marilyn monroe

yaşayabilseydi bir çok erkeğin canını acıtacağı muhakkak olan aktris:

bazen setlere çıplak gittiğini okumuştum bir yerde. ben bile heyecanlandım.

tam da bugün doğumgünü olan ikizler burcu kadını,aktris, yaşamış en seksi, çekici, güzel kadınlardan biri. kutlu olsun marilyn!

sansasyonel olaylar, kirli siyasi aşklar-ilişkiler ve güzelliğine kurban giden sempatik insan.

bana pek iyi görünmeyen bir kadın. estetik kavramı zaten göreceli, ayrı bir konu. oyunculuğu da çok iyi değil. ağzını açıp sırıtması dışında pek bir şey hatırlamıyorum. bu arada göğüslerini dik tutmak için buz gibi suda saatlerce beklediğini okumuştum. bugün gereksiz bilgi dozumuzu aştık. ha, bu anekdot daha çekici. palahniuk'un severek okuduğum “lanetli” kitabında da kendisine yer buldu monroe, tarihteki diğer önemli şahsiyetler gibi! palahniuk'un ölümün doğasına dair ezoterik anlatımları, dante'nin ilahi komedyasını andırıyor ancak replika değil kesinlikle, oldukça orijinal bir eser. kitabın kahramanı, küçük kız madison spencer, cehennemi şöyle anlatıyor: "cehennemde önemli bir şahsiyete dirsek atmadan sağdan sola dönemezsiniz: marilyn monroe mu, yoksa cengiz han mı? clarence darrow mu, yoksa kabil mi? james dean, susan sontag, river phoenix, kurt cobain... kimi ararsan burada. bunu açıkça söylüyorum."
bilincinizde hasıraltı ettiğiniz o duyguyu açığa vuruyor bence burada. cehenneme gitme yöntemlerini arıyor insan bu isimleri gördükçe. tabi freddie mercury ve jim morrison da varsa. ekle bunları da chuck!

umarım ismini ilk seferde doğru yazmışımdır. zira bu kadın kendisinden imza isteyen bir hayranına adındaki "i" harfinin hangi harften sonra geldiğini sormuştur.
neyse herhalde doğru yazmışımdır. zaten benim derdim kadının kendisi ile ya da imajı ile ilgili değil. bunu alıp bir ikon haline getiren hakiki ahmak sürüsü kadınlarla ilgili. marilyn gibi gayet keyfe keder yaşamış birini ilah görüyorlar çok acayip. üstelik hayatını öne sürüp bayağı arabesk yapıyorlar. ulan karı dönemin en ünlüleri ile takılmış kokoyu çekememezlik etmemiş. hayatını yaşamış. sen burda marilyn ah marilyn eril fikirler öldürdü seni diye geveliyorsun.

sevilesi, izlenilesi, dinlenilesi insan. hem çocuksu hem kadınsı, hem seksi hem tatlı, herşey ve herkesin içinde bulunabilecek şahane kadın.

“happy birthday mr.president” şarkısından sonra kennedy’nin yavaştan harekete geçtiğine eminim.

adını duydum. içinde o olan filmler izledim. hikayeler okudum. taklidini bile yaptım lakin hiç şarkısını dinlemedim.

dünyanın en gereksiz insanıdır. neden bu kadar seviliyor olması da ayrı bir ironi..

sarışındır.ikizler burcudur.döneminin harikalarindandir.gercekten hoş kadindir.

kraliçe elizabeth ile aynı yıl doğmuş olan insan. onun ömrünü alıp kraliçeye enjekte etmişlerdi sanki...

the misfits türkçeye uygunsuzlar olarak çevrilmiş john huston'ın yönetmenliğini yaptığı 1961 yapımı bir filmdi. senaryosunu arthur miller yapmış baş rollerde clark gable, marilyn monroe ve montgomery clift oynamıştı.

aralarında eve arnold'un da bulunduğu dokuz magnum fotoğrafçısı filmin aka planını ve yapımını belgelemeleri için görevlendirildi. eve arnold en çok marilyn monroe'ya odaklandı.

(nevada, 1960) eve arnold objektifinden filme yansımayan marilyn monroe kareleri;

the seven year itch filmindeki meşhur sahne...
odamda.

20.yüzyılın en ünlü sarışın ikonunun ayakları 6 parmaktı.

"ben bencil, sabırsız ve biraz tedirgin biriyim. hatalar yapabilirim, kontrolden çıkabilirim ama en kötü anlarımda bana katlanamıyorsan en iyi zamanlarımda beni hak etmiyorsun demektir"

sözünün sahibi.

güzel kadındır ancak aşağılık kompleksine sahip olduğunu düşünüyorum. kennedy kardeşler dahil evli erkeklerle göz önünde yaşadığı ilişkiyi sağlıklı bulmuyorum ama bu kısım beni ilgilendirmez. tarih boyunca yaratılan ve dayatılan güzellik algısının baş aktörlerinden biridir. sırf memeleri sarkık durmasın diye buzlarla dolu küvetin içinde saatlerce kalırmış. yürürken kalçası daha güzel sallansın diye ayakkabısının birinin topuğunu biraz kısaltırmış. bunları duydukça “güçlü kadın” algısından uzaklaşıyorum. yıllarca ikon, kraliçe, afet” gibi tanımlar kullanılmasına rağmen ben kendisine baktıkça şöhret uğruna kaybolan bir hayat görüyorum. ölümünün ardından bile bin tane teori ortaya atıldı. açıkçası neden öldüğü umrumda bile değil. ben yaratmış olduğu algılara ve “aptal sarışın” imajını sevmiyorum.

tabii ki de günümüzde bile devam eden şöhret olmuş kadınlara zorla dayatılan algıların ve manipülasyonların farkındayım. örneğin vs mankenlerine yapılan zorbalık, saatlerce çalıştırılan mankenlerin hastalanması -hatta genç bir kız bu tempodan dolayı vefat etmişti- marilyn’de bu zorbalıktan nasibini aldı ve bedelini de ağır ödedi.

çok az kişinin bildiği bir husus yahudi kökenli oluşudur.

hayalimdeki 6. kadin profili.