orijinal adı: het wereldje van beer ligthart
yazar: jaap ter haar
yayım yılı: 1973
görme yetisini kaybeden bir gencin hayat mücadelesini anlatan dokunaklı romanda, zorluklarla dolu bir dönemde bile umudun ve yaşam sevincinin nasıl yeşerebileceği gözler önüne seriliyor.
yazar: jaap ter haar
yayım yılı: 1973
görme yetisini kaybeden bir gencin hayat mücadelesini anlatan dokunaklı romanda, zorluklarla dolu bir dönemde bile umudun ve yaşam sevincinin nasıl yeşerebileceği gözler önüne seriliyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zamansız kelebek" tarafından 22.08.2024 19:40 tarihinde açılmıştır.
1.
1922/ 1998 yılları arasında yaşamış hollandalı yazar jaap ter haar tarafından yazılmış 136 sayfalık roman olup beer adlı bir çocuğun geçirdiği trafik kazasından sonra hayatındaki değişimleri ve zorluklarla mücadelesini konu ediniyor.
kitabımı can yayınları baskısı saliha nazlı kaya çevirisi ile okudum;
çevirisi gayet iyiydi.
kitabımız hakkında konuşmak gerekirse; berend veya beer diye seslenilen bir erkek çocuğunun geçirdiği kaza ve hastanede olması ile kitap başlıyor, önce durumun farkında olmayan çocuk artık kesinlikle bir kör olduğunu daha ona kimse demeden hissediyor.
bu bir yıkımdır, korkunç bir olaydır, gözlerini ve hayatta gerçeklik denilen her şeyi kaybetmek, çünkü gerçeklik gördüklerimize bağlıdır.
kaldığı hastanede arkadaşları ve özellikle de hastalıktan dolayı hayatının son zamanlarını yaşayan bir arkadaşı onun bakış açısını değiştirir.
o ölmek üzereyken senin gözlerini yitirmen o kadar da korkunç bir şey değildir, çünkü görmemek insana başka özellikler kazandırır.
insanları dış görünüş ile yargılamamak gibi; kokuları ve sesleri daha iyi algılamak gibi.
beer'in eve dönüşü sonrası düşündükleri, hayata adapte olmaya çalışması, hayatındaki değişimler, yazarın konuyu ele alış biçimi ile özgünlük kazanmış.
beer'in çaresizliğini okurken acısını yakından hissettim, iç dünyası ve artık "kör" bir insan olarak yaşama devam etmesinin onda yarattığı travmanın boyutu kolay aşılabilir bir durum değildi.
kitap hakkında fikrimi belirtmem gerekirse; son zamanlarda okuduğum en sarsıcı romanlardan biriydi, yazarın daha önce hiçbir kitabını okumamıştım ve okuduğum ilk kitabı olduğu için sevinçliyim, keskin ve sahici anlatımını sevdim.
yazar bize şunu demek istiyor;
başına ne gelirse gelsin, hayatı sevmeye devam et!
kitabımı can yayınları baskısı saliha nazlı kaya çevirisi ile okudum;
çevirisi gayet iyiydi.
kitabımız hakkında konuşmak gerekirse; berend veya beer diye seslenilen bir erkek çocuğunun geçirdiği kaza ve hastanede olması ile kitap başlıyor, önce durumun farkında olmayan çocuk artık kesinlikle bir kör olduğunu daha ona kimse demeden hissediyor.
bu bir yıkımdır, korkunç bir olaydır, gözlerini ve hayatta gerçeklik denilen her şeyi kaybetmek, çünkü gerçeklik gördüklerimize bağlıdır.
kaldığı hastanede arkadaşları ve özellikle de hastalıktan dolayı hayatının son zamanlarını yaşayan bir arkadaşı onun bakış açısını değiştirir.
o ölmek üzereyken senin gözlerini yitirmen o kadar da korkunç bir şey değildir, çünkü görmemek insana başka özellikler kazandırır.
insanları dış görünüş ile yargılamamak gibi; kokuları ve sesleri daha iyi algılamak gibi.
beer'in eve dönüşü sonrası düşündükleri, hayata adapte olmaya çalışması, hayatındaki değişimler, yazarın konuyu ele alış biçimi ile özgünlük kazanmış.
beer'in çaresizliğini okurken acısını yakından hissettim, iç dünyası ve artık "kör" bir insan olarak yaşama devam etmesinin onda yarattığı travmanın boyutu kolay aşılabilir bir durum değildi.
kitap hakkında fikrimi belirtmem gerekirse; son zamanlarda okuduğum en sarsıcı romanlardan biriydi, yazarın daha önce hiçbir kitabını okumamıştım ve okuduğum ilk kitabı olduğu için sevinçliyim, keskin ve sahici anlatımını sevdim.
yazar bize şunu demek istiyor;
başına ne gelirse gelsin, hayatı sevmeye devam et!
devamını gör...