zaman tüneli
sözlüğün en güzel kadın yazarı
(bkz: pandasuratli)
devamını gör...
sözlüğün en güzel kadın yazarı
sürekli sözlük kadınlarının ismini yazmak gibi bir hobiniz mi var kardeşim.
yazdık geçtik işte. uzatmayın.
kapatın. her allahın günü aynı muhabbet.
yazdık geçtik işte. uzatmayın.
kapatın. her allahın günü aynı muhabbet.
devamını gör...
etik dinleyici ile akvaryum radyo yayını
joell ortiz'den hiphop ile başlamış bulunmaktayım.
normaller.com/radyo/
normaller.com/radyo/
devamını gör...
paranoyak deli ile delisin delisin
ilk defa dinleyeceğim, hadi bakalım.
devamını gör...
muhabbet oyuncak değildir
azerbaycan da kullanılan bir sözmüş. ben bunu duyunca not almışım ama öncesini sonrasını bulamadım. bayağı derin bir cümle.
devamını gör...
sözlüğün en güzel kadın yazarı
aman sağlıklı olsunda "güzelmiş çirkinmiş ne farkeder deli gibi sevmek .... "
devamını gör...
mecliste lgbt karikatürü gerilimi yaşanması
yüce meclisimizde bugün yaşanan ilginç gerilim.
tbmm'de, gençlik ve spor bakanlığının bütçesi görüşülürken, dem partili bir vekil kürsüden gökkuşağı bayrağının yer aldığı bir karikatürün bulunduğu kartonu gösteriyor. akp'li grup başkanvekili hanımefendi ise burada lgbt reklamı yapılamaz minvalinde bir ifade kullanıyor. hayret verici ve bir o kadar enteresan bu gerilimin detayları için haberi okumanızda fayda var.
tık tık
tbmm'de, gençlik ve spor bakanlığının bütçesi görüşülürken, dem partili bir vekil kürsüden gökkuşağı bayrağının yer aldığı bir karikatürün bulunduğu kartonu gösteriyor. akp'li grup başkanvekili hanımefendi ise burada lgbt reklamı yapılamaz minvalinde bir ifade kullanıyor. hayret verici ve bir o kadar enteresan bu gerilimin detayları için haberi okumanızda fayda var.
tık tık
devamını gör...
süper lige gelmiş en etkili yabancı forvet
3 büyüklerde oynayanları yazmış herkes. ben de anadolu'dan isim yazayım.
(bkz: theofanis gekas)
(bkz: hugo rodallega)
(bkz: lomana lua lua) - başlık santrofor olarak açılsaydı yazmazdım ama kanat forvet idi kendisi
(bkz: ariza makukula)
(bkz: theofanis gekas)
(bkz: hugo rodallega)
(bkz: lomana lua lua) - başlık santrofor olarak açılsaydı yazmazdım ama kanat forvet idi kendisi
(bkz: ariza makukula)
devamını gör...
yılbaşı bileti alan kimsenin kalmaması
hileli ve şikeli olduğu için gerçekleşen durum.
alan bir avuç enayi kaldı zaten.
alan bir avuç enayi kaldı zaten.
devamını gör...
süper lige gelmiş en etkili yabancı forvet
devamını gör...
sözlüğün en güzel kadın yazarı
@topuksuz 177 cm sena, konu kilit.
ayrıca bu durumu (bkz: senaların karşı konulamaz cazibesi) başlığında da açıklamıştık.
ayrıca bu durumu (bkz: senaların karşı konulamaz cazibesi) başlığında da açıklamıştık.
devamını gör...
çorapla uyumak vs çorapsız uyumak
çorapla uyuyamıyorum. bazen uyumak istiyorum yok olmuyor. ben uzun yıllardır içlik de giymiyorum. eskiden demek ki çok kış soğuk varmış. tabi çok dışarda çalışıyorduk gibi . yol uzundu trafik vardı .
çorapsız dışarı çıkmam asla. terlik giysem yine çorap giyerim. sanki ayaklarıma bir şey batacak böcek sokacak.
ilginç.
çorapsız dışarı çıkmam asla. terlik giysem yine çorap giyerim. sanki ayaklarıma bir şey batacak böcek sokacak.
ilginç.
devamını gör...
yılbaşı bileti alan kimsenin kalmaması
milli piyango işinde hile döndüğü aşikar.
devamını gör...
yılbaşı bileti alan kimsenin kalmaması
tek salak benmişim demek ki
devamını gör...
sözlük yazarlarının çalmak istediği enstrüman
aslında az bağlama az gitar çalıyorum. az az yani. benim çok hoşuma gidiyor . bence melodiler bile güzel. kendime çalıyorum. kendi kendime öğrendim.
ama ben keman piyano kanun da çalmak isterdim.
urfa da piyano vardıda biz mi öğrenmedik.
ama ben keman piyano kanun da çalmak isterdim.
urfa da piyano vardıda biz mi öğrenmedik.
devamını gör...
yılbaşı bileti alan kimsenin kalmaması
ilginç değil mi. değil tabi. kimsede umut hayal ümit falan kalmamış demek ki. büyük ikramiye kaç tl acaba.
ben uzun zamandır almadım. etrafımda alanda görmedim.
ben uzun zamandır almadım. etrafımda alanda görmedim.
devamını gör...
elveda güzel vatanım
ahmet ümit'in muhtemelen en beğendiğim kitabı ya. ahmet ümit'in romanları uzun tutması ve diyaloğa çok fazla yer vermesi beni kitaplarındaki karakterlerle her zaman samimiyet kurmaya itiyor. sade bir anlatımı da olduğundan okurken sıkılmıyorum ve romanın uzunluğu keyifli bir hale geliyor.
söz konusu roman, 1908 yılından başlayarak ittihat ve terakki cemiyeti'nin faaliyetlerini, iç durumunu, imparatorluğun durumunu ve genel atmosferi çok güzel yansıtıyor. fakat romanın geneli kitabın baş karakteri olan şehsuvar sami'nin, hayatının aşkı diyebileceğimiz ester adındaki yahudi bir kıza olan özlemi üzerine kurulu.
selanik'te başlıyor ikilinin hikayesi. ester, asil ruhlu bir kadın (bencesi yani), bir kerecik geldiği bu dünyada, iktidarların ya da iktidar olmak isteyenlerin emrinde, bir ömrü heba etmenin anlamsız olduğunu düşünüyor, edebiyatı çok seviyor ve buna sığınıyor. ayrıca başkahraman şehsuvar sami'nin de bir romancı olabilecek yetenekte olduğunu, şehsuvar'ın da yazmaktan hoşlandığını biliyor, ve kendisini buna yöneltmeye çalışıyor. imparatorluğun batı kısmı iç isyanlarla çalkalanırken, şehsuvar'a paris'e gitmeyi, sanatla uğraşmayı, özgür düşünce ortamında hayatlarını mutlu bir şekilde sürdürmeyi vadediyor. fakat genç ve ateşli karakterimiz, bunu kesin ve net bir tavırla reddediyor. vatanı için savaşması gerektiğini düşünüyor, böyle bir dönemde kendi hayatının ve aşkının önemsiz olduğu kanısında. bunda tabii ki, dönemin padişahı ıı. abdülhamid'e duyduğu nefretin etkisi büyük, çünkü şehsuvar'ın babası; abdülhamid'in yanlış politikaları sonucu gittiği bir görevde şehit oluyor. şehsuvar sami'nin cemiyete katılması ve inkılap mücadelesini seçmesiyle birlikte, ester ile yolları ayrılıyor. ester paris'e, şehsuvar ise dersaadet'e.
yıllar yıllar sonra, tüm bu meseleler bitmiş, genç cumhuriyet kurulmuş, yeni bir vatan inşa edilmişken, her şeyin anlamsızlığının farkına varan şehsuvar, sevdiğine gerçek hislerini ve yaşadıklarını aktarmak için o sıralar kaldığı meşhur pera palas otelinde, hem mektubu yazdığı sıralarda yaşadıklarını, hem cemiyete katıldıktan sonra yaşadıklarını, hem de ilişkileri hakkında düşündüklerini, hissettiklerini kaleme alıyor ve bu roman ortaya çıkıyor. roman bu sayede sürekli geçmiş ve bugün arasında (yani 1920li yıllarda) gidip geliyor.
beni romanın asıl cezbeden yanı tarihle ilgili olması tabii ki. kitapta yazarımız şehsuvar sami adındaki karakter ile bizi önce selanik'e, meşrutiyetin yeniden ilan edildiği 23 temmuz 1908 gününe götürüyor, sonra orada yapılan suikastleri, cemiyetin selanikte kurduğu yapıyı gösteriyor, daha sonra da şehsuvar'ı dersaadet'e götürüyor, cemiyetin başındaki isimlerle buluşturuyor (enver paşa, talat paşa ve cemal paşa). şehsuvar sami, talat paşa ile çok yakın, onu neredeyse babası yerine koyuyor ve roman boyunca kendisiyle diyalogları sürüyor. enver paşa'dan çok haz etmiyor, bunun sebebini romanda iyice öğreniyoruz. cemal paşa ile ilgili ise çok fazla detaya girilmemiş. nötr diyebiliriz... şehsuvar dersaadette iken, 31 mart vakası yaşanıyor ve abdülhamid tahttan indiriliyor. babasının ölümüne sebep olan kişiyle başkahramanımız sohbet imkanı da buluyor. romanda en beğendiğim şeylerden biri buydu. şehsuvar sami bütün bu olanların yanında, karakterlerle tanışıyordu. bunun edebiyatın bir sihri olduğunu düşünüyorum. bir karakter yaratıyorsunuz ve dönemin bütün siyasi aktörleriyle kendisini tanıştırıp diyalog yaratabiliyorsunuz, ve bu diyaloglar okuyucuya heyecan veriyor. zaten maharet burada...
kitapta önce bu meşhur cemiyetin liderleriyle, sonra meşhur padişah ıı. abdulhamid ile, daha sonra trablusgarp'ta mustafa kemal atatürk ile konuşma imkanı buluyor, bu insanlarla diyaloğa giriyor ve bunun tarihi kurgusunu doğru olarak yapıyor.
beni dönemin atmosferi ve bu durum kitabı okurken çok heyecanlandırdı, sizi de heyecanlandıracağına eminim. bu kadar uzun yazdığıma göre kitabı tavsiye ediyorum tabii ki*. okumak için tarih bilmeniz gerekmez, bilseniz daha ayrı bir zevk alırsınız o ayrı. ama kesinlikle tarihi süreci daha öncesinden biliyor olmanız gerekmiyor. bir tavsiye; kitap hacim olarak biraz büyük ve sayfa sayısı da yüksek. o yüzden boş bir vakitte, ara vermeden bir kaç güne yayılarak okunması gerektiğini düşünüyorum. bu kitabı okuyacak herkese, şimdiden, kitabın sonundaki sürprize hazırlıklı olmalarını da tavsiye ediyorum. iyi okumalar!
not: agatha christie detayının da çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. sahneye çıktığı ilk anda o kadının agatha christie olduğunu anlamıştım, çünkü meşhur pera palas hikayesini ben de okumuştum.
"şimdi farkına varıyorum ki, benim için bir tek vatan varmış, o da sensin…"
söz konusu roman, 1908 yılından başlayarak ittihat ve terakki cemiyeti'nin faaliyetlerini, iç durumunu, imparatorluğun durumunu ve genel atmosferi çok güzel yansıtıyor. fakat romanın geneli kitabın baş karakteri olan şehsuvar sami'nin, hayatının aşkı diyebileceğimiz ester adındaki yahudi bir kıza olan özlemi üzerine kurulu.
selanik'te başlıyor ikilinin hikayesi. ester, asil ruhlu bir kadın (bencesi yani), bir kerecik geldiği bu dünyada, iktidarların ya da iktidar olmak isteyenlerin emrinde, bir ömrü heba etmenin anlamsız olduğunu düşünüyor, edebiyatı çok seviyor ve buna sığınıyor. ayrıca başkahraman şehsuvar sami'nin de bir romancı olabilecek yetenekte olduğunu, şehsuvar'ın da yazmaktan hoşlandığını biliyor, ve kendisini buna yöneltmeye çalışıyor. imparatorluğun batı kısmı iç isyanlarla çalkalanırken, şehsuvar'a paris'e gitmeyi, sanatla uğraşmayı, özgür düşünce ortamında hayatlarını mutlu bir şekilde sürdürmeyi vadediyor. fakat genç ve ateşli karakterimiz, bunu kesin ve net bir tavırla reddediyor. vatanı için savaşması gerektiğini düşünüyor, böyle bir dönemde kendi hayatının ve aşkının önemsiz olduğu kanısında. bunda tabii ki, dönemin padişahı ıı. abdülhamid'e duyduğu nefretin etkisi büyük, çünkü şehsuvar'ın babası; abdülhamid'in yanlış politikaları sonucu gittiği bir görevde şehit oluyor. şehsuvar sami'nin cemiyete katılması ve inkılap mücadelesini seçmesiyle birlikte, ester ile yolları ayrılıyor. ester paris'e, şehsuvar ise dersaadet'e.
