zaman tüneli

erkeklerde uyku esnasında fazla biriken spermlerin istem dışı boşaltılması işlemidir. çoğu zaman can sıkıcı olabiliyor. birçok sebebi vardır ama yaygın nedeni testiste fazla biriken spermin atılmasıdır. diğer nedenleri de psikolojik olarak bilinmektedir.

murat dalkılıç ve boygar'ın şarkısıdır. şarkının sözlerınden ziyade enerjisi çok güzel. bence sözden ziyade leylanın iddiası bestede anlatılıyor.

otuz küsür yaşına geldiği halde mutsuzken annesine hala suratını asan erkek olmaktır.

annemi hastaneye götürdükten sonra hastaneden mikrop kaptım. anlayacağınız grip mi her ne b.kumsa öyle bir şeyle mücadele ediyorum. sesim gitti. anneme sürekli hastaneden mikrop kaptığımı söyleyip arada surat asıyorum. annem de bu duruma pek üzülmüyor gerçi..
pek takmadığını düşünüyorum.

ağrı dağın eteğinde.

nolacak yani yazsam nolacak.

özellikle 2014 civarındaki yıllarda ilgimi çeken, şimdi de denk gelirse 3-5 dakika baktığım maçlardır. genellikle trt spor'da yayınlanır. sabah 10.00-10.30 gibi başlar, ilgili şehrin küçük ve az kapasiteli, yanından yöresinden yol geçen ve az kapasitesine rağmen dolmayan stadında oynanıp biter. şahinbey, melikgazi gibi anadolu ilçelerinin takımları sıkça yer alır bu liglerde. amatör havası büyük zevk verir. aslen bu formattaki en üst seviye lig oynanıyordur ama stadın bize has amatör ruhu, oyuncuların gol attıktan sonraki çocuksu sevinçleri ve hep aynı tekdüze ama sakin ses tonuyla bize maçı anlatan demirbaş spiker ve evdekilerin hâlâ uyumakta olduğu sabah saatleri birleşince ortaya böylesine niş bir alışkanlık çıkar.

tıpkı gecenin kör ışıklarında büyülenmişçesine izlenen kanal d bilimkurgu filmleri gibi veya babaların bizim uyku çektiğimiz vakitlerde birasıyla fıstığıyla, acısıyla tatlısıyla seyrettiği neye katkı sağladığı şüpheli siyaset programları gibi bu ampute maçlarını yalnız başına izleyip özümsemek. oradasınızdır adeta. maç sonrası bir dönerciye gidip kaya sertliğindeki ekmeğin içine konmuş et döneri yiyip biraz gezip evinize dönecek gibisinizdir. bu maçları aileniz eşliğinde izleseniz bu zevki vermez. trt spor'un istikrarlı yayıncılık anlayışına, ev üyelerinin derin uykusuna ve sizin içinizde beliren kutlu uyanışa şükrettirir böyle maçlar. amatörlüğün tadını hatırlatır unutmaya meyilliyken biz. selâm olsun bu branşın fedakâr ve çalışkan topçularına. çoğunu bilmesem de, görmesem de iyi ki varlar.

meja vardı, bence oydu, ama gitti.

yukarda zugra'dan dem vuran da olmuş ama meja bir başka idi.

artık sözlüğün en essaslı erkeği olan kadın burada yok meydan çakallara kaldı. kızlar çekiyor bana ne...

talib kweli ile çıkardığı black star albümü lezizdir. rap müzikte yeni tat arayanlara tavsiyedir.

bugün dolmuş-metro-otobüs ile yolculuk yaptım. toplam iki saatte yüze yakın insan gözlemledim.

sonuç: kesif bir mutsuzluk bulutuyla sarmalanmış bu insanların dışsal hiç bir sorunu yoktu. elle tutulur tek sorunları; kendileri için neyin iyi olduğunu ayırd edemiyor olmalarıydı. kendileri için iyi olanı saptayabilseler, bulutsuz mutluluk çok olasıydı gördüğüm insanlarda.

bunun için 'kendilerini tanımaya zaman ayırmaları gerektiğini' tekrar tekrar söyledim ama içimden. arabayı servisten alıp, arabayla eve döndüm. bir daha ne zaman toplu taşınırım bilmem. bu sene hiç olmaz da belki seneye. o zaman bakarım; söylediklerim işe yaradımı diye.

ben mi? ben iyi hissediyorum.

en zor kadınlardan biri oldugu soylenen.
halbuki bizle kimyası tutana cennetizdir.

ben en cok:
yay burcu erkegiyle guluyorum,
kova erkegiyle futuristik muhabbetler ceviriyorum,
terazi erkegiyle kendim dahil her seye estetik katıyorum,
ikizler erkegiyle muzurlasıyorum
ve boga erkegiyle en sadık ben oluyorum.
akrep erkegi de en iyi arkadasım oluyor.

sşzce gecimsiz olsam bunların da benle anlasamaması gerekmez mi?
birbirimize taparız.

maşallah, inşallah:

bu yıl efsane şarkılar dinlemişim.

listem > 2025

eski hayalim

zugra.

ay dede diyorsak niçin güneşi nene bellememişizdir. yıldızlar da bebeleri olsamıştı.

zugra.

aslında dalga geçtiğim ve dinlemeyeceğim bir tip. müzik zevkim öyle karışık ki ben bile hayret ediyorum kendime.
ama birkaç tane şarkısına adeta müptela oldum. sözlerini beğeniyorum çünkü kendimce bi anlamları var. hatta dinlerken duyan arkadaşlarım da şaşırıyor sen ve bu şarkılar ne alaka diye.
şey var mesela; “madem bozacaktın neden düzelttin beni.” en sevdiğim bu.
“hayaline aşık oldum ben sana değil.”
“senden geçemiyorum ben hâlâ kusura bakma.”
ay isteyen linçleyebilir ezikleyebilir dinliyorum diye ama bana ne. zevk benim kulak benim.

akşam rakısına tam başlayacağız; bizim semih (meyhaneci) "dünya egeliler günü"ymüş ya mezeler bugün benden.. şeklinde bi kıyak geçti dördümüze.. şaşkınlıktan gülemedik de. ama gelin görün ki, egeli iki arkadaşımız "la bu anlama özürlü müptezel bize laf sokmuş olmasın, mezeleri gönderelim bu akşam sek takılalım" şeklinde alınganlık konusu yapmasın mı.. yahu bildiğimiz bizim semih be yanlış anlamış kendi de egeli aklınca esnaflık yapıyo işte falan diye geçiştirdik. şimdilik sorun yok içiyoruz. (büyük olasılıkla rakı bittiğinde kimse olayı hatırlamayacak.)

eyvallah gözüm…


herkese tavsiye ederim.


yıllardır duman ile kendi aralarında yarışıyorlar. değişeceğini sanmıyorum…

seneye bakalım neler çıkacak…*

başımın ağrısını gidermek için ellerimle kafamı sıkıştırırken sanki tüm benliğimin parçalarını bir araya toplama arzusuyla davranıyorum.
zihnim sancıyor