insanın içinde dönüp duran bıçak
başlık "insan olun biraz" tarafından 16.04.2022 23:23 tarihinde açılmıştır.
1.
öyle zaman zaman vuranlardan değil devamlı bir şekilde işgal kuvveti gibi davranan bir huzursuzluğun nedenidir.
tam biz huzursuzluktan kurtulduğunu düşünürken insan bir şeyler ters gider. belki kimsenin suçu yoktur bunda ama zaten suçluyu bulunca hafifleyen bir şey değildir huzursuzluk.
ve o kadar berbat bir duygudur ki bu, insan buluttan bile nem kapabilir. ve biz biliriz ki duvarı nem yiğide gam öldürür. deli bir yürek olduğum zamanlara dönerek kamyon arkası bir cümle ekleyerek içimde dönen bıçağın acısını azaltmak istedim ama olmuyor bazen.
her cümlenin yankısında sizi neyin rahatsız edeceğini anlamaya çalışırsınız. cümlenin içinde rahatsız olacağınız bir şey olmasa bile bıçağın şavkıyan yüzünü görmek bile yeterli gelir huzursuzluğu körüklemeye.
bıçağın kestiği yer, battığı yer belki çok acımayacaktır ama işte daha ilk kesiğin acısı geçmeden yenileri gelince acı kendi içinde katlanarak büyüyor böyle.
uyku bir kaçış olmuyor bazen. ama ele gün karşı uyur gibi yapmak işe yarıyor yine de. zaten dünyada yaşama şeklimiz uyur gibi yapmaya benzer bir pandomim zaten. ne bileyim saçmaladıkça insan rahatlıyor belki de.
sürekli içine batan bir bıçağı hissetmekten daha kötü olan şey bu hisse alışmaya başlamak sanırım. en basit cümlelerin arkasından gelecek birinci çoğul çekimli filler beklemek bıçağın acısını artırmıyor sadece sürekli bir huzursuzluk beklentisine neden oluyor.
belki insafa gelir bahsi geçen bıçak. belki durur bir yerde. belki körelir zamanla. belki batar ama acıtmaz.
tam biz huzursuzluktan kurtulduğunu düşünürken insan bir şeyler ters gider. belki kimsenin suçu yoktur bunda ama zaten suçluyu bulunca hafifleyen bir şey değildir huzursuzluk.
ve o kadar berbat bir duygudur ki bu, insan buluttan bile nem kapabilir. ve biz biliriz ki duvarı nem yiğide gam öldürür. deli bir yürek olduğum zamanlara dönerek kamyon arkası bir cümle ekleyerek içimde dönen bıçağın acısını azaltmak istedim ama olmuyor bazen.
her cümlenin yankısında sizi neyin rahatsız edeceğini anlamaya çalışırsınız. cümlenin içinde rahatsız olacağınız bir şey olmasa bile bıçağın şavkıyan yüzünü görmek bile yeterli gelir huzursuzluğu körüklemeye.
bıçağın kestiği yer, battığı yer belki çok acımayacaktır ama işte daha ilk kesiğin acısı geçmeden yenileri gelince acı kendi içinde katlanarak büyüyor böyle.
uyku bir kaçış olmuyor bazen. ama ele gün karşı uyur gibi yapmak işe yarıyor yine de. zaten dünyada yaşama şeklimiz uyur gibi yapmaya benzer bir pandomim zaten. ne bileyim saçmaladıkça insan rahatlıyor belki de.
sürekli içine batan bir bıçağı hissetmekten daha kötü olan şey bu hisse alışmaya başlamak sanırım. en basit cümlelerin arkasından gelecek birinci çoğul çekimli filler beklemek bıçağın acısını artırmıyor sadece sürekli bir huzursuzluk beklentisine neden oluyor.
belki insafa gelir bahsi geçen bıçak. belki durur bir yerde. belki körelir zamanla. belki batar ama acıtmaz.
devamını gör...
2.
ayna'nın şarkısını hatırlattı,
"sırtımda kanlı bıçağın,
hiçbir zaman duymayacağım,
duysanda anlamayacağın,
bir çığlıkta sana birikiyor"
"sırtımda kanlı bıçağın,
hiçbir zaman duymayacağım,
duysanda anlamayacağın,
bir çığlıkta sana birikiyor"
devamını gör...
