zaman tüneli

bana evlenme teklifi ettiği şeklinde yorumladığım bir beyan vermiş, beşiktaşımın pasör çaprazı.

eşrefoğlu sülalesine gelin yapayım seni, gel eflani'nin gülüsü balısı en sevilen gelini ol, bu cennet muhteşör ülkenin pasaportu da senin olsun. röportajı izliyorum şu an. söylediği bazı şeyler ile sergen eşeğinden daha iyi tanımış, bilmiş kulübü. mesela;



bak sergen eşeği her maçı kazanmanı beklemiyoruz elbette ancak mızmızlanmadan, oyunculara, eski hocalara bok atmadan, kaybetse de çata çat oynayan bir takım oluşturman. tek isteğimiz bu. cengiz'i oynatacam diye cerny'i yemen, cengiz sakatken o kanatta raşika beyinsizini tercih etmen, demir ege'yi görmezden gelmen, orkun'u 10 numarada değil geride kullanman, taylan'ı yemen falan bunlar olacak şey değil. taraftarı stada gelen koyu beşiktaşlı/beşiktaşlı değil diye bölmen yanlış.

elin pölönyalı hatunu gelmiş diyor ki sahada savaşmalı ve kulübü en iyi şekilde temsil etmemiz lazım. sen gidiyörsün her zorlukta kulübü, kulüp çalışanlarını, oyuncularını göt altına atıyorsun., taraftarı bölmeye uğraşıyorsun. juliamdan delikanlılık öğren azcık.


röportajın tamamı
kendi maçından sonra otel odasında dinlenirken telefondan basket maçımızı, pcden futbol maçımızı izleyen hatun bu. kendisi ile bir derbi maçı izlemek ne güzel olurdu kim bilir. seviyorum söslük. yaptıralım çiçek çikolata gidelim alalım bana bu hatunu artık.
ömür biter,bu sevda bitmezzz!

cevabı basit bir soru cümlesi.
sözlük yönetiminin hukuksal sıkıntılarla uğraşmak istememesi ve buna bağlı olarak kendini koruma isteği. bence akıllıca bir davranış.

zen durgunluktur ve zen harekettir, zen her şeydir ve hiçbir şeydir.

''zen nedir?'' sorusu öğreti içinde sıkça sorulan ve cevabı verilmeyen bir sorudur. zen yaşamdır öğrenmeye çalıştığım ama koşullar ve kendi zihnim nedeniyle çokta iyi bir uygulayıcısı olamadığım öğreti.



akışkan olmayı, dış etmenlerden çok etkilenmemeyi ve kendimi stabil tutabilmeyi öğretti bana hemen hemen aynı süreçleri yaşadığımız ve öğrenme yolumuz etkileşimli devam eden bir arkadaşım ise içsel huzuru bulduğunu söylüyor ve çok sakin birine dönüşmesinde yardımcı olduğunu iddia ediyor.

yani aslında zen'den alabildiğimiz şeyler kişiye özel olabiliyor gibi bir düşünceye sahibim

güldür güldür skeçlerindeydi hatırlarsınız. karadeniz gezisindeki çiftten hanım, kahvaltıda gelen muhlamayı çok beğeniyor ve soruyor:
"neden yapıyorsunuz bunu.?" aldığı cevap mı:
"neden yapmayalım ki..?"
(hep birlikte çok gülmemiş miydik duruma.?
önce cevaplayan karadenizlinin soruyu anlamamış olduğunu düşünüp gülmüştük, sonrada anlamış olsa da cevabın haklılığına.)

kimsenin görmediği karanlıklardan geçtim.
dibi var sanılan kuyuların dibinin de dibi olduğunu öğrendim. umut dediğin şey bazen günlerce kapımı çalmadı.

aç kaldım. sadece ekmeğe değil, insanlığa. kimse yoktu. bir ses duymak için duvarlarla konuştum, cevap gelmediğinde bile devam ettim.

düştüm. çok düştüm. bazen kalkmak istemedim, bazen istesem de kalkamadım. yerde kalmak daha kolaydı; en azından beklenti yoktu.

yardım istemedim. çünkü isteyecek kimse yoktu. dayanmayı öğrendim. çürümemek için içimdeki son parçaya tutundum.

çıktım mı? çıktım.
başardım mı? başardım.
bugün hala izleri duruyor ama ayaktayım. o izler, geleceğimin yol haritası artık..

bazı insanlar iyileşmez.
sadece yaşamayı öğrenir.
ben öğrendim..
çünkü; öğrettiler..

mümkündür, lakin birbirinizi görünce işler değişebilir.

ben artık her şeye inanıyorum.

zor zamanları tek başıma bi şekil atlatıyorum sıkıntı yok
ama
kolay zamanlarımda bari biri olsa

vinnie paz'ın ses tonu çok hoşuma gidiyor ya

kafası rahat insandır.

şirince'de, çarşının 25 metre yokarsında bir rum evi ve bankada en az 75-80 milyon dolar.

ülkede görmek istediğim beni çeken bir iki yer var ama benim ruhum şirinceli. sanki dedem oralı. sanki anamı babamı oraya gömmüşüm.

parayı çok sever fakat gazete kuponu gibi harcarım. ve her zaman param yetmeyecek gibi hissederim.karun gibi zengin olsam, belki rahat ederdim gerçek anlamda.

insanın kendini biraz daha büyümüş, ama içindeki çocuğa sanki daha uzaklaşmış gibi hissettiği anlardır.. ve kendi kendine
'sanırım hayat dediğimiz şey bu' diye düşünür.

her zamanın sanki zor zaman olması ve neyi nasıl atlatabileceğini artık anlayamamak ve en sonunda hayatın ebedi bir azap olduğuna inanmak...

evet hala inanmak istemiyorum az önce haberi okudum arkadaşına denetimli serbestlik verilmiş bu normal değil. şu anda arkadaşının itirafından başka zaten bir delil yok itiraf eden kız ikinci derece kansermiş. hala aslında kafama yatmayan yerler var olayda bacaklarından tutup attı diyor inandırıcı gelmedi bana bilmiyorum aslında sağlam bir avukat olsa bu işi çözerdi. insanlar suçlu arıyor umarım birileri kahraman olmak için saçmalamaz.

yasak mı? aa. şaşırdım doğrusu yeni öğrendim yemin içerim.

sözlük yazarına sormuşlar nereye gidiyorsun? tanımlarını okuyup aşık olduğum yazara demiş. o yazar uzak gidemezsin demişler. olsun yolda başka bir yazara aşık olurum demiş.

vicdanen bunu reddetmek istemektir. bir genç kadının kendi öz annesinin canına kıyabileceğine inanmak istememektir.
uzun süre içinde bulunduğum ruh haliydi. ben başından beridir. olamaz. o kadar da yapmamıştır. sonuçta annesi... diyerek kendimi avutmaya, kandırmaya, ikna etmeye çalıştım açıkçası. ama son gelişmeler benim de direncimi kırdı diyebilirim.

güllü ile kızı o gece müzik programı dinleyip anne kız efkarlanıyorlar ya da eğleniyorlar..
belki sohbetler ediyorlar. birbirlerine sarılıyorlar ve sonra planlanmış bir şekilde bir genç kadın kendi anasının canına kıyıyor...
ben bunun günlerden beridir içimde acısını yaşıyorum bir evlat olarak.. bir insan nasıl anasına kıyabilir? diye soruyorum kendime. ve böyle bir şey olmasın, güllü'yü kızı öldürmüş olmasın istedim hep.. ama son gelişmeler beni büyük bir üzüntüye sevk etti.
güllü'nün dengesini kaybedip camdan düşerek ölmesi bile yeterince üzüntü vericiyken, bir de bu ihtimali düşünmek, yani kızı tarafından camdan aşağı atılılarak öldürüldüğü düşüncesi çok daha kötüydü...

allah güllü ablamıza rahmet eylesin. bu çileli kadının kendi öz evladı tarafından cinayete kurban gitmesi çok kişinin ağırına gitmiştir. belki de çoğumuza, ne olur evladı tarafından öldürülmüş olmasın... dedirten bir olaydı bu...

edit, yine de her şey kesinleşmiş değil sanıyorum. bu dakikadan sonra olayın tam olarak aydınlatılmasından başka bir beklentimiz yok.
tuğyan'ın annesini öldürdüğü kesinleştiği takdirde hak ettiği cezayı alsın dilerim..

hayatımda gördüğüm en saçma oyunumsu.

#3820216

altına imzamı attım. aynen öyle hocam.

istediğin kadar büyüktün
yanlış bi tanımda
küçülüyosunuz