zaman tüneli
güzel kitap isimleri
fosforlu cevriye
kalk yerime yat
ya bir gün kavanoz kapakları biterse ?
içinizdeki öküze “oha” diyin
kalk yerime yat
ya bir gün kavanoz kapakları biterse ?
içinizdeki öküze “oha” diyin
devamını gör...
bol giyinmek
slim ve regular fit iyidir, skinny ve oversize ise işkencedir.
devamını gör...
çay seven adamdan zarar gelmemesi
bu mantıkla ülkede zararlı bir avuç kimse kalır.
devamını gör...
top sakalın en çok yakıştığı kişi
ben tabii ki, ben tabii ki.
devamını gör...
top sakalın en çok yakıştığı kişi
devamını gör...
sözlükçülerin en iyi 3 çorba listesi
mercimek
ezogelin
tavuk suyu
bonus:kışın annemin yaptığı domates çorbası
ezogelin
tavuk suyu
bonus:kışın annemin yaptığı domates çorbası
devamını gör...
bol giyinmek
aşırı konforlu, rahat. hafif dar bir şey giyilince bile insan o bolluğun rahatlığını arıyor.
devamını gör...
hayatta en nefret edilen şey
ayıp olmasın.
aman yanlış anlamasın.
olsun, büyüklük sende kalsın.
ayıp olmasın, kimse de yanlış anlamasın ama büyüklüğün bende kalması adına türlü küçük davranışa evet diyemem. bu küçülmenin ta kendisi değil de ne?
nefret etmiyorum sonuçta bunlara boyun eğen bensem kendimden nefret etmem gerekir ki kendimden nefret edemem, tek güvendiğim kişiye, bana savaş açamam ama tüm bunlar midemi bulandırıyor.
aman yanlış anlamasın.
olsun, büyüklük sende kalsın.
ayıp olmasın, kimse de yanlış anlamasın ama büyüklüğün bende kalması adına türlü küçük davranışa evet diyemem. bu küçülmenin ta kendisi değil de ne?
nefret etmiyorum sonuçta bunlara boyun eğen bensem kendimden nefret etmem gerekir ki kendimden nefret edemem, tek güvendiğim kişiye, bana savaş açamam ama tüm bunlar midemi bulandırıyor.
devamını gör...
hayatta en nefret edilen şey
bugünlerde emeklerin boşa gitmesi olayından çok nefret ediyorum. bu dediğim şey hepimiz için geçerli aslında, sizin emeklerinizin boşa gitmesinden de nefret ediyorum çünkü bu ülkede hepimiz heba oluyoruz
devamını gör...
sözlükçülerin en iyi 3 çorba listesi
öncelikle özür dileyerek mercimek demek istiyorum..
ezogelin
kellepaçaaa
ezogelin
kellepaçaaa
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
kendisinin tanımlarına sürekli denk geliyorum. aaa editörmüş*
güzel yazıyor efenim**
güzel yazıyor efenim**
devamını gör...
yazarların çocukluk anıları
4. sınıftaydık, pantolon gibi upuzun etek giyen (muhtemelen ablasının eski eteği falandı) yoksul, boktanlığın dibinde olduğunu o yaşlarda bile idrak edip üzüldüğüm bir kız vardı, adı ve soyadı aklımdan hiç çıkmadı bu kızın: gül ilhan.
birinin defterine, "öleceksin" yazılmıştı. çocuk tabii korkmuş olmalı ki öğretmene göstermiş. öğretmen bunu inanılmaz ciddiye almıştı ve tüm sınıf bu meselenin ciddiyeti altında baskı altına alınmıştık. bundan rahatsızdık elbette ve zalimlik etmek için gereken en önemli şeye sahiptik: çocuk olmak. gül çok aykırı bir kızdı, çok yabaniydi. en arkada oturuyordu ve biraz da cüsseliydi. yıllar geçtikçe, varoşlardan metropollere kadar çok geniş bir çevrede ve sosyolojide insanlar tanıdığım için, gül'ün içinde bulunduğu yaşamı iyi kötü gözümde canlandırabiliyorum. muhtemelen, insanın at boku kadar bile değerinin olmadığı ve sevginin gösterilmediği, gırtlaktan mideye birkaç lokma yollamak kaygısıyla katılaşmış, sertleşmiş ruhların ve akan çatının altına konmuş, rengi atmış banyo kovasına damlayan suyun olduğu bir evde büyüyordu. (bkz: ilyuşeçka) *
"kesin bu pislik yazmıştır" diye linç etmiştik gül'ü. birkaç tane zorba çantasını çekiştirirken çantasını göğsüne bastırışı aklımdan hiç çıkmıyor. bir sağına, bir soluna meydan okuyordu. yabaniydi, çirkindi ve garibandı. anlattığım hikayeyi daha trajik hale getirmek için, karakteri olabildiğine kötü göstermek için böyle söylediğimi düşünebilirsiniz ancak gerçekten böyleydi gül, burnu kocamandı, boyu uzundu ve iri kemikliydi. insanlara iyi davranmıyordu.
ilkokulda toplasan 5 6 tane şey hatırlıyorsam, en güçlüsü budur. gül'ün oturduğu sırayı, arkasındaki askılıktaki montları, kahverengi polarını ve sağdan ve soldan çantasını çekiştirirken daraldığı, dayanamayıp ağlamaklı olduğu o yüz ifadesini hiç unutamıyorum. o gün o kadar canım yanmıştı ki; gül'ü çarşıda gördüğümde alman pastası almış ve tüm birikmiş paramı ona vermiştim. her aklıma geldiğinde, kendime o gün ona alman pastası aldığım için çok teşekkür ediyorum. çünkü, her hatırladığımda, onun için hiçbir şey yapmamış olmaktan ötürü derin bir hüzün duyacaktım. en azından o, pastayı eline verip, buruşturulmuş kağıt paraları da diğer eline verdikten sonraki o son bakışını da hatırlıyor ve biraz olsun huzur buluyorum.
aslında küçük iyiliklerin, insanın kendi ruhunu azledebilmesi ve affedebilmesi için de ne kadar önemli olduğunu anlıyor insan yıllar geçtikçe. umarım iyisindir gül, hiç sanmıyorum zira bu s*tiğimin hayatı, çoğu zaman, eğer tanrı zahmet edip de yüzüne bakmazsa, nasıl başlarsa öyle gidiyor. yıllar yılı bir şeyler düzelse de çocukluktan kalan travmalar hayatını, davranışlarını mahvediyor. en önemlisi de benim hatırladığım bu sahne dışında, öncesi ve sonrasında kim bilir ne gibi zorbalıklara maruz kaldın. inşallah iyisindir, çok mutlusundur yabani reis.
birinin defterine, "öleceksin" yazılmıştı. çocuk tabii korkmuş olmalı ki öğretmene göstermiş. öğretmen bunu inanılmaz ciddiye almıştı ve tüm sınıf bu meselenin ciddiyeti altında baskı altına alınmıştık. bundan rahatsızdık elbette ve zalimlik etmek için gereken en önemli şeye sahiptik: çocuk olmak. gül çok aykırı bir kızdı, çok yabaniydi. en arkada oturuyordu ve biraz da cüsseliydi. yıllar geçtikçe, varoşlardan metropollere kadar çok geniş bir çevrede ve sosyolojide insanlar tanıdığım için, gül'ün içinde bulunduğu yaşamı iyi kötü gözümde canlandırabiliyorum. muhtemelen, insanın at boku kadar bile değerinin olmadığı ve sevginin gösterilmediği, gırtlaktan mideye birkaç lokma yollamak kaygısıyla katılaşmış, sertleşmiş ruhların ve akan çatının altına konmuş, rengi atmış banyo kovasına damlayan suyun olduğu bir evde büyüyordu. (bkz: ilyuşeçka) *
"kesin bu pislik yazmıştır" diye linç etmiştik gül'ü. birkaç tane zorba çantasını çekiştirirken çantasını göğsüne bastırışı aklımdan hiç çıkmıyor. bir sağına, bir soluna meydan okuyordu. yabaniydi, çirkindi ve garibandı. anlattığım hikayeyi daha trajik hale getirmek için, karakteri olabildiğine kötü göstermek için böyle söylediğimi düşünebilirsiniz ancak gerçekten böyleydi gül, burnu kocamandı, boyu uzundu ve iri kemikliydi. insanlara iyi davranmıyordu.
ilkokulda toplasan 5 6 tane şey hatırlıyorsam, en güçlüsü budur. gül'ün oturduğu sırayı, arkasındaki askılıktaki montları, kahverengi polarını ve sağdan ve soldan çantasını çekiştirirken daraldığı, dayanamayıp ağlamaklı olduğu o yüz ifadesini hiç unutamıyorum. o gün o kadar canım yanmıştı ki; gül'ü çarşıda gördüğümde alman pastası almış ve tüm birikmiş paramı ona vermiştim. her aklıma geldiğinde, kendime o gün ona alman pastası aldığım için çok teşekkür ediyorum. çünkü, her hatırladığımda, onun için hiçbir şey yapmamış olmaktan ötürü derin bir hüzün duyacaktım. en azından o, pastayı eline verip, buruşturulmuş kağıt paraları da diğer eline verdikten sonraki o son bakışını da hatırlıyor ve biraz olsun huzur buluyorum.
aslında küçük iyiliklerin, insanın kendi ruhunu azledebilmesi ve affedebilmesi için de ne kadar önemli olduğunu anlıyor insan yıllar geçtikçe. umarım iyisindir gül, hiç sanmıyorum zira bu s*tiğimin hayatı, çoğu zaman, eğer tanrı zahmet edip de yüzüne bakmazsa, nasıl başlarsa öyle gidiyor. yıllar yılı bir şeyler düzelse de çocukluktan kalan travmalar hayatını, davranışlarını mahvediyor. en önemlisi de benim hatırladığım bu sahne dışında, öncesi ve sonrasında kim bilir ne gibi zorbalıklara maruz kaldın. inşallah iyisindir, çok mutlusundur yabani reis.
devamını gör...
hayatın şu ana kadar size kazandırdığı en anlamlı tecrübe
arkadaşlara sahip olmak güzel fakat asla bir zorunluluk değil
he bir de mutluluk olayları nasıl yorumladığına bağlı olayların kendisine değil
he bir de mutluluk olayları nasıl yorumladığına bağlı olayların kendisine değil
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
gururlu ve yalnız bir kurt gibi takılıyor.
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
haber ajansı gibi çalışıyor.
devamını gör...
bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
aa ben çok severim kendisiniiii.. nick’i gördükçe içimden hep tost yeme isteği geliyor. bebişe gülücükler sevdiğinize öpücüklerr
devamını gör...
sev beni seveyim seni
karşılıklı sevişmek durumu.
devamını gör...
hayatın şu ana kadar size kazandırdığı en anlamlı tecrübe
birine ne kadar iyi gelirsem geleyim, beni eksilten her şeyden vazgeçmem gerektiği ve gereksiz yere çabalamanın benim dışımdaki herkese nefes olduğu.
sözün özü; değersiz, yok ve bok gibi hissettiren hiçbir yerde/kişide kalmamak gerektiği.
sözün özü; değersiz, yok ve bok gibi hissettiren hiçbir yerde/kişide kalmamak gerektiği.
devamını gör...