hannibal yazar profili

hannibal kapak fotoğrafı
hannibal profil fotoğrafı
rozet
karma: 8367 tanım: 310 başlık: 158 takipçi: 52
"aut inveniam viam aut faciam"

son tanımları | başucu eserleri


a virgen que de deus madre

galiçyaca-portekizce geleneksel müzik literatürünün en değerli cantiga'larından biri olan "a virgen que de deus madre" 13. yüzyıla tarihlenen "cantigas de santa maria" koleksiyonunun bir parçasıdır. bu ezgiler, dönemin kastilya kralı x. alfonso (alfonso el sabio) tarafından derlenmiş olup çoğunluğu meryem ana'ya adanmış dinsel şarkılardır. "cantigas de santa maria" toplamda 400'den fazla cantiga içerir. "a virgen que de deus madre" 322 numaralı cantiga'dır.

youtube linki 1
youtube linki 2

"a virgen que de deus madre", bakire meryem'in şefkatli, aracılık eden doğasına övgü niteliğinde bir cantiga'dır. bu cantiga'da özellikle meryem'in günahkârları kurtarma ve hastalara merhamet gösterme teması vurgulanır.

sözlerini chatgpt yardımıyla türkçeye çevirdim, hata olabilir:

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada,
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)

d' acorrer os pecadores | sempr' está aparellada.
(günahkârlara yardım etmeye daima hazırdır.)

ca nos non acórr' en día | sinaado nen en hóra,
(bize sadece belirli bir gün ya da saatte yardım etmez,)

mais sempre en todo tempo | d' acorrer no-nos demóra
(her zaman, her an yardım etmekte gecikmez,)

e punna en todas guisas | como non fiquemos fóra
(ve her şekilde uğraşır ki, tanrı’nın krallığının dışında kalmayalım,)

do reino de déus, séu fillo, | ond' é reínna alçada;
(oğlu olan tanrı’nın krallığı, ki orada kraliçe olarak yüceltilmiştir.)

demais sinaadamente | nas grandes enfermidades
(özellikle büyük hastalıklarda,)

de doores e de cuitas | acórre con pïadades.
(acı ve dert zamanlarında merhametle yardım eder.)

e de tal razôn com' esta | vos direi, se m' ascuitades,
(ve bu gibi bir olaydan size bahsedeceğim, eğer beni dinlerseniz,)

un gran miragre que fezo | esta sennor muit' honrrada.
(bu çok onurlu hanımefendinin gerçekleştirdiği büyük bir mucizeyi.)

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada...
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)

en évora foi un hóme | que ena virgen fïava
(évora’da bir adam vardı, bakire’ye güvenirdi,)

muito e que cada día | a ela s' acomendava;
(çok ve her gün kendini ona emanet ederdi.)

e avẽo-ll' ũa noite | en sa casa, u cẽava,
(bir gece evinde, akşam yemeği yerken başına geldi,)

que houvér' a seer mórto | a desóra, sen tardada.
(beklenmedik bir anda, hemen hemen ölecek oldu.)

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada...
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)

ca el gran comedor éra | e metía os bocados
(çünkü o çok yiyen biriydi, lokmaları)

muit' ameúde na boca, | grandes e desmesurados;
(sık sık ağzına atardı, büyük ve ölçüsüz lokmalar,)

e aa noite cẽava | dũus cõellos assados,
(ve o gece iki kızarmış tavşan yiyordu,)

atravessou-xe-ll' un ósso | na garganta, e sarrada
(boğazına bir kemik takıldı ve sıkışıp kaldı.)

a houve de tal maneira | que cuidou ser afogado;
(öyle bir hal aldı ki, boğulacağını sandı,)

ca aquel ósso ll' havía | o gorgomel' atapado
(çünkü o kemik boğaz deliğini tıkamıştı,)

assí que en pouca d' hóra | o houve tan fórt' inchado,
(kısa sürede boğazı çok şiddetli şişti,)

que fôlego non podía | coller nen ar falar nada.
(öyle ki nefes alamaz, konuşamaz hale geldi.)

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada...
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)

assí esteve gran tempo | que sól comer non podía
(uzun süre böyle kaldı, ki sadece yemek değil,)

nen bever nengũa cousa | senôn cald' ou agua fría,
(hiçbir şey içemez oldu, sadece çorba ya da soğuk su hariç.)

atá que chegou a fésta | da virgen santa maría,
(ta ki azize meryem’in bayramı gelene kadar,)

que cae no mes d' agosto, | quand' ela foi corõada.
(ağustos ayında kutlanır, onun taç giydiği gündür.)

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada...
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)

entôn todos séus parentes | e amigos o fillaron
(sonra bütün akrabaları ve dostları onu topladılar,)

e aa egreja desta | nóbre sennor o levaron,
(ve onu bu soylu hanımın kilisesine götürdüler,)

e tẽendo-o por mórto | ant' o altar o deitaron.
(onu ölü sanarak sunak önüne yatırdılar,)

e tev' i aquela noite; | e contra a madurgada,
(orada o gece kaldı; ve sabaha karşı,)

quand' a missa ja dizían, | filló-o tosse tan fórte,
(ayini okudukları sırada, onu çok şiddetli bir öksürük tuttu,)

que todos cuidaron lógo | que éra chegard' a mórte.
(herkes onun ölüm anının geldiğini düşündü.)

mas a virgen grorïosa, | que dos cuitados cõórte
(ama yüce bakire, ki sıkıntıdaki kullarını korur,)

éste, non quis que morresse | alí daquela vegada,
(bu adamın orada o anda ölmesini istemedi.)

