felsefeden anlayan kadın vs mantı yapabilen kadın

aşkım hegel diyor ki..." girizgahıyla, mantıdır, içli küft. sarma filan, bunları çaktırmadan itelemeliyzidir, mesela bir bidon yaprak aldık geldik, "ay hiç getirme ben saramam şimdi belim ağrıyor zaten..." diyemeden, ya bu eratosthenes harika adam değil mi hayatım, sen tut dünyayı ölç..." diyerek, yaprağı arada kaynatmalıyızdır, bir baktın ufpağcık parmaklarıyla fıtıfıtı yaprak sarıyor.

bravo. kadın gibi kadın ya. harika.

"insan olduğu gibi olmayı reddeden tek yaratıktır." demiş albert camus. mantı yapan kadının felsefeden anlamayacağını bilemezsin ya da tam tersini.havalı sözlerin alemi yok. ayrıca yine niye kadınları yarıştırıyoruz. hayır ondan sonra erkekler niye aptal.. aptal damgasını bu yüzden yiyoruz.

ben mantı yapabilen kadın diyorum. felsefe günümüzde karın doyurmaz ama mantı yapan kadın doyurur.

manti açarken felsefe yapabilen memesi büyük kadın.

e) hepsi (siyahi, beyaz, asyalı, melez, latin...)

level 150 için (bkz: motordan anlayan kadın)

(bkz: fesleğenden anlayan kadın vs mantık kurabilen kadın)

felsefeden anlayan kadın olmayacağı için ben mantı yapmayı bilen kadını alıp gideyim. hiç yoktan iyidir. olanaklının peşine düşmek, olanaksızın peşinde olmaktan iyidir. en anladığını sananı ayn rand işte, seviye yerlerde. kadınları gözünüzde abartmayın olum. bunlar seks yapmaktan bile anlamıyor lan. felsefe biraz aşar bunları. ahahahaha

sokarım felsefesine, içli köfte yapsın, mantı açsın.

rakı falan koyardım bende. nedir yani. iş paylaşımı resmen.

mantı yapmakta ne var? markete gidiyorsun bir paket mantı kapıp geliyorsun, sıcak suya atıyorsun. ama felsefe öyle mi? marketten alınmaz, siparişte verilmez, elinde de açamazsın...

siz hegel deyince o hengel anlıyor olabilir. sakin olun ve merdaneyi kafasına vurun kendine gelsin. öyle hayat mı geçer ayol.

biri soket çorap giyerken diğeri ten rengi naylon çorap giyer.

ya mantı falan da iyi ama şimdi bıdı bıdı konuşup beyinde beyaz gürültü yaratan kadın gerçeği de var. ööyle konuşuyor, bir şeyler anlatıyor, kafanın içindeki fırtına bir süre sonra dinmeye başlıyor. kaslar geşiyor...

- bıdı bıdı... dimi aşkitom?
- hığı
- bıdı bıdı türk edebiyatı bıdı

bir bakmışın uyumuşsun.

goreceli tercihtir.

yeditepe istanbul da zuhal olcay ve kızı ozgu namal cok zengin bir aileden gelmekteyken, zuhal olcay esinden bosanır. ve getho bir mahalleye tasınırlar kızıyla.
ama o mahelle o kadar sıcacıktır ki, o kadar sevgi doludur ki..
"bir ev ne zaman ev olur? mobilyaları dizince mi? perdeleri cekip cayı demleyince mi?"
yeditepe istanbul

duru gibi -ozgu namal- hep piyano calan bir komsum olsa keske.
yusuf gibi filozof ruhlu, rakıyı ve siiri seven bir arkadasım olsa keske.
zuhal olcay gibi kendi rotasını cizen guclu kadınlarım olsa keske etrafımda.
ve onlem gibi -tombik bir mahalle kızı-, begendigi televizyon tamircisinin kalbine pisirdigi yemeklerle giden dostlarım olsa keske.

ben de bu sıcacık mahallede hep kikirdesem. kalp.

altunizade mesa konaklarına mı getto diyosun yoksa şile'de ormanın içinde çiftliğemi?
ayrıca rakı içen hiç kimse felsefe yapmaz, felsefe yapan hiç kimse rakı içmez bu ülkede, burası türkiye, felsefeci şair adam arıyosan bulabileceğin yer cami.
maalesef böyle.
elcevap: gülmekiçinyaratılmış babaanneye