miss book yazar profili

miss book kapak fotoğrafı
miss book profil fotoğrafı
rozet
karma: 602 tanım: 58 başlık: 13 takipçi: 5

son tanımları


yaşar kemal

bir yörük kızı olarak yaşar kemal'i saygıyla anıyorum.
bugün ölüm yıl dönümü. sonsuz saygıyla...

çok öfkeli insanlarız. eskiden bizimkiler daha da öfkeli insanlarmış ya… neden bu kadar öfkeliyiz, neden bu kadar gözü dönmüş kişileriz, soğukkanlılıkla bir işe sarılıp onu niçin sonuna kadar vardırmıyoruz? bir arkadaşım var, çok uzun zamandır öfke üstüne konuşuyoruz onunla.
günlerdir, şu öfke duygusunun altından girdik, üstünden çıktık. diyor ki, öfke bir kendine güvensizliktir. öfke çaresizliğin arkasından gelir. daha da ağır konuşuyor, öfke dünyayı tanımamaktan, bilgisizlikten gelir. ben burada öfkeyi savunacak, kutsallaştıracak değilim… bazı yerlerde arkadaşımın düşüncesine katılıyorsam da, bazı yerlerde onunla birlik olamıyorum. öfke büyük bir inancın sonucu da olabilir gibime geliyor. öfke, kör bir duvarla karşılaşan, aydınlığı görmüş insanın öfkesi de olabilir.

öfke, karmakarışıklıktan da gelebilir.
her neyse, bizim bugünlerde işimiz öfke. öfkeyi neredeyse kutsal bir hale getireceğiz. öfke, işin kötüsü, moda olmaya doğru gidiyor. öfkeli adam diye, bazı kişileri hoş görüyorlar, zıpırlıklarına sünger de çekiyorlar.
bana kalırsa öfkemizin sebebini araştırmamız gerek.
….
türk halkı tembel, köylüsü, işçisi yeteri kadar çalışmıyor diyorlar. basını yetersiz, her şey yetersiz. geri kalmış bir memleketiz, elbette birçok yönümüz yetersiz olacak.
bu köylü niçin yetersiz? işçisinin derdi ne?
tembeldir, deyip işin içinden çıkıyoruz.
bu tembelliğin, varsa, sebebini bize bilim adamları niçin söylemiyorlar? besin yetersizliğinden mi, kötü bir gelenekten mi, toprağın yetersizliğinden mi?
bilim adamlarının tembelliğinden deyiveririz… peki bilim neden yetersiz, neden tembel?
sanatçımız neden taklitçi? tembelliğinden mi? kendisini yaratma, bulma çabasına varmadan, batıdan hazırlop!
aydına, köylüye, bilim adamına, bilim adamlarını uzaklaştıranlara veryansın ediyoruz.

belki bu haklı bir öfke. bir bozukluk olduğu belli.
öfkeyi bir yana atıp da şöyle bir düşünsek…
bir kısımları diyor ki, bu toplum toptan bozuk. bu, gemisini kurtaran kaptandır düzeni, bu altta kalanın canı çıksın düzeni, bu temeli sömürme olan düzen… bütün kötülüklerin temeli bu düzendir, diyorlar. suçu tüm düzene yüklüyorlar.
bana öyle geliyor ki, öfkeyi bıraksak da, düşünüp taşınsak da, gerçekten kötü olan bu düzenden yakayı kurtarsak… ne dersiniz, geç kalmadan bu işe hemen başlasak mı?
ucuz öfkelerden, ucuz yüklenmelerden, gününü gün etme yoksulluğundan, ucuz ünlerden vazgeçsek de… bence vakit kalmadı… hiç mi hiç kalmadı… yirminci yüzyıla gülünç olmayalım.
ucuz kazanç, ucuz bilim, ucuz sanat, ucuz ün… her şey ucuza…

yaşar kemal, 4 nisan 1962
devamını gör...

sigmund freud alıntıları

bastırılmış olanın bilinçli olana doğru sürekli bir baskı uyguladığını ve bu baskının karşıt bir baskıyla dengelenmek zorunda olduğunu düşünebiliriz.
yani bastırmanın sürdürülmesi sürekli bir biçimde kuvvet harcanmasını gerektirir ve ortadan kaldırılması ekonomik olarak bakıldığında tasarruf anlamına gelir.

