zaman tüneli
malum kişi denince akla ilk gelen kişi
her gün " bugünde ölmemiş" diyerek hüzünlendiren kişi.
devamını gör...
kur’an’ın piyasadaki incil’leri düzeltmesi
bir başka sarsıcı ve üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken örnek de şudur:
piyasadaki sahte tevrat, yaratılış (tekvin) 27. bölümünde öyle bir hikaye anlatır ki, okuyan kişi "bir peygamber bunu nasıl yapar?" diye sormaktan kendini alamaz.
iddiaya göre yakup peygamber, kör olan ve ölüm döşeğinde yatan babası ishak peygamber’i kandırarak, öz abisi esav'ın hakkı olan "ilk oğul kurban/miras hakkını" çalar.
tahrif edilmiş metindeki "tiyatro": bu anlatıda yakup peygamber –haşa– usta bir dolandırıcı, annesi rebeka ise bu dolandırıcılığın planlayıcısı gibi gösterilir. hikaye adeta bir komedi tiyatrosu gibidir:
yakup, babası dokunduğunda abisi esav zannetsin diye kollarına ve boynuna keçi derileri sarar.
babasının yanına girer ve gözlerinin içine baka baka (babası kör olsa da) "ben senin ilk oğlun esav'ım" diyerek yalan söyler.
rabbin adını kullanarak babasına av etini (aslında annesinin hazırladığı oğlak yemeğini) tanrı'nın yardımıyla hemen bulduğunu söyler.
bu korkunç mizansenin sonunda ne olur? sahte tevrat’a göre tanrı bu sahtekarlığı onaylar! yani yalan, hile ve babayı kandırma üzerine kurulu bir "seçilmişlik" başlar. bu anlatı; yakup peygamber'i "babasını dolandıran bir fırsatçı", ishak peygamber'i "kandırılabilir, ne dediğini bilmeyen basiretsiz bir ihtiyar", tanrı'yı ise –haşa– bu ahlaksızlığa prim veren bir otorite konumuna düşürür.
bir an için düşünün: temeli yalan ve hırsızlık olan bir peygamberlik silsilesi olabilir mi?
kutsal kuran’ın muazzam müdahalesi ve onur iadesi
işte tam bu noktada, kutsal kuran piyasadaki sahte tevrat'taki bu iftirayı silip atar. kuran, peygamberlik makamının hileyle, kurnazlıkla veya babadan oğula geçen bir krallık gibi "çalınarak" elde edilemeyeceğini; bunun sadece ve sadece allah’ın takdiri ve seçimi olduğunu hatırlatır.
kuran, yakup peygamber'i "güçlü, basiretli (ileri görüşlü) ve ihlaslı" seçkin bir önder olarak tanıtır. o, mirası çalan bir hırsız değil, en zor anında bile dini ve ahlakı oğullarına miras bırakan asil bir atadır.
bakın kutsal kuran, piyasadaki sahte tevrat'taki o "kandırılan baba ve kandıran oğul" imajını nasıl yerle bir edip, yerine "basiret sahibi" şahsiyetleri koyuyor:
sad suresi 45-46: "güç ve basiret (derin kavrayış) sahibi olan kullarımız ibrahim’i, ishak’ı ve yakub’u da hatırla... biz onları, (ahiret) yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık."
ayetteki "basiret" vurgusu muazzamdır.
sahte tevrat ishak peygamber'in "gözlerinin körlüğüne" ve kandırılabilir oluşuna odaklanırken; kuran onların "kalp gözünün açıklığına" ve derin kavrayışlarına dikkat çeker.
iki "ölüm döşeği" arasındaki fark
sahte tevrat'ta ishak peygamber'in ölüm döşeği, bir miras kavgası ve dolandırıcılık sahnesidir. ancak kuran'da yakup peygamber'in ölüm döşeği, muazzam bir inanç ve vasiyet sahnesidir.
kuran bize der ki; yakup peygamber hileyle miras peşinde koşan biri değildi. aksine, o son nefesinde bile çocuklarının dünya malını değil, imanını dert edinen bir babaydı:
bakara suresi 133: "yoksa yakup son nefesini verirken siz orada mıydınız? o sırada oğullarına, ‘benden sonra kime kulluk edeceksiniz?’ demişti. onlar da, ‘senin tanrına, ataların ibrahim, ismail ve ishak’ın tanrısı olan tek tanrıya kulluk edeceğiz; biz sadece o’na teslim olmuşuzdur’ dediler."
görüldüğü üzere kuran yine bize gerçekleri anlatarak yakup'u "evlatlarına tevhid'i miras bırakan, basiret sahibi, onurlu bir peygamber" makamına, yani ait olduğu yere iade eder.
kutsal kuran, peygamberlerin onurunu korumakla kalmaz; aynı zamanda bize "peygamberlik" müessesesinin ciddiyetini, dürüstlüğünü ve ilahi kaynaklı olduğunu da öğretir.
ve bir kez daha görmekteyiz ki, elçilerin gerçek sünnetleri ve yaşam öyküleri de sadece ve sadece kuran'dadır.
piyasadaki sahte tevrat, yaratılış (tekvin) 27. bölümünde öyle bir hikaye anlatır ki, okuyan kişi "bir peygamber bunu nasıl yapar?" diye sormaktan kendini alamaz.
iddiaya göre yakup peygamber, kör olan ve ölüm döşeğinde yatan babası ishak peygamber’i kandırarak, öz abisi esav'ın hakkı olan "ilk oğul kurban/miras hakkını" çalar.
tahrif edilmiş metindeki "tiyatro": bu anlatıda yakup peygamber –haşa– usta bir dolandırıcı, annesi rebeka ise bu dolandırıcılığın planlayıcısı gibi gösterilir. hikaye adeta bir komedi tiyatrosu gibidir:
yakup, babası dokunduğunda abisi esav zannetsin diye kollarına ve boynuna keçi derileri sarar.
babasının yanına girer ve gözlerinin içine baka baka (babası kör olsa da) "ben senin ilk oğlun esav'ım" diyerek yalan söyler.
rabbin adını kullanarak babasına av etini (aslında annesinin hazırladığı oğlak yemeğini) tanrı'nın yardımıyla hemen bulduğunu söyler.
bu korkunç mizansenin sonunda ne olur? sahte tevrat’a göre tanrı bu sahtekarlığı onaylar! yani yalan, hile ve babayı kandırma üzerine kurulu bir "seçilmişlik" başlar. bu anlatı; yakup peygamber'i "babasını dolandıran bir fırsatçı", ishak peygamber'i "kandırılabilir, ne dediğini bilmeyen basiretsiz bir ihtiyar", tanrı'yı ise –haşa– bu ahlaksızlığa prim veren bir otorite konumuna düşürür.
bir an için düşünün: temeli yalan ve hırsızlık olan bir peygamberlik silsilesi olabilir mi?
kutsal kuran’ın muazzam müdahalesi ve onur iadesi
işte tam bu noktada, kutsal kuran piyasadaki sahte tevrat'taki bu iftirayı silip atar. kuran, peygamberlik makamının hileyle, kurnazlıkla veya babadan oğula geçen bir krallık gibi "çalınarak" elde edilemeyeceğini; bunun sadece ve sadece allah’ın takdiri ve seçimi olduğunu hatırlatır.
kuran, yakup peygamber'i "güçlü, basiretli (ileri görüşlü) ve ihlaslı" seçkin bir önder olarak tanıtır. o, mirası çalan bir hırsız değil, en zor anında bile dini ve ahlakı oğullarına miras bırakan asil bir atadır.
bakın kutsal kuran, piyasadaki sahte tevrat'taki o "kandırılan baba ve kandıran oğul" imajını nasıl yerle bir edip, yerine "basiret sahibi" şahsiyetleri koyuyor:
sad suresi 45-46: "güç ve basiret (derin kavrayış) sahibi olan kullarımız ibrahim’i, ishak’ı ve yakub’u da hatırla... biz onları, (ahiret) yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık."
