61.
eskiden (bugune kadar) hayalimdi. ama daha ben buyuyemedim, cocugu nasil buyutiyim karari aldim ve vazgectim baba olmaktan. evet.
devamını gör...
62.
karınız anneliği beceremeyecek kadar bencil ve düşüncesizse bir baba nasıl olunur yaşayarak öğrenirsiniz.
devamını gör...
63.
gereksiz 1 sorumlulugu ustlenmek.
sen o kadar besle, bak, buyut, buyusun kizin, sonra, internette 'ehiehi babam beni anlamiyoo hep katiydiii hic sevmedii'diye senin aldigin telefondan seni kotuleyip etiket etsin.
keske dogurmasaydim seni.
saka saka rollendim biraz baba degilim bi karakteri canlandirdim, ama harbiden dediklerim dogru bence. evet.
sen o kadar besle, bak, buyut, buyusun kizin, sonra, internette 'ehiehi babam beni anlamiyoo hep katiydiii hic sevmedii'diye senin aldigin telefondan seni kotuleyip etiket etsin.
keske dogurmasaydim seni.
saka saka rollendim biraz baba degilim bi karakteri canlandirdim, ama harbiden dediklerim dogru bence. evet.
devamını gör...
64.
65.
allah hakkını verebilecek her erkeğe nasip etsin dediğim şey.
galiba başlığını da açmıştım. sean penn'in ilk yönetmenlik denemesiydi zannedersem. 1991 yapımı indian runner isminde bir film. korsan vcd'lerle sinema kültürümü genişletmeye çalıştığım 2000'lerin başında kiralamıştım, üzerinde vigilante filmlerinden ötürü hastası olduğum (bkz: charles bronson)'un adını görünce. bu filmde henüz daha yüzüklerin efendisi'nde oynamamış (bkz: viggo mortensen) , (bkz: benicio del toro) gibi çok yakında süper star olacak aktörler vardı. film bir intikamcı filmi olmadığı gibi, charles bronson da yan bir roldeydi. öyle bir sahnesi vardı ki baba kimdir deyince hep o önemsiz filmdeki küçük rolü aklıma geliyor.
charles bronson bu filmde birbirinden farklı karakterdeki iki erkek evladın babasıdır. ikisi de kendi yağında kavrulmaktadır. mutlu geçen bir aile yemeğinin ardından yalnız yaşadığı evine dönen baba evladını arar ve üst kattaki kablolardan birisinin halının dışına sarktığını gördüğünü ve birinin zarar görmemesi için onu düzeltmeleri tembihler. sonra iyi geceler dileyip telefonu kapatır. ardından da av tüfeğiyle kendi hayatına son verir. intiharının bir sebebi yoktur. her şeyin rayında yürüdüğünü görüp, kendi iradesiyle yaşamını bitirmiştir. bu sahne annemin her anlatışında ağladığı oğlu tarafından öldürülüp, ciğeri bir mendile konulan ananın hikayesine benzer. ne anneler ne babalar evlatlarının düştüğünü görmek istemezler.
galiba başlığını da açmıştım. sean penn'in ilk yönetmenlik denemesiydi zannedersem. 1991 yapımı indian runner isminde bir film. korsan vcd'lerle sinema kültürümü genişletmeye çalıştığım 2000'lerin başında kiralamıştım, üzerinde vigilante filmlerinden ötürü hastası olduğum (bkz: charles bronson)'un adını görünce. bu filmde henüz daha yüzüklerin efendisi'nde oynamamış (bkz: viggo mortensen) , (bkz: benicio del toro) gibi çok yakında süper star olacak aktörler vardı. film bir intikamcı filmi olmadığı gibi, charles bronson da yan bir roldeydi. öyle bir sahnesi vardı ki baba kimdir deyince hep o önemsiz filmdeki küçük rolü aklıma geliyor.
charles bronson bu filmde birbirinden farklı karakterdeki iki erkek evladın babasıdır. ikisi de kendi yağında kavrulmaktadır. mutlu geçen bir aile yemeğinin ardından yalnız yaşadığı evine dönen baba evladını arar ve üst kattaki kablolardan birisinin halının dışına sarktığını gördüğünü ve birinin zarar görmemesi için onu düzeltmeleri tembihler. sonra iyi geceler dileyip telefonu kapatır. ardından da av tüfeğiyle kendi hayatına son verir. intiharının bir sebebi yoktur. her şeyin rayında yürüdüğünü görüp, kendi iradesiyle yaşamını bitirmiştir. bu sahne annemin her anlatışında ağladığı oğlu tarafından öldürülüp, ciğeri bir mendile konulan ananın hikayesine benzer. ne anneler ne babalar evlatlarının düştüğünü görmek istemezler.
devamını gör...
66.
2.kez başıma geleceğini öğrendiğim muhteşem olay zaten bir tanesinin kokusu ile halen aşk yaşarken....
allah isteyen herkese nasip etsin inşallah.
allah isteyen herkese nasip etsin inşallah.
devamını gör...
67.
sonradan edinilen bir şey. anneliğin aksine içgüdüsel tarafı yok. bu yüzden çoğunlukla tercih ve biraz nasip işi baba olmak, isteyen tüm beyefendilere iyi baba olmak da nasip olur inşallah...
devamını gör...
68.
beni aşan iştir,
zira hayatımın 30 senesini hayatımı silkecek bir varlığa vermeyecek kadar bencil biriyim. çocuk büyüteceğime shelby mustang toplarım. hem hayalim gerçek olur hem de eğlenirim.
zira hayatımın 30 senesini hayatımı silkecek bir varlığa vermeyecek kadar bencil biriyim. çocuk büyüteceğime shelby mustang toplarım. hem hayalim gerçek olur hem de eğlenirim.
devamını gör...
69.
lan 50 cm bir zıppırdak baba baba diye peşinde dolanıyor. kokluyorsun kokluyorsun kokluyorsun.
ooohhhhh cennet..
isteyene ver rabbim...
ooohhhhh cennet..
isteyene ver rabbim...
devamını gör...
70.
hayatın en ciddi aidiyeti. laubalilik ile yaklaşanın elinde patlar. laubaliliği gidermek için ehliyete tabii olması gerekir. ebeveyn ehliyeti şart. ortalık şam ve iskele babasından geçilmiyor maalesef.
devamını gör...
71.
açıkçası bunun üzerine uzun uzun yazmak istedim ama kim okur bilemiyorum gene de fikirlerime yakın olan var mıdır merak ettiğimden yazıyorum. benle aynı düşünenler varsa bilmek isterim.
öncelikle bundan 6 sene önce baba oldum. aslında çocuğunun doğduğu an mı baba olunuyor yoksa çocuk seni tanıyıp benimsedikten ve sen onunla bir ilişki kurduktan sonra mı baba olunuyor emin değilim.
ama öyle ilk doğduğu anda ağlayıp gözyaşları döken bir baba olamadım. çünkü daha ben bile ne olduğunu anlamış değildim. elinize bir canlı veriyorlar, tamamen bilinmezliklerle dolu. sadece ağlıyor, arada gözlerini açıp etrafı görmeye çalışıyor. anneyle genelde hemen bir bağ kuruluyor zannımca, emme süreci vs ama bir baba olarak altını değiştirmek ve ihtiyaçlarını satın almak dışında bir bağ kuramıyorsunuz.
sonra zaman geçiyor, yavaş yavaş hayatınızın bir rutini, ama sürekli değişen bir rutini haline geliyor.
tahminen bir 6 ay sonra ilişkiniz daha sağlam temeller üzerine kurulmaya başlıyor, bebek evde anne dışında yabancı birinin varlığının farkına varıp sizinle yarı bilinçli iletişim kurmaya başlıyor, gülüyor, sarılıyor, mıncıklıyor.
9 ay sonrasında ise tanıdığını gözlerinden hissedebiliyorsunuz. ben sanırım bu 9 ay sonrasında kendimi bir baba olarak hissedebildim. zaten bu zamandan sonra gittikçe artan bir ilişki yoğunluğunuz oluyor.