yıllar yıllar sonra, tüm bu meseleler bitmiş, genç cumhuriyet kurulmuş, yeni bir vatan inşa edilmişken, her şeyin anlamsızlığının farkına varan şehsuvar, sevdiğine gerçek hislerini ve yaşadıklarını aktarmak için o sıralar kaldığı meşhur pera palas otelinde, hem mektubu yazdığı sıralarda yaşadıklarını, hem cemiyete katıldıktan sonra yaşadıklarını, hem de ilişkileri hakkında düşündüklerini, hissettiklerini kaleme alıyor ve bu roman ortaya çıkıyor. roman bu sayede sürekli geçmiş ve bugün arasında (yani 1920li yıllarda) gidip geliyor.
beni romanın asıl cezbeden yanı tarihle ilgili olması tabii ki. kitapta yazarımız şehsuvar sami adındaki karakter ile bizi önce selanik'e, meşrutiyetin yeniden ilan edildiği 23 temmuz 1908 gününe götürüyor, sonra orada yapılan suikastleri, cemiyetin selanikte kurduğu yapıyı gösteriyor, daha sonra da şehsuvar'ı dersaadet'e götürüyor, cemiyetin başındaki isimlerle buluşturuyor (enver paşa, talat paşa ve cemal paşa). şehsuvar sami, talat paşa ile çok yakın, onu neredeyse babası yerine koyuyor ve roman boyunca kendisiyle diyalogları sürüyor. enver paşa'dan çok haz etmiyor, bunun sebebini romanda iyice öğreniyoruz. cemal paşa ile ilgili ise çok fazla detaya girilmemiş. nötr diyebiliriz... şehsuvar dersaadette iken, 31 mart vakası yaşanıyor ve abdülhamid tahttan indiriliyor. babasının ölümüne sebep olan kişiyle başkahramanımız sohbet imkanı da buluyor. romanda en beğendiğim şeylerden biri buydu. şehsuvar sami bütün bu olanların yanında, karakterlerle tanışıyordu. bunun edebiyatın bir sihri olduğunu düşünüyorum. bir karakter yaratıyorsunuz ve dönemin bütün siyasi aktörleriyle kendisini tanıştırıp diyalog yaratabiliyorsunuz, ve bu diyaloglar okuyucuya heyecan veriyor. zaten maharet burada...
kitapta önce bu meşhur cemiyetin liderleriyle, sonra meşhur padişah ıı. abdulhamid ile, daha sonra trablusgarp'ta mustafa kemal atatürk ile konuşma imkanı buluyor, bu insanlarla diyaloğa giriyor ve bunun tarihi kurgusunu doğru olarak yapıyor.
beni dönemin atmosferi ve bu durum kitabı okurken çok heyecanlandırdı, sizi de heyecanlandıracağına eminim. bu kadar uzun yazdığıma göre kitabı tavsiye ediyorum tabii ki*. okumak için tarih bilmeniz gerekmez, bilseniz daha ayrı bir zevk alırsınız o ayrı. ama kesinlikle tarihi süreci daha öncesinden biliyor olmanız gerekmiyor. bir tavsiye; kitap hacim olarak biraz büyük ve sayfa sayısı da yüksek. o yüzden boş bir vakitte, ara vermeden bir kaç güne yayılarak okunması gerektiğini düşünüyorum. bu kitabı okuyacak herkese, şimdiden, kitabın sonundaki sürprize hazırlıklı olmalarını da tavsiye ediyorum. iyi okumalar!
not: agatha christie detayının da çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. sahneye çıktığı ilk anda o kadının agatha christie olduğunu anlamıştım, çünkü meşhur pera palas hikayesini ben de okumuştum.
"şimdi farkına varıyorum ki, benim için bir tek vatan varmış, o da sensin…"
devamını gör...
gümüş
(bkz: gmstr)
ben 236 dan almıştım 500 bin tllik. ama çok akıllı olduğum için sattım hisse senedi aldım. gümüş uçtu tabi. şimdi 553 tl oldu. hisse senedim düştü 350 bin falan kaldı. şimdi 1 milyondan fazla olacaktı. ya sen niye böyle bir şey yapıyorsun. böyle bir şey olabilir mi. ama bence gümüş dahada gidecek.
ben 236 dan almıştım 500 bin tllik. ama çok akıllı olduğum için sattım hisse senedi aldım. gümüş uçtu tabi. şimdi 553 tl oldu. hisse senedim düştü 350 bin falan kaldı. şimdi 1 milyondan fazla olacaktı. ya sen niye böyle bir şey yapıyorsun. böyle bir şey olabilir mi. ama bence gümüş dahada gidecek.
devamını gör...
sözlük yazarlarının çalmak istediği enstrüman
ben bir kac tane enstrüman çalabiliyorum, öğrenmek istesem bu ud olurdu.
devamını gör...