ayetteki "basiret" vurgusu muazzamdır.
sahte tevrat ishak peygamber'in "gözlerinin körlüğüne" ve kandırılabilir oluşuna odaklanırken; kuran onların "kalp gözünün açıklığına" ve derin kavrayışlarına dikkat çeker.
iki "ölüm döşeği" arasındaki fark
sahte tevrat'ta ishak peygamber'in ölüm döşeği, bir miras kavgası ve dolandırıcılık sahnesidir. ancak kuran'da yakup peygamber'in ölüm döşeği, muazzam bir inanç ve vasiyet sahnesidir.
kuran bize der ki; yakup peygamber hileyle miras peşinde koşan biri değildi. aksine, o son nefesinde bile çocuklarının dünya malını değil, imanını dert edinen bir babaydı:
bakara suresi 133: "yoksa yakup son nefesini verirken siz orada mıydınız? o sırada oğullarına, ‘benden sonra kime kulluk edeceksiniz?’ demişti. onlar da, ‘senin tanrına, ataların ibrahim, ismail ve ishak’ın tanrısı olan tek tanrıya kulluk edeceğiz; biz sadece o’na teslim olmuşuzdur’ dediler."
görüldüğü üzere kuran yine bize gerçekleri anlatarak yakup'u "evlatlarına tevhid'i miras bırakan, basiret sahibi, onurlu bir peygamber" makamına, yani ait olduğu yere iade eder.
kutsal kuran, peygamberlerin onurunu korumakla kalmaz; aynı zamanda bize "peygamberlik" müessesesinin ciddiyetini, dürüstlüğünü ve ilahi kaynaklı olduğunu da öğretir.
ve bir kez daha görmekteyiz ki, elçilerin gerçek sünnetleri ve yaşam öyküleri de sadece ve sadece kuran'dadır.
devamını gör...
poker
merak ediyom ama kombinasyon işi çok fazla olduğu için üşeniyorum öğrenmeye.
devamını gör...
poker
oynarken çok zevk aldığım, amatörlerle oynarken çok eğlendiğim, kimi zaman hesap kitapla beynimi patlattığım, birinci bitirdiğim turnuvaların keyfi hala damağımda olan ama benim için mazide kalmış oyun. dünyanın top 1% oyuncularının uzun dönem return on equity (özsermaye karlılığı) yüzde 25 civarında olduğunu gördüm. ki en genci hiç yoksa 15 milyon el görmüştür. arkadaşımın kazandığı ilk 50 bin dolardan sonra profesyonel olarak oynayarak 5 yılda 10 yıl yaşlandığını gördüm. zaman/fayda yönünden çok daha kârlı ve faydalı, insanın ruhuna hitab eden işler var. poker çok karanlık bir oyun.
devamını gör...
youssef en-nesyri
daha önce iki kere yazmışım, geçen sene bu zamanlar söylemişim, haklı olmanın gururunu yaşıyor, başlık altında bunu öven, beklentiye giren fenerlilerin nasıl da mabad olduğunu görüp keyifleniyorum. lan bu herif çoğu zaman bomboş pozisyonda top süremiyor top. yakın tarihte bir avrupa maçında bunu savunma arkasına kaçırdılar, gidip vurup kaçırsa, yanlış karar verse bile anlarım da herif topu direkt ayağından açıp kaleciye mi ne teslim etti. bugün benzeri pozisyonda bomboş arkadaşına vermeyip yine puan kaybettirmiş. fenerin paf takımı görevini üstlenen takımlar fenerden 4-5 yerken gol atar anca ya da skor geldikten sonra farkı 4'e çıkaran golleri falan atar.
hiç derbi kazandırdı mı. hiç çıkıp önemli bir rakibe karşı maç aldı mı. hiç iyi ki neysri var dedirtti mı. hiç o var diye taraftar kendini güvende hissetti mi.
skor katkısı oranı iyi görünüyor olabilir belki ama net gol pozisyonlarını başarılı bitirme oranı kaçtır, kaç tane maçta bu gol atmayı bilmiyor diye fener puan kaybetmiştir, oyun içi katkısı nedir, kaç tane herkesin atamayacağı klas gerektiren golü var bakınca kabak gibi ortaya çıkar çöp olduğu. istatistikler bazen herşeyi göstermez, bundan daha az süre alan, iki sezondur fiziği bitik icardi de bunun kadar gol atmış mesela bu sezon. ama bakın gs taraftarı icardi'ye demediğini bırakmıyor. çünkü sahada eksik mücadele ediyoruz şuan ki hali yüzünden. bazen istatistik yanıltır.
ilk entrymdeki dileğimi tekrarlıyorum, umarım uzun yıllar fenerde kalır. bunla kıyaslayıp kazık ilan ettikleri osimhen de bizde kalır umarım, fenerlilerin de gönlü olsun, bir duaları kabul olsun dimi ama.
hiç derbi kazandırdı mı. hiç çıkıp önemli bir rakibe karşı maç aldı mı. hiç iyi ki neysri var dedirtti mı. hiç o var diye taraftar kendini güvende hissetti mi.
skor katkısı oranı iyi görünüyor olabilir belki ama net gol pozisyonlarını başarılı bitirme oranı kaçtır, kaç tane maçta bu gol atmayı bilmiyor diye fener puan kaybetmiştir, oyun içi katkısı nedir, kaç tane herkesin atamayacağı klas gerektiren golü var bakınca kabak gibi ortaya çıkar çöp olduğu. istatistikler bazen herşeyi göstermez, bundan daha az süre alan, iki sezondur fiziği bitik icardi de bunun kadar gol atmış mesela bu sezon. ama bakın gs taraftarı icardi'ye demediğini bırakmıyor. çünkü sahada eksik mücadele ediyoruz şuan ki hali yüzünden. bazen istatistik yanıltır.
ilk entrymdeki dileğimi tekrarlıyorum, umarım uzun yıllar fenerde kalır. bunla kıyaslayıp kazık ilan ettikleri osimhen de bizde kalır umarım, fenerlilerin de gönlü olsun, bir duaları kabul olsun dimi ama.
devamını gör...
malum kişi denince akla ilk gelen kişi
devamını gör...
borsadan zengin olan yazarlardan tavsiyeler
#3802533 hisse 80 dolar'a gelmesiyle pazartesi elimden çıkarıyorum.
t: aç gözlü olmayın.
t: aç gözlü olmayın.
devamını gör...
fenerbahçe
rakiplerinin kırmızı kart yiyip eksik kalmadığı maçlarda galibiyet alamıyorlar. ligde 6 beraberlikleri var, 5'inde rakip kırmızı yememiş, 1'inde rakip 10 kişi kalmasına rağmen yenememişler zaten, fenerin eksik kalıp puan kaybettiği maç yok zaten. sadece göztepe maçında her iki takımda kırmızı yiyor ama neticede fener sahada rakibinden eksik kalmamış oluyor. zaten fener kırmızı kartı sonradan yiyor, az bir sure eksik oynuyor, rakibi yarım saat eksik oynuyor.
kazandıkları 9 maçın 6'sında rakipleri 10 kişi. sahada sayıca fazla olunca kazanıyorlar anca.
tesadüfler tesadüfler..
nice maçı eksik tamamlamalılardı, kart bile görmüyorlar. hatta dünya futbolun tarihinde koskoca bir yarı boyunca aleyhinde faul verilmeyen tek takım olabilirler. derbide tam 41 dakika galatasaray lehine faul çalınmamış. eski hakemlere göre bu süreçte 11 faul mu ne yapıyorlar. hadi birini görmedin, ikisini kaçırdın, bu kadarı nasıl tesadüf. hep de lehine tesadüf.
kazandıkları 9 maçın 6'sında rakipleri 10 kişi. sahada sayıca fazla olunca kazanıyorlar anca.
tesadüfler tesadüfler..
