1.
ağır roman (film)
ağır roman yönetmenliğini mustafa altınoklar'ın yaptığı 1997 yapım bir film. benim açımdan izlemesi zor bir film oldu. hikaye akışı ve bu kadar +18 bir filmde annemin çevir ben de izleyeyim diye tutturması beni zorlayan taraflarındandı*
filmimizin afişinde “her gün, her yerde bu oyun oynanıyor, bu roman yaşanıyor.” cümlesi var. bu yazı "tamam güzel ama hikaye klişe değil mi yaa" demeye bırakmadan cevabımızı veriyor gibi. klişe olsun olmasın bu hikaye her an her yerde yaşanmakta ve biz yaşanmışı anlatıyoruz diyor olabilir. hakkı da vardır.
hikayemiz gülünç duruma düşen yeni yetme bir gençle başlayıp mahalle kabadayısı olmuş yine bu gençle son buluyor. yani bir gencin delikanlılık hikâyesi. erkek olma sürecinin kirli sokaklarda yozlaşmış bir hikayesi de desek yeridir bence. çok deşilecek tarafları var fakat ben henüz kendimi bunu yapabilecek seviyede hissetmiyorum. ve de ben bu hikayeyi biraz dağınık buldum. muhtemelen romandan uyarlandığı için diye düşünüyorum. geniş bir roman örgüsünü 2 saatlik bir anlatıma sığdırmak kolay olmasa gerek.
ben neden izledim bu filmi onu anlatayım size. canım muhteşem ezgilerle dolu mahalle arasında geçen sıcak ve eski bir türk filmi izlemek istemişti. ve istediğimi de bulmuş oldum. filme sıcaklığı roman hayatı, müzikleri ve tarlabaşı sokakları katmış diyebilirim.*izlerken ateş başında göbek atan insanların arasında olmak istedim:) roman müziği bambaşka bir dünya. istanbul ezgileriyle ve manzaralarıyla dolu yine eski ve sıcak bir türk filmi izlemek isteyecek olursanız gideceğiniz kapı tekrar mustafa altınoklar'ın kapısı olmalı diye düşünüyorum. istanbul kanatlarımın altında böyle hissettiren çok beğendiğim bir film.
filme dönecek olursak okan bayülgen ve müjde ar gibi tanıdık yüzler; küçük iskender ve aysel gürel gibi ise beklenmedik yüzler vardı. müjde ar'ın aysel gürel'in kızı olduğu magazinsel bilgiyi eksik etmeyelim. zafer algöz'de fazlasıyla renk katmış. oyunculara ve oyunculuklara diyecek söz yok ama hikaye beni alıp götüremedi. yine de istanbulun arka sokaklarının derinliğini, karmaşasını, kaosunu iyi bir görsellikle yansıttığı için özellikle de muhteşem müzikleri için izlemekten pişman olmadığım bir filmdi.
filmimizin afişinde “her gün, her yerde bu oyun oynanıyor, bu roman yaşanıyor.” cümlesi var. bu yazı "tamam güzel ama hikaye klişe değil mi yaa" demeye bırakmadan cevabımızı veriyor gibi. klişe olsun olmasın bu hikaye her an her yerde yaşanmakta ve biz yaşanmışı anlatıyoruz diyor olabilir. hakkı da vardır.
hikayemiz gülünç duruma düşen yeni yetme bir gençle başlayıp mahalle kabadayısı olmuş yine bu gençle son buluyor. yani bir gencin delikanlılık hikâyesi. erkek olma sürecinin kirli sokaklarda yozlaşmış bir hikayesi de desek yeridir bence. çok deşilecek tarafları var fakat ben henüz kendimi bunu yapabilecek seviyede hissetmiyorum. ve de ben bu hikayeyi biraz dağınık buldum. muhtemelen romandan uyarlandığı için diye düşünüyorum. geniş bir roman örgüsünü 2 saatlik bir anlatıma sığdırmak kolay olmasa gerek.
ben neden izledim bu filmi onu anlatayım size. canım muhteşem ezgilerle dolu mahalle arasında geçen sıcak ve eski bir türk filmi izlemek istemişti. ve istediğimi de bulmuş oldum. filme sıcaklığı roman hayatı, müzikleri ve tarlabaşı sokakları katmış diyebilirim.*izlerken ateş başında göbek atan insanların arasında olmak istedim:) roman müziği bambaşka bir dünya. istanbul ezgileriyle ve manzaralarıyla dolu yine eski ve sıcak bir türk filmi izlemek isteyecek olursanız gideceğiniz kapı tekrar mustafa altınoklar'ın kapısı olmalı diye düşünüyorum. istanbul kanatlarımın altında böyle hissettiren çok beğendiğim bir film.
filme dönecek olursak okan bayülgen ve müjde ar gibi tanıdık yüzler; küçük iskender ve aysel gürel gibi ise beklenmedik yüzler vardı. müjde ar'ın aysel gürel'in kızı olduğu magazinsel bilgiyi eksik etmeyelim. zafer algöz'de fazlasıyla renk katmış. oyunculara ve oyunculuklara diyecek söz yok ama hikaye beni alıp götüremedi. yine de istanbulun arka sokaklarının derinliğini, karmaşasını, kaosunu iyi bir görsellikle yansıttığı için özellikle de muhteşem müzikleri için izlemekten pişman olmadığım bir filmdi.
devamını gör...