hala koronovirüse yakalanmamış insan

yakalanmıştır ama yakalandığını bilmez. virüs vücuda illa ki girmiştir. burnu bile akmamış olabilir.

sigara, alkol, gece hayatı, kumar, çapkınlık her türlü pislik var ama bana bir türlü bulaşmadı.
çift maske ile dolaşan, her gittiğimiz yerde dezenfektan sıkan arkadaşıma bulaştı bana bulaşmadı.

antikor testi yaptırmadan çok da emin değilim açıkçası.

o kadar insanlar arasına girdim , gezdim ama hala kapmadım sözlük. çok mu ballıyım , yoksa virüs bile benim halime acıyıp bulaşmıyor bilmiyorum ama hala olmadım. bu işin olayı maske takmak mı bilmiyorum ama gittiğim her kalabalık ortamda maskemi asla çıkarmadım.

biz ailecek. mecburi olmadıkça çıkmadık. gerçekten mecburiyetten bahsediyorum.

aman duymasın.

bilgim dahilinde olmadıysam benimdir. yarın aşı olacağım bakalım.

benimdir. aşılanmaya da başladık ülkece, aşımı da olayım artık risk de kalmayacak gibi duruyor. bunun nedeninin dışarı çık(a)mamam olduğunu düşünüyorum. kendimle de gurur duyuyorum. kocaman alkış. * bir maşallahınızı alırım.

benim. ikinci doz aşımı da oldum. üçüncüyü de olacağım. aşılardan sonra sadece 12 saat kadar kol ağrısı çektim. o kadar.

kutlu insandır.
her türlü pisliğin içine girmeme rağmen bir türlü yakalanamadım. ne önlem ne aşı. gel bakalım diyorum virüse hodri meydan, yok gelmiyo. ey korona sen mi büyüksün ben mi diye saçma bi soru soruyorum kendisine. niye saçma, çünkü cevabı belli; ben büyüğüm..

cindir, net!

yakalanmadım! üstelik astım hastasıyım, havadan nem kapan insanım. eskiden her hafta grip olurdum fakat bu iki senedir covidi bırakın grip bile olmadım. ve hala şaşkınım. bir an önce aşımı olup en azından içimi rahatlatmak istiyorum.

tedbirlere uymuş olan insandır. dışarıya neredeyse hiç çıkmadığım için ben de bu gruba dahilim. ilk doz biontech aşımı oldum. ikinci dozu da 20 gün sonra olacağım. bundan sonra yakalansam da rahat atlatacağımı düşünüyorum.

ben ben. çok şükür başından beri yakalanmadım. geçen güne kadar testte hiç yaptırmamıştım ama maça girmek için zorunlu tutulunca yaptırdım. burnuna bir şey sokulması hiç hoş bir his değilmiş.

ben de bu gruptayım.
aldığım en önemli önlem, kapalı mekanlara girmemek oldu.
açık havada hiçbir zaman maske takmadım.
bugün de 3.doz aşımı oldum. kafam rahat en azından.

benimdir.

çok şükür ben ve sevgili ailem buna dahiliz. kimsede hiç bisicik olmadi. aa sirriniz ne falan diye gelmeyin. maskemizi taktik. asimizi olduk. akrabalarla bile gerekmedikce gorusmedik. gorussek de maske cikarmadik. buna sır derseniz sırrimiz bu

(bkz: erkek hemşire) kurallara uyan, hayatına ve çevresinde yaşayanlara önem veren kişidir.

benim. hiçte dikkat etmedim maske mesafe olaylarına şükür bulaşmadı.

ben hâlâ koronaya yakalanmadım çünkü evden dışarı çıkamıyorum bile. yok orman yangını yok virüs yok iklim değişikliği sebebi ile yüksek sıcaklık derken evden çıkıp virüs kapmak bir nasip olmadı. çok nadiren çıktığım görülse bile maske, mesefe, temizlik kurallarına da özel gösteriyorum. bu arada hâlâ aşı olmadım.

bazı insanlar bana, "hiç mi maske takmadın, mesafeye uymadın, aksırıp tıksırmadın bu süreçte?" gibi sorular soruyorlar. tabii bunu sorarken yüzlerindeki ifadeyi tahmin edersiniz. hafif şaşkınlıkla hayret karışımı, ona da benim rahat oluşumdan mütevellit bünyesine hafif rahatlık da ekleniyor; işte bir de bu karışıyor ve karşımdaki insan bir anda, "ben neredeyim, yalan mı ki bu olanlar?" diye kafasından geçiriyor.
bunu görmek çok zor değil, çünkü bilgisiz. üzerine düşünmemiş. yukarıdan indiği gibi kabul etmiş. o kabul edişi onda uyuşturucu etkisi yaratmış ve artık buna alışmış. maskeyi, pcr'ı, aşıyı, mesafeyi, varyantları... hepsini benimsemiş. (ne kötü...)

covid meselesinin yalan olduğunu tespit etmek çok basit. bir insan, hastalıkların nasıl oluştuğunu biliyorsa ve bizim hastalık dediğimiz şeyin aslında ne olduğunu biliyorsa, güler geçer bütün bu olanlara.

covid sürecinde, covid belirtileri dedikleri şeyler; (ateş, öksürük, ağrı, terleme, yorgunluk vs..) vücudun kendini toksinlerden, yabancı maddelerden arınma biçimi. ayrıca bunlar hastalık değil, iyileşme süreci. hastalık ise göstergelerdir. insan bedenindeki bölgelerdir. (akupunktur noktaları, şişmeler, morarmalar, tırnakların rengi, gözlerin rengi vs..)
bu, taa ilk insandan günümüze kadar böyleydi, bundan sonra da böyle olucak. hayırdır yani bu yüzyılda ne oldu da böyle virüsler, (ispanyol gribi de dahil) coşkuyu verdi? değil mi ama şöyle kocaman bir soru işareti belirmiyor mu kafalarda?
o zaman bunun arkasında başka bir şey aramalı. akıllı insanın yapacağı iş budur.

görüldüğü gibi böyle bir şey yok. ha inanan inanır, o başka. herkes düşüncesinde ve görüşünde özgürdür sonuçta. bunu da unutmamalı.
önemli olan bir konu hakkında, o konuya "tapınmadan" konuşabilmek. bunu birçok insan unutuyor ve umurunda değil.

yine bazı arkadaşlar, "gel o zaman yoğun bakım servislerini gez de gör. yiyorsa bunu yap, o zaman inanalım sana" da diyorlar.
keşke öyle bir fırsat verilse. eğer bu şekilde birini inandıracaksam (ki bana kalırsa saçma) memnuniyetle yaparım. ama taktir edersiniz ki böyle bir şeyi ben istesem bile izin vermezler. öyle düşünüyorum.