121.
yine mi kadını abartı bir teşbihle aya uğurluyoruz lan.
yok elleri pamuk gözleri keman. bundan ne anlıyor bizim toplumun erkekleri ya.
nasıl bünyeler bunlar yav.
yok elleri pamuk gözleri keman. bundan ne anlıyor bizim toplumun erkekleri ya.
nasıl bünyeler bunlar yav.
devamını gör...
122.
mutlu evlilikte kilit roldür. gözlemlerim neticesinde erkeğin mutlulugu basit*.kadının mutluluğu daha basit. nasıl ya? kadının yapısı mı desek doğası mi yaratılışı mı..
bir tebessüme, bir güzel sözle mutlu olacak bir yapısı vardır kadının.fazla kompleks bir mutluluk anlayışı yoktur.tabi ki yeri ve zamanlaması önemlidir yapılacak küçük mutlulukların. haliyle kadını mutlu edecek çok yol aramaya ihtiyaç duymazsınız.
mutlu kadın mutlu ev demektir
kadın mutlu hissetdikçe kendini bu eve, evdeki cocuklara evdeki bitkilere kadar, evin enerjisine yansır. malum kadınlar evdeki sorumluluğun buyuk çoğunluğunu aldığı için etken katsayısı yüksektir. haliyle kadının mutluluğunu küçük değişim kelebek etkisi gibi etkileyebilir.
erkekler, mutlu evlilik mi istiyorsunuz o zaman eşinizin mutluluğu için çabalayın
özel günleri* kutlayın en basitinden. sonra bunları aylara indirin her sey sizin elinizde. çünkü "bak sana yogurt aldim" lafi bile mutlu eder mi la? ediyor. çok kasmayın keline oyunları ile şımartın.bu ülkede kadının şımartılmaya ihtiyacı var. bunu bir yerden başlayın.
sonuç olarak; yoldaşınız sizin ortağınızdır. onu yük olarak görmeyin. iletişim kurun. kadının dinlenmeye anlaşılmaya erkekten daha cok ihtiyacı var. onu anlayın. anlayışlı olun.empati yapın. sevin.sevgi güçtür.
bir tebessüme, bir güzel sözle mutlu olacak bir yapısı vardır kadının.fazla kompleks bir mutluluk anlayışı yoktur.tabi ki yeri ve zamanlaması önemlidir yapılacak küçük mutlulukların. haliyle kadını mutlu edecek çok yol aramaya ihtiyaç duymazsınız.
mutlu kadın mutlu ev demektir
kadın mutlu hissetdikçe kendini bu eve, evdeki cocuklara evdeki bitkilere kadar, evin enerjisine yansır. malum kadınlar evdeki sorumluluğun buyuk çoğunluğunu aldığı için etken katsayısı yüksektir. haliyle kadının mutluluğunu küçük değişim kelebek etkisi gibi etkileyebilir.
erkekler, mutlu evlilik mi istiyorsunuz o zaman eşinizin mutluluğu için çabalayın
özel günleri* kutlayın en basitinden. sonra bunları aylara indirin her sey sizin elinizde. çünkü "bak sana yogurt aldim" lafi bile mutlu eder mi la? ediyor. çok kasmayın keline oyunları ile şımartın.bu ülkede kadının şımartılmaya ihtiyacı var. bunu bir yerden başlayın.
sonuç olarak; yoldaşınız sizin ortağınızdır. onu yük olarak görmeyin. iletişim kurun. kadının dinlenmeye anlaşılmaya erkekten daha cok ihtiyacı var. onu anlayın. anlayışlı olun.empati yapın. sevin.sevgi güçtür.
devamını gör...
123.
ey ölümsüzlüğü arzulayan ölümlüler,
ve yegane ölümsüzler yani kadınlar,
aşağıdaki sözlerim sizi ilgilendirmektedir.
o halde kulak veriniz ve ümitleniniz ebediyete açılan nice gözler doğuracağınız sevinciyle,
kiminiz arzulamıyorum ben dese de sonsuzluğu ve hatta yine kiminiz dünden razı olsa da bugüne veda etmeye, ne mümkündür ki kodlanmıştır ebedi bir yaşam tutkusu ruh hücrelerinizde,
arada, evet aradasınız varlık ve yokluğun, ölüm ile ölümsüzlüğün, son ile sonsuzluğun seçimini yapmakta.
diotima gelsin aklınıza, bilge kadın ve ölümsüz sevgili diotima. sevgi nedir diye yollara düşen sokrates’e “bedenlere duyulan arzuların ötesinde tüm’e dair duyulan aşktır sevgi ve bu aşkla yeniden yaratmaktır”demişti bir keresinde.
bedenin tükenişini sembolize eden tikel arzuların bittiği ve devamlılığı temsil eden bütüne dair aşkın başladığı yerde de ölümsüzlük başlamaz mı zaten?
ey sevgili kadınlar, bazen bakarsınız doğaya, dikkatinizi celbeder ve sonbaharda yaprakların dökülmesiyle sarı bir hüzün kaplar anaç sinelerinizi.
ve yine bir sevinç kaplar gönlünüzü çiçeklerin yeniden açıp yeşil yaprakların filizlenmesiyle. bir bakıma ilki sizdeki ölüm korkusunu hatıra getirip düşürse de gözlerinizi, ikincisi size yeniden yaratımı ve sonsuzluk duygusunu anımsatıp gülümsetir narin çehrelerinizi.
peki siz kadınlar bilmez misiniz ki sizler de sevgisiz kaldığınızda sararan yapraklar gibisinizdir, hüzne boğarsınız daimi sevgiyi elinde sepetle muhatabına ulaştırmaya çalışan diotima’yı.
ve yine sizler değil misiniz bütüncül bir sevgiyle doğurup yapraklarınızı yeşillendirebilen,
ve yeni minik gözlerde sonsuzluk penceresi açabilen.
istemez misiniz kendinizden ölümsüzlüğe bir çift göz yaratmayı?
~epictetus
ve yegane ölümsüzler yani kadınlar,
aşağıdaki sözlerim sizi ilgilendirmektedir.
o halde kulak veriniz ve ümitleniniz ebediyete açılan nice gözler doğuracağınız sevinciyle,
kiminiz arzulamıyorum ben dese de sonsuzluğu ve hatta yine kiminiz dünden razı olsa da bugüne veda etmeye, ne mümkündür ki kodlanmıştır ebedi bir yaşam tutkusu ruh hücrelerinizde,
arada, evet aradasınız varlık ve yokluğun, ölüm ile ölümsüzlüğün, son ile sonsuzluğun seçimini yapmakta.
diotima gelsin aklınıza, bilge kadın ve ölümsüz sevgili diotima. sevgi nedir diye yollara düşen sokrates’e “bedenlere duyulan arzuların ötesinde tüm’e dair duyulan aşktır sevgi ve bu aşkla yeniden yaratmaktır”demişti bir keresinde.
bedenin tükenişini sembolize eden tikel arzuların bittiği ve devamlılığı temsil eden bütüne dair aşkın başladığı yerde de ölümsüzlük başlamaz mı zaten?
ey sevgili kadınlar, bazen bakarsınız doğaya, dikkatinizi celbeder ve sonbaharda yaprakların dökülmesiyle sarı bir hüzün kaplar anaç sinelerinizi.
ve yine bir sevinç kaplar gönlünüzü çiçeklerin yeniden açıp yeşil yaprakların filizlenmesiyle. bir bakıma ilki sizdeki ölüm korkusunu hatıra getirip düşürse de gözlerinizi, ikincisi size yeniden yaratımı ve sonsuzluk duygusunu anımsatıp gülümsetir narin çehrelerinizi.
peki siz kadınlar bilmez misiniz ki sizler de sevgisiz kaldığınızda sararan yapraklar gibisinizdir, hüzne boğarsınız daimi sevgiyi elinde sepetle muhatabına ulaştırmaya çalışan diotima’yı.
ve yine sizler değil misiniz bütüncül bir sevgiyle doğurup yapraklarınızı yeşillendirebilen,
ve yeni minik gözlerde sonsuzluk penceresi açabilen.
istemez misiniz kendinizden ölümsüzlüğe bir çift göz yaratmayı?
~epictetus
devamını gör...
124.
bilindiği gibi evrim çok çeşitlidir. fiziksel olduğu kadar, bilişsel evrim de gerçekleşir. bir canlının evrim geçirebilmesi için de belli başlı etkenlerin bir araya gelmesi gerekir. bu etkenlerden biri de, yaşam ortamıdır.
ilk çağlara, ilk insanlara döndüğümüzde ise bugün yaşayan kadınların bilinç temellerinin, o devirden bu zamana kadar uzandığını görebiliriz. mağara adamları diye tabir ettiğimiz ilk insanların yaşam şekilleri günümüze kadar ulaşmış, bizden sonraki nesillerin de ''standardı'' olmaya devam etmiş.
özetle ayşe hanımın bugün hem çocuğuyla ilgilenmesi, hem ev işleriyle alakadar olması, kocası eve gelince sofranın hazır bulundurulması; bir mağara adamının bir mağara kadınını saçından tutarak onu yerde sürüklemesi ile başladı...
avcı erkek, zor doğa şartları altında güvenli mağaralarından çıkıp elinde mümkün mertebe bir mızrak ile ''belki bir yaban domuzu bulurum. yahut bir tavşan... biraz şanslıysam bir geyik ile bile mağarama dönebilirim. ama lütfen t-rex buralarda olmasın...'' diye söylene söylene maceralara atılıp karın tokluğuna çalışırken, kadının başına gelebilecek en büyük tehlike yakacak odun toplamak için kafasını mağaradan dışarı çıkarttığında bir kurbağa tarafından kovalanmak olabilirdi.
bu yüzden erkek gelişime açık, av olması gereken korkunç düşman karşısında sürekli yeni silah ve malzeme arayışına girmiş, çoluk çocuğunun karnı tok sırtı pek uyuyabilmesi için canını dişine takmış halde dünyayı keşfederken kadının en büyük görevi ''baba kızar'' diye veletleri mağaradan dışarı çıkarmamak olabilirdi. yahut biraz ilkelliklerini üstlerinden atmış iseler, topraktan çömlek yapıp yemesi zor çiğ eti yumuşatma deneyleri peşinde koşabilirdi.
o devirlerde kadına biçilen bu rol ise tamamen fiziksel özellikler ile alakalıydı. kadın narin, kadın zayıf, kadın ince... erkek haşin, erkek güçlü, erkek dayanıklı... o yüzden kadın, erkeğin yaşamını düzene sokma görevine atandı; atandırıldı. bu durumu da en güzel kendi teknikleriyle, mağaralara yaptıkları resimlerle açıklamışlar.
kadına biçilen bu rol, nesillere yansıdı elbette.
sonraki evrede kadınlar, erkek hegemonyasının kuvvetlenmesi ve devamlılığı için kullanıldılar. krallar, kendi hükümdarlıklarını güçlendirmek ve topraklarını genişletmek için, diğer kralların kızlarıyla evlendiler. o vakitlerde kadınlara dikta edilen ve (i:''mutluluğun'') o olduğuna ikna ettiren fikir bir prens ile evlenip, onun çocuklarını doğurmak idi. şimdiki kadınların ''beyaz atlı prens'' takıntısı da bu mottodan gelir...
dünyayı çizen ve yöneten erkeklerin süregelen döneminde kadınların nadir çırpınışları da olmadı değil.
yakın dönemde tvlerde izlenme rekorları kıran muhteşem yüzyıl dizisinin bize ilettiğine göre üç kıtaya hükmeden cihan padişahı muhteşem süleyman, hayatının son 30 yılını kaba tabirle karı-kız mevzularını çözmeye harcamış. kendi aklını başından alan hürrem sultan, ''sülüman da sülüman'' diye diye koca padişahın tırlatmasına neden olmuş, kendi oğlanlarının eşlerinin fişteklemeleri ile kardeşler arasında savaşlar çıkarmış, haremin favorisi olmak adına kadınlar birbirlerini boğdurmuş, şehzadelere sunulmak üzere birbirleriyle yarışa girmiş bir neslin küslük ve düşmanlıklarına çözüm aramak zorunda kalmış sultan süleyman... gösterilen, aşılanan bu.
daha öncesinde asya kıtasına hükmeden hun devleti, çinli prenses almaya başladıktan sonra yıkılma sürecine girmiş mesela... hun devleti ile çin imparatorluğu'nun barış sürecinde, hun yiğitler bol bol çinli prenses taşımış otlaklarına... sonuç ise malum, kavimler göçü ile başka bir erkek iktidarının temelleri atılmış.
asırlar arasında bu silinip giden nadir çırpınışlar dışında kadın, mağara adamının kendisine biçtiği rolü oynamaya devam etmiş.
-eve bak, evi düzenle, çocuklara bak, çocuk doğur, benimle ilgilen, erkeğinle ilgilen...
+neden?
-ben güçlüyüm, ben erkeğim, ben sana bakarım, ben seni korurum.
günümüzde bile kız çocuklarının yetiştirilme tarzına bakarsanız, bu gerçeği çok rahatlıkla görmek mümkün. küçük yaştan itibaren anne tarafından narinliğe zorlanan, çıtı pıtı olmak zorunda bırakılan, pembiş kıyafetler giydirilip oyuncak bebekleri süslemeye yönlendirilen kız, ileriki yaşlarda kendi ayakları üstünde duramayan, ağlak, zayıf ve çıtkırıldım bir karakter takınıp bir erkeğin himayesinde kendini güvene alma ihtiyacı hisseder.
halbuki o kız çocuğu, ilkokul sıralarında saçını çekiştiren yaşıtı erkeğe ''seni abime dövdürücem böhüüü'' diye haykırmak yerine sağlam bir tokat yapıştırsaydı kendisi, ne bir ağabeye ihtiyaç duyacaktı, ne de bir boyundurlukta yaşamak zorunda kalacaktı.
şimdiki çalışan kadınlar bile mesai bitiminde koştura koştura eve gelip, yemek hazırlayıp, çocuklara ders çalıştırıp, bebekleri pudralayıp, bulaşıkları makineye tıkıştırdıktan sonra anca dinlenme moduna girebiliyorlar. o da çat kapı gelen misafir olmazsa tabi...
bu süregelen düzen için, dünya bize şahane kılıflar da hazırlamamış değil. sözler söylenmiş mesela...
''yuvayı dişi kuş yapar.'' gibi... erkek de bunları kullanmasını iyi bilmiş. daha doğrusu, kadın, erkeğin bunları kullanmasına göz yummuş. rolünü kabullenmiş ve var olmaya devam etmiş.
ilk çağlardan beridir süregelen bu durum ise kadının evriminin temel taşı olmuş haliyle. hatta bir sonraki aşamaya geçip, genlerine işlemiş.
bir kadının mağara adamına saçından tutup sürüklemesine izin vermesi, tiki bir kızın kendisine zengin koca arama ihtiyacı hissetmesine neden olmuş.
ve kadınlar, kendi yarattıkları bu düzeni daha da güçlü kılmak adına feminizm diye bir akım yarattılar. slogan ne peki? ''erkeğin gölgesi altında yaşamamak...'' aslında bunu dillendirmek, kadın ve erkeklerin eşit olduğunu düşünen erkeğin kafasının karışmasına ve hatta ''yahu ben üstünmüşüm demek ki kadınlardan, yoksa bunlar niye böyle ayaklansın, en iyisi ben bunları biraz susturayım!'' diye düşünmesine bile neden oldu.
zira dinler bile, ''kadını erkeğin kafatası kemiğinden yaratmadık, kendisini erkeğin üstünde görmesin diye; erkeğin ayak kemiklerinden de yaratmadık, erkek onu ezmesin diye; biz kadını, erkeğin göğüs hizasındaki kemikten yarattık, onu kendisi gibi bilip sevsin, sarsın diye.'' derken; kadın, kendi yarattığı erkek hegemonyasının üstüne çıkmaya kalktığında gördüğü tek şey, daha fazla bulaşık oldu.
peki ne olacak?
eğer kainatın yönlendirmesiyle kadının kendisine biçtiği bu rol değişecekse, kadın bunu yine kendisi yapacak. ama ''biz feministiz yehuuu'' diye slogan atarak değil, kız evlatlarını kendi ayakları üstünde duracak şekilde, erkeğe muhtaç olmadan yetiştirmeye çalışarak;
varoluştan bu yana gelen genlerle oynayarak yapacak...
hatta mümkünse saçından sürüklenen kadın ayaklanıp, mağara adamına şamarı basacak.
ilk çağlara, ilk insanlara döndüğümüzde ise bugün yaşayan kadınların bilinç temellerinin, o devirden bu zamana kadar uzandığını görebiliriz. mağara adamları diye tabir ettiğimiz ilk insanların yaşam şekilleri günümüze kadar ulaşmış, bizden sonraki nesillerin de ''standardı'' olmaya devam etmiş.
özetle ayşe hanımın bugün hem çocuğuyla ilgilenmesi, hem ev işleriyle alakadar olması, kocası eve gelince sofranın hazır bulundurulması; bir mağara adamının bir mağara kadınını saçından tutarak onu yerde sürüklemesi ile başladı...
avcı erkek, zor doğa şartları altında güvenli mağaralarından çıkıp elinde mümkün mertebe bir mızrak ile ''belki bir yaban domuzu bulurum. yahut bir tavşan... biraz şanslıysam bir geyik ile bile mağarama dönebilirim. ama lütfen t-rex buralarda olmasın...'' diye söylene söylene maceralara atılıp karın tokluğuna çalışırken, kadının başına gelebilecek en büyük tehlike yakacak odun toplamak için kafasını mağaradan dışarı çıkarttığında bir kurbağa tarafından kovalanmak olabilirdi.
bu yüzden erkek gelişime açık, av olması gereken korkunç düşman karşısında sürekli yeni silah ve malzeme arayışına girmiş, çoluk çocuğunun karnı tok sırtı pek uyuyabilmesi için canını dişine takmış halde dünyayı keşfederken kadının en büyük görevi ''baba kızar'' diye veletleri mağaradan dışarı çıkarmamak olabilirdi. yahut biraz ilkelliklerini üstlerinden atmış iseler, topraktan çömlek yapıp yemesi zor çiğ eti yumuşatma deneyleri peşinde koşabilirdi.
o devirlerde kadına biçilen bu rol ise tamamen fiziksel özellikler ile alakalıydı. kadın narin, kadın zayıf, kadın ince... erkek haşin, erkek güçlü, erkek dayanıklı... o yüzden kadın, erkeğin yaşamını düzene sokma görevine atandı; atandırıldı. bu durumu da en güzel kendi teknikleriyle, mağaralara yaptıkları resimlerle açıklamışlar.
kadına biçilen bu rol, nesillere yansıdı elbette.
sonraki evrede kadınlar, erkek hegemonyasının kuvvetlenmesi ve devamlılığı için kullanıldılar. krallar, kendi hükümdarlıklarını güçlendirmek ve topraklarını genişletmek için, diğer kralların kızlarıyla evlendiler. o vakitlerde kadınlara dikta edilen ve (i:''mutluluğun'') o olduğuna ikna ettiren fikir bir prens ile evlenip, onun çocuklarını doğurmak idi. şimdiki kadınların ''beyaz atlı prens'' takıntısı da bu mottodan gelir...
dünyayı çizen ve yöneten erkeklerin süregelen döneminde kadınların nadir çırpınışları da olmadı değil.
yakın dönemde tvlerde izlenme rekorları kıran muhteşem yüzyıl dizisinin bize ilettiğine göre üç kıtaya hükmeden cihan padişahı muhteşem süleyman, hayatının son 30 yılını kaba tabirle karı-kız mevzularını çözmeye harcamış. kendi aklını başından alan hürrem sultan, ''sülüman da sülüman'' diye diye koca padişahın tırlatmasına neden olmuş, kendi oğlanlarının eşlerinin fişteklemeleri ile kardeşler arasında savaşlar çıkarmış, haremin favorisi olmak adına kadınlar birbirlerini boğdurmuş, şehzadelere sunulmak üzere birbirleriyle yarışa girmiş bir neslin küslük ve düşmanlıklarına çözüm aramak zorunda kalmış sultan süleyman... gösterilen, aşılanan bu.
daha öncesinde asya kıtasına hükmeden hun devleti, çinli prenses almaya başladıktan sonra yıkılma sürecine girmiş mesela... hun devleti ile çin imparatorluğu'nun barış sürecinde, hun yiğitler bol bol çinli prenses taşımış otlaklarına... sonuç ise malum, kavimler göçü ile başka bir erkek iktidarının temelleri atılmış.
asırlar arasında bu silinip giden nadir çırpınışlar dışında kadın, mağara adamının kendisine biçtiği rolü oynamaya devam etmiş.
-eve bak, evi düzenle, çocuklara bak, çocuk doğur, benimle ilgilen, erkeğinle ilgilen...
+neden?
-ben güçlüyüm, ben erkeğim, ben sana bakarım, ben seni korurum.
günümüzde bile kız çocuklarının yetiştirilme tarzına bakarsanız, bu gerçeği çok rahatlıkla görmek mümkün. küçük yaştan itibaren anne tarafından narinliğe zorlanan, çıtı pıtı olmak zorunda bırakılan, pembiş kıyafetler giydirilip oyuncak bebekleri süslemeye yönlendirilen kız, ileriki yaşlarda kendi ayakları üstünde duramayan, ağlak, zayıf ve çıtkırıldım bir karakter takınıp bir erkeğin himayesinde kendini güvene alma ihtiyacı hisseder.
halbuki o kız çocuğu, ilkokul sıralarında saçını çekiştiren yaşıtı erkeğe ''seni abime dövdürücem böhüüü'' diye haykırmak yerine sağlam bir tokat yapıştırsaydı kendisi, ne bir ağabeye ihtiyaç duyacaktı, ne de bir boyundurlukta yaşamak zorunda kalacaktı.
şimdiki çalışan kadınlar bile mesai bitiminde koştura koştura eve gelip, yemek hazırlayıp, çocuklara ders çalıştırıp, bebekleri pudralayıp, bulaşıkları makineye tıkıştırdıktan sonra anca dinlenme moduna girebiliyorlar. o da çat kapı gelen misafir olmazsa tabi...
bu süregelen düzen için, dünya bize şahane kılıflar da hazırlamamış değil. sözler söylenmiş mesela...
''yuvayı dişi kuş yapar.'' gibi... erkek de bunları kullanmasını iyi bilmiş. daha doğrusu, kadın, erkeğin bunları kullanmasına göz yummuş. rolünü kabullenmiş ve var olmaya devam etmiş.
ilk çağlardan beridir süregelen bu durum ise kadının evriminin temel taşı olmuş haliyle. hatta bir sonraki aşamaya geçip, genlerine işlemiş.
bir kadının mağara adamına saçından tutup sürüklemesine izin vermesi, tiki bir kızın kendisine zengin koca arama ihtiyacı hissetmesine neden olmuş.
ve kadınlar, kendi yarattıkları bu düzeni daha da güçlü kılmak adına feminizm diye bir akım yarattılar. slogan ne peki? ''erkeğin gölgesi altında yaşamamak...'' aslında bunu dillendirmek, kadın ve erkeklerin eşit olduğunu düşünen erkeğin kafasının karışmasına ve hatta ''yahu ben üstünmüşüm demek ki kadınlardan, yoksa bunlar niye böyle ayaklansın, en iyisi ben bunları biraz susturayım!'' diye düşünmesine bile neden oldu.
zira dinler bile, ''kadını erkeğin kafatası kemiğinden yaratmadık, kendisini erkeğin üstünde görmesin diye; erkeğin ayak kemiklerinden de yaratmadık, erkek onu ezmesin diye; biz kadını, erkeğin göğüs hizasındaki kemikten yarattık, onu kendisi gibi bilip sevsin, sarsın diye.'' derken; kadın, kendi yarattığı erkek hegemonyasının üstüne çıkmaya kalktığında gördüğü tek şey, daha fazla bulaşık oldu.
peki ne olacak?
eğer kainatın yönlendirmesiyle kadının kendisine biçtiği bu rol değişecekse, kadın bunu yine kendisi yapacak. ama ''biz feministiz yehuuu'' diye slogan atarak değil, kız evlatlarını kendi ayakları üstünde duracak şekilde, erkeğe muhtaç olmadan yetiştirmeye çalışarak;
varoluştan bu yana gelen genlerle oynayarak yapacak...
hatta mümkünse saçından sürüklenen kadın ayaklanıp, mağara adamına şamarı basacak.
devamını gör...
125.
hemcinslerinin ekmeğini yiyen cins.
şimdi olay şöyle oluyor;
eva green, gökçe bahadır vs vs gibiler kadın kategorisine konuluyor oysa bunlar üstün ırklar ama biz onları kadın diye genelliyoruz, mahalleden didem ise vasatın altında, hadi bilemedin vasat olsun ama bir yerde konuşulurken hepsinden kadın diye bahsedilince bizim didem, eva green'den eksiği olmadığını düşünüp "o yaparsa bende yaparım" diyor.
oysa erkek öyle mi?
adam bakıyor ve kıvanç tatlıtuğ ile aramda dağlar kadar fark var deyip yuruyeceği tipleri ona göre seciyor.
şimdi olay şöyle oluyor;
eva green, gökçe bahadır vs vs gibiler kadın kategorisine konuluyor oysa bunlar üstün ırklar ama biz onları kadın diye genelliyoruz, mahalleden didem ise vasatın altında, hadi bilemedin vasat olsun ama bir yerde konuşulurken hepsinden kadın diye bahsedilince bizim didem, eva green'den eksiği olmadığını düşünüp "o yaparsa bende yaparım" diyor.
oysa erkek öyle mi?
adam bakıyor ve kıvanç tatlıtuğ ile aramda dağlar kadar fark var deyip yuruyeceği tipleri ona göre seciyor.
devamını gör...
126.
link,'de görüldüğü gibi bazen kendi bazen de çevresinin isteği ile yıllar içinde oyun hamuru gibi şekilden şekile giren dişi kişi
devamını gör...
127.
doğası gereği güçlü bir erkeğin hükmü altına girmekten haz alan cins. sağlıklı hiçbir kadın kendisinden güçsüz gördüğü bir erkekle birlikte olamaz. uzun boy, sosyal statü gibi çekim nesneleri de bu içgüdünün eseridir. içten içe korunmaya muhtaç olduğunu bilen kadının nihai amacı kendisini ve çocuklarını koruyabilecek, besleyecek ve hükmedecek bir erkek bulmaktır.
bu sebeple feminizm gibi ideolojiler yapaydır, dayanaksızdır. her kadının doğasında erkeğin hakimiyetinde olmak vardır. tüm bunlar ortadayken özgürlük, eşitlik hatta bazen hadsizce üstünlük gibi taleplerle meydana çıkan kadın ancak gülünç olabilir. erkek-kadın ilişkilerini sürekli ama sürekli zorlamak, değiştirmeye çalışmak sadece size zarar verir çünkü psikolojik açıdan bizler kadar dayanıklı değilsiniz. ayakkabısının topuğu kırıldı diye ağlayan bir cins için erkeklerle mücadele çok iddialı bir kavram.
bu sebeple feminizm gibi ideolojiler yapaydır, dayanaksızdır. her kadının doğasında erkeğin hakimiyetinde olmak vardır. tüm bunlar ortadayken özgürlük, eşitlik hatta bazen hadsizce üstünlük gibi taleplerle meydana çıkan kadın ancak gülünç olabilir. erkek-kadın ilişkilerini sürekli ama sürekli zorlamak, değiştirmeye çalışmak sadece size zarar verir çünkü psikolojik açıdan bizler kadar dayanıklı değilsiniz. ayakkabısının topuğu kırıldı diye ağlayan bir cins için erkeklerle mücadele çok iddialı bir kavram.
devamını gör...
128.
erkeklerin gökten inmiş bir melek gibi muamele ettiği, ve yine erkeklerin üzerlerinde baskı kurdukları, ezdikleri, eziyet ettikleri muhalif ve dik başlı cins. ezilmenin ıstırabından çiçekler gibi solanları da vardır. bir pirana balığına dönüşüp çıldıranları da.
cins i latif denir. genellikle haksızlığa uğratılırlar. çoğu zaman erkeklerle kedi köpek gibi birbirlerine girerler.
cins i latif denir. genellikle haksızlığa uğratılırlar. çoğu zaman erkeklerle kedi köpek gibi birbirlerine girerler.
devamını gör...
129.
'güzellik, kadının tutsaklığıdır'
devamını gör...
130.
türk hukuk sistemine göre her genç kızın 18 yaşını doldurduğu an kavuştuğu/ulaştığı terimdir.
dolayısıyla "ben kızım" diyenlere karşılık olarak şu soruyu sormayı her vatandaş gibi kendime görev biliyorum: "18 yaşını doldurmadın mı, yoksa medeni hukuk'a mı karşı çıkıyorsun?" diyorum.
-18 taş altı çocuklar cinsiyetlerine göre oğlan ve kız olarak ayrılırlar.
-18 yaş ve üstü: erkek ve kadın olarak ayrılırlar.
daha da küstah günümdeysem: "hukuki fiil eylemi açısından tam yetki ve sorumluluğun yok yani? oy atmadır, kendi hayatına karar vermedir.. bunlar hep eksik?!" diyorum, bozuluyorlar.
dolayısıyla toparlayalım kız/kadın veya oğlan/erkek bunlar cinsiyettir ve cinsel tercihi göstermez. cinsel tercih heteroseksüellik, eşcinsel vb.. şeklinde ayrılır..
yaşsal uyarı: bu terminolojiyi bilin, uygulayın ve uygulatın. ^^
dolayısıyla "ben kızım" diyenlere karşılık olarak şu soruyu sormayı her vatandaş gibi kendime görev biliyorum: "18 yaşını doldurmadın mı, yoksa medeni hukuk'a mı karşı çıkıyorsun?" diyorum.
-18 taş altı çocuklar cinsiyetlerine göre oğlan ve kız olarak ayrılırlar.
-18 yaş ve üstü: erkek ve kadın olarak ayrılırlar.
daha da küstah günümdeysem: "hukuki fiil eylemi açısından tam yetki ve sorumluluğun yok yani? oy atmadır, kendi hayatına karar vermedir.. bunlar hep eksik?!" diyorum, bozuluyorlar.
dolayısıyla toparlayalım kız/kadın veya oğlan/erkek bunlar cinsiyettir ve cinsel tercihi göstermez. cinsel tercih heteroseksüellik, eşcinsel vb.. şeklinde ayrılır..
yaşsal uyarı: bu terminolojiyi bilin, uygulayın ve uygulatın. ^^
devamını gör...
131.
"bir yıldıza iki nedenle, aydınlık ve nüfuz edilemediği için bakarsınız. yanınızda çok daha yumuşak bir parıltı ve çok daha büyük bir gizem vardır: kadın."
(bkz: victor hugo)
not : sürekli hastalığından dem vuran, sürekli ilgi bekleyen, insana hayatını zehreden, tribal enfeksiyon kadınlar hariç. bir tek annem ve "o" dahil.
(bkz: victor hugo)
not : sürekli hastalığından dem vuran, sürekli ilgi bekleyen, insana hayatını zehreden, tribal enfeksiyon kadınlar hariç. bir tek annem ve "o" dahil.
devamını gör...
132.
olmasa insanlık olmazdı.
devamını gör...
133.
ne zaman kadın denilse aklıma şu cem yılmaz repliği gelir :
''kadın insanın üst modelidir. bütün yaratılış hikayelerinde kadın sonradan yaratılmıştır. erkek hani bi' taslak gibi düşün . yaradan hani yapmış erkeği. demişki ulan ben bunun daha iyisini yaparım. ve yeni modelde sorun çıkaran parçaları kullanmamış.''*
''kadın insanın üst modelidir. bütün yaratılış hikayelerinde kadın sonradan yaratılmıştır. erkek hani bi' taslak gibi düşün . yaradan hani yapmış erkeği. demişki ulan ben bunun daha iyisini yaparım. ve yeni modelde sorun çıkaran parçaları kullanmamış.''*
devamını gör...
134.
dini dayanaklara göre hz. havva ile başlayan dini olmayan kaynaklara göre lilith ile başladigı dusunulen insan cinsi.
devamını gör...
135.
bir ahmet selçuk ilkan şiiridir;
kadın
dünyada en tatlı şey
kadın bir, meyva iki
ikisi birbirine
öylesine benzer ki. .
kadın var, can eriği,
kah tatlı, kah buruk.
kadın var, üzüm gibi,
yenir olsa da koruk!
kadın var, vişne gibi,
reçel yap tabak tabak.
kadın var, karpuz gibi,
yandın çıkarsa kabak
kadın var, kestanedir,
kış mevsimine sakla,
kadın var, kavun gibi,
aman alırken kokla!
kadın var, incir gibi,
kuru yenir, yaş yenir.
kadın var, muz gibi,
soya soya yenilir.
kısaca her kadının
benzeri bir mevyadır.
ama nikah masasında
evet! diyen erkeğin
yediği hep ayvadır...
kadın
dünyada en tatlı şey
kadın bir, meyva iki
ikisi birbirine
öylesine benzer ki. .
kadın var, can eriği,
kah tatlı, kah buruk.
kadın var, üzüm gibi,
yenir olsa da koruk!
kadın var, vişne gibi,
reçel yap tabak tabak.
kadın var, karpuz gibi,
yandın çıkarsa kabak
kadın var, kestanedir,
kış mevsimine sakla,
kadın var, kavun gibi,
aman alırken kokla!
kadın var, incir gibi,
kuru yenir, yaş yenir.
kadın var, muz gibi,
soya soya yenilir.
kısaca her kadının
benzeri bir mevyadır.
ama nikah masasında
evet! diyen erkeğin
yediği hep ayvadır...
devamını gör...
136.
olsa da yesek
devamını gör...
137.
rahmetli seyfo dayı'nın dediği gibi.
allah erkeği kadının haklısından korusun
allah erkeği kadının haklısından korusun
devamını gör...
138.
geldiğimizde haklarını koruyacağımız, gasp edilmiş haklarını iade edeceğimiz cins i latif.
kadının mağdur edilmesine göz yumamayız.
kadının güçlü olduğu bir anlayışı egemen kılacağız.
dostlarımızla birlikte başaracağız bunu.
kadınlarımızla, sizlerle, hep birlikte başaracağımızı buradan bir kez daha ilan ediyorum.
kadının mağdur edilmesine göz yumamayız.
kadının güçlü olduğu bir anlayışı egemen kılacağız.
dostlarımızla birlikte başaracağız bunu.
kadınlarımızla, sizlerle, hep birlikte başaracağımızı buradan bir kez daha ilan ediyorum.
devamını gör...
139.
kadın insandır. anne , eş , bacı , çiçek böcek değil dümdüz insan.
devamını gör...
140.
türkiye' de kelebek ömürlü olan kişilere denir.
devamını gör...