minimalizm

gerçekten gerek yoktur, zor birşeydir

sanat yapıtını biçim ve renge indirgemeyi amaçlayan akım'dır.

sanıldığı gibi sadece paradan ve zamandan tasarruf etmekten ziyade yaşamınızı, aklınızı, enerjinizi de ekonomik kullanmanızı sağlayan yaşam tarzı.

ancak yine de sadece eşya için düşünsek bile buzdolabınızın üzerinde duran ve hiçbir fonksiyonu olmayan magnetleri ele alalım; bilinçaltınız dolabı her açtığınızda, dolabın önünden her geçtiğinizde, mutfakta yemek yaparken siz o magnetlere her bakmadığınızda bile o magnetlerin orda olduğunu görüp, amsterdam’dan aldığınız şu kırmızı magnet için cüzdanınızdan bozuk para çıkarışınızı, bavula koyduğunuz gözde unutup 1 yıl sonra bulduğunuzu, magnetin formunu, boyutunu, amsterdam tatilinizdeki her anıyı bilinçaltınızda yoklar ve log atar, bunu da her magnet için aynı anda yapar arka tarafta.

desenli çarşaflarınız, çiçekli halılarınız, duvarlara hoş dursun diye astığınız, her an görmenizin gerekmediği resim/fotoğraflarınız, biblolarınız...

bunların hepsinin parayla alınan, temizlenmesi ve düzenli tutulması için ayrı ayrı işlem, zaman gerektiren; anıları, renkleri ve desenlerinin sürekli bilinçaltınızda bir yerlere dokunmak için size hücum ettiği asalaklarınız olduğunu farkettiğinizde etrafınız zamanla boşluğa, sade ve düz renklere yerini bırakıyor.

sadece amacı olan eşyaları evinizde bulundurmak, aynı tshirtten 5 tane almak vs. kulağa sert gelse de kendinize göre şekillendirip bir yerden başlarsanız yaşam alanınız temiz, şık bir hal almaya, kendiniz de daha sakin huzurlu bir yapıya evriliyorsunuz.

elinize gelen ilk eşyayı tutup sorun ona:
1. seni seviyor muyum?
2. işime yarıyor musun?
3. sensiz hayatıma devam edebilir miyim?

kısaca minimalizm sadece ihtiyacın kadarını tüketmek benim için .

insanlar zenginliğe özenmesin diye uydurulmuş bir akım, movement, hareket, ideoloji, propaganda, fikir vs. adına ne diyorsanız artık.

zenginler kendi mal varlıklarını bile bilmiyorlar. dünyayı öyle sömürdüler ki forbes bile en zenginler listesini hazırlarken emin değil. panama belgeleri, cayman adaları, monako gibi vergi cennetlerinde bir adrese 20 bin şirket açtıkları için servetleri takip edilemiyor.
aslında dolar cinsinden her para abd tarafından takip edilebiliyor. bu sayede ulus devletlerin halktan gelen seçilmiş liderler resmen tanrı tarafından imtihan ediliyor. lobi faaliyetleriyle hukuksuz şekilde zengin olan siyasetçiler sonra paraları nereye saklayacaklarını bilemiyorlar.
birbirlerine saat hediye edeiyorlar, ayakkabı kutularına çikolata kutularına rüşvet paralarını koyuyorlar, navlun şirketleri kuruyorlar gemi filoları satın alıyorlar, uçaklar satın alıyorlar vb.

size de 'minimalizm' diye itekliyorlar. niye? özenmeyin diye. sizin emeğinizi hep sömürecekler çünkü. isyan ederseniz diyanet işleri başkanı, fetva kurumu, ayetullah, papa, kişisel gelişim uzmanları, psikologlar, youtuberler size 'boşverin anasını avradını ... bu dünya yalan, cennette ödüllendirileceksiniz. sizi açlıkla yoklukla sınayacak tanrı, allah' dediler, diyorlar, diyecekler.

ayasofya imamı açlıkla sınanacağız diyor

başak kablan gibileri de size 'minimalizm' propagandası yapacak tabi. bir videoya 10 reklam koyuyor, taş attı kolu mu yoruldu. gelsin paralar.
psikolog bilmem kim diyecek sana 'elindekinin kıymetini bil, mutluluk malla mülkle olmuyor' hoop seans ücreti 400 alacak. senin gibi 4 keriz ay pardon incinmiş insan bulsa evinin kirasını çıkarttı.

az temizlikse ben varım.

az ve öz ile yaşamaktır. bir ürünü sırf sevdiğimiz biri önerdi diye veya sosyal medyada gördüğümüz birkaç kişi övdü diye satın alma eğilimindeyiz. çoğu zaman gerçekten ihtiyacımız var mı diye düşünmüyoruz. bu yönden minimalizm satın alma alışkanlıklarını değiştiriyor.

türk halkına hitap etmemektedir bu kavram. bize gösteriş lazım, altın varak lazım, göz yoran ışıltılı süslemeler lazım. en iyisi daha fazlası hep daha fazlası lazım.

minimalizm kafada başlayıp hayata geçen bir kavram. düşüncelerde de ayıklamaya gitmek gerekiyor gereksizleri, 5 yıl sonra 5 dakika dahi düşünmeyeceklerini atıyosun sonra da hayatına geçiyor bu. gereksiz ama anısı var dediğin her şeyi atıyosun anıyı yaşatacak biri kalmadıysa anıyı saklamak da gereksiz. kısacası mükemmel bir şey

az çoktur mottosuna sahip bir akım.
less is more.

bence orta halliyseniz veya onun da altında bir geliriniz varsa bulaşmamanız gerek şeydir.
bundan da eksik kal ya, yaşıyor hissetmek için alışveriş yapanlar için o. özellikle dolabımı boşaltayım falan girişme hiç. kalıcan s** gibi tek kazakla ortalıkta. *

şu an ülke ortamı buna çok elverişli.

içinde bulunduğum zamandan,şehirden,dönemden dolayı artık kendime bile yetişemediğimde oldukça ilgimi çeken bir akımdı. ve ben de minimalizmi hayatımın her alanında uygulamaya denemeye başlamıştım. rehberimdeki insanlardan, hayatımda zihnimde yer tutan insanlara, makyaj malzemesinden kıyafete hayatımın birçok bölümünde minimalleşmeye gittim. ve gerçekten o dönemde oldukça huzurlu, dingin olduğumu hatırlıyorum. ve bana maddi açıdan da getisi oldu pek tabii. ''less is more'' felsefesi o kadar doğru ki gerçekten elindeki fazlalıklardan kurtulduğunda aslında kalanların bile fazlasıyla yeterli olduğunu hatta daha kıymetli olduğunu anlıyorsun. tüketim yüzyılımızın hastalığı ve hepimiz hem maddi hem manevi tüketiyoruz çılgınca. sadece ihtiyacın olduğu kadar tüketmek hepimizin ''ihtiyacı olan aslında'' . hem ruhumuz için,hem yaşamımız için hem de doğa için.
minimalizmi hayatına katmak isteyenler için belgesel önerisi bırakıyorum.
(bkz: story of stuff)
(bkz: minimalizm: önemli şeylere dair bir belgesel)
tükettiklerimizin asıl bedeli olarak da:
(bkz: the true cost)

sonuna kadar gelip evdeki kütüphane kısmında tamamen duvara toslamaktır.

bunu uygulamak zor olsa gerek

fransızca kökenli minimum kelimesinden türetilmiştir. minimum ise en az olan ya da gerekli olandan fazlasını içermeyen anlamlarında olduğundan, aklımda hep ''az detay, çok şık'' olarak yer edinen kavram. sanırım sade görseller, eşyalar son derece şık geliyor bana. bilemiyorum. en kısa tanımı sadeciliktir.

(bkz: leonardo da vinci) ise şöyle betimlemiştir: "sadelik, en yüksek gelişmişlik düzeyidir."

hayatımın her alanına yerleştirdiğim düşünce akımı.

her şeyi en aza indirgeyerek bir yaşam tercih etmek

başlamak devam ettirmekten daha kolaydır.
(bkz: hiç değilse denedim.

"less is more" sloganı ile hayatımıza dahil olmuş bir akımdır. aslında, geçmişteki insanlar bilmeden böyle yaşıyorlardı ki yukarıda bir yazar da bunu belirtmiş. az kıyafetleri, eşyaları, ayakkabıları vs vardı ve çiçek gibi bakılırdı.

burada "less" demek az eşyaya sahip olmak değil aslında, yeteri kadar şeye sahip olmak. yani, evde 10 tane tornavidaya ihtiyacın yok ama senin işini 3 tanesi görüyorsa 3 tanesi kalsın diyor.

1 tane kıyafetin olsun onla gez değil bu. 100 birim paraya 10 tane kalitesiz "şey" alacağına, uzun zaman kullanabileceğin ve daha kaliteli 3-5 şey al diyor. örnek olarak; polyester kıyafet yerine doğal kumaştan yapılmış kıyafetler verilebilir.

x araba senin ihtiyaçlarını hali hali görürken; sırf daha havalı bir marka olan y'ye bütçen yetmiyorken alma diyor.

kredi kartıyla aslında sahip olmadığın bir parayla alışveriş yaparken dikkat et diyor.

1-2 kişi yaşarken büyük büyük mobilyalara, evlere ihtiyacın yok.

akım sadece somut şeylerle ilgilenmiyor. arkadaşlıklarını, iş-hayat dengeni, sosyal medyada harcadığın vakti sorgula diyor. yediğin yemeğin miktarını ve kalitesini sorgula.