kadın

kadın milleti değilmiyiz hepimiz mükemmeliz.

#1818548
işte bu kadınlar böyle. yeter ki yakışıklı ve seksi olsun. çok kötüsünüz çok.

son zamanlarda çokça tartışılan sual. kendilerine terf denilen bir kesim feminist transların kadın olmadığını, ancak biyolojik olarak kadın olanların kadın olarak nitelenebileceğini söylerken, lgbt tayfa onları homofobik olmakla itham etmekte ve kişinin kendi cinsiyetini kendisinin belirlediğini idda etmektedir.

şimdi bu feminist, lgbt, bilmem ne liberal, batıcı, foncu tayfayı bir kenara atıp noktayı koyalım: erkek olarak doğmuşsan erkeksin, kadın olarak doğmuşsan kadınsındır. xx kromozom, xy kromozom. basit değil mi? evet.

vajinası olan tüm insanlar kadındır.
ama sanırım evlilik çağına gelene kadar çocuk olduklarından "kız" daha sonra "kadın" demek değişimi gösterir nitelikte bir söylem. bunda kötü bir niyet ve beis görmüyorum.

cinsiyeti yüzünden öldürülen tek canlıdır. adı yoktur. (!)

pandora'nın kutusundan çıkan hediye . öyle bir armağan ki, onu size armağan eden kişinin, onu size armağan etmekle kötülük ve sinsilik niyeti ile hareket etmesi, size* dışı elmas; içi kömür bir armağan vermesi. herkesin ona ulaşmak için çabalaması. onların da bir kısmının zaten onlara ulaşmak isteyenlerden daha çok olmak üzere ulaşılmak istenen ve parmağında oynatmak isteyen olmayı istemeleri...

kadın, bir ihtiyaç mıdır, bir istek midir, bir hediye veya armağan mıdır, insan mıdır, melek midir nedir bilmiyorum; ama bildiğim bir şey var: baba olmayı hayal edince, bir kız babası özellikle, o zaman her şeyden tatlı, dünyanın en tatlı hazinesi ile karşılaşiyorsunuz, hayalinizde bile olsa dahi. demek ki konuya bu açıdan yaklaşmak en doğal, makbul, makul ve insancası. daha da davosa gelmem diyip kötü düşüncelerden uzaklaşmak.

tanrının adem'i yarattıktan sonra, adem'in kaburga kemiğinden yarattığı yardımcıdır.

"ve rab tanrı dedi: âdem'in yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım. ve rab tanrı, âdem'in üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu, onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle doldurdu. ve rab tanrı âdem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratıp onu âdem'e getirdi." -vikipedi.

soğdca olduğu düşünülen hatun sözcüğünün varyantıdır. temel cinsiyet belirteçlerden biri olan kadın sözcüğünün türkçe olmaması garip bi mevzu cidden. zaten eski türklerde kadın mevzusu bize yer yer akademisyenler yer yer de bazı sağcı kesimlerin addettiğinin tersi gibi duruyor. onların düşündüğü kadın el üstünde tutulur, seçici kurullarda olur, toplumsal hayatın baş tacıdır, kadın güldür ma çiçektir tripleri o dönemin şartlarını getirdiği şeylerdir. göçebe toplumların birçoğu böyle zaten. kadının ayrıcalıklı bir yeri yok özünde. mecburen değer vermek zorundasın çünkü komün yaşıyorsun, komün otlatıyorsun, komün göçüyorsun. cinsiyet rolleri tabii ki günümüze göre birbirine daha yakın.

gözden kaçırılan noktalardan biri de eski türk metinlerinde spesifik olarak bir kadından çok ender söz edilir ki bu kadın da ya hükümdarın eşidir ya kızıdır ya da bacısıdır. metinler gidip bengü bibiden söz etmiyor yani.. özellikle dede korkut özelinde söylüyorum, selcen hatun karakterine bakıp tüm türk kadınları cengaverdi vsvs gibi deli saçması çıkarımlarımda bulunmamak lazım ki aynı metinlerde cariyeler de var. nedense onlardan kimse bahsetmiyor..

bir kadın olarak,
bazı şeyleri düşünürken bile üzülüyorum;
yaşarken nasıl üzüldüğümü siz anlayın..



aklıma da bir şiiri getirdi.

"ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
boğazımda düğümleniyorsa lokma,
buluttan nem kapıyorsam,
vara yoğa alınıyorsam,
geçimsiz ve işkilli,
yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
denize bile iştahsız bakıyorsam,
hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
bu darağacı suratlı toplum!"

(bkz: oktay rıfat horozcu)

"kadından kendisinde olmayanı isteriz; hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz."

ne kadınmış arkadaş. yether da.

süsü iffet ve nezâket, hazinesi güzellik, iyi huy ve gönül zenginliği olan, eskilerin deyimiyle bir cins-i lâtiftir.

sevilesi varlık

sevildikçe açılır yaprak yaprak
sevdadır kadın türküdür
memleket tir kadın karanfil kokulu
serçe yürekli
incitmeden soldurmadan seveceksin kadını, gelincik gibi
asi bir nehir gibidir kadın
ince uzun kıvrılarak akan
bir su gibi berrak
deniz gibidir kadın
uçsuz bucaksız
kitap gibidir kadın
okudukça yeniden bir açılır
sayfa
mavidir kadın gökyüzünün bulutu
kar tanesidir
anne, teyze sevgili
yar, yoldaş, yaren, devrimdir kadın
karanfildir kokladıkça
yaprak yaprak sevdadır kadın, türküdür.
dünyadır kadın, ev, hayat, yardır
asi baş kaldıran şiir gibidir kadın
ahenkli büyülü
dağları delen
nazlı dır kadın dürüst kişilikli
zekidir kadın eş tir
her şeydir aşktır
ışıktır
emektir kadın, alın teri
tarla bağ bahçe güler yüzdür kadın...

kadınlar ikiye ayrılı. ka dın

çok konuşur ama yarısı boş.

dünyanın en değerli, en güçlü, en güzel varlığıdır.

günün her saati her yerde boktan bir sebeple veya sebepsiz, öldürülen, öldürenlerin ceza almadığı, hakkını arayınca duyar kasmakla suçlanan, dünyaya sığdıramadığımız, büyük insanlara adlarını örnek vermediğimiz, misafirlikte kocası kadar konuşmasına izin verilmeyen, misafirlikte eve kocasından sonra giren, evvelden beri her daim ikinci üçüncü dördüncü sınıf mal muamelesi gören, bilhassa erkek çocuk doğurması istenen kuluçka makinası işlevi gören, güçsüzlük olarak damgalanan kişidir kadın.

süslenmeyi çok sever.

erkek canlısına eş olmak ve hizmet etmek için tanrı tarafından yaratılan canlı. ben demiyorum dinler diyor. dişi olduğu içinde doğurganlık gibi bedensel bir farklılığa sahiptir.