nice maçı eksik tamamlamalılardı, kart bile görmüyorlar. hatta dünya futbolun tarihinde koskoca bir yarı boyunca aleyhinde faul verilmeyen tek takım olabilirler. derbide tam 41 dakika galatasaray lehine faul çalınmamış. eski hakemlere göre bu süreçte 11 faul mu ne yapıyorlar. hadi birini görmedin, ikisini kaçırdın, bu kadarı nasıl tesadüf. hep de lehine tesadüf.
devamını gör...
togg
şu anda çin'le baş edebilecek durumda olan 2 ülke var; japonya ve güney kore. bu 2 ülke dışında, almanların 100 yıllık otomotiv devleri dahil tüm otomobil firmaları iflasa doğru sürükleniyor. japon ve koreli firmaların avantajı, kuzey amerika pazarına çinlilerin sokulmamasıdır. aksi halde, bu ülkeler de diğerleriyle aynı sona doğru ilerler.
jaguar-land rover battı, hintliler satın aldı. volvo battı, çinliler satın aldı. opel battı, psa satın aldı. psa battı, fransa devleti kurtardı ama o da yetmeyince, fiat'la birleşmek zorunda kaldı.
bu firmaların en yenisi 100 yıllık. 100 yıldır araba üreten, bir sürü patente ve teknolojiye sahip, binlerce yetkili servisi olan firmalar battı ve batmaya devam edecek.
çinlilerin karşısında dayanabilecek (muhtemelen) 2 markadan biri tesla ki o da tamamen devlet desteğinden dolayı, diğeri ise tata'dır. tata, dünyanın en kalabalık ülkesinin markasıdır ve o ülkeye uygun, ucuz otomobiller üretir.
togg ise akp var olduğu sürece var olacak bir markadır çünkü kamu bankaları, halkın parasını togg için faizsiz bir şekilde dağıtmaktadır. yani aslında togg almayan türk vatandaşları, togg alan türk vatandaşlarının togg almak için kullandıkları kredilerin faizini ödemektedirler.
iç pazarınız yetersizken, otomobilün rakipleri neredeyse uzaya çıkmışken siz otomobil üretmeye çalışırsanız, yaptığınız şeyin adı "israf" olur ve o otomobili alanlar da iktidar değiştiğinde ortada kalır.
otomobil işi bu saatten sonra akıllı adamın işi değil. böyle bir durumda araba üretmek istiyorsanız, size kolay gelsin.
jaguar-land rover battı, hintliler satın aldı. volvo battı, çinliler satın aldı. opel battı, psa satın aldı. psa battı, fransa devleti kurtardı ama o da yetmeyince, fiat'la birleşmek zorunda kaldı.
bu firmaların en yenisi 100 yıllık. 100 yıldır araba üreten, bir sürü patente ve teknolojiye sahip, binlerce yetkili servisi olan firmalar battı ve batmaya devam edecek.
çinlilerin karşısında dayanabilecek (muhtemelen) 2 markadan biri tesla ki o da tamamen devlet desteğinden dolayı, diğeri ise tata'dır. tata, dünyanın en kalabalık ülkesinin markasıdır ve o ülkeye uygun, ucuz otomobiller üretir.
togg ise akp var olduğu sürece var olacak bir markadır çünkü kamu bankaları, halkın parasını togg için faizsiz bir şekilde dağıtmaktadır. yani aslında togg almayan türk vatandaşları, togg alan türk vatandaşlarının togg almak için kullandıkları kredilerin faizini ödemektedirler.
iç pazarınız yetersizken, otomobilün rakipleri neredeyse uzaya çıkmışken siz otomobil üretmeye çalışırsanız, yaptığınız şeyin adı "israf" olur ve o otomobili alanlar da iktidar değiştiğinde ortada kalır.
otomobil işi bu saatten sonra akıllı adamın işi değil. böyle bir durumda araba üretmek istiyorsanız, size kolay gelsin.
devamını gör...
bir günlüğüne karşı cins olunsa yapılacaklar
karşımdakinin 50 tane derdi ve sorunu olsa bilse her anlattığında; evet haklısın çok normal böyle olması vs deyip 1-2 saat sonra sanki bana bir şey anlatmamış gibi sen zaten sıkıldın, sen zaten önemsemiyorsun diye saçmalardım. hatta o bana kızıp/ kırılıp tepki gösterince kesin hayatında başkası var tribi atıp iyice delirtirdim.
o da yetmezdi en boktan en bana ihtiyacı olduğu anda yanında olmak yerine kaybolurdum bir de üstüne onu suçlardım ki iyice delirsin.
o da yetmezdi en boktan en bana ihtiyacı olduğu anda yanında olmak yerine kaybolurdum bir de üstüne onu suçlardım ki iyice delirsin.
devamını gör...
5 aralık beşiktaş paylaşımı
bak hele bak. her hafta bir sürü şey oluyor ama başkalarının maçları için hiç paylaşım yapmıyorlar da birdenbire ne oldu. mesela davinson'un maruz kaldığı pozisyonu paylaşıp sporcu sağlığı önemli olan, nerde kırmızı kart diye bir paylaşım yapsalar daha çok anlarım; kendi takımlarındaki futbolcuları düşünüp yarın bizim de başımıza gelebilir diye paylaştılar derim. keza derbideki sara pozisyonu aynı şey. onlarda susanlara bak sen. ilk defa mı tartışmalı pozisyon gördünüz. kaldı ki çoğu eski hakem pozisyona penaltı değil, el doğal konumda diyor. fenerin maçlarında rakiplerinin golleri iptal edildi, enteresan penaltılar çalındı, onlarda niye hiç paylaşım yapmadılar. tesadüf mü yoksa fenerli yöneticilerin bunlara sponsorluklar verip ceplerine para sokmalarıyla alakaları var mı. sonra çıkıp birileri salıncak diyince ağlamasınlar.
devamını gör...
6 aralık 2025 başakşehir fenerbahçe maçı
jokerler devreye girmeyince puan mı kaybetmişler. gene yapı mı, açıklandı mı sorumlu. en dombili embesili bomboş gittiği pozisyonda boştaki arkadaşına pas verip boş kaleye golü attırsa belki de maç kopacakmış. oyuncularının zekasızlığını görmez, sezon sonunda bu maçlar üzerinden algılar yapar yine bunlar. nasılsa araya zaman giriyor ya, o gün sanki mükemmel top oynamışlar da önleri kesilmiş gibi algılar yaparak konuşmayı çok severler. he bugün 1 puanı kurtarmalarını sağlayan golü atan lavuk geçen hafta derbide atılmış olmalıydı ve doğal olarak bu maçta oynayamayacaktı.
devamını gör...
deniz zeyrek'ten tartışılacak maaş yorumu
videodakileri tanımıyorum, zaten benim değinmek istediğim konu başka, bu çöpçüler falan bunları silkti mi de maaşını beğenmeyen herkes bunlara sallıyor.
her meslekte diploma gerekmez, bazı meslekler için zaten diploma da gerekmez. farklı şeyleri kıyaslayıp duruyorlar. diploma gerektirmiyor diye bir iş kolay olmaz. çöpçü dediğin bir aracın arkasında tutunarak gidiyor, bir an düşse sakat kalma, ölme riski var. soğuk havada açık alanda çalışır. sen eldivenle bile üşürken adam karda demire tutunarak araba dışında seyahat eder. onca mikroplu pis şeye elini sokmak zorunda kalır.
mesela madenci de diploma gerektiren iş yapmaz. ama yerin altında kazma sallar. çökme olunca çok büyük ihtimalle ölür.
masa başında oturan hangi memurun böyle zorlukları var.
senelerce aynı şeyi askerlere yaptılar. 3 senede bir şehir şehir gezersin. senin gitmek istemediğin şehre adam mecbur gider. bir düzenin olmaz. çocuğun tam bir yere alışacak arkadaş edinecek, çat taşınırsın. kelle her an koltuktadır. ama millet asker maaşı tartışır. 50-60 bin alıyor diye demediklerini bırakmazlar. çok daha basit işlerde bu paraları almıyor mu millet.
yetişkini geçtim, herkesin sevdiği çocuklar var ya, hastanede hasta çocuk yere sıçtığında gidip silen insan var. hiç tanımadığı çocuk. hani çoğu insan dönüp kendi bokuna bakmaya iğrenirken, başkasının bokunu silen insan var. kolay iş mı. diplomalı iş değil diye bu insanların maaşını tartışma konusu yapmak abes. hele ki yaşlı bakım evinde çalışanlar. koca koca yatalak insanın altını temizlemek kolay mı. diplomasız iş diye, tahsilsiz insanlar çalışıyor diye az para mı kazanmalı bu işleri yapanlar.
güvenliklere de aynı muamele yapılır hep. geçtim geceli gündüzlü, hayatında düzen olmadan çalışmayı. geçtim haftasonu iznin olmamasını. geçtim bayramın seyranın olmadan çalışılmasını. ulan hiç tanımadığın insanlar, sebebi ne olduğunu bilmediğin kavga içinde buluyorsun bir anda kendini. kolay sanan gelsin yapsın. onca insanın egosuyla uğraşmak da cabası. öyle ya onların verdiği aidatla maaş alıyorsun, onlar site sakini sen ise çalışan.
ama bu diplomalı kişiler sadece kendi maaş alsın istiyor. sorsan halkın iyiliği derler ama işçinin maaşı da hep zorlarına gider. ev kiraları bile olmuş bir asgari ücret falan diyip ekonomi eleştirip, işçiye hep o maaşı reva görmek. sanki ben mutlu olayım değil de başkası da mutlu olmasın demek gibi. başkasının mutsuzluğundan mutlu olmak gibi.
işçiler öpsün sizi e mı!
her meslekte diploma gerekmez, bazı meslekler için zaten diploma da gerekmez. farklı şeyleri kıyaslayıp duruyorlar. diploma gerektirmiyor diye bir iş kolay olmaz. çöpçü dediğin bir aracın arkasında tutunarak gidiyor, bir an düşse sakat kalma, ölme riski var. soğuk havada açık alanda çalışır. sen eldivenle bile üşürken adam karda demire tutunarak araba dışında seyahat eder. onca mikroplu pis şeye elini sokmak zorunda kalır.
mesela madenci de diploma gerektiren iş yapmaz. ama yerin altında kazma sallar. çökme olunca çok büyük ihtimalle ölür.
masa başında oturan hangi memurun böyle zorlukları var.
senelerce aynı şeyi askerlere yaptılar. 3 senede bir şehir şehir gezersin. senin gitmek istemediğin şehre adam mecbur gider. bir düzenin olmaz. çocuğun tam bir yere alışacak arkadaş edinecek, çat taşınırsın. kelle her an koltuktadır. ama millet asker maaşı tartışır. 50-60 bin alıyor diye demediklerini bırakmazlar. çok daha basit işlerde bu paraları almıyor mu millet.
yetişkini geçtim, herkesin sevdiği çocuklar var ya, hastanede hasta çocuk yere sıçtığında gidip silen insan var. hiç tanımadığı çocuk. hani çoğu insan dönüp kendi bokuna bakmaya iğrenirken, başkasının bokunu silen insan var. kolay iş mı. diplomalı iş değil diye bu insanların maaşını tartışma konusu yapmak abes. hele ki yaşlı bakım evinde çalışanlar. koca koca yatalak insanın altını temizlemek kolay mı. diplomasız iş diye, tahsilsiz insanlar çalışıyor diye az para mı kazanmalı bu işleri yapanlar.