bastırma ve bastırılanın geri dönüşü, sigmund freud
devamını gör...

tecrübe

tecrübe yeniden hata yapmanızı engelleyemez, yalnızca hataları iyi tanımaya müsaade eder.

bazen tecrübenin sessizliği ve dile gelmeyişi makbuldür.
devamını gör...

işkence

büyük bir insanlık suçu olması ve bunun eni konu resmi olarak yapılması alçaklığının tanımının ağırlığı yanında şöyle de ufak bir psikolijik yönü olabilir: herkesin bize tekme attığı düşüncesi ile hayatta mutlu olmak mümkün değildir.

bertrand russell; hayatları boyunca hep işkence, nankörlük, sertlik ve hainlikle karşılaştıklarından yakınan kimselerin bu durumuna "işkence manisi" adını veriyor.
sürekli olarak kötü davranışlarla karşılaştığını söyleyen kimselerde zaman zaman kendi değerini olduğundan büyük görmesi problemi yatabilir.

evrensel kötülükler ve genel geçer kabul edilemez işkence olayları hariç gündelik olaylara şöyle bakmak gerekebilir:

- davranışlarımızın asıl nedenleri her zaman bize göründüğü kadar erdemli ve özgecil olmayabilir.

- kendi değerimizi sürekli olarak gözümüzde büyütmemeliyiz. dengede kalabilmek güzeldir.

- başkalarından göreceğimiz ilgi ve şefkat, kendimize duyduğumuz kadar fazla olamayabilir.

- insanlar sürekli olarak bize işkence yapmayı isteyecek kadar bizi düşünmeyebilirler.
devamını gör...

şizofreni

şizofreni kavramı çağlar boyunca hekimler ve düşünürler tarafından değerlendirilmiş bir kavramdır.
mö.1400'lü yıllardan kaldığı düşünülen bir hindu eserinde; "obur, pis, çırılçıplak gezen, tedirgin olarak dolaşan ve belleğini yitiren" birinden, bir hastadan söz edilmiştir.

ms. 1.yy'da kapadokya'da yaşadığı bilinen hekim aretaeus ve ms. 2.yy'da soranus, şizofrenik tepkileri neredeyse günümüze uyan bilimsel bir biçimde tanımlamışlar.
sonrasında orta çağ'da bu kavramın üzerine batıl inançlar perdelenmiştir.

ancak 19.yy sonlarına doğru bilimsel inceleme alanı bulabilmiştir.
devamını gör...

kararsızlık

bir konuda kararsız kaldığım zaman aklıma felsefi bir paradoks gelir: buridan's ass

bu paradoksta, aynı ölçüde güzel kokan iki balya samanın arasında kalan bir eşek, hangisini seçeceğine karar veremediği için açlıktan ölür.
devamını gör...

muse

muse sözcüğünün en temelde grekçe'den gelen iki anlamı vardır.
1. "ilham perisi, şiir tanrıçası"
bu anlamın yunan mitolojisinde ilham ve şiir tanrıçası olan (bkz: mousa)'dan geldiği görülür.

2. "düşünceye dalma, derin düşünme."
devamını gör...

carl gustav jung

carl gustav jung (1875-1961)

analitik psikolojinin kurucusudur.
insanı, insan olmak hakkında yorumlamaya sürükleyen şeyler eninde sonunda insanın sadece kendisini yorumlaması olacaktır, düşüncesinden yola çıkan eserleri vardır.