3.
madem hayal mayal konuşuyoruz. çekip çıkarabileceğiniz bıçaktır. tek hareketle. sonra fırlatıp bir daha görmeyebilirsiniz. her şey mümkün. mesele o bıçak çıktıktan sonra kanayan yeri iyileştirmekte. eğer bıçağı elinize alıp tekrar saplıyorsanız bir doktora gidin.
devamını gör...
4.
bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. sanki içimde derin bir hiçlik var...
huzursuzluk/z. livaneli
bu bicagin insana hissettirdigi tam olarak yukaridaki alintidaki gibi. biraz bosluk, biraz hiclik, biraz aci, biraz hissizce bir sey. rahatsiz eden bir seyler var ama anlamiyorsun, anlamlandiramiyorsun neden? hani bilsen, belki bicagi söküp cikarma adina bir cabaya yelteneceksin ama iste...
bir de gariptir herkes muzdarip. genci yaslisi, zengini fakiri. herkesin icine saplanmis. bu bicak galiba cagimizin vebasi. anlam anlayisimizin nedeni, mutluluga olan duskunlugumuzun, tat almaktan yoksunlugumuzun, huzura hasretligimizin nedeni...
devamını gör...
5.
mutluluğuna göz dikmiş bir yaşamın, kaderin varlığının temsilidir bu bıçak. kim bilir nereden, ne zaman yakalayacaktır seni? sakındığın, saf kalsın diye çabaladığın hangi duygunu, hangi hissini kirletecektir akıttığı kanla?
yaşamın soğuk yüzünü, ciddiyetini, o çirkinliğini gören her insan, bu bıçağın içinde uykuda olduğunu bilir. hiçbir mutluluğu tam yaşayamazsınız, yaşadığınız huzurun, sevincin bir yanılsama olduğunu bilir, ne zaman biteceğini merak edersiniz. çok sevdiğim bir arkadaşım bir gün bana "bazen bir gün yollarımız ayrılacakmış gibi konuşuyorsun" demişti. bazı cümlelerim uzak bir veda gibiymiş. farkında değildim ama hazırdım. "çünkü iyi olan hiçbir şey benim yaşamımda kalmıyor, bir gün mutlaka gideceksin ya da gideceğim, bunu biliyorum" demiştim. yıllar beni yanıtlmadı.
bunu bilmek biraz acıdır aslında. içinizi bir şeyler kanatsın, kanayın, hüzünlenin ama tetikte olmayın dilerim. hiçbir şeyin anlamı kalmıyor. ne bir dostluğa, ne bir sevgiye emek veresiniz gelmiyor. gönlünüze atılan hiçbir tohumu filizlendirmek istemiyorsunuz; bir gün solacak nasılsa! diye diye yüreğiniz bomboş, çorak bir tarla oluyor. "bir gün nasılsa solacak" diye diye tüm renkleri grileştiriyorsunuz. iyi şeyler olacağına, yaşamın güzel gideceğine dair o umudu bir kez kaybetmek, çok şey kaybetmektir.
lakin faydaları da vardır. duygularınız, hisleriniz çelik gibi olmuştur. yaşamın ufak tefek kaygıları, g.tten uydurulmuş yapay dertler size uğrayamaz. şu markayı giyemiyorum, falanca konsere gidemedim, filanca bana kahve getirmedi gibi şeyler sizi üzmez. bugün farklı yarın farklı davrananların, bu davranışlarına bakıp kendinizi yargılamaz, üzerine kafa yormazsınız. kendi bileceği iştir. "bunun için şunları yapmıştım, değer bilmiyorlar" gibi basit sitemlere düşmezsiniz. yaptığınız iyilik de verdiğiniz sevgi de o anda kalmıştır. size kendi düşüncelerinden ya da sizden dolayı farklı davranmaya başladıysa, bu yaşamıyla alakalı olabilir ya da sizin samimiyetinizden usanmış olabilir, kendi bileceği iştir. verdiğiniz samimiyet, gösterdiğiniz ilgi sizden bir şey kaybetmemiştir. sanki tüm sermayesi ona verdiği kıytırık ilgiymiş de hepsini tüketmiş gibi sağa sola ağlayanlar gibi olmazsınız.
o kadar konuştuk ama bu bıçak herkesin yaşamının ortasına konulmuş da değildir. şanslı insanlar, yaşamın merhamet ettiği insanlar da çok. hala gözlerindeki berraklık, o saflık bozulmamış insanlar da çok. onların kaygısı değildir.
yaşamın soğuk yüzünü, ciddiyetini, o çirkinliğini gören her insan, bu bıçağın içinde uykuda olduğunu bilir. hiçbir mutluluğu tam yaşayamazsınız, yaşadığınız huzurun, sevincin bir yanılsama olduğunu bilir, ne zaman biteceğini merak edersiniz. çok sevdiğim bir arkadaşım bir gün bana "bazen bir gün yollarımız ayrılacakmış gibi konuşuyorsun" demişti. bazı cümlelerim uzak bir veda gibiymiş. farkında değildim ama hazırdım. "çünkü iyi olan hiçbir şey benim yaşamımda kalmıyor, bir gün mutlaka gideceksin ya da gideceğim, bunu biliyorum" demiştim. yıllar beni yanıtlmadı.
bunu bilmek biraz acıdır aslında. içinizi bir şeyler kanatsın, kanayın, hüzünlenin ama tetikte olmayın dilerim. hiçbir şeyin anlamı kalmıyor. ne bir dostluğa, ne bir sevgiye emek veresiniz gelmiyor. gönlünüze atılan hiçbir tohumu filizlendirmek istemiyorsunuz; bir gün solacak nasılsa! diye diye yüreğiniz bomboş, çorak bir tarla oluyor. "bir gün nasılsa solacak" diye diye tüm renkleri grileştiriyorsunuz. iyi şeyler olacağına, yaşamın güzel gideceğine dair o umudu bir kez kaybetmek, çok şey kaybetmektir.
lakin faydaları da vardır. duygularınız, hisleriniz çelik gibi olmuştur. yaşamın ufak tefek kaygıları, g.tten uydurulmuş yapay dertler size uğrayamaz. şu markayı giyemiyorum, falanca konsere gidemedim, filanca bana kahve getirmedi gibi şeyler sizi üzmez. bugün farklı yarın farklı davrananların, bu davranışlarına bakıp kendinizi yargılamaz, üzerine kafa yormazsınız. kendi bileceği iştir. "bunun için şunları yapmıştım, değer bilmiyorlar" gibi basit sitemlere düşmezsiniz. yaptığınız iyilik de verdiğiniz sevgi de o anda kalmıştır. size kendi düşüncelerinden ya da sizden dolayı farklı davranmaya başladıysa, bu yaşamıyla alakalı olabilir ya da sizin samimiyetinizden usanmış olabilir, kendi bileceği iştir. verdiğiniz samimiyet, gösterdiğiniz ilgi sizden bir şey kaybetmemiştir. sanki tüm sermayesi ona verdiği kıytırık ilgiymiş de hepsini tüketmiş gibi sağa sola ağlayanlar gibi olmazsınız.
o kadar konuştuk ama bu bıçak herkesin yaşamının ortasına konulmuş da değildir. şanslı insanlar, yaşamın merhamet ettiği insanlar da çok. hala gözlerindeki berraklık, o saflık bozulmamış insanlar da çok. onların kaygısı değildir.
devamını gör...
6.
tab edilmemiş yaslardan geçiyoruz kaç zamandır
adettir çünkü yazıldığı gibi ölünür burada
işık şiirden yükselirse
yanık kokuları yusufiye'dir
doğudan gelenlerin hepsi bize hatıra
bir ölünün ardından bakakalmak gibiyiz
bazı ikindiler hep böyledir, sen bize aldırma
adımızı tahtaya yazıyorlar, pek konuşmuyoruz oysa
yine de çok yakışıyoruz tahtaya
bazı ikindiler hep böyledir
yazıldığı gibi ölünür, sen bize bakma
seklinde seylerdir
adettir çünkü yazıldığı gibi ölünür burada
işık şiirden yükselirse
yanık kokuları yusufiye'dir
doğudan gelenlerin hepsi bize hatıra
bir ölünün ardından bakakalmak gibiyiz
bazı ikindiler hep böyledir, sen bize aldırma
adımızı tahtaya yazıyorlar, pek konuşmuyoruz oysa
yine de çok yakışıyoruz tahtaya
bazı ikindiler hep böyledir
yazıldığı gibi ölünür, sen bize bakma
seklinde seylerdir
devamını gör...
7.
bu bıçağa rağmen her şey yolundaymış gibi mutlu görünme çabası…
devamını gör...