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada...
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)

mas guisou que en tossindo | lle fez deitar mantẽente
(bunun yerine, öksürürken kemikten hemen kurtulmasını sağladı,)

aquel ósso pela boca, | ante toda quanta gente
(o kemiği ağzından çıkardı, orada bulunan herkesin önünde,)

i estava; e tan tóste | loores de bõa mente
(ve hemen ardından içtenlikle övgüler sundular,)

déron a santa maría, | a madre de déus amada.
(sevgili tanrı’nın annesi azize meryem’e.)

a virgen, que de déus madre | éste, filla e crïada...
(tanrı’nın annesi olan bakire, o hem kızı hem de hizmetkârıdır,)
devamını gör...

igitur qui desiderat pacem praeparet bellum

latince "eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan"* anlamındaki özlü söz.

milattan sonra 4. yüzyılda yaşamış olan roma aristokratı ve askeri düşünürü publius flavius vegetius renatus'a aittir. bu söz, onun yazdığı ve batı askeri geleneği üzerinde yüzyıllar boyunca etkili olan "epitoma rei militaris" adlı eserde geçmektedir.

vegetius'un bu sözü, caydırıcılık ilkesine dayalı bir savunma stratejisini özetler. zira vegetius, roma ordusunun zamanla barış dönemlerinde gevşeyip disiplini yitirdiğini, zırhlarını bile taşımadığını ve bu durumun roma'nın çöküşüne zemin hazırladığını öne sürmüştür. ona göre barış zamanında ordu hazır durumda olmalıdır, çünkü savaş kapıya dayandığında hazırlıksız bir toplumun direnmesi mümkün değildir.

bu anlayış zamanla daha modern biçimlerde de karşılık bulmuştur. örneğin, "peace through strength" (güç yoluyla barış) ifadesi, romalı imparator hadrian'dan başlayarak günümüz devlet adamlarına kadar uzanan bir çizgide çeşitli şekillerde yeniden yorumlanmıştır. abd başkanı theodore roosevelt'in "speak softly and carry a big stick" (yumuşak konuş ama büyük bir sopan olsun) sözü bu düşüncenin popüler varyantlarından biridir. soğuk savaş döneminde nükleer silahların savunma aracı olarak görülmesinin arkasındaki mantık da benzer bir caydırıcılık ilkesine dayanır.

vegetius her ne kadar kendi döneminde büyük bir askeri lider olmasa da, yazdıkları orta çağdan itibaren avrupa'da adeta bir "askeri incil" muamelesi görmüştür. hatta george washington'un bile bu eserden bir nüshaya sahip olduğu söylenir.

sonuç olarak, igitur qui desiderat pacem praeparet bellum yalnızca tarihi bir deyiş değil, aynı zamanda çağlar boyunca savunma stratejilerinin temel taşlarından biri olmuş bir düşünce sisteminin özlü ifadesidir.

kaynak
devamını gör...

ave caesar morituri te salutant

latince "selam sezar, ölmek üzere olanlar seni selamlıyor"* anlamına gelen meşhur ifade.

halk arasında gladyatörlerin arenaya çıkmadan önce imparatora söyledikleri bir itaat selamı olarak bilinse de işin aslı biraz daha farklıdır.

öncelikle belirtmek gerekir ki, bu selam roma gladyatör dövüşlerinde yaygın bir gelenek değildi. hatta bilinen kaynaklara göre bu söz yalnızca ms 52 yılında imparator claudius döneminde belgelenmiş tek bir olayda geçiyor.

tarihçi suetonius'un "life of the divine claudius" başlıklı eserinde aktardığına göre claudius'un fucine gölü'nü tarım arazisine çevirmek amacıyla başlattığı büyük bir kamu projesi (30.000 işçinin çalıştığı 11 yıl süren bir çalışma) tamamlandığında bu başarıyı kutlamak için bir naumachia (yani sahte bir deniz savaşı) düzenleniyor. idama mahkum edilen binlerce suçlu gölde sahte bir deniz savaşı yapacaklar.

savaştan önce mahkumlar claudius'a dönüp haykırıyor:
"ave imperator, morituri te salutant!"
("hail emperor, those who are about to die salute you!")
("selam imparator, ölmek üzere olanlar seni selamlıyor!")

claudius'un cevabı ise mahkumlar için biraz kafa karıştırıcı oluyor:
"aut non"
("or not")
("ya da değil")*

mahkumlar claudius'un bu sözünden affedildikleri anlamını çıkararak savaşmaktan vazgeçiyorlar. claudius ise mahkumları ikna ya da tehdit ederek (kaynağa göre değişiyor) savaşı başlatmak zorunda kalıyor.

dolayısıyla bu selamın popüler kültürdeki gibi her gladyatör dövüşünden önce sarf edilen standart bir söz olmadığı, aksine çok özel bir olayda geçen istisnai bir replik olduğu varsayılabilir.

kaynak
devamını gör...

cooper flagg

2025 nba draft'inin kuvvetle muhtemel 1 numarası. flagg, duke formasıyla geçirdiği muazzam sezonun ardından yılın oyuncusu ödülünü aldı. muhtemelen harika bir oyuncu olacak ama daha draft edilmeden komplo teorileriyle gündeme geldi.

dün amerikan basınında flagg'in şaibeli luka doncic-anthony davis takasının gizli parçası olduğu iddia edildi. çünkü dallas mavericks lottery'de sadece %1.8 ihtimali olmasına rağmen 2025 nba draft'inde 1. sıra hakkını elde etti.
devamını gör...

davy jones

bir tanrıçaya* aşık olan; bu aşkın karşılığında ihanetle, lanetle ve sonsuz yalnızlıkla ödüllendirilen denizci.

mitlerin ve efsanelerin hüküm sürdüğü çağlarda, gökyüzünü omuzlarında taşıyan atlas'ın denizden doğma kızı calypso, uçsuz bucaksız okyanusların hakimi olarak biliniyordu. onun hükmettiği denizler yaşamı hem verir hem de alırdı. calypso'nun güzelliği ve kudreti, rüzgarlarla yarışır, fırtınalarla dans ederdi. denizciler onu hem derin bir aşkla sever hem de onun öngörülemez gazabından dolayı adı anıldığında korkuyla titrerdi.

ama ne kadar kudretli olursa olsun, calypso'nun damarlarında da bir parça ölümlü kanı akıyordu. sonsuzluğun içinden bir gün, gözü bir denizcinin üzerine takıldı: genç, cesur ve yüreği okyanus kadar derin bir adamdı bu, adı davy jones'tu. calypso, insana özgü bir tutkuyla ona aşık oldu. bu aşk, tanrıçanın kalbindeki yalnızlığa bir umut, engin dalgalarına bir liman oldu.

calypso, aşkına karşılık olarak davy jones'a kutsal bir görev bahşetti: denizlerde ölen zavallı ruhları toplayacak, onları huzura ve öteki dünyaya taşıyacaktı. bu görev hem bir lütuftu hem de bir lanet, çünkü ruhları taşıyan, kendi kalbini yavaş yavaş yitirmeye mahkumdu.

davy jones bu görevi kabul etti ama bir şartla: jones, on yıl görevini yerine getirdikten sonra karaya ayak basabilecek ve eğer calypso'nun kalbinde hâlâ ona karşı aşkı devam ediyorsa jones'un görevi son bulacak, başka bir kaptan onun yerini alacaktı.

ancak denizler sadakatsizdir, fırtınalar asla söz dinlemez. calypso'nun kalbi de tıpkı hükmettiği okyanuslar gibi değişken ve tutarsızdı. davy jones on yılın sonunda karaya ayak bastığında calypso'nun gölgesini bile göremedi. onun yokluğu, davy jones'un yüreğini buz gibi bir yalnızlıkla doldurdu. umudu, yerini öfkeye bıraktı.

bu ihanete uğramış adam, denizlerin diğer büyük efendileriyle - korsan kardeşliği ile - bir araya geldi. onlarla birlikte calypso'yu alt etmek, onun sonsuz kudretine son vermek üzere bir plan kurdu. ve bu plan başarıya ulaştı: davy jones'un ihanetiyle tanrıça kandırıldı ve ölümlü bir bedenin* içine hapsedildi. deniz artık onun değildi.

ama böyle bir ihaneti işlemek bedelsiz kalmazdı. davy jones'un yüreği, bir zamanlar aşk ile çarpan o kalp, şimdi acı, pişmanlık ve öfke ile kavruluyordu. sonunda o kalbi kendi elleriyle göğsünden söküp çıkardı ve uzak, erişilmez bir yere sakladı. kalbi olmadan, artık acı hissetmeyecekti. ya da en azından davy jones böyle umuyordu.

davy jones, uçan hollandalı'nın* kaptanı olarak geri döndü denizlere ama artık merhametini denizlerde bırakmıştı. sonsuz bir öfkenin gölgesinde, zalim bir hayalete dönüşmüştü. onun adı anıldığında rüzgar kesilir, denizler susardı.

bir gün, kaptan jack sparrow batan gemisi wicked wench'i okyanusun dibinden çıkarması karşılığında davy jones ile bir anlaşma yaptı. bu anlaşmaya göre davy jones wicked wench'i okyanusun dibinden çıkaracak, karşılığında da jack sparrow 13 yıl wicked wench'e kaptanlık yaptıktan sonra uçan hollandalı'nın mürettebatına katılarak 100 yıl boyunca davy jones'un kölesi olacaktı.

aradan 13 yıl geçtikten sonra jack sparrow'un borcunu ödeme vakti gelmişti ama jack hâlâ borcunu ödememişti. jones jack'a üç gün süre tanıdı: ya yüz ruh toplayacak, ya da kendi ruhunu verecekti. bu karmaşanın ortasında, jack sparrow'un asıl planı şekillenmeye başladı. davy jones'un kalbi... eğer kalbi ele geçirilirse davy jones da kontrol altına alınabilirdi. ve jack, bu kalbi bulup borcundan kurtulmak istiyordu.

ancak kalp başka ellere düştü. önce will turner, sonra james norrington kalbi buldu ve en sonunda kalp doğu hindistan ticaret şirketi'nden* lord cutler beckett'in ellerine geçti. beckett, kalbi elinde tutarak davy jones'u kendi hizmetine aldı. jones denizlerin derinliklerinden korkunç bir yaratığı, kraken'i, tekrar uyandırdı. kraken denizin altından yükselip gemileri parçaladı, ruhları uçan hollandalı'ya sürükledi. jones'un lanetli gemisi, bir hayalet ordusuna dönüştü. beckett'ın liderliğinde britanya donanması ve uçan hollandalı korsanlara karşı bir savaşa girişti.

korsanlar bu tehdit karşısında bir araya gelmek zorunda kaldı. dünyanın dört bir yanındaki korsan lordları, brethren mahkemesi'ni topladı. britanya donanması ve uçan hollandalı'ya karşı kazanma şanslarının olmadığının farkında olan korsan lordları dengeleri değiştirebilecek tek olasılığa sığındı: calypso.

insan bedenine hapsedilen calypso'yu serbest bırakıp britanya donanmasını ve uçan hollandalı'yı yok etmesini istiyor fakat tanrıçanın gazabından çekiniyorlardı. will turner calypso'nun gazabını uçan hollandalı'ya yöneltmek için calypso'ya kendisini insan bedenine hapsedenin davy jones olduğunu söyledi, ardından kaptan hector barbossa ve mürettebatı tanrıçayı serbest bıraktı. calypso insan bedeninden kurtulduğunda öfkesi okyanusu sarsacak bir felakete dönüştü. denizleri döndürerek devasa bir girdap* yarattı. o girdabın kalbinde, siyah inci* ile uçan hollandalı çarpıştı.

savaşta, jack sparrow ve will turner, davy jones'un kalbini ele geçirdi. jack kalbi bıçaklayarak uçan hollandalı'nın kaptanı olacakken** will, davy jones tarafından ölümcül bir şekilde yaralandı. jack kalbi will'e verdi ve will kalbi bıçakladı. jones son nefesinde o adı haykırarak denizin derinliklerine karıştı: calypso
devamını gör...

orta doğu teknik üniversitesi

birkaç hafta önce hakkında şiir yazdığım okulum. sınav öncesi notlarımı karıştırırken denk gelince paylaşayım dedim.

odtü
en odtü
ey odtü
uzatma üniversite sürgünümü benim
kampüsündeki kuşlardan ne haber vardır
amfilerden bile yükselen bir bahar vardır
vizelerden finallerden ne çıkar madem ki yaz okulu vardır
yoktan da vardan da ötede bir devrim vardır
hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir ekonometri vardır
o mezunlara özenip söylenecek mısralar vardır
sakın üniversite deme üniversitelerin üstünde bir üniversite vardır
ne yapsalar boş göklerden gelen bir eylem vardır
ff alsam ne olur ff'i onaran bir aa vardır
yanmışsam külümden yapılan bir heykel vardır
yenilgi yenilgi uzayan bir transkript vardır
rahatlığın sırrına ermek için sende withdraw vardır
verşan engellemezse bu dönem bir bahar şenliği vardır*
senden ümit kesmem önümde mezuniyet adlı bir çınar vardır
odtü
en odtü
ey odtü

edit: rektörün engelleme çabalarına rağmen şenliği yaptık, yapıyoruz.

ne yapsalar boş, öğrencilerden gelen bir şenlik vardır!
devamını gör...

cyrano de bergerac

17. yüzyılda yaşamış fransız roman ve oyun yazarı cyrano de bergerac'ın hayatını konu alan oyun. edmond rostand tarafından 1897'de yayınlanmıştır.

okuduğum tiratlar arasında en sevdiğim bu oyundaki istemem eksik olsun tiradıdır. her ne kadar hamlet'in olmak ya da olmamak tiradını ve marcus antonius'un sezar'ın cenazesindeki tiradını* çok sevsem de benim gözümde hiçbiri bir istemem eksik olsun değildir.


ne yapmak gerek peki?
sağlam bir arka mı bulmalıyım?
onu mu bellemeliyim?
bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
istemem!

herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım le bret?
sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip
taklalar mı atmalıyım?
istemem! eksik olsun!

her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
istemem! eksik olsun böyle bir şöhret!
eksik olsun!

ciğeri beş para etmezlere mi "yetenekli" demeli?
eleştiriden mi çekinmeli?
"adım mercure dergisi'nde geçse" diye mi sayıklamalı?
istemem!
istemem! eksik olsun!

korkmak, tükenmek, bitmek...
şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek?
dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
istemem! eksik olsun!
istemem! eksik olsun!

ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek...
tek başına, özgür olmak.
dünyaya kendi gözlerinle bakmak.
sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak.
bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak.
ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
isteyince ay'a bile gidebilmek.
başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.

demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?


rüştü asyalı'nın sesinden istemem eksik olsun tiradı
devamını gör...

5 kasım 2024 abd başkanlık seçimleri

yaklaşık 10 ay sonra gerçekleşecek olan abd tarihinin 60. başkanlık seçimi. anketlerde donald trump önde görünüyor. aday olmasının önünde yasal bir engel olmazsa abd'de 2. donald trump dönemi başlayacak gibi duruyor.
devamını gör...

kavalalı mehmed ali paşa

kavalalı mehmed ali paşa 4 mart 1769 tarihinde osmanlı imparatorluğu'na bağlı kavala şehrinde dünyaya geldi. genç yaşta askeri kariyerine başladı ve çeşitli savaşlarda gösterdiği başarılarla dikkat çekti. osmanlı hükümetinin emriyle mısır valisi olarak atanan mehmed ali paşa, burada modern bir ordu oluşturdu. mehmed ali paşa mısır'da sadece askeri değil, aynı zamanda ekonomik ve idari alandaki başarılarıyla da ön plana çıktı. modern tarım yöntemlerini mısır'a getirerek tarımı geliştirdi, altyapıyı iyileştirdi ve ekonomiyi canlandırdı.

mehmed ali paşa güçlenirken osmanlı imparatorluğu zayıflıyordu. osmanlı imparatorluğu mora isyanı'nı bastıramayınca mısır valisi kavalalı mehmed ali paşa'dan yardım istedi. mehmed ali paşa yardım etmeyi kabul etti ve bu yardımı karşılığında mora'yı istedi. fakat yunanistan bağımsız olunca mora da yunanistan'a katıldı ve mehmed ali paşa bu sefer suriye valiliğini istedi. osmanlı suriye'yi vermek istemeyince mehmed ali paşa osmanlı'ya karşı ayaklandı, konya muharebesi'nde osmanlı ordusunu mağlup etti ve kütahya'ya kadar ilerledi. osmanlı mehmed ali paşa'yı durduramayınca rus imparatorluğu'ndan yardım istedi ve osmanlı ile rus imparatorluğu arasında hünkar iskelesi antlaşması imzalandı. rusya'nın yardımıyla mehmed ali paşa durduruldu ve osmanlı padişahı 2. mahmud ile mısır valisi mehmed ali paşa arasında 14 mayıs 1833 tarihinde kütahya antlaşması imzalandı. antlaşmanın sonucunda mehmed ali paşa'ya mısır valiliğine ek olarak girit ve şam valiliği de verildi. mehmed ali paşa'nın oğlu ibrahim paşa'ya* da cidde valiliği ile adana muhassıllığı (vergi toplama hakkı) verildi.

fakat kütahya antlaşması'ndan iki taraf da hoşnut değildi. 2. mahmud, mehmed ali paşa'ya verilen suriye, adana, girit ve cidde gibi zengin eyaletleri geri almak istiyordu. mehmed ali paşa ise elde ettiği kazancı az buluyordu. mısır'ın ödemesi gereken vergi de anlaşmazlık konusuydu. sonunda mehmed ali paşa'nın oğlu ibrahim paşa'nın yönetimindeki mısır ordusu ile osmanlı ordusu nizip'te karşı karşıya geldi. mısır ordusu nizip muharebesi'nde osmanlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. fakat daha sonra ingiltere'nin desteği ile osmanlı mısır kıyılarını ablukaya aldı, akka kalesi'ni fethetti ve mısır'a doğru yürümeye başladı. bunun üzerine mehmed ali paşa 15 temmuz 1840 tarihinde londra antlaşması'nı* imzalamak zorunda kaldı. bu antlaşmanın sonucunda mehmed ali paşa ve varislerine mısır ve akka eyaletlerini süresiz yönetme hakkı verildi. fakat bu bölgeler osmanlı imparatorluğu'nun ayrılmaz bir parçası olmaya devam etti. mehmed ali paşa mısır'a terk edilmiş olan osmanlı donanması'nı osmanlı'ya geri verdi. mısır ordusu suriye, arabistan, hicaz, girit, adana ve osmanlı imparatorluğu'na ait diğer bölgelerden çekildi.

kavalalı mehmed ali paşa yaşamının son yıllarını ağır bir hastalığın pençesinde geçirdi, 2 mart 1848'de mısır valiliği görevini oğlu ibrahim paşa'ya bıraktı, 2 ağustos 1849 tarihinde kahire'de hayata gözlerini yumdu. askeri dehası, idari yetenekleri ve mısır'da gerçekleştirdiği reformlarla tarihe damgasını vurdu. kavalalı hanedanı, mehmed ali paşa'nın vali olarak atandığı 17 mayıs 1805'ten mısır'da cumhuriyetin ilan edildiği 18 haziran 1953'e kadar tam 148 sene mısır'ı yönetti.

not: tosun paşa filminde bahsi geçen tosun paşa** ve ibrahim paşa* kavalalı mehmed ali paşa'nın çocuklarıdır.
devamını gör...

leyla ile mecnun

ilk olarak arap edebiyatında ortaya çıkmış, daha sonra fars edebiyatına geçmiş bir hikaye. temelleri sümer mitolojisindeki inanna ve tammuz'a dayanır. mecnun'un asıl adı kays'tır.

leyla da kays da varlıklı ailelerin çocuklarıdır. günümüze gelen metinlerden kays'ın ailesinin daha zengin olduğu anlaşılmaktadır. iki aile arasında geçmişe dayanan bir düşmanlık vardır. kays çok yakışıklı, zarif, akıllı ve şiir konusunda yetkin bir erkektir. küçük yaşta deve otlatırken leyla'yı görüp ona aşık olur. leyla kays'tan uzak durdukça kays'ın aşkı daha da büyür. bir gün kays devesi ile giderken yolda leyla'yı görür. leyla kız arkadaşlarıyla sohbet etmektedir. kays devesinden inip sohbete iştirak eder, akşama kadar sohbet ederler, ertesi gün tekrar buluşurlar ve bir önceki günden bile daha uzun bir sohbet ederler. daha sonra leyla kays'ın aşkını denemek için başkasıyla konuşmaya başlar. kays bunu görünce baygınlık geçirir, kays'ın bayıldığını gören leyla kays'ın yüzüne su serper ve bir süre sonra kays kendine gelir.

çok geçmeden kays'ın şiirleri vasıtasıyla ikili arasındaki aşkı herkes öğrenir fakat aileleri evlenmelerine izin vermez. bunun üzerine kays depresyona girer, yemeden içmeden kesilir. kays'ın annesi leyla'ya gider ve bu aşkın oğlunun durumuna kötü etki ettiğini, onu yemeksiz ve uykusuz bıraktığını söyler. bunun üzerine leyla kays'ı ziyaret eder ve sabaha kadar dertleşirler. daha sonra mektuplaşmaya başlarlar ve kays leyla'yı ziyaret edeceğine dair söz verir. kays'ın leyla'nın mahallesine gider ama leyla'nın ailesi kays'ı kılıçtan geçirmekle tehdit eder. bunun üzerine kays "leyla'yı görmemektense ölürüm daha iyi!" der. kays'ın bu ısrarı karşısında leyla'nın ailesi başka bir yere göç eder. lays bir gece vakti tekrar layla'nın evine gider, leyla'yı göremeyince yere kapanır ve yüzünü toprağa sürmeye başlar.

kays deli divane vaziyette** mahallede dolanmaya başlar. önceden yakışıklılığı, zarifliği, zekası ve güzel şiirleriyle tanınan kays artık herkesin acıyarak baktığı mecnun haline gelmiştir. eskiden sohbet etmeyi çok seven mecnun artık sadece leyla'nın adının anılması durumunda leyla'nın adını anan kişiyle konuşmaya başlamıştır. onun bu durumuna üzülen biri mecnun'a gidip "seni leyla ile evlendirmemi ister misin?" diye sorar, mecnun "bu mümkün mü?" diye karşılık verir. mecnun'a yardım teklif eden şahıs* bu konuda elinden geleni yapacağının sözünü verir ve mecnun'dan sabırlı olmasını ve üstüne başına çeki düzen vermesini ister. en sonunda leyla'yı istemeye gider fakat leyla'nın ailesi onlara kılıç çeker. mecnun'a yardım teklif eden şahıs* leyla'nın ailesini ikna etmeye çalışır ama başaramaz, geri dönerler.

babası leyla'yı akrabalarından biriyle evlendirmeye karar verir ancak leyla bunu reddeder. leyla da mecnun'un kendisine olan aşkından dolayı başına gelenlere çok üzülür ve hastalanır. daha sonra zengin biri leyla'yı görür ve aşık olur, gider leyla'yı babasından ister, babası leyla'yı verir. gelişmelerden haberdar olan mecnun iyice hastalanır, artık ölmek üzeredir. bunun üzerine mecnun'un annesi ve babası ailenin ileri gelenleriyle beraber leyla'nın babasına giderler, "oğlumuz kahrından aklını kaybedip ölmek üzeredir, senden bu evliliğe* izin vermeni rica ediyoruz" derler. fakat leyla'nın babası izin vermez ve leyla'yı isteyen zengin* ile evlendirir. leyla da bu evliliğe boyun eğer.

bu evlilik sonrası mecnun iyice aklını kaybeder. kendini çöllere vurur, kuşlarla ve vahşi hayvanlarla konuşmaya başlar, nerede olduğunu bilemez. sonra bir gün leyla ile karşılaşır, leyla'yı görünce gözyaşları sel olur, baygın düşüp yere yığılana kadar ağlar. mecnun çöllerde gezerken saçı sakalı birbirine karışır, tırnakları uzar, artık insandan çok vahşi hayvanları andırmaya başlamıştır. ceylanlar artık ondan korkmamaya başlar, mecnun ceylanlarla beraber yaşamakta ve ceylanları leyla'ya benzetmektedir. bir gün mecnun çölde dolaşırken avcıların avına düşen bir ceylan görür, ceylanı kurtarır ve serbest bırakır. korkmuş ceylan kaçıp giderken ceylana "ey leyla'yı andıran güzel, korkma!" diye seslenir.

mecnun bir süre sonra tamamen yemeden içmeden kesilir. mecnun'un ailesinin hizmetçisi mecnun yemesi için çöle bıraktığı yemeklere dokunulmadığını görünce aileye haber verir. mecnun'u aramak için çöllere düşen aile mecnun'u kucağında bir ceylanla ölü olarak bulur.

leyla ile mecnun'un arap edebiyatındaki ilk formu sümer mitolojisindeki inanna ile tammuz/dumuzi hikayesine benzer. mecnun'un leyla'yı görmesi ve aşık olması ilkbaharın başlangıcını simgeler. ilkbahar boyunca leyla ile mecnun aşk yaşarlar. mecnun'un ölümü ise sonbaharı simgeler. aynı innana'nın tammuz öldükten sonra tammuz'u aramak için yeraltına inmesi gibi leyla da mecnun öldükten sonra mecnun'u arar. mecnun'un ölümü aynı zamanda güneşin batışını sembolize eder, kucağında bir ceylanla ölmesi de babil güneş tanrısı marduk'un sembolü olan ceylana bir göndermedir.

leyla ile mecnun arap edebiyatından fars edebiyatına geçerken bu durum değişir, fars edebiyatında önce leyla ölür sonra mecnun ölür. leyla ile mecnun ve inanna ile tammuz hikayeleri arasındaki bağlantı kopar.
devamını gör...

gelmiş geçmiş en iyi oyun müzikleri

afrodit

yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası. kökeni sümer'deki inanna'ya, akad/babil/asur'daki iştar'a ve fenike'deki astarte'ye dayanır.

aşk tanrıçası olduğu için birçok aşk hikayesi vardır. fakat ben bugün tammuz/dumuzi-inanna/iştar ve adonis-astarte hikayelerinin devamı olan adonis-afrodit hikayesini anlatacağım. ensest bir ilişkinin sonucunda mür ağacına dönüşen myrrha'dan adonis doğmuştur. bebeğin güzelliğinden etkilenen afrodit adonis'i alıp yeraltına götürür ve yetiştirmesi için persephone'ye verir. fakat persephone de adonis'in güzelliğinden etkilenip aşık olur ve adonis'i afrodit'e geri vermek istemez. iki tanrıça adonis için kavga etmeye başlar. kavgaya zeus hakemlik yapar ve adonis'in yılın üçte birini afrodit ile, üçte birini persephone ile, üçte birini ise istediği yerde geçirmesine hükmeder. adonis afrodit'i tercih ederek yılın üçte ikisini afrodit ile birlikte geçirmeye başlar.

fakat bu birliktelik çok da uzun sürmez. adonis bir av sırasında bir yaban domuzunun saldırısına uğrar ve afrodit'in kollarında can verir. yaban domuzunu adonis'in başına hangi tanrının sardığı ile ilgili çeşitli anlatılar vardır. bir anlatıda afrodit'e sinirlenen artemis, başka bir anlatıda afrodit'in adonis'le vakit geçirmesini kıskanan ares, diğer bir anlatıda ise oğlu afrodit'in oğlu erymanthus'u kör etmesinin intikamını almak isteyen apollo yaban domuzunu adonis'in başına bela etmiştir.
devamını gör...

astarte

sümer'deki inanna'nın ve akad/babil/asur'daki iştar'ın fenike'deki karşılığı. astarte anlatıları kıbrıs üzerinden yunanistan'a geçerek yunan mitolojisindeki afrodit'i oluşturmuştur.

lübnan dağlarında bugünkü adıyla ibrahim nehri'nin* o zamanki adıyla adonis nehri'nin aktığı yerde astarte tapınağı vardır. astarte ve adonis ilk defa bu tapınakta karşılaşır ve adonis bu tapınağın bahçesinde ölür. ilkbahar geldiğinde nahr ibrahim kırmızımsı bir renkte akar. mitolojide bu kırmızı rengin sebebi olarak adonis'in ölmesi ve nehrin adonis'in kanıyla birlikte akması gösterilir. adonis bir av sırasında astarte tapınağı'nın bahçesinde bir yaban domuzunun saldırısına uğrar ve ölür. astarte adonis'i kurtarmak için güllerin arasında koşar, güllerin dikenleri astarte'nin ellerini ayaklarını kanatır, astarte'nin kanıyla bütün güller kırmızıya boyanır.
devamını gör...

iştar

sümer aşk, savaş ve bereket tanrıçası inanna'ya akad, babil ve asur döneminde verilen isim. fenike mitolojisindeki astarte ve yunan mitolojisindeki afrodit iştar'ın devamıdır.

her yıl ilkbaharda bitki, güneş ve çoban tanrısı tammuz/dumuzi ile evlenir. bu evlilikle birlikte bütün dünya yeşerir, yeniden canlanır. nevruz törenleri de buradan gelmektedir. nevruz törenleri aslında tammuz/dumuzi ile iştar'ın evlilik törenini sembolize eder. çeyiz, gelin hamamı gibi adetler iştar'dan gelmektedir.
devamını gör...

inanna

sümerlerde aşk, savaş ve bereket tanrıçası. akad, babil ve asur döneminde iştar olarak adlandırılır. fenike mitolojisindeki astarte ve yunan mitolojisindeki afrodit inanna'nın devamıdır.

her yıl ilkbaharda bitki, güneş ve çoban tanrısı tammuz/dumuzi ile evlenir. bu evlilikle birlikte bütün dünya yeşerir, yeniden canlanır. nevruz törenleri de buradan gelmektedir. nevruz törenleri aslında tammuz/dumuzi ile inanna'nın evlilik törenini sembolize eder. çeyiz, gelin hamamı gibi adetler inanna'dan gelmektedir.
devamını gör...

myrrha

kıbrıs kralı cinyras'ın kızı ve afrodit'in sevgilisi adonis'in annesidir.

myrrha babası cinyras'a aşıktır. annesi festivale gittiğinde babasının odasına karanlıkta girerek babasıyla cinsel ilişkiye girer. cinyras cinsel ilişkiye girdiği kişinin kızı olduğunu öğrenince kızını öldürmek için eline kılıcını alır ve kızının peşine düşer. myrrha kaçar, kral kovalar, myrrha tanrılara kendisini babasından kurtarmaları için yalvarır. en sonunda tanrılar myrrha'ya acıyarak myrrha'yı mür ağacına dönüştürür. fakat myrrha babasından hamile kalmıştır. myrrha mür ağacına dönüştükten sonra mür ağacının kabuğu çatlamış ve adonis'i doğurmuştur.
devamını gör...

adonis

mitolojide iki farklı (aslında aynı) adonis vardır. biri fenike mitolojisinde aşk, güzellik ve yeniden doğuş tanrısı adonis. diğeri yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası afrodit'in sevgilisi olan ölümlü adonis. ikisinin de kökeni sümer mitolojisindeki tammuz/dumuzi'ye dayanır.

önce fenikelilerde aşk, güzellik ve yeniden doğuş tanrısı olan adonis'ten başlayalım. lübnan dağlarında bugünkü adıyla ibrahim nehri'nin* o zamanki adıyla adonis nehri'nin aktığı yerde astarte tapınağı vardır. astarte ve adonis ilk defa bu tapınakta karşılaşır ve adonis bu tapınağın bahçesinde ölür. ilkbahar geldiğinde nahr ibrahim kırmızımsı bir renkte akar. mitolojide bu kırmızı rengin sebebi olarak adonis'in ölmesi ve nehrin adonis'in kanıyla birlikte akması gösterilir. adonis bir av sırasında astarte tapınağı'nın bahçesinde bir yaban domuzunun saldırısına uğrar ve ölür. astarte adonis'i kurtarmak için güllerin arasında koşar, güllerin dikenleri astarte'nin ellerini ayaklarını kanatır, astarte'nin kanıyla bütün güller kırmızıya boyanır.

yunan mitolojisindeki adonis ise ölümlüdür. kıbrıs kralı cinyras ve kızı myrrha'nın ensest ilişkisinden doğmuştur. myrrha babasına aşıktır. annesi festivale gittiğinde babasının odasına karanlıkta girerek babasıyla cinsel ilişkiye girer. cinyras cinsel ilişkiye girdiği kişinin kızı olduğunu öğrenince kızını öldürmek için eline kılıcını alır ve kızının peşine düşer. myrrha kaçar, kral kovalar, myrrha tanrılara kendisini babasından kurtarmaları için yalvarır. en sonunda tanrılar myrrha'ya acıyarak myrrha'yı mür ağacına dönüştürür. fakat myrrha babasından hamile kalmıştı. myrrha mür ağacına dönüştükten sonra mür ağacının kabuğu çatlamış ve içinden adonis çıkmıştır. bebeğin güzelliğinden etkilenen afrodit adonis'i alıp yeraltına götürür ve yetiştirmesi için persephone'ye verir. fakat persephone de adonis'in güzelliğinden etkilenip aşık olur ve adonis'i afrodit'e geri vermek istemez. iki tanrıça adonis için kavga etmeye başlar. kavgaya zeus hakemlik yapar ve adonis'in yılın üçte birini afrodit ile, üçte birini persephone ile, üçte birini ise istediği yerde geçirmesine hükmeder. adonis afrodit'i tercih ederek yılın üçte ikisini afrodit ile birlikte geçirmeye başlar.

yunan mitolojisindeki adonis'in ölümü de aynı fenike mitolojisindeki adonis'in ölümü gibi olur. adonis bir av sırasında bir yaban domuzunun saldırısına uğrar ve afrodit'in kollarında can verir. yaban domuzunu adonis'in başına hangi tanrının sardığı ile ilgili çeşitli anlatılar vardır. bir anlatıda afrodit'e sinirlenen artemis, başka bir anlatıda afrodit'in adonis'le vakit geçirmesini kıskanan ares, diğer bir anlatıda ise oğlu afrodit'in oğlu erymanthus'u kör etmesinin intikamını almak isteyen apollo yaban domuzunu adonis'in başına bela etmiştir.
devamını gör...

dumuzi

sümerlerde bitki, güneş ve çoban tanrısı. tammuz olarak da bilinir. domuz kelimesi kendisinden gelmektedir. fenike ve yunan mitolojisindeki adonis dumuzi'nin devamıdır.

tammuz/dumuzi her yıl ilkbaharda yeryüzüne çıkar, sonbaharda yeraltına iner. her yıl yeryüzüne çıktığında aşk, savaş ve bereket tanrıçası inanna/iştar ile evlenir. ilkbaharda inanna ile evlenmesiyle bütün dünya yeşerir, yeniden canlanır. nevruz törenleri de buradan gelmektedir. nevruz törenleri aslında dumuzi ve inanna'nın evlilik törenini sembolize eder. sümer kralları da dumuzi'yi temsilen toprağı zenginleştirmek, bereketi fazlalaştırmak için inanna'yı temsil eden baş rahibe ile evlenir. ziggurat'ın en üst katında bu kutsal evlilik kutlanır.
devamını gör...

tammuz

sümerlerde bitki, güneş ve çoban tanrısı. dumuzi olarak da bilinir. temmuz ayının ismi kendisinden gelmektedir. fenike ve yunan mitolojisindeki adonis tammuz'un devamıdır.

tammuz/dumuzi her yıl ilkbaharda yeryüzüne çıkar, sonbaharda yeraltına iner. her yıl yeryüzüne çıktığında aşk, savaş ve bereket tanrıçası inanna/iştar ile evlenir. ilkbaharda inanna ile evlenmesiyle bütün dünya yeşerir, yeniden canlanır. nevruz törenleri de buradan gelmektedir. nevruz törenleri aslında tammuz ve inanna'nın evlilik törenini sembolize eder. sümer kralları da tammuz'u temsilen toprağı zenginleştirmek, bereketi fazlalaştırmak için inanna'yı temsil eden baş rahibe ile evlenir. ziggurat'ın en üst katında bu kutsal evlilik kutlanır.
devamını gör...

mike portnoy

2010'da ayrıldığı dream theater'a 13 yıllık bir aradan sonra geri dönmüş efsane davulcu.

ayrılık sonrası dream theater mike portnoy'un yerini mike mangini ile doldurmaya çalışmıştı. ama benim görüşüme göre mangini asla portnoy'un yerini dolduramadı. mangini'nin hızı ve tekniği mükemmele yakın olsa da portnoy'un ruhu ve enerjisi bambaşkaydı. mangini'nin ise mustafa sandal'ın dediği gibi "maalesef ruhu yok, onun için hiç mi hiç şansı yok"tu portnoy'un yerini doldurmak için. nitekim mangini ile dream theater eski sound'undan uzaklaştı. umarım portnoy'un dönüşüyle dream theater eski zamanlarına dönebilir.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim