bilardo

toplara sopayla vurularak oynanan oyun.

spor oyunu dışında bir strateji oyunu. dört bandın içinde matematik var, fizik var, psikoloji var. sadece topların çarpışması değil, iki beynin de çarpışması oyunu.

topu deliğe sokmaya çalıştığımız oyundur.

(bkz: snooker)

bayılırım.

3 bant disiplininin icraatçisiyim. son derece keyifli olmakla beraber ciddi strateji ve hesap kitap ister. istekanın tutuşunun hesabından tutun da topa hangi şiddet ile vuruş yapılacağına kadar hesap vardır. vuruş topunun hesabı vardır. küpeşte üzerinde olan her bir noktanın ve masanın kendi değeri vardır bunları iyi bilmek gerekir. diamond hesaplarından bahsetmiyorum bile. 30 çıkışlar, 50 çıkışlar vs.

bir gün evlendiğimde net evimde masası olacak oyun.

çuha kaplı dikdörtgen bir masa üzerinde, isteka ve toplarla oynanan oyun.

dünya çapında turnuvaları düzenlenen bir spor bilardo. izlemesi de oynaması kadar keyifli ama izledikçe "olsa da oynasam" diye yerinde duramamak var işin ucunda.

amerikan ve üç top olmak üzere başlıca iki türü var ama bunlar da kendi içlerinde çeşitli farklı isim ve şekillerde oynanıyor. amerikan genel olarak çoğu kişinin oynadığı, üzerinde sayıları yazan 15 topla ve delikli masayla oynanan versiyonu. toplar çizgili ve düz olmak üzere iki çeşit. rakiplerden biri düzü, diğeri çizgilileri seçer ve kendisine ait olanları sırasıyla deliklere sokmaya çalışır. en son 8 numaralı siyah top atılır.

üç top ise insanlara, amerikan'a kıyasla biraz daha zor gelebilen tür. bunda sadece 3 tane top var ve masada delik yok. amaç, topun birinin, diğer ikisine çarptırılması. tabi epey hesap kitap gerektiren durumlar var ve bana göre daha zevkli diğerine kıyasla.

9 topla, 4 topla oynanan çok farklı versiyonlar da var, dediğim gibi.

***

bir zamanlar her gün oynardım. ablam öğretmişti bana üç topu. ben de kuzenime öğretmiştim. kendi aramızda turnuvalar bile yapardık salonda. en çok duyduğumuz cümle de "kızlar 3 top oynar mıymış?" cümlesiydi ama bunu söyleyip yenilenlerin suratını görmek müthiş bir duyguydu.

keşke eski ortamımız olsa da yine oynasak...

'' bilardo; satranç kombinasyonları, fizik yasaları ve insan beyni ile vücut hareketleri arasındaki gözle görülür dikkat çekici bağlantının birleşiminden oluşan algılanması belki de en güç mükemmelliğin oyunudur". nicola tesla

semih saygıner & torbjörn blomdahl rekabetini hatırlatan oyun.

ne oldu ise? bilardo salonları bir anda yok oldu, eskiden hemen her mahallede bir tane bulunurdu, çok eğlenirdik oynarken.

ha, nemi oldu? play station, internet cafe, vs vs.

kim ne derse desin izlemekten en keyif aldığım en iyisi olduğu düşündüğüm bilardo üstadı ronnie o'sullivan‘dır. ayrıca bir gün eve koysam bu masadan annem üzerine sofra bezi serip yemek masası olarak kullanırdık diye düşünüyorum.

kavraması biraz zor olsa da gerçekten keyifli bir oyun. spor olup olmadığı kamuoyunda satranç gibi tartışmalıdır. strateji yönü daha ağır basar

ıstakayla topa hangi açıyla ne şiddetle ve nereye doğru vuracağınızı uzun uzun hesaplamanız gereken oyun. top istediğiniz yönden yarım milim sağa ya da sola kaçması oyunu tümden kaybetmenize neden olabilir. iyi bir hesapçının yanı sıra ciddi efor da sarfettirir bilardo. güzel bir spordur ama ne yazık bizde kahve köşelerinden çıkabilmiş değildir.

viva zapata'ya karambolde 99 havans verip 100'de bitireceğim oyun.

bizim fakültenin kantininde var, ama henüz oynamadım. bir ara oynarız arkadaşlarla. o zaman yazarım tekrar.

evime almak istediğim yegane şey. lisede okuldan kaçıp oynamaya giderdik, üniversite ve sonrası derken hala ara ara arkadaşlarla gider american oynarız.