jack london

babamızın gizemli oğlu. kitap şeklinde görünür. konu olabilecek her şeyde başarılı olmuş insan. bir madencinin ölümü ne kadar erken ve sürpriz ölümdür denebilir ise kendisinin de ölümü o kadar erken ve beklenmedik ölümdür denebilir. çok çalışmış yorulmuş ve sağlıksız bir takım alışkanlıklar, belki dertten tasadan ölmüş gitmiş. bizim için ve işçi olarak uzun uzun, direne direne yaşamış, az mı? çok yaşamış!

martin eden kitabının yazarıdır. hayatıma şekil vermemi sağlayan en önemli kitabı yazan ve kendi ülkesinin yazarlarına benzemeyen görüşlere sahip adam gibi adamdır.

vahşetin çağrısı
deniz kurdu
ateş yakmak
martin eden

okuduğum tüm kitaplarında, bir hayat çizelgesi bulmamak imkansız. iyi ki okuyup tanışmışız kendisiyle...

çoğunu olmasa da bir çok kitabını okuduğum, martin eden kitabını da ayrıca sevdiğim, 50 den fazla kitap yazmış üretken bir yazardır.
ama kendisi de yazdığı kitaptaki martin eden karakteri gibi intihar etmiştir. bu okurlarını üzmüş olmalı. kendisi birçok okura kitap okumayı sevdirmiş yazarlardandır.

aşık olduğum adeta taptığım yazardır. ölünce cennetteyse cennete cehennemdeyse cehenneme gidip bulucam onu az sohbet etmem gerek.

asıl adı (bkz: john griffith chaney) 12 ocak 1876 doğumlu amerikalı yazardır. çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçiren jack küçük yaşta babası tarafından terk edildi. daha doğmadan babası çocuğu aldırmak istemiş, annesi direnmiş hatta yaralanmıştır. jack ismini ve london soy adını üvey babasından almıştır.
eğitim hayatı bizlere göre biraz tuhaf ilerlemiş 14 yaşında okulu bırakıp serüven dolu bir hayat yaşamış. 19 yaşına geldiğinde 4 yıllık ortaöğrenimini bir yılda tamamlayarak california üniversitesine girdi. ancak öğrenimi yine yarım bıraktı. üniversitenin ikinci yılında okulu bıraktı.
macera ve politik yazılar yazan jack london;
(bkz: suikast bürosu) kitabında birçok siyasal göndermeler yapmıştır.
yazınsal hayatına geniş okur kitlesi bulan; son of the wolf (1900 kurt kanı) kitabıyla adım attı. ona kalıcı ün sağlayan kitabı the call of the wild ( 1903 vahşetin çağrısı); beyaz diş, demir ökçe yanar gün gibi kitapları yazarın önemli kitaplarındandır. en kalıcı ve en popüler olan kitabı martin eden dir. bunun yanı sıra iki tane de otobiyografi kitabı vardır. diğer dillere en çok çevrilen amerikalı yazarlar arasında ilk üçe giren yazar 50 den fazla kitap yazmış ve 1916 da hayatını yitirmiştir.

beyaz dişi dışında herhangi bir kitabını okumadım

martin eden kitabı ile tanıdığım, sonrasında beyaz diş kitabını okuduğum ve diğer kitaplarını da sırayla okuyacağım yazardır. okunasıdır.

kitaplarını severek bir solukta okudugum yazar.

martin eden'in yarı otobiyografik bir kitap olduğunu öğrendikten sonra, aşık olduğum yazardır. azmin vücut bulmuş hali de diyebiliriz. ayrıca çoğu kitabı bizzat yaşadığı gördüğü yerlere ait hikayelerden oluşur.
martin eden'i okuduysanız yarı otobiyagrik olduğunu bilerek tekrar okumanızı tavsiye ederim. bir insanın neler başarabileceğini daha net görürsünüz. çoğu kişi jack london'ı bilir ancak hayatını bilmez mâlesef.

kurtlarla bir derdi olduğunu düşündüğüm çok başarılı yazar.

okuduğum ilk yazar olduğu için yeri bende çok özel.

beyaz diş i yayınlayacak parayı bulamadığında padişah 4. cenabettin kendisine 2 bin dolarlık çek göndermiştir.
ayrıca sultan cenabettin kendisinden şöyle söz etmiştir:

istemez gönül ne vegas, ne fransisco,
bize pavyon gerek veya disco,
işte kalem işte kitap let's go,
senin çekin sağolsun jack london...

cünibi dosta derman eyledim,
yazdım çeki ferman eyledim,
gönlü yoluna selman eyledim,
senin çükün sağolsun jack london...

cünibi (4.cenabettin) cenabetname s 57

beyaz dis kitabinin yazarı. kendisi hakkında çok bilgim olmamasına rağmen beyaz dış kitabını beğendim. öykü kitabında bahsedilen konular çok derin ve anlamlı. her öykü kitabı öykü değildir..

büyük bir yazardır. disiplinli ve aşırı yetenekli. ama bazen gereksiz felsefe yapıp kafa ütüler. genç ölmese nobeli garanti idi. gerçi on nobelli yazarı topla bir london etmez.

daha ilkokul sıralarında okumam için elime zorla tutuşturulan, adeta emir niteliğinde okumam istenen dönek kitabı ile tanıdığım o yaşlarda etkilendiğim yazar. kapitalizmin çocukları nasıl kullandığı ve aile yapısını nasıl yok ettiğini akıcı bir dille anlattığı öyküsüne bakarsanız sosyalist zannedersiniz.
“kahrolsun ordu ve donanma. cinayet kurumlarna ihtiyacımız yok”.diyen london her ne kadar meksika devrimini destekliyor gibi görünse de devrimden tam bir yıl sonra 1914’te meksika’ya karşı amerikan saldırganlığını desteklemiştir.
demir ökçe kitabını okursanız öyküsünde tamamen sosyalizmin yenilgisini anlatır. amerikan oligarşisinin sosyalistleri ve sendikaları nasıl ezip geçtiğinden bahseder ve faşizmi yüceltir.
özellikle beyaz diş kitabında ırkçı bir tutum sergilemiştir.okuduysanız eğer,kurt köpeğinin beyaz insanlar ile ilk kez karşılaştığı bölümde, herhangi bir yargıya sahip olmasa da içgüdüsel olarak beyaz tanrıların diğer tanrılardan daha üstün olduğundan bahseder.
ben sadece bu üç kitabını okudum. yazar hakkında fikrim değiştiği için diğer kitaplarını okumaya gerek duymadım. ama kapitalizmin toplum üstünde ki etkisini akıcı ve sıkmadan anlattığı için okumaya değer.

kendisini ilk olarak beyaz diş ve martin eden okuyarak tanıdım ve hayran kaldım diyebilirim. (martin eden>beyaz diş)
ancak aynı hayranlığı kızıl veba'yı okurken hissettiğimi söyleyemem. rafımda şu anda demir ökçe duruyor. umarım onu da elime alacağım günler gelir.

sosyalist düşünceyi ırkçılıkla birleştirmiş yazar, doğa adamı, denizci, maceracı, gezgin, politikacı.

demir ökçe'de "tamamen" sosyalizmin yenilgisini anlatmaz. tersine sosyalizmin yenilgilerinin geçici olacağını ve nihayetinde, özellikle artık değer kuramı dereği (accumulation of the capital) kapitalizmin muhakkak, geri dönmemek üzere yıkılacağını öngörür.

köpeklerle ilgili romanlarını hakkını vererek yazabilmek için yukon ve alaska'da altın madencileri arasında yaşamıştır.

alkoliktir. hayatını adadığı, dev bir mimari proje olan evi bitmesine üç gün kala yandığı (muhtemelen yakıldığı) için intihar ettiği söylense de büyük olasılıkla böbrek yetmezliğinden ölmüştür.

into the wild filmi sayesinde okumadığım kitabının kalmadığı yazar. lise dönemlerinde keşfedip çabuk tükettim. öyle güzel akıcı bir dil kullanıyor ki tekrar tekrar sıkılmadan okurum diye düşünüyorum.

ilk distopik eseri yazan yazardır.
(bkz: demir ökçe)

ben bu yazarı aşırı meşhur sanıyordum tüm dünyada. yani elbette çok bilinen bir yazar ama bilkent üniversitesi kütüphanesi'ne bir ödevim için gittiğimde jack london'a ayrılan alanın 5 - 10 katı kadarının henry fielding'e ayrıldığını şaşkınlıkla görmüştüm. yani ama bizim ülkede 5-10 kişi jack london'ı bilirse 1 kişi henry fielding'i biliyordur falan. türkiye'de jack london gibi sınıf çatışması vs. gibi konulara eğilen, sol merkezci düşünen yazarlar genelde daha bilinir oluyor. hele günümüzde belki daha bile öyledir; yarımızın asgari ücretle çalıştığını düşünürsek... işin bir de akademik boyutu var tabii. henry fielding, akademik çevrelerde daha fazla irdelendiğinden, kütüphanelerde de ona ait ve onunla ilgili daha fazla kitap olması doğal görünüyor.

hatırladığım kadarıyla jack london aslında yazmaktan nefret ettiğini ama aç kalmamak için yazdığını açıklamıştı.