her yemeğin içine et koyma saçmalığı

neden yapılan yemeklere et koyuluyor anlam veremiyorum. la eti ayrı pişir tadına vara vara ye işte. neden yemeğe et katıyorsunuz.

yemek kendi tadını versin. fasulyeyse fasulye.

lahmacun dışında et yemeyi tercih etmiyorum.

heredot tan günümüze gelen bir alışkanlıktır.
2000 küsür sene önceden heredot iyi beslenen, et yiyen savaşçıların daha iyi savaştığını öne sürmüştür.

her yemeğin içine et, aferin...

sonuna kadar katıldığım saçmalık.

eti et gibi otu ot gibi yiyeceksin.

yemeğin içinde et olunca yemediğimden katıldığım başlık. kuru fasulyedir, nohuttur tamam bir nebze anlam veririm de ıspanağın, taze fasulyenin içinde de olmayıversin. tadını bozuyor efendim. sebzeye zeytinyağı yakışıyor çünkü.
insanlar anne yemeğine aşina olduklarından , bizim soframız böyle olurdu. alışkanlık meselesi; doğulu bir vatandaş yemeğin içinde et yoksa doymuş hissetmez çünkü. kendi tercihimi sundum ben de naçizane.

kimse kusura bakmasın ama ozellikle yesil fasulyeye kiyma koyanlarin kendine saygisi yoktur.

şimdi kuzu etli enginar yememişler, havuçlu nohutlu kıymalı pırasaya banmamışlar, kemik suyunda bamya gömmemişler; sebze zeytinyağlı olur diye tutturuyorlar.

(bkz: ne alakası var)

kimse zeytinyağlısı çirkin demiyor ki ayrıca.

hiç et yemeyince, böyle bir sorunla karşılaşılmıyor. yanlış anlaşılmasın, kimseyi yanıltıcı cümlelerle kandırıp etten soğutmaya çalışmıyorum, maksadım ağzınızın tadı bozulmasın. *

ya her şeye koyun da bari şu yaprak sarmaya et koymayın gözünüzü seveyim. güzelim yemek murdar oluyor.

annemin işi.
çünkü 48 yıllık kocası etsiz yemek yemiyor.

aramızda et yiyen zenginler de var demek ki..

her yemeğe et koymak türkiye'de yaşayan her babayiğidin yapabileceği iş değil cicim.

fakat bizim evdekiler ise her yemeğe soğan/sarımsak koyuyor. artık nefret ettirme derecesine geldi diyeyim o kadar...

keşke gerçekleştirebilsem dediğim saçmalık. eti en son rüyamda görmüştüm, kırmızı kırmızı parlıyordu gözlerimin içine doğru. tam erişecektim dolar kuru çarptı suratımın ortasına. sonra labne peynire ekmek banarken buldum kendimi.

eti bulsak koyacağız da et bulamıyoruz ki.

beni mahvediyor et tavuk ve balık üçlüsü. hakikaten mahvediyor. görüntüsü, bütüne ait bir parça olduğu bilgisinin netliği, rengi, kokusu... bütün enerjim sıfırlanıyor. etik bir hassasiyetim yok fakat yediğim şeyin benim için feda edilmiş olması fikrini hiç kabullenemiyorum. bilimsel açıdan asla böyle bir hassasiyetim yok. insanlığın üstün amaçları için elbette sınırlar dahilinde hayvanlar kullanılmalı ve kullanılacak. hatta kürke bile karşı sayılmam. bu çok ahlaksızca biliyorum. fakat et tavuk balık yemeden de karnımı doyurmanın başka yollarını bulabilirim. balık hiç tüketmedim şimdiye kadar. çocukken ana baba zoruyla ağzıma tıkıştırılmıştır en fazla. et ve tavukta da dev sınırlarım var. senede bir iki keredir en fazla tüketimim. gerçekten midem bulanıyor. türkiye'de de maalesef etin her şeyi güzelleştireceği gibi bir yanılgı var. bunu havuç kemirip zevkle brokoli haşlayan biri asla kabullenemez kardeşlerim.

saçmalığını bilemem de artık her yemeğin içine et koyma devri bitmiştir. et girmeyen hanelerin sayısı zamlar sağolsun gitgide çoğalmaktadır.