güvenliklere de aynı muamele yapılır hep. geçtim geceli gündüzlü, hayatında düzen olmadan çalışmayı. geçtim haftasonu iznin olmamasını. geçtim bayramın seyranın olmadan çalışılmasını. ulan hiç tanımadığın insanlar, sebebi ne olduğunu bilmediğin kavga içinde buluyorsun bir anda kendini. kolay sanan gelsin yapsın. onca insanın egosuyla uğraşmak da cabası. öyle ya onların verdiği aidatla maaş alıyorsun, onlar site sakini sen ise çalışan.
ama bu diplomalı kişiler sadece kendi maaş alsın istiyor. sorsan halkın iyiliği derler ama işçinin maaşı da hep zorlarına gider. ev kiraları bile olmuş bir asgari ücret falan diyip ekonomi eleştirip, işçiye hep o maaşı reva görmek. sanki ben mutlu olayım değil de başkası da mutlu olmasın demek gibi. başkasının mutsuzluğundan mutlu olmak gibi.
işçiler öpsün sizi e mı!
devamını gör...
bir günlüğüne karşı cins olunsa yapılacaklar
çok cins olurdum. lovebombing yapar sonra ghost'lardım herkesi. inanılmaz trip atar, manüple eder, suçlu hissettirirdim.
devamını gör...
kimsenin takmadığı bir sözlükte kimsenin takmadığı bir yazar olmak
en sevdiğim. yıllardır burada korumaya çalıştığım şey zaten bu.
devamını gör...
kimsenin takmadığı bir sözlükte kimsenin takmadığı bir yazar olmak
bedava olduğunu tekrar tekrar vurgulamam mı lazım?
devamını gör...
kadın rolü yapan sözlük erkekleri
ipne gibin puşt gibin şeyler...
devamını gör...
söz ve yazı
söz tanrıların marifetiyse, yazı insanların zaferidir.
ölümlü canların zamanı aşmasını sağlayan biricik buluşu.
sözlük, sözlerin yazı şeklinde ölüsüz kılındığı yer.
ölümlü canların zamanı aşmasını sağlayan biricik buluşu.
sözlük, sözlerin yazı şeklinde ölüsüz kılındığı yer.
devamını gör...
ibo aslan
ıwo baraniewski ile bu gece yaklaşık 30 dk önce dövüşmüş ve kaybetmiş bir loser.
hocam öncelikle yumruk gücün iyi ama yumruk atmayı bilmiyorsun ki dövüş sporları ile ilgilenip ufc'de dövüşüyorsun lan sen. bir boks salonuna girdiğiniz anda size öğretilen en temel şey yumruk atarken diğer elinizin çenenizi ve kulağınıza doğru yüzünüzü koruyacak pozisyonda olması.
bu arkadaş yumruk atarken çeneyi komple açıyor liseli ergen gibi sadece kolunu sallıyor ileri doğru sonuçta bu gece ilk round 2 dk içinde 3 kere yere yattı ve kaybetti.
senden olmaz bro. siyasal islamcı agaların ile gidip vücut geliştirme falan yap. protein tozu falan iç senden olamadı, olmadı be ibo.
youtuberlar ile arkadaş olup videolara çıkacağına gidip adam gibi eğitim almalısın.
dövüş ıq denilen şeyin zerresi yok
hocam öncelikle yumruk gücün iyi ama yumruk atmayı bilmiyorsun ki dövüş sporları ile ilgilenip ufc'de dövüşüyorsun lan sen. bir boks salonuna girdiğiniz anda size öğretilen en temel şey yumruk atarken diğer elinizin çenenizi ve kulağınıza doğru yüzünüzü koruyacak pozisyonda olması.
bu arkadaş yumruk atarken çeneyi komple açıyor liseli ergen gibi sadece kolunu sallıyor ileri doğru sonuçta bu gece ilk round 2 dk içinde 3 kere yere yattı ve kaybetti.
senden olmaz bro. siyasal islamcı agaların ile gidip vücut geliştirme falan yap. protein tozu falan iç senden olamadı, olmadı be ibo.
youtuberlar ile arkadaş olup videolara çıkacağına gidip adam gibi eğitim almalısın.
dövüş ıq denilen şeyin zerresi yok
devamını gör...