çok fazla güzel yanı olduğu gibi baba olmanın, bir o kadar da sizi zor durumda bırakan yanları var.
bir kere sürekli kaygı duyacağınız, endişeleneceğiniz, seveceğiniz, düşüneceğiniz bir canlı var artık yeryüzünde. bilmiyorum bu konuyu derinlemesine düşünürseniz artık özgür olmadığınızın farkına varabilirsiniz. hayatın kendisine sizin canınızdan daha çok sizi bağlayan bir faktör.
bir başka açıdan da bu canlı artık etkileşim içerisine giriyor ve ne yazık ki onun hayatına girecek ya da giren kimseyi siz seçemiyorsunuz. çocukken bile kendileri karar veriyor. bu çaresizliği yaşamak da enteresan bir duygu.
sözün özü pek anlatılacak bir şey değil baba olmak, ama anne olmak kadar da mucizevi de değil bana göre. onların bağı bir başka oluyor.
öncelikle bundan 6 sene önce baba oldum. aslında çocuğunun doğduğu an mı baba olunuyor yoksa çocuk seni tanıyıp benimsedikten ve sen onunla bir ilişki kurduktan sonra mı baba olunuyor emin değilim.
ama öyle ilk doğduğu anda ağlayıp gözyaşları döken bir baba olamadım. çünkü daha ben bile ne olduğunu anlamış değildim. elinize bir canlı veriyorlar, tamamen bilinmezliklerle dolu. sadece ağlıyor, arada gözlerini açıp etrafı görmeye çalışıyor. anneyle genelde hemen bir bağ kuruluyor zannımca, emme süreci vs ama bir baba olarak altını değiştirmek ve ihtiyaçlarını satın almak dışında bir bağ kuramıyorsunuz.
sonra zaman geçiyor, yavaş yavaş hayatınızın bir rutini, ama sürekli değişen bir rutini haline geliyor.
tahminen bir 6 ay sonra ilişkiniz daha sağlam temeller üzerine kurulmaya başlıyor, bebek evde anne dışında yabancı birinin varlığının farkına varıp sizinle yarı bilinçli iletişim kurmaya başlıyor, gülüyor, sarılıyor, mıncıklıyor.
9 ay sonrasında ise tanıdığını gözlerinden hissedebiliyorsunuz. ben sanırım bu 9 ay sonrasında kendimi bir baba olarak hissedebildim. zaten bu zamandan sonra gittikçe artan bir ilişki yoğunluğunuz oluyor.
çok fazla güzel yanı olduğu gibi baba olmanın, bir o kadar da sizi zor durumda bırakan yanları var.
bir kere sürekli kaygı duyacağınız, endişeleneceğiniz, seveceğiniz, düşüneceğiniz bir canlı var artık yeryüzünde. bilmiyorum bu konuyu derinlemesine düşünürseniz artık özgür olmadığınızın farkına varabilirsiniz. hayatın kendisine sizin canınızdan daha çok sizi bağlayan bir faktör.
bir başka açıdan da bu canlı artık etkileşim içerisine giriyor ve ne yazık ki onun hayatına girecek ya da giren kimseyi siz seçemiyorsunuz. çocukken bile kendileri karar veriyor. bu çaresizliği yaşamak da enteresan bir duygu.
sözün özü pek anlatılacak bir şey değil baba olmak, ama anne olmak kadar da mucizevi de değil bana göre. onların bağı bir başka oluyor.
devamını gör...
72.
hem madden hem de manen baba olmak gerek. zihinsel olarak hazır değilseniz bulaşmayın zaten. ama para da lazım derseniz işte ondan sonrası geliyor bir şekilde. hepimizin rızkı farklı.
her sağlıklı erkeğin yaşamasını istediğim bir şeydir insanın hayata bakışı değişiyor. baba olmadan kimi konularda babanızı anlayamıyorsunuz bu bir gerçek.
her sağlıklı erkeğin yaşamasını istediğim bir şeydir insanın hayata bakışı değişiyor. baba olmadan kimi konularda babanızı anlayamıyorsunuz bu bir gerçek.
devamını gör...
73.
eskilerin bir lafı vardır "annenin öldüğü gün evlendiği gündür; babanın öldüğü gün senin doğduğun gündür" diye... babalık (iskele babalığı hariç) kendi hayatınızla ilgili hiç bir korkunuzun kalmamasıdır. çünkü artık kontrolü sizin elinizde olmayan, bambaşka ve her geçen gün büyüyen lakin dünyanın en güzel korkusuna sahipsinizdir. evladınız...
devamını gör...
