz oturtmuşlar ve klasik power metal alevini kendilerince canlı tutmaya çalışıyorlar. bu, saygı duyulası bir şey elbette ama bu yaklaşımla tüm power metal dinleyicilerini tavlayabilseniz bile kitleniz yine de sınırlı olacaktır zira dinleyici bazında da power metali hevesle takip eden metalci sayısı artık çok fazla diyemeyiz gibime geliyor.
yer yer neoklasik atraksiyonlar da içeren çok sıkı bir power metal albümü dinlemek isterseniz grubun aşağıya koyduğum 2015'te çıkan ama 2023'te sound'u yenilenen albümüne bir şans verebilirsiniz. bence 2015'teki orijinal kaydı da gayet iyiydi ama bu versiyon sanki daha da iyi sound bazında. bu sound "güncelleme" şeysini her zaman iyi bulmam ama burada güzel bir iş çıkartılmış. bu arada bu da favori albümüm, grubun şimdiye kadar çıkarttıkları arasından. dediğim gibi, çıkış tarihi bugün olarak görünen bir albümleri daha var. henüz dinlemediğim için, onu hariç tutuyorum bu değerlendirmemde.
slovakya ve metal deyince aklıma çok fazla şey gelmiyor ama bu herifler cidden iyi. 2008'de çıkan ilk albümlerinden itibaren türe pek özgün şeyler katmamış olsalar da hep klas işler sunmuşlar. özellikle ilk albümlerinde kompozisyon bakımından birtakım "heyecanlı deneme"lere rastlasak da sonradan bu bakımdan da gelişmişler; tüm albümlerinde kayda değer bir kalite sunuyorlar. bugün çıkan veya çıkması beklenen albümleri undivided'a da bir şans vereceğim mutlaka.
yeri geldiğinde cayır cayır heavy metal elementleri ve nispeten sofistike progressive metal dokunuşları olsa da müziklerinde, temelde power metal yaptıklarını söyleyebilirim. avrupa power metalinin 2000'lerde çıkan iyi temsilcilerinden biriler bence. klavyelerden de faydalanıyorlar avrupalı öncüleri gibi lakin daha ziyade gitarlar ve vokaller asıl egemen olan unsurlar müziklerinde. ilk iki albümlerindeki vokalist göran edman'ı birtakım başka projelerinden tanıyordum zaten. sonrasında da gruba mayo petranin isminde bir arkadaş gelmiş. bir süredir ise vokalistleri jota fortinho isminde biri. aralarından mayo benim favorim olsa da hepsi benzer stillerle ve klasik power normlarında şarkı söylüyorlar diyebilirim.
ilk albümlerindeydi herhalde. sonlarda acayip davul atraksiyonları vardı. elbette power metalde, bir progressive metaldeki kadar uçuk yetenek gösterileri pek yapamazsınız o yüzden "solo" olarak size ayrılan kısımlarda tam hünerlerinizi gösterebilirsiniz. angra gibi prog yönü daha baskın bir power metal grubuysanız işler değişebilir elbette ama signum regis, dediğim gibi daha ziyade salta yakın power metal tarzına sahip bir topluluk. ancak, aslında davuldan anlayan birinin fark edebileceği netlikte ipuçları da veriyor aslında bateristleri, şarkılar içinde. bu arada bu enstrümanda da sabit bir elemanla gitmediklerini ama tüm albümlerindeki davulculukların üst kalitede olduklarını da ekleyeyim.
gitarlardan sorumlu olan filip koluš ve klavyeci ján tupý ise hep aynı kalmış ki melodi karakterlerini veren kişiler de bunlar denebilir albümlerine. vokaller de melodik elbette ama altyapısal melodilerden bahsediyorum. basçı ronnie könig de hiç değişmeyen bir elemanları ve o da kalifiye bir müzisyen.
signum regis'in iki sebeple pek de büyüyebilme şansı olduğunu düşünmüyorum metal dünyasında; 1.si, power metal zirvesini 90'larda gördü ve 2000'lerde "öldü" diyemesek de şaşaalı günleri çok geride kaldı diyebiliriz. 2. olarak da bu grup "mainstream"e oynamıyor hiç, albümlerinde. yani belli bir tarz oturtmuşlar ve klasik power metal alevini kendilerince canlı tutmaya çalışıyorlar. bu, saygı duyulası bir şey elbette ama bu yaklaşımla tüm power metal dinleyicilerini tavlayabilseniz bile kitleniz yine de sınırlı olacaktır zira dinleyici bazında da power metali hevesle takip eden metalci sayısı artık çok fazla diyemeyiz gibime geliyor.
yer yer neoklasik atraksiyonlar da içeren çok sıkı bir power metal albümü dinlemek isterseniz grubun aşağıya koyduğum 2015'te çıkan ama 2023'te sound'u yenilenen albümüne bir şans verebilirsiniz. bence 2015'teki orijinal kaydı da gayet iyiydi ama bu versiyon sanki daha da iyi sound bazında. bu sound "güncelleme" şeysini her zaman iyi bulmam ama burada güzel bir iş çıkartılmış. bu arada bu da favori albümüm, grubun şimdiye kadar çıkarttıkları arasından. dediğim gibi, çıkış tarihi bugün olarak görünen bir albümleri daha var. henüz dinlemediğim için, onu hariç tutuyorum bu değerlendirmemde.
devamını gör...
kahvaltıyı güzelleştiren sofra elemanı
adriana limanı....
domuz jambon+şarap.
domuz jambon+şarap.
devamını gör...
burcunda taşıdığın bir özellik
sonuca ulaşana kadar ısrarcı olmam..
devamını gör...
yazarların yeni başladığı şeyler
parabiriktirmeye başladım..
devamını gör...