‘’yaşamım bir anlamda, yazdıklarımın özünü oluşturuyor. kişiliğim ve yazma biçimim bir bütün. tüm düşüncelerim ve çabalarım aynı zamanda ‘ben’im. bu nedenle, özgeçmişim ‘ben’in yalnızca küçük bir parçası."

jung, psikiyatri kökenli ruhun bir çözümleyicisi gibidir. bilinçdışının dinamik ve imgesel görüntülerini inceleyen, dönüşümlere yol açan bir bilim insanıdır.

jung, ‘’ruh’’ tanımını genişletmiş, bilincin karanlıklarına saygı duymuş, aydınlığa giden sürecin karanlıktan geçtiğini savunmuştur.
devamını gör...

gelişigüzel kitap okumanın hiçbir işe yaramaması

bir işe yarasın diye kitap okumuyoruz, bir hedef de belirlemiyoruz. belki bu kadar büyük anlamlar yüklemeye gerek yoktur.
herkese keyifli okumalar dilerim.
devamını gör...

karen horney

16 eylül 1885 doğumlu, alman kökenli psikanalist.
freud ve jung okumalarım sonrası okuduğum için derinlemesine algılayabildim, ayrıca çok severim.

psikolojinin bütüncül boyutlarına derinlemesine çıkarımları var.
onun yöntem ve analizlerini okumak benim için her zaman çok keyifliydi.

ufuk açan bu değerli bilim kadınına saygıyla...
devamını gör...

anksiyete

(bkz: karen horney) bu duygu durumunu bir şema halinde toplamıştır.

a. tehlikenin insanın kendi dürtülerinde duyulması
b. tehlikenin insanın dışında duyulması

a grubu baskı mekanizmalarının doğrudan bir sonucu olmasına karşılık, b grubu iç tepkilerin dışarıya yansıtılmasıyla oluşur. a ve b gruplarını da alt gruplara ayırmıştır.

1. kişi tehlikeyi doğrudan kendine yönelmiş olarak yaşar.
2. tehlike başka insanlara yönelmiş gibi yaşanır.

horney, 4 gruptan bahseder:

a1. tehlikenin insanın kendi dürtülerinde ve kendine yönelmiş olarak yaşanması. bu insanın kendine düşmanca yönelmesi ise sonuçlanır. (örnek: yüksek yerden kendini atma korkusu)
a2. tehlikenin insanın kendi dürtülerinde ve başkalarına yönelmiş olarak yaşanması. (örnek: diğer insanları bıçakla yaralama korkusu)
b1. tehlikenin insanın dışında ve kendine yönelik olarak yaşanması.(örnek: hastalık kapma korkusu)
b2. tehlikenin insanın dışında ve başkalarına yönelik algılanması. bu durumda düşmanca duygular dış dünyaya yansıtılır ve duygunun asıl nesnesi göz ardı edilir. (örnek: aşırı koruyucu bir annenin çocuklarını gerçekdışı tehlikelerden koruma çabası)

karen horney anksiyetenin, dışarıya boşaldığında kişi için tehlike yaratacak dürtülerden kaynaklandığını kabul eder. horney, yazılarında çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi için temel koşulun sevgi, destek ve anlayış sağlayabilen bir ortamın varlığı olduğunu belirtir.

horney'e göre, çocuğun kendi kişiliğini bulabilmesi için gerekli olan doğal gelişiminin önlenmesi anksiyete ile sonuçlanır.

kaynaklar: çağımızın nevrotik kişiliği
psikodinamik psikiyatri ve normaldışı davranışlar
devamını gör...

tezer özlü

tezer özlü'den:
"çocukluğumuz üzerine kâbus gibi çöken eski kuşaklar, bilinçli yıllarımızı da elimizden almayı başaramayacak. biz mutlu isek, mutlu olmayı istediğimiz ve bunun için çaba harcadığımız için mutluyuz...

yaşadığım anların, onları yaşarken anıya dönüştüğünü algılar, onları yaşarken anılaştırırdım. sonra bunu en güzel biçim de savinio'da okudum: "yaşanan an da anı olacak."
devamını gör...

nergis

"narkisos kusursuz bir fiziksel güzelliğe sahip bir genç. bu nedenle su perileri ona büyük ilgi duyar, ama hiçbiri karşılık alamaz. narkisos'a tutkun olan eko adlı bir su perisi bir gün ona yaklaşmayı dener ve sert bir biçimde reddedilir. eko kederinden ve utancından eriyip yok olur, ama geride narkisos'un sözlerini yankılayan kendi sesini bırakır. bunun üzerine intikam alınmasını isteyen su perilerinin bu talebine uyan tanrılar, narkisos'un da karşılıksız bir aşk yaşayarak cezalandırılmasına karar verirler.

