zaman tüneli
her saat başında
çok sevdiğim bir ferdi tayfur şarkısıdır. bana kalırsa ayrı bir tınısı vardır ve dinlerken dikkat kesilirseniz şayet, şarkıyı canı yanan bir insan söylüyormuş gibi gelir.
belki de şarkıyı söylediğinde gerçekten canı yanıyordur.
kim bilir.
belki de şarkıyı söylediğinde gerçekten canı yanıyordur.
kim bilir.
devamını gör...
sonuna kadar
ferda anıl yarkın şarkısı olup 1995 yılında yayınlanan sonuna kadar albümünde yer alır;
söz müzik mustafa sandal ve
ferda anıl yarkın imzası taşımaktadır.

yetişemedim ben sana.
söz müzik mustafa sandal ve
ferda anıl yarkın imzası taşımaktadır.

yetişemedim ben sana.
devamını gör...
14 mart 2025 galatasaray antalyaspor maçı
28. hafta açılış maçı. başlama saati 20:30
bu maçı kazanıp 2 maç fazlasıyla da olsa, puan farkını 10'a çıkarmamız gerekiyor. teoride puan farkını arttırmış olmasakta, rakipde baskı oluşturma ihtimali var. kalan maç sayısı azaldıkça rakibin ben kazansam da adam kaybetmiyor, fark kapanmıyor hissini aşılamak gerek.
ama işte oynadığımız oyunu düşününce biz bunu bile beceremeyiz, gene puan kaybedecek miyiz hissi de taraftarın içinde mevcut.
bu maçı kazanıp 2 maç fazlasıyla da olsa, puan farkını 10'a çıkarmamız gerekiyor. teoride puan farkını arttırmış olmasakta, rakipde baskı oluşturma ihtimali var. kalan maç sayısı azaldıkça rakibin ben kazansam da adam kaybetmiyor, fark kapanmıyor hissini aşılamak gerek.
ama işte oynadığımız oyunu düşününce biz bunu bile beceremeyiz, gene puan kaybedecek miyiz hissi de taraftarın içinde mevcut.
devamını gör...
dondurmada en iyi ikili
çilek-çikolata
devamını gör...
her saat başında
rahmetli ferdi tayfur şarkısı. ara ara açıp dinlemekte fayda var.
“susunca şarkılar, susunca bir bir
her saat başında hatırla beni
aşkına kul ise mahkum bu kalbim
her saat başında, her saat başında hatırla beni
her saat başında, her saat başında hatırla beni”
“susunca şarkılar, susunca bir bir
her saat başında hatırla beni
aşkına kul ise mahkum bu kalbim
her saat başında, her saat başında hatırla beni
her saat başında, her saat başında hatırla beni”
devamını gör...
takım elbise
iş yüzünden ne yazık ki üzerimden çıkaramadığım kıyafettir.
devamını gör...
türkiye'nin beyaz eşya üretiminde avrupa lideri olması
nicel değerlerin realitesi yok. nitel değer lazım. doğum oranı en fazla olan avrupa ülkesiyiz, sürekli insan spawnlıyoruz ama kalite var mı kalite? ayrıca türkiye dünya'da 100. sırada, acayip bir bilgi vereyim gazze 27. sırada, batı şeria 66. sırada. şimdi al bu bilgileri ne yaparsan yap aktroll.
devamını gör...
kendi yazdığım hikayeler
masanın üzerinde tek bir kadeh, iki tabak ve ikişer çatal bıçak duruyordu. bozuk bir plaktan gelen, cızırtılı bir ses duyuyordu. hüzünlüydü ve kızgın… gramofonun kenarları yaldızlı, kestane rengi kasasına yöneldi. plağı nazikçe çıkartıp, kapıya doğru fırlattı. bir daha duymak istemiyordu o şarkıyı. şimdi ev yalnızlık kadar sessizdi.
öfkesini yenememiş olsa gerek ki; heybetli gramofonu, üzerinde durduğu mermer sehpadan aşağı itti güçlükle. içinde tüten harlı dumandan olsa gerek, hâlâ gözleri yanıyordu.
kurşuni renkli berjere oturdu. sigarasını yaktı ve çakmağı ahşap orta sehpanın üzerine koydu. gözü tekrar yuvarlak, beyaz örtülü masaya ilişti. kadehin üzerindeki kırmızı ruj izi midesine kramplar girmesine, aklının bulanmasına sebep oluyordu. sigarasını küllüğe bastırdıktan hemen sonra, aceleyle kalkıp kadehi sol eline aldı. sağ elinin işaret parmağıyla kadehin kenarında daireler çizerken, karışık bir sırayla, bütün yaşanılanları düşünüyordu. anılar boğazında düğümlendi.
