zaman tüneli

kaç liraya büyütülüyor? kendim için sormuyorum bir arkadaş merak ediyormuş.
devamını gör...

şekersiz 14. gün...

canım çikolatalı lokum çekiyor. ya öyle bir şekersizlik ki, şeker kombosu lazım...
devamını gör...

islam dinine mensup olan herkes için gömülme işlemi sade gerçekleştirilir. yani kişinin bedeni, toprakla iç içe geçecek şekilde gömülme yapılıyor. çok bu kısımı söylemek hoşuma gitmese de, vücudun çürümesi, toprağa karışması için alan yaratan bir gömülme sistemi var. en doğrusu da bu çünkü çürüyen beden kokar ve kokan bedenin uzun vade de, bilhassa sıkıştığı alan içerisinde yaratacağı mikrobik ve enfeksiyonel problemlerin ucu açıktır. bu yüzden tabutla gömülme sistemi bana çok sağlıklı gelmiyor.

hristiyan inancında ise, tabut ve yakma sistemi vardır. bireyin kendisi veya ailesinin isteğine göre, kişi gerçekten özel yapım bir tabutla gömülebilir ( filmlerde gördüğünüz tabutlar gerçektir. dışı iyi yapılmış/ oymalı, içi süslü/ renkli astarlı olan vb.) veya bedeni yakılabilir ve külleri bir kaba koyularak aileye teslim edilebilir. bu külleri evlerinde tutan aile bireyleri de olabiliyor. "o hala bizimle" mantığını destekleyen bir argüman olduğunu düşünüyorum. bazıları bu külleri evlerinde saklamak yerine, doğaya doğru saçıyor. bir çeşit "ruhunu özgür bırakma, kişinin ışığa gitmesine izin verme" mantığı taşıdığını düşünüyorum.


pagan toplumuyla ilgili ciddi araştırmam oldu hatta neredeyse içlerinde yaşayarak ve çok fazla antropolojik veri elde ederek, 2 ciltlik doküman yazdım. bu yüzden ölümün özellikle kadim dinlerde yani genel adıyla "paganizm'de", çok daha çeşitli yollarla karşılandığını söyleyebilirim.

paganizm'de ölüm:

ruhun başka bir âleme geçişi,
doğaya geri dönüş,
atalara katılım,
ya da yeniden doğuş döngüsünün bir parçasıdır.

bu yüzden bedenle yapılan her ritüel doğa, elementler ve topluluk merkezlidir.ölü doğrudan toprağa ya da basit bir ahşap tabuta konur. yanına kişisel eşyalar, silahlar, takılar, yemek–içecek, tılsımlar bırakılır.

nerelerde?

-keltler
-germen kabileleri
-slav paganları
-anadolu’nun erken inanç toplulukları

bu, “toprağa dönüş” fikrinin en saf hâlidir.


- yakma (kremasyon) yöntemi

özellikle kuzey ve hint-avrupa paganlarında çok yaygındır.

anlamı:

ateş = arındırma
ruhun bedenden özgürleşmesidir.

örnek vermem gerekirse,

1. vikingler: yakma + küllerin denize bırakılması veya höyüğe gömülmesi

2. antik hint paganizmi (vedik gelenek): ruhun samsara döngüsüne devamı

önemli bir not eklemek istiyorum: vikinglerde herkes yakılmazdı; statüye göre değişirdi.



- höyük (tümülüs) gömüleri ( diğer yöntem)

güçlü, saygın ya da lider figürler için uygulanırdı.

özellikleri:

toprak veya taş yığıntısı altında mezarlardan oluşuyordu. içinde silahlar, hayvan kurbanları, bazen insan kurbanı (özellikle erken dönemlerde görülürdü) bulunurdu.


“bu kişi unutulmayacak.” anlamına gelir.



doğaya bırakma yöntemi (exposure burial)

daha eski ve nadir ama çok çarpıcı bir yöntem.

biçimleri:
-dağa, kayalığa bırakma
-kuşlara ve hayvanlara teslim etme
-ağaç kovukları

nerelerde?
-erken slav ve orta asya pagan toplulukları
-bazı iskandinav öncesi uygulamalar

bu yöntemde, beden doğanın döngüsüne aracısız karışır.


deniz gömüleri( yöntem)

özellikle denizci paganlarda.

-ceset tekneyle denize bırakılır
- ya da tekne yakılarak suya salınır

bu uygulama mitolojik anlatılarda sık, arkeolojide daha sınırlıdır (ama vardır).



ritüeller ve semboller'ın anlamı

gömülme yalnızca fiziksel bir işlem değildir.

yaygın unsurlar:

-mevsimsel zamanlama (özellikle samhain / yule)
-atalara seslenme
-ateş, su, toprak, hava çağrısı
-ölüyle konuşma

bu arada, bu süreçte sessizlik şart değildir; ağıt, şarkı, içki, hatta kahkaha bile olabilir. çünkü ölüm kutsaldır ama karanlık olmak zorunda değildir.


paganlar için önemli bir farktan bahsetmek istiyorum.

pagan gömülerinde:

-günah–ceza fikri yoktur
-"cennet–cehennem” ikiliği yoktur
-ruhun değeri, ahlaki yargıdan çok yaşamla kurduğu bağ üzerinden okunur.
devamını gör...

bir daha asla d... yapmayacağım dedirten elim hadise. ay bovuluyodum ve canım çok acıdı çenem menem.

allah korusun. belki de öyle kalacaktım. aç ağzını aç ağzını. kramp işte.
devamını gör...

iyidir hoştur ama tek sarmazdır
devamını gör...

gelince tutun. tutun. tutun...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tutun tutun. şimdi geçer o.
devamını gör...

vaîd: iyiliğe sevk veya kötülükten kurtarmak için ileride olacak kat'î hâdiseleri haber vererek korkutmak. tehdit etmek, cehennemi haber vermek.

şimdi bir sultanın büyük bir bahçesinde çalışan çok kişi içinde bir kişinin görevi de bahçeyi sulayan kaynağın kapağını açmak olsun. eğer o kişi vazifesini yapmazsa diğer kişilerin emekleri heba olur. sultan da adamı işinin küçüklüğü yönünden değil, ihmalinin sonuçlarının büyüklüğü yönünden tehdit eder.

insan bu kâinatta gerçi küçüktür. ama onun tefekkür ve iman ve ibadet gibi görevleri kâinatın yaratılış amaçlarının gerçekleşmesini sağlar. bu yüzden allah u tealanın insanı kur'an'da çok ve büyük tehdit etmesi mantıklıdır.

risale-i nur'dan 14. söz'de geçen bir soru cevaptan anladıklarım)
devamını gör...

kıyafet olarak iş kıyafetleri ile gömün beni
olası hortlarsam diye yanıma su ve büskevit de koyun ve bir adet telefon ve bir adet de bıçak koyun ve bir adet de 100 watt yüksek 12 volt mikrofonlu megafon koyun
bir adet daha bir şey istesem ben çıkıcam onlar yatsın mezarda*
devamını gör...

günaydın millet, bugün sabahın köründe işe gelmiş olsam bile güzel bir gün olacağını düşünüyorum. şimdiden harika başladığını söyleyebilirim.*
herkese harikulade bir gün diliyorum…*
devamını gör...

ya sabah sabah...

edit: cümlenin devamının sinirlerimi bozuyorlar olması lazımdı ama sinirlerimi de bozmadıkları için yarım kaldı.
devamını gör...

sabahları üşüyorum fakat elden ne gelir. kefen bile istemem allah günah yazmasın.


günden yanı soldu ola
yerden yanı oldu ola
memed'imin ala gözün *
karınçalar oydu ola


vah gençliğim. dünya malı boş işte.
devamını gör...

yaşamamız için elzem olandır.
devamını gör...

dinlenmeye ve vücudun kendini onarmasına sebep olan güzel şey.
devamını gör...

iyi bir gün ve gelecek temennilerimizle, herkese günaydın.
devamını gör...

özenli ama kasıntı olmadan, rahat ama gevşek olmadan, samimi ama cıvıklaşmadan yaptığım eylemdir. ekseriyet kendimi doğru dürüst tanıtmaya ve karşımdakini anlamaya odaklanırım ama bi yerde bi hata yapıyorum sanırım ilk buluşmadan öteye geçemiyorum genelde.
devamını gör...

aynı anda seslerin nakli, görüntülerin iletimi, elektrik, radyo, manyetizma, çekim kuvveti, solunum, bitkilerin üremesi vs o kadar farklı işi yapıyor ki "bu kadarı da tesadüf olamaz" dedirtiyor.

(risale-i nur'dan hüve nüktesi'ni okurken aklıma gelenler)
devamını gör...

selams.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ben giriş insanıyım;)
devamını gör...

maasımı ilk uc hafta kralice gibi harcıyorum, son bi hafta parasız geziyorum.
iş yerinde aldıgımız molaları kaydeden sistem var. ilk birkac saat prensesler gibi molalar yapıyorum. kota oldugu için son saatler molasız geziyorum.
genelde ilk bulusmada da erkekleri buyuluyorum. beklentiyi cok yukseltiyorum. hep oyle kalmak imkansız. zamanla onlarda hayal kırıklıgı oluyorum.
sabahları asırı enerjigim. ısık sacıyorum. aksama dogru enerjim tukeniyor.

psikolojide bir karsılı vardır kesin. ne acaba?;)
devamını gör...

çok dikkat çekici ve çok önemli bir başka örneği de şudur:

sahte tevrat nüshalarında, özellikle mezmurlar , 82. mezmur'da geçen ifadeler, tevhid inancıyla taban tabana zıt bir tablo çizer. metin şöyledir:

“tanrı (elohim), tanrılar topluluğunda duruyor; tanrıların (elohim) ortasında yargılıyor.” (mezmurlar 82:1)

buradaki temel sorun şudur:

henoteizm (baş tanrıcılık): bu anlatı, tek ve eşsiz bir yaratıcı yerine, bir "baş tanrı" ve onun altında toplanan "küçük tanrılar" hiyerarşisini tasvir eder. bu, antik yunan'daki zeus'un olimpos meclisine veya kenan mitolojisindeki baş tanrı "el"in meclisine benzer.

yetki paylaşımı: "tanrıların ortasında yargılıyor" ifadesi, hüküm yetkisinin bir şekilde paylaşıldığı veya tanrı'nın diğer varlıkları muhatap alarak onlarla bir "yönetim kurulu toplantısı" yaptığı izlenimini verir. buna karşılık gerçekte tanrı hükmünde ortağı olmayan mutlak hakimdir; kimseye hesap vermez ve kimseden onay almaz.

antik mitoloji kalıntıları ve tahrifatın kökeni
tarihsel eleştiri yöntemine göre, sahte tevrat metinlerine sızan bu ifadeler, israiloğulları'nın çevre kültürlerden (özellikle ugarit ve kenan inançlarından) etkilendiğini gösterir.

kenan mitolojisi: kenan inancında baş tanrı el'in, "el'in oğulları" (bene elohim) denen 70 çocuktan oluşan bir meclisi vardı.

tahrifatın izi: sahte tevrat'taki "tanrı'nın oğulları" (tekvin 6:2) veya "tanrılar meclisi" ifadeleri, bu pagan inancın monoteizme tam dönüştürülememiş kalıntılarıdır. bu durum, ilahi vahyin zamanla insan eliyle nasıl mitolojik unsurlarla karıştırıldığının kanıtıdır.

buna karşılık kutsal kuran, yine olayın içyüzünü anlatarak bize gerçek bilgileri verir.
kuran-ı kerim, göklerde meleklerden oluşan bir topluluk olduğunu inkar etmez; aksine bu yapıyı doğrular ancak "ontolojik statü"yü (varlık yapısını) tamamen farklı anlatır. kuran, bu yapıyı "mele-i a'lâ" (en yüce topluluk) olarak isimlendirir ve şu köklü ve farlı bilgileri verir:

"tanrı" değil, "memur" (ibadun mukramun)
sahte tevrat'ın "elohim" (tanrılar) dediği varlıklar için kuran, "şerefli kullar" tanımını kullanır.

enbiya suresi 26-27: ayet, meleklerin allah'ın "çocukları" veya "küçük ortakları" olduğu iddiasını sert bir dille reddeder. onlar, emrin dışına çıkamayan, iradeleri allah'ın iradesine tam teslim olmuş memurlardır.

pagan inançlarda tanrılar meclisi toplanır, tartışır ve bazen baş tanrıyı ikna eder. buna karşılık kutsal kuran'daki mele-i a'lâ'da ise bir fikir alışverişi veya "yetki paylaşımı" yoktur.

saffat suresi: melekler saflar halinde dizilir ve sadece emri beklerler.

bakara suresi (adem'in yaratılışı): meleklerin "orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?" sorusu bir itiraz veya yargılama değil; hikmeti anlama çabasıdır (istifham-ı taaccübi). sonunda "senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur" diyerek mutlak acziyetlerini itiraf ederler.

sahte tevrat'taki anlatıda "tanrılar" (elohim) yargılama gücüne sahipken, kutsal kuran'da mele-i a'lâ üyeleri gaybı bilmezler.

sâd suresi 69: "onlar (mele-i a'lâ) aralarında tartışırlarken benim hiçbir bilgim yoktu." ayeti, bu meclisin kendi içinde görev dağılımı ve işlerin yürütülmesiyle meşgul olduğunu, ancak mutlak bilginin kaynağı olmadıklarını gösterir.

cin suresi ve saffat suresi: şeytanların bu meclisten "kulak hırsızlığı" yapmaya çalışıp kovulmaları, bu meclisin tanrısal değil, "korunan bir idari bölge" olduğunu kanıtlar. eğer onlar "tanrı" olsaydı, cinler onlara yaklaşamazdı bile.

sonuç: şirkten arınmış bir gök yönetimi
kutsal kuran, "mele-i a'lâ" kavramıyla, insan zihnindeki "göklerde neler oluyor?" sorusuna cevap verirken iki önemli bilgiyi paylaşır:

allah, yaratıp köşesine çekilmemiştir; melekleri de vesile kıldığı kainatı anbean yöneten bir "mele-i a'lâ" sistemi vardır.

bu sistemdeki hiçbir varlık, allah'ın ortağı, yardımcısı veya veziri değildir. hepsi o'nun kudret elindeki aciz ama şerefli hizmetkarlardır.

özetle; sahte tevrat gökyüzünü bir "tanrılar parlamentosu" gibi resmederken, buna karşılık kutsal kuran bu meclisi mutlak hükümdar olan allah'ın emrindeki "kusursuz bir bürokrasi" (melekût alemi) olarak tanıtır.

ve böylece kuran bizi bir kez daha gerçek dinle, gerçek bilgilerle buluşturmuş olmaktadır. tek bir tanrı vardır ve o'nun hiçbir ortağı yoktur.
devamını gör...
daha fazla yükle

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim