zaman tüneli
kızlara yazmayan kendi halinde takılan erkekler
devamını gör...
kızlara yazmayan kendi halinde takılan erkekler
atacand 16mg plus tansiyon hapımı da içmişim ki heheheeeeyt. değmeyin keyfime. yine huzur dolu, ılık bir rüzgar esen hoş bir bahar akşamında eski bir yeşilçam filmi açacağım ve hüngür hüngür ağlayacağım. hayat bu şekilde de süper.
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
aşkından öldüğün kadının başkasını sevdiğini görünce nasıl da çirkinleşmişsin.
devamını gör...
ilk buluşmada erkeği yatağa atan kadın
her ne kadar çoğu erkeğin hayali olsa da, ben iffetini gözü gibi saklayan bir erkek olarak hoş karşılamıyorum bu tür şeyleri.
devamını gör...
alparslan kuytul
mısır da uzun yıllar kalmış lakin "mısır-s.arabistan selefileri" ile ters düşmüştür ve nurculuğun "medreset'üz zehra meşrebi" tandanslıdır!. bilhassa hapiste iken "(türkiye'ye has) tevhidi-selefi çizgiyi" geliştirmiş hüsn'ü niyet sahibi bir ilim-aksiyon erbabı görüntüsündedir? geçen sene istanbul fatih de -namaz kılarken şehid edilen- muhibbanımız (diyarbekirli) ramazan hoca, hakkında "hüsn'ü şehadet ile" mukabele eder ki, biz dahi "hüsn'ü zan ile" mükellefiz!.
devamını gör...
normal sözlük
tam ve net olarak: inci sözlüğün küfürsüz versiyonu
devamını gör...
sözlüğün akil yazarları
(bkz: allaha şirk koşarken dalağı şişen ateist (yazar))
kendisi yazmadan ben yazayım dedim ama kafa iznindeymiş. *
kendisi yazmadan ben yazayım dedim ama kafa iznindeymiş. *
devamını gör...
fender standard stratocaster
kavuştuğum süper gitarım. belli ki aramızda çoook şeyler yaşanıcak. gülücezzz, eğlenicezzz, belki de ciddi ciddi tartışıcaz;??;?;?;?
devamını gör...
en son ağlanan şey
geçen sene ölen kedime benzeyen bir kedi gördüm dün. onun gibi tombalaktı. tipi de benziyordu biraz. kucağıma oturunca gözlerim doldu beraber günbatımını izledik caddede.
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
ııııyyy.
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
artık nick verin ya da nickaltına seslenin ya. hiç tadı yok böyle.
devamını gör...
sözlüğün akil yazarları
ben akıl zengini bir insanım
devamını gör...
nick vermeden bir yazara seslen
utanmasan "erkeğe işsizlik yakışmaz ama kadının kişisine göre yakışır doğasına uygun" diyeceksin.
devamını gör...
tek madalyayı hipopotamların çiftleşmesinden almak
inşallah kopyala yapıştırdır. değilse çok fena.
devamını gör...
baba parası
kendi param baba parasının tadını vermiyor. evet efendim afiyetle yiyorum.
devamını gör...
tek madalyayı hipopotamların çiftleşmesinden almak
azmin zaferidir. valla gurur duymak gerek zaar. azimle s...duvarı deldiğine göre, salgılanan kokuya kuvvet. vira bismillah...
devamını gör...
sözlük radyosu kaçak yayınları
birazdan başlayacak.
normaller.com/radyo/
normaller.com/radyo/
devamını gör...
cem yılmaz
90’larda leman kültür’den çıkışıyla levent kırca’nın, sonu sosyal mesajlı skecine mahkum ülkede mizah çıtasını baya yükselmişti. öyle bir fark açtı ki, ancak kendi performansları kıyaslanabilir hale geldi. üzerine “her şey çok güzel olacak”la (ki bence de hala en iyi filmidir) kalitesini gösterdi.
o denli sükse yaptı ki, ülkede herkes stand-up kayıtlarını kasetinden dinliyordu. bizim nesil de apolitik olduğundan apolitik mizahına en ufak bir itiraz söz konusu değildi. 70 ve 80’lerin komedyenlerine alışmış (devekuşu kabare vs) nesilden eleştiriler de ilk o zaman gelmeye başladı.
halbuki zaten en az 10 yıldır leman, lombak, l-manyak’ın yeni nesil karikatüristleri de gayet apolitikti ve bu bilinçli bir tercih bile sayılmazdı. o nesil 80 sonrasının apolitikleştirilmiş, liberalizme geçiş aşamasındaki toplumuna doğdu. walkman, atari, nike vs ile büyüdü. kumaşı o olduğundan ürünü de buydu. cem yılmaz, o ara geçiş döneminin tezahürüdür ve dönemdaşı karikatüristler her ne ise, o da odur.
ancak popülerliğin getirdiği etki (trt sultasının yıkılıp özel televizyonların yayılması) ile, belki de haksız şekilde apolitiklik eleştirilerinin birincil ve hatta tek hedefi haline geldi.
işte ta o zamanlardan beri cem yılmaz savunma halinde. o günlerden beri bu konularda reaksiyoner bir tutum sergiliyor ve hatta bu mizahına da yansıdı, o haliyle de kabul gördü. eleştirildiği kadar da savunuldu yani. ancak böyle geçen bir 20 yıldan sonra atmosfer değişti. (sosyal medya etkisi)
ama cem yılmaz’ın reaksiyonerliği değişmedi. mizahına yönelik eleştirileri eski neslin standart saldırısının türevleri olarak algıladığından olsa gerek, mizahına en ufak bir şey katmadı. kendine söz söyleyen, beğenmeyen herkesi aynı torbaya koyup olabilecek en içeriksiz ve laubali şekilde (ses değiştirmeli taklit vs) karşıladı. bu yaklaşım eskiden destek görüyordu, çünkü dönemdaşı olan izleyicisi de eski nesillerin tutucu tavrından rahatsızdı.
gel gör ki, 2000 sonrası nesil için hiç de anlamlı bir tepki değil bu. onlar, ne ülkenin siyasi mizah geçmişine, ne cem yılmaz’ın dönem karikatüristliğine oturmayan apolitik mizahına yönelik eleştirilere, ne de cem yılmaz’ın o günden beri süren memnuniyetsizliğine aşinalar.
yeni nesiller için -sistematik- politik mizah eksikliğinin yahut bel altı espri kültürünün rahatsız edici bir yanı zaten yok. hatta sosyal medyada bel altı vs mizahın on bin türlüsü dönerken cem yılmaz’ın (penis küçültme ameliyatı, regl goygoyu, hinduizm üzerine boş beleş şakalar, amin feryadi vs.) muhabbeti oldukça sıradan ve naif kalıyor.
sinemada ise iyice geriledi. öyle ki, hiç kimse izlemese bile ben arkadaşlarımla izlerim, türünden çıkışlar yaparak 70’ler yeşilçam’ına nostalji temalı film çekiyor. 2000’lere gelene kadar bile yüzlerce kez yapılmış bir şeyi inatla tekrar etme peşinde. gora’ya sadri alışık sekansı sıkıştırmanın çok ötesinde, aşırı lüzumsuz bir nostalji tekerrürü.
belki de biz büyüdük ve o yüzden bel altı mizahı çiğ geliyor, diyeceğim ama yok, yeni bir şey de yok cem yılmaz’da. arada politikleşme emaresi gibi imalı bir muhaliflik, eleştirilere karşı alınganlık mı, tepki mi olduğu belli olmayan çıkışlar, suyunun suyu şakalar ve artık saçmalık haline gelmeye başlamış nostalji sineması.
kendisini ciddi manada eleştirmeye çalışan bile yok artık. ama cem yılmaz’da bu gerilim hep devam ediyor ve böyle devam edecek gibi.
o denli sükse yaptı ki, ülkede herkes stand-up kayıtlarını kasetinden dinliyordu. bizim nesil de apolitik olduğundan apolitik mizahına en ufak bir itiraz söz konusu değildi. 70 ve 80’lerin komedyenlerine alışmış (devekuşu kabare vs) nesilden eleştiriler de ilk o zaman gelmeye başladı.
halbuki zaten en az 10 yıldır leman, lombak, l-manyak’ın yeni nesil karikatüristleri de gayet apolitikti ve bu bilinçli bir tercih bile sayılmazdı. o nesil 80 sonrasının apolitikleştirilmiş, liberalizme geçiş aşamasındaki toplumuna doğdu. walkman, atari, nike vs ile büyüdü. kumaşı o olduğundan ürünü de buydu. cem yılmaz, o ara geçiş döneminin tezahürüdür ve dönemdaşı karikatüristler her ne ise, o da odur.
ancak popülerliğin getirdiği etki (trt sultasının yıkılıp özel televizyonların yayılması) ile, belki de haksız şekilde apolitiklik eleştirilerinin birincil ve hatta tek hedefi haline geldi.
işte ta o zamanlardan beri cem yılmaz savunma halinde. o günlerden beri bu konularda reaksiyoner bir tutum sergiliyor ve hatta bu mizahına da yansıdı, o haliyle de kabul gördü. eleştirildiği kadar da savunuldu yani. ancak böyle geçen bir 20 yıldan sonra atmosfer değişti. (sosyal medya etkisi)
ama cem yılmaz’ın reaksiyonerliği değişmedi. mizahına yönelik eleştirileri eski neslin standart saldırısının türevleri olarak algıladığından olsa gerek, mizahına en ufak bir şey katmadı. kendine söz söyleyen, beğenmeyen herkesi aynı torbaya koyup olabilecek en içeriksiz ve laubali şekilde (ses değiştirmeli taklit vs) karşıladı. bu yaklaşım eskiden destek görüyordu, çünkü dönemdaşı olan izleyicisi de eski nesillerin tutucu tavrından rahatsızdı.
gel gör ki, 2000 sonrası nesil için hiç de anlamlı bir tepki değil bu. onlar, ne ülkenin siyasi mizah geçmişine, ne cem yılmaz’ın dönem karikatüristliğine oturmayan apolitik mizahına yönelik eleştirilere, ne de cem yılmaz’ın o günden beri süren memnuniyetsizliğine aşinalar.
yeni nesiller için -sistematik- politik mizah eksikliğinin yahut bel altı espri kültürünün rahatsız edici bir yanı zaten yok. hatta sosyal medyada bel altı vs mizahın on bin türlüsü dönerken cem yılmaz’ın (penis küçültme ameliyatı, regl goygoyu, hinduizm üzerine boş beleş şakalar, amin feryadi vs.) muhabbeti oldukça sıradan ve naif kalıyor.
sinemada ise iyice geriledi. öyle ki, hiç kimse izlemese bile ben arkadaşlarımla izlerim, türünden çıkışlar yaparak 70’ler yeşilçam’ına nostalji temalı film çekiyor. 2000’lere gelene kadar bile yüzlerce kez yapılmış bir şeyi inatla tekrar etme peşinde. gora’ya sadri alışık sekansı sıkıştırmanın çok ötesinde, aşırı lüzumsuz bir nostalji tekerrürü.
belki de biz büyüdük ve o yüzden bel altı mizahı çiğ geliyor, diyeceğim ama yok, yeni bir şey de yok cem yılmaz’da. arada politikleşme emaresi gibi imalı bir muhaliflik, eleştirilere karşı alınganlık mı, tepki mi olduğu belli olmayan çıkışlar, suyunun suyu şakalar ve artık saçmalık haline gelmeye başlamış nostalji sineması.
kendisini ciddi manada eleştirmeye çalışan bile yok artık. ama cem yılmaz’da bu gerilim hep devam ediyor ve böyle devam edecek gibi.
devamını gör...