“söz veriyorum” diyordu, “söz veriyorum, gökteki yarım ay, ovalardaki kırmızı gelincikler, saksıdaki sardunya, hep senin gülüşüne sığacak”
o zaman da inanmamıştı kadın. zaten inanamak için saat epey geç olmuştu artık. ihanet kör bir bıçaktı ve hala göğsünde duruyordu.
masanın tepesinde dikilen aynaya baktı uzun uzun. gözlerinde en ufak bir yaşam belirtisi yoktu. nasıl izin vermişti kendisine? nasıl çalmıştı benliğinden çocuk gülüşlerini? nasıl böylesine ihanet edebilmişti aklına? nerede başladı bu ağır yenilgi, ne zaman yola koyuldu ruhu?
kadeh elinden yere düştü, sessizlik kırıldı. yassı cam hala sapasağlamdı. masada duran peçeteyi alıp, hırsla dudağındaki kırmızı ruju silmeye çalıştı. dudaklarına öyle bastırıyordu ki, yumuşak kağıt parçalanıyordu benliği gibi.
biliyordu, özüne kattığı süslü yalanlar, bir rujdan ibaret değildi. öyle kolay çıkmaz, sadece kanatmaz, parçalardı da her şeyi.
kadın pencereye yöneldi. madem yeniden öyle gülümseyemiyordu, korumaya gücü yetmiyordu, o halde yaşatmanın da bir anlamı yoktu.
hızla açtı kanadını pencerenin, çocukluğunu aşağı attı.
öfkesini yenememiş olsa gerek ki; heybetli gramofonu, üzerinde durduğu mermer sehpadan aşağı itti güçlükle. içinde tüten harlı dumandan olsa gerek, hâlâ gözleri yanıyordu.
kurşuni renkli berjere oturdu. sigarasını yaktı ve çakmağı ahşap orta sehpanın üzerine koydu. gözü tekrar yuvarlak, beyaz örtülü masaya ilişti. kadehin üzerindeki kırmızı ruj izi midesine kramplar girmesine, aklının bulanmasına sebep oluyordu. sigarasını küllüğe bastırdıktan hemen sonra, aceleyle kalkıp kadehi sol eline aldı. sağ elinin işaret parmağıyla kadehin kenarında daireler çizerken, karışık bir sırayla, bütün yaşanılanları düşünüyordu. anılar boğazında düğümlendi.
“söz veriyorum” diyordu, “söz veriyorum, gökteki yarım ay, ovalardaki kırmızı gelincikler, saksıdaki sardunya, hep senin gülüşüne sığacak”
o zaman da inanmamıştı kadın. zaten inanamak için saat epey geç olmuştu artık. ihanet kör bir bıçaktı ve hala göğsünde duruyordu.
masanın tepesinde dikilen aynaya baktı uzun uzun. gözlerinde en ufak bir yaşam belirtisi yoktu. nasıl izin vermişti kendisine? nasıl çalmıştı benliğinden çocuk gülüşlerini? nasıl böylesine ihanet edebilmişti aklına? nerede başladı bu ağır yenilgi, ne zaman yola koyuldu ruhu?
kadeh elinden yere düştü, sessizlik kırıldı. yassı cam hala sapasağlamdı. masada duran peçeteyi alıp, hırsla dudağındaki kırmızı ruju silmeye çalıştı. dudaklarına öyle bastırıyordu ki, yumuşak kağıt parçalanıyordu benliği gibi.
biliyordu, özüne kattığı süslü yalanlar, bir rujdan ibaret değildi. öyle kolay çıkmaz, sadece kanatmaz, parçalardı da her şeyi.
kadın pencereye yöneldi. madem yeniden öyle gülümseyemiyordu, korumaya gücü yetmiyordu, o halde yaşatmanın da bir anlamı yoktu.
hızla açtı kanadını pencerenin, çocukluğunu aşağı attı.
devamını gör...
bir zamanlar anadolu'da
bir nuri bilge ceylan filmidir.

filmin senaryosunu da yönetmen nuri bilge ceylan, esra ceylan ve ercan kesal yazmıştır. aslında hikaye bir doktor olan ercan kesal'a aittir. görüp bildiği, gözlemlediği ve deneyimlediği bir olaydır.
filmde muhammet uzuner, yılmaz erdoğan, taner birsel, ahmet mümtaz taylan, ercan kesal, fırat tanış, kubilay tunçer ve cansu demirci rol almıştır. kadro zaten birçok şeyi anlatmak için yeterlidir bence.62
filmde anlatılan olay işlenen bir cinayet sonucunda cesedin aranmasıdır. bu aramaya katılan herkesin de aklında bambaşka hesaplar ve bambaşka hesaplaşmalar vardır. ben özellikle yılmaz erdoğan'ın canlandırdığı polis ile ercan kesal'ın canlandırdığı muhtar karakterlerini çok beğendim.
muhtarın evindeki yemek sahnesini özellikle çok severim. ve ercan kesal'ın anlattığı yılmaz erdoğan'ın doğaçlama sahnesi gerçekten nefistir.
film en sevdiğim nuri bilge ceylan filmlerinden biridir. nuri bilge ceylan'ın memleketinde yaşamaya başladığım üç yıldan beri yönetmenin filmlerini daha iyi anladığımı, en azından daha çok hissettiğimi fark ediyorum.
bir yerde nejat işler bu filmin bir kovboy filmi olduğunu söylediği ve bundan memnun olmadığını ima ettiği bir video izledim. anlamsız bir eleştiri geldi bana. öyle olsa bile film iyi bir filmdir.
her neyse işte elma yuvarlanır yerini bulur.

filmin senaryosunu da yönetmen nuri bilge ceylan, esra ceylan ve ercan kesal yazmıştır. aslında hikaye bir doktor olan ercan kesal'a aittir. görüp bildiği, gözlemlediği ve deneyimlediği bir olaydır.
filmde muhammet uzuner, yılmaz erdoğan, taner birsel, ahmet mümtaz taylan, ercan kesal, fırat tanış, kubilay tunçer ve cansu demirci rol almıştır. kadro zaten birçok şeyi anlatmak için yeterlidir bence.62
filmde anlatılan olay işlenen bir cinayet sonucunda cesedin aranmasıdır. bu aramaya katılan herkesin de aklında bambaşka hesaplar ve bambaşka hesaplaşmalar vardır. ben özellikle yılmaz erdoğan'ın canlandırdığı polis ile ercan kesal'ın canlandırdığı muhtar karakterlerini çok beğendim.
muhtarın evindeki yemek sahnesini özellikle çok severim. ve ercan kesal'ın anlattığı yılmaz erdoğan'ın doğaçlama sahnesi gerçekten nefistir.
film en sevdiğim nuri bilge ceylan filmlerinden biridir. nuri bilge ceylan'ın memleketinde yaşamaya başladığım üç yıldan beri yönetmenin filmlerini daha iyi anladığımı, en azından daha çok hissettiğimi fark ediyorum.
bir yerde nejat işler bu filmin bir kovboy filmi olduğunu söylediği ve bundan memnun olmadığını ima ettiği bir video izledim. anlamsız bir eleştiri geldi bana. öyle olsa bile film iyi bir filmdir.
her neyse işte elma yuvarlanır yerini bulur.
devamını gör...
dondurmada en iyi ikili
lime-kavun.
devamını gör...
paul morphy
paul morphy (1837-1884), amerikalı bir satranç dehasıdır. 19. yüzyılın ortalarında satranç dünyasında devrim niteliğinde bir oyuncu olarak tanınmış ve kısa ama etkileyici kariyerinde önemli zaferler elde etmiştir. avrupa'da birçok büyük ustayı yenmiş, hatta dönemin dünya şampiyonunu ezici bir zaferle mağlup ederek ülkesine dönmüş ve gayriresmi dünya şampiyonu olarak kabul edilmiştir. satranç kariyerine, hukuk alanında devam etmek için son vermiştir. oyunları hakkında ise yorum yapmamış, bir süre sonra tamamen satrancı bırakmıştır. morphy, yaşamının son yıllarında yalnızca ailesiyle vakit geçirmiştir. ölümü hakkında ise pek çok spekülasyon bulunmakla birlikte, 1884'te yalnız ve maddi sıkıntılar içinde, 47 yaşında hayatını kaybetmiştir.
devamını gör...
selçuk altun
1950 doğumlu türk yazar olarak bilinir;
aslında banka üst düzey yöneticisi olduğu bilinen yazarın babası kaymakam ve vali olarak görev almış ve yazarın çocukluğu bu yüzden farklı şehirlerde geçmiştir.
boğaziçi üniversitesi işletme mezunu olan yazar kendini yazmaya ve okumaya adamak için emekli olmuştur.
kitaplarının yaklaşık 15 dile çevrildiği bilinmekte ve bir kitabı sedat simavi edebiyat ödülü sahibi olmuştur.

bazı kitapları
işte geldim deniz kenarı
annemin öğretmediği şarkılar
ayrılık çeşmesi sokağı
senelerce senelerce evveldi
bir sen yakınsın uzakta kalınca
bu dünyada muhatabım kitaplar,
kalan umurumda değil.
aslında banka üst düzey yöneticisi olduğu bilinen yazarın babası kaymakam ve vali olarak görev almış ve yazarın çocukluğu bu yüzden farklı şehirlerde geçmiştir.
boğaziçi üniversitesi işletme mezunu olan yazar kendini yazmaya ve okumaya adamak için emekli olmuştur.
kitaplarının yaklaşık 15 dile çevrildiği bilinmekte ve bir kitabı sedat simavi edebiyat ödülü sahibi olmuştur.

bazı kitapları
işte geldim deniz kenarı
annemin öğretmediği şarkılar
ayrılık çeşmesi sokağı
senelerce senelerce evveldi
bir sen yakınsın uzakta kalınca
bu dünyada muhatabım kitaplar,
kalan umurumda değil.
devamını gör...
islam'ın gerçek din olma ihtimali
yüzde yüzdür. zaten isa da dahil olmak üzere tüm peygamberler müslümandır.
bu arada tekrar hatırlatalım; şu an için elimizdeki tek gerçek kutsal kitap kuran'dır ve de bugün dinin tek kaynağıdır:
www.kurandakidin.com/
emre1974tr.blogspot.com/
bu arada tekrar hatırlatalım; şu an için elimizdeki tek gerçek kutsal kitap kuran'dır ve de bugün dinin tek kaynağıdır:
www.kurandakidin.com/
emre1974tr.blogspot.com/
devamını gör...
real madrid
1966- 1998 ve 2002- 2014 yıllari arasında ucl yerine babayı alan torpilli takım. şampiyonlar ligi'ni 5 kez üst üste aldığı 1950li yıllarda o kadroyu barcelona'ya giden futbolcuları zorla real madrid'e getiren diktatör franco sayesinde kurdular. ortada hem zorbalık hem hırsızlık hem dolandırıcılık var. bunun dışında 2000- 2003 arası dönemde dönemin psg'si gibi parayı bastırıp her oyuncuyu aldılar. psg baskani arap olduğu , real madrid başkanı ispanyol olduğu için kimse finansal fair play kuralını uygulamaya koymadı, başkanı arap olsa 2000lerin başında bu kural çıkardı. bu da bir ayrıcalık ve ayrımcılık. son 10 yıldaki başarılarında da hakemler bayern münih, liverpool, atletico madrid gibi takımların hakkını yedi. tüm bunlar olmasa milan veya liverpool kadar şampiyonlar ligi kupaları olurdu. gerçek hayatta kendi başarısız olan güce tapan ezikler madrid'e hayranlar. barcelona veya ajax gibi bir kültür oluşturamadilar.
devamını gör...
madalya almış olmam
ikinci madalyamı almış olmamdır. tek tek tebrik mesajları yerine buradan teşekkür etmek istedim.
devamını gör...
en son aldığınız mesaj
devamını gör...
moral bozukluğu ile baş etme yöntemleri
biraz keyifsiz uyandım. birkac haftadır üst üste negatif uyaranlar buluyor beni, yoruluyorum.
duşa girdim. kişisel bakım bı şeyler. çıkışta saçıma ayrı, ayağıma ayrı, vücuduma ayrı, yüzüme ayrı krem. deodarant parfüm. tertemiz cicili bicili pijamalar. ayağımdaki ve elimdeki ojeleri de yeniledim.
şu an kendimi prenses gibi hissediyorum, keyfim gıcır;)
duşa girdim. kişisel bakım bı şeyler. çıkışta saçıma ayrı, ayağıma ayrı, vücuduma ayrı, yüzüme ayrı krem. deodarant parfüm. tertemiz cicili bicili pijamalar. ayağımdaki ve elimdeki ojeleri de yeniledim.
şu an kendimi prenses gibi hissediyorum, keyfim gıcır;)
devamını gör...