bir gün dağdaki berrak bir su birikintisine bakan narkisos, kendisinin sudaki yansımasını görür ve suda yaşayan çok güzel bir varlıkla karşı karşıya olduğu sanısıyla yansımasına ânında aşık olur. ama ne bu görüntüden ayrılabilir, ne de sarılmak istediğinde kaybolan bu yansımadan bir karşılık alabilir. sonunda suya düşüp ölür. su perileri narkisos'u gömmek için geldiklerinde onun da yok olup gittiğini ve yerine bir çiçek bırakmış olduğunu görürler. sonradan "nergis" diye anılacak bir çiçek..."

(bkz: narsisizm)
devamını gör...

fobi

fobi terimsel kökü "phobos" sözcüğünden türemiştir. yunanca anlamı; kaçış, korku, panik anlamlarını karşılar.
normal insanlar tarafından tehlikeli bulunmayan obje, nesne, canlı ya da olaylara karşı duyulan olağanüstü duygulardır.

fobinin psikodinamiğini ilk çalışan (bkz: sigmund freud) olmuştur.
fobilerde saptanan anksiyetenin yöneldiği obje seçimi rastgele değildir ve özel bir anlam taşır.
devamını gör...

kitap satın alma hastalığı

bütün kitaplar hemen okunmak için alınmaz, bazı kitapların zamanı vardır. bunu bazılarımız çok iyi bilir.

bilge karasu'nun bir cümlesi vardı: okur kitap arar ama kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm der. açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki ama "rastlantıların" çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi, der...

o yüzden çok da takmayın, alın...
devamını gör...

thomas bernhard

çoğu eserini okuduğum, öfkesi sert dâhi bir yazar.

"bir resme çok uzun süre bakmayın, bir kitabı derinlemesine okumayın, bir müzik parçasını en büyük yoğunlukla dinlemeyin, bunu yaparsanız her şeyi ve onunla birlikte de dünyadaki en güzel ve en faydalı şeyi berbat etmiş olursunuz.
sevdiğiniz şeyleri okuyun, ama bütünüyle içine girmeye kalkışmayın, ne seviyorsanız onu dinleyin ama tümden dinlemeyin, ne seviyorsanız onu seyredin ama tümden bakmayın."

thomas bernhard
devamını gör...

exhibitionism

yanlış bilinen bir terimdir.
teşhirciilik olarak bilinir ancak asıl tanımı; göstermeciliktir. bir tür sapkınlıktır, psikolojik hastalıktır. kadınlarda neredeyse hiç görülmez.

ilk kez 1877 yılında fransız nörolog charles laségue tarafından tanımlanmıştır. ani ve kompulsif bir biçimde ortaya çıkar, cinsel organları gösterme dürtülerinin kontrol edilememesiyle belirlenir. bu kişilerin çoğunda cinsel güçsüzlük ve duygu durumu rahatsızlıkları gözlemlenmiştir. toplumlarda fazlasıyla rastlanan, karşı cinse yönelik üst düzeyde düşmanlık duyguları ile beslenen vakalardır.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının benzetildiği ünlüler

madonna...
tabii ki gençliğine, durun daha o kadar da yaşlanmadım.
devamını gör...

ludwig wittgenstein

...felsefe yaparken, hislerin bulunmadığı yerlere hisler dayantılamak isteriz. bunlar düşüncelerimizi bize açıklamaya yarar.
''düşünmemizin açıklaması da burada his talep ediyor!''
bunun üzerine kanaatimizin de bu talebi karşılaması söz konusudur sanki.

felsefe çıkarımlar yapamaz. "ama bu böyle olmalıdır işte!" bir felsefe tümcesi değildir. felsefe herkesin kabul ettiği şeyleri saptar yalnızca.

felsefi soruşturmalar 1, ludwig wittgenstein
devamını gör...

sözlüğü gündüz vakti gece modunda kullanan tip

başlık açma kriterleri diye bir bölüm var mı emin değilim fakat; başlık açanları biraz dil bilgisi biraz da nezakete davet ediyorum.
"tip" nedir?
insana tip mi